๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sahih-i Müslim Muhtasarı => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 05 Aralık 2011, 11:21:21



Konu Başlığı: Vakfe İle İlgili Bir Ayet
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 05 Aralık 2011, 11:21:21
21- Vakfe ile İlgili Olarak Yüce Allah'ın;
“Sonra İn­sanların (Sel Gibi) Aktığı Yerden Siz De (Sel Gibi) Akın Edin” [308] Ayeti Kerimesi


1127- Hz. Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir:

“Kureyş ile onların dininde bulunan kimseler, Müzdelife de vakfe yapar­lardı. Onlara, Hums' denilirdi. Diğer Arap kabileleri ise, Arafat'ta vakfe ya­parlardı. İslam gelince, yüce Allah, Peygamber (s.a.v.)'e; Arafat'a giderek ora­da vakfe yapmasını, sonra oradan hareket etmesini emretti. İşte bu, Yüce Allah'ın;

“Sonra insanların sel gibi aktığı yerden siz de akın edin” [309] ayeti kerimesidir. [310] Arafat: Urane vadisinden başlayarak karşıki dağlara doğru uzanan sahadır.

Arafat'ta vakfe durma zamanı, Arefe günü zeval vaktinden kurban bayramının birin­ci, gününün fecrinin doğuşuna kadar olan herhangi bir zamandır. Bu süre içerisinde bir an dahi durmakla vakfe yerine getirilmiş olunur.

Hacıların Arafat'tan sökülerek yollan doldurmaları; dereleri doldurup taşıran sellere benzediği için Bakara: 2/199'da “İfâza” akın etme tabiri kullanılmıştır.

Müzdelife ise; Mina ile Arafat arasındadır. Aralarındaki mesafe, iki saattir. Bu yerde, Mina'ya yaklaşıldığı veya Allah'a yakınlık elde edildiği için oraya “Müzdelife” denilmiştir.

Arap kabilelerinden olan Nadr kabilesi, Harem dahilinde birbirleriyle karışıp toplandık­tı için kendilerine “Toplamak” anlamında “Kureyş” denilmiştir.

“Hums”, cahiliye döneminde Kureyş'in icat ettiği dinî bir asalet ve şereflilik unvanıdır. Kureyşliler, Fil Olayından önce yada sonra, Harem içinde yaşayan Kureyş, Huzâa, Kinâne gibi kabilelerin Hıll denilen yerlerde yaşayanlarla eşit olmadıklarını, Harem dahilinde yaşa­yanların Kabe'ye nispetle asaletli olduklarını iieri sürüp bu asaletli kabilelere “Hums” unvanı vermiş ve bunların Arafat'ta diğer Arap kabileleleriyle bir arada vakfe ve ifada yapmalarının uygun olmayacağına karar vermişlerdi. Böylece herkes, Arafat'ta vakfe ve ifada yaparken bu “Hums” kabüeleleri Müzdelife'de toplanıp özeî olarak vakfe yaparlardı.

Hz. Peygamber (s.a.v.)'de, kendisine peygamberlik verilmezden önce Arafe gününde Arafat'ta vakfe yapanlarla birlikte vakfe yaptığı gibi ertesi günü sabahleyin Kureyşlilerle birlik­te Müzdelife'de vakfe yapardı. [311]

islamiyet gelince, yüce Alİah, haccı farz kıldı. Haccın rüknü olarak Arafat'ta vakfe yapılmasını emretti. Oradan da Müzdelife'ye akın edilmesini istedi.

1128- Cübeyr b. Mut'îm (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Bir devemi kaybetmiştim. Arefe günü onu aramaya gittim. Resulullah (s.a.v.)'i, halkla birlikte Arafat'ta vakfe halinde gördüm. Bunun üzerine kendi kendime:

“Vallahi, bu, Hums'tandır. Onun burada ne işi var?” dedim. Çünkü Kureyş, Hums'tandı. [312]

Cübeyr b. Mut'im, Veda haccından önce Mekke'nin fethi sırasında müslüman olmuş, fakat Bakara: 2/199. ayetinden ve Hums'un kaldırıldığından haberi yoktu. Hatta Humeydî'nin “Müsned”inde geçen rivayete göre Cübeyr, Veda haccına da katılmamış, devesini arayarak Arafat'a geİmiş, Peygamber (s.a.v.)'i halkla birlikte vakfede görünce Haşim oğullannın öz evladının halk içerisine kanşarak vakfe etmesi garibine gitmişti.

Hums'a dahil olanların Arafat'ta kurbanla bir arada vakfe ve bunu yapmanın doğru olmayacağı hurafesi ve imtiyazlı bir sınıf ayırımı Bakara: 2/199 tarafından yasaklanmı ve yasaklama, bizzat Hz. Peygamber (s.a.v.) tarafından uygulanmıştır.


[308] Bakara: 2/199.

[309] Bakara: 2/199.

[310] Buhârî, Hac 91, Tefsiru Sure-i Bakara 35; Ebu Dâvud, Menasik 57, 1910; Tirmizî, Hac 53, 884; Nesâî, Menasik 202; İbn Mâce, Menasik 58, 3018; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/141, 162, 186, 214.

[311] İbn Hacer, Fethu'I-Bârî, 4/263.

[312] Buharı, Hac 90; Nesâî, Menasik 202; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/80; İbn Huzeyme, Sa­hih, 3060.