๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sahih-i Müslim Muhtasarı => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 28 Aralık 2011, 21:24:51



Konu Başlığı: Sahih-i Müslim Muhtasarı
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 28 Aralık 2011, 21:24:51
SAHİH-İ MÜSLİM MUHTASARI


Önsöz

İslam'ın gönderilişinden bu yana, Resulullah (s.a.v.)'in sünneti; ALLAH'ın kitabıyla delil getirme gibi algılanmış, kabul görmüş ve bu delil sunma biçimi, İslam alimleri ve müctehidlerinin tespit etmiş oldukları kurallara uygun olarak yapılmıştır.

Bilindiği gibi sünnet; Resulullah (s.a.v.)'in, tebliğ, teşri ve beyana taalluk eden söz, fiil ve takrirlerinden oluşmaktadır. Ve bütün müslümanlar, işte bu anlayış içeri­sinde sünnet ile delil getirme; aklî zaruret ve fıtrî bedahet aracılığıyla ALLAH'ın dininin bir gereği olduğunu bilirler.

Sünnet:

Kur'an'ın mücmelini açıklar, ayetlerini izah eder ve hükümlerini tatbik eder. Bazen zahiren umûm ifade edeni tahsis, zahiren mutlak olanı da takyit ede­bilir. İşte bu konumuyla sünnet, her zaman Kur'an ile iç içe olmuştur.

Sünnet Resulullah (s.a.v.)'in yaşadığı dönemdeki açıklama ve uygulamalardan ibaret olup, aynı zamanda, İslam'ın içtimaî, iktisadî ve fikri karakteristiklerini yansıt­maktadır. Dolayısıyla anlama metotlarını öğrenip-çalışmanın, en önemli ve zorunlu çalışmalardan olduğu kabul edilmelidir. Gerçekten de bu merhale, ALLAH'ın yeryü­zünde olmasını istediği yöntemin somut bir örneğini teşkil etmektedir. Nitekim yüce Kur'an, pratikte olması gereken yöntemin hayata aktarılması ve uygulanması hare­ketini bizzat kendisi yönetmekte, yöntemine uygunluk arz etmesi için bu hareketin bütün yönlerini gözetip-kollamakta, ebedî olarak insanlığın kendisine başvurması için meramını en kâmil bir şekilde ifade etmektedir. Hatta Kur'an'ın âyet-i kerîmeleri çok defa uygulamadaki bir hatayı düzeltme, onu tenkit, tahlil veya tasvip etmek, doğruya yönlendirmek ya da eksikleri tamamlamak üzere iniyordu. Nitekim bu hu­sus, Al-i İmrân, Enfâl vb. sûrelerin bir çok âyetlerinde açıkça ve canlı olarak gözükmektedir. [1]

Hz. Peygamber (s.a.v.)'in, Mekke'de iken hadisleri yazmak isteyen herkese izin vermek istemediği bilinmekle birlikte Resulullah (s.a.v.)'den bu konuda izin alan sahabiler, duyup öğrendikleri hadisleri, hem ezberlediler ve hem de yazdılar. [2]

“Sahîfe” adıyla anılan bu belgeleri kaleme alan sahabiler arasında, 1000 civa­rında hadis İhtiva eden "es-Sahîfetü's-Sâdıka"nın sahibi Abdullah İbn Amr başta olmak üzere Sa'd b. Ubâde, Muâz b. Cebel, Hz. Ali, Amr b. Hazm el-Ensârî, Semure b. Cündub, Abdullah İbn Abbâs, Câbir b. Abdullah, Abdullah b. Ebi Evfâ ile Enes b. Mâlik bulunmaktadır.

Ebu Hureyre tarafından talebesi Hemmâm b. Münebbih'e yazdırılan ve içinde 138 hadis bulunan “Sahîfetü Hemmâm b. Münebbih” (es-Sahîfetü's-Sahîha) ilk defa Muhammed Hamidullah tarafından yayımlanmıştır.

Ebu Musa el-Eş'arî'den oğlunun, ondan da torunun rivayet ettiği “Müsnedü Büreyd” adıyla tanınan 40 hadislik cüz de vardır. [3]

Hz. Osman'ın şehid edilmesi olayından hemen sonra Havâric ve Galiye gibi siyasî fırkaların, I (7.) yüzyılın sonlarından itibaren Kaderiye ve Mürele, bir müddet sonra da Cehmiyye ve Müşebbihe gibi mezheplerin ortaya çıkması sebebiyle hadis­lerin tedvin çalışmalarına başlanır. Çünkü bu fırka ve mezhep taraftarlarının, işlerine gelmeyen hadisleri inkar etmeleri, görüşlerini güçlendirmek maksadıyla hadis uy­durmaları, hadisleri toplamakla meşgul olan kişileri konu üzerinde düşünmeye ve önlem almaya sevk etmiştir.

I (7.) yüzyılın ilk yarısından itibaren rivayette, isnad konusu gündeme gelmiştir. İsnadın başlamasından itibaren Ehl-i sünnete mensup ravilerin rivayetleri kabul görmüş, Ehl-i bid'atin rivayetleri alınmamıştı. [4]

Bunun sonucu olarak; hadisi bir uzmanlık sahası olarak gören kimseler tarafından raviler titizlikle takip edilmiş; yaşayışları, dine bağlılıkları ve dürüstlükleri, bid'atle ilgileri bulunup bulunmadığı, özellikle yalan söyleyip söylemedikleri, hafıza­larının zayıf olup olmadığı araştırılmış ve böylece daha I. yüzyılda cerh ve ta'dil ilmi doğmuş, bunun sonucunda ravilerin hal tercümeleri (biyografileri) hakkında geniş bir birikim meydana gelmiştir.

Sahabe tarafından kaleme alman sahifeler bir yana, bir tespite göre; I. (7.) yüzyılın ikinci yarısı ile II. (8.) yüzyılın ilk yarısında 400 kadar muhaddis tarafından ha­dislerin yazıldığı artık belgeleriyle bilinmektedir.

Hadislerin tedvini tamamlanınca, bunların sistemli bir kitap haline getirilmesi ve böylece aranan hadisleri kolayca bulmaya imkan verecek usullerin geliştirilmesi yönündeki çalışmalar ağırlık kazanmıştır.

ilk tasnif çalışmalarıyla tanınan bazı muhaddislerin II. (8.) yüzyılın ortalarında vefat etmesi, bu çalışmaların aynı yüzyılın ilk çeyreğinden itibaren hazırlanmış oldu­ğunu göstermekte, dolayısıyla tedvin ve tasnif işlerini kesin bir çizgiyle birbirinden ayırmaya imkan bulunmadığını ortaya koymaktadır.

III. (9.) yüzyılında hadis kitaplarında değişik ihtiyaçlara göre muhtelif sistemler uygulanmıştır. Bunların en yaygın iki şekli hadislerin raui adlarıyla (ale'r-Ricâl) ve konularına (ale'l-Ebvâb) göre tasnif edilmesidir. [5]

Ravi adlarıyla (ale'r-Ricâl)'e göre hazırlanan kitaplar, Müsnedler ile Mu'cemlerdir.

Konularına (ale'l-Ebvâb) göre tasnif edilen kitaplar ise Musannefler, Camiler ve Sünenlerdir.

“Musannef”, Sünen'lerdeki merfu hadislere ilaveten mevkuf ve maktu hadisle­ri ihtiva eden hadislerdir.

“Sünenler”, taharetten vasiyete kadar bütün fıkhı konulara ait merfu hadisleri ihtiva eden fıkıh kitapları tertibîndekİ hadis kitaplarıdır.

“Câmi'Ier” dinî konuların hemen tamamını kapsayan sekiz ana bölümü kap­sama özelliğine sahiptirler. Her birine “Kitap” denilen bu sekiz bölümün içerikleri kısaca şöyledir: İman, Ahkam veya Sünen, Rikak veya Zühd, Et'ime ve Eşribe veya Âdab, Tefsir, Tarih-Sîyer-Cihad, Menakıb, Fiten ve Melahİm. Câmi'ler, bu bölüm­lerden herhangi birine dahi olmayan bir takım konuları da ihtiva ederler. Yine Cami'ler, bu 8 böİümden herhangi birini ihtiva etmezler veya nakıs olarak İhtiva eder­lerse Cami olmaktan çıkarlar. Bu sebeple “Tefsir” bölümü eksik oiduğu ve sistema­tik olmadığı gerekçesiyle Müslim'in kitabının Cami saymak istemeyen görüşler ileri sürülmüştür. Camİ'ler aynı zamanda “Sahih” adıyla da anılmaktadırlar. Örneğin, Buhârî, Müslim ve Tirmizî'nin kitaplarının adı “el-Camiu's-Sahîh”tir.

III. (9.) yüzyılda tasnif edilen en önemli hadis kitapları olarak Kütüb-i Sitte kabul edilmektedir. Bunların içinde sadece sahih hadisleri toplamayı hedef aldıkların­dan Buhârî ile Müslim'in “el-Câmiu's-Sahîh”leri, Kur'an'dan sonra İslam'ın en güvenilir iki kitabı sayılır.

Buhârî'nin “el-Câmiu's-Sahîh”i, tamamen sahih hadislerden meydana geldiği kabul edilen meşhur bir hadis kitabıdır. Değişik konulardaki hadisleri bir araya top­layan “Cami” türünde bir eserdir.

“Sahih-i Müslim”ın Özellikleri:

Müslim'in “Sahih” adlı eserinin özelliklerini kısaca şöyle sıralamak mümkün­dür:

1- Müslim'in “el-Câmiu's-Sahîh”i ise hadisin altın çaği kabul edilen 3. asırda yazılmış ve tamamen sahih hadislerden meydana gelmiştir. İslam aleminde daha Çok “Sahih-i Müslim” adıyla meşhur olmuştur. Bu eser, Kur'an'dan sonra en sahih hadis kitabı olarak kabul edilen Buhârî'den sonra gelen en muteber ikinci sahih hadis kitabıdır.

2- Müslim “Sahîh”ini, işittiği üç yüz bin hadisten seçerek aldığı hadislerden meydana getirmiştir. Eserini on beş yılda tamamladığı rivayet edilir. Kitabına aldığı her hadisi muhakkak bir delile göre almış, almadığını da yine bir delili göz önünde bulundurarak terk etmiştir. Kendisinden nakledildiğine göre Müslim “Sahîh”ine hadisçilerin sıhhati üzerinde birleştikleri hadisler almıştır. [6]

3- Müslim, “Sahîh”ini tamamladıktan sonra devrinin hadis otoriterlerinin tetki­kine sunmuştur. “Sahîh”i tetkik eden Ebu Zur'a er-Râzî'nin zayıf gördüğü hadisleri çıkarmıştır.

4- “Sahih-i Müslim”, “Cami” türü hadis kitaplarında bulunan ana konulara ait hadisleri kapsamaktadır.

Müslim, kitabının Mukaddime kısmında, tekrarlardan imkan nispetinde kaçtığını belirtmekte, fakat 'hiç tekrara yer vermedim' de dememektedir. Müslim'de tekrarlarıyla birlikte 7275 hadis bulunmaktadır. Muhammed Fuad Abdulbaki (ö. 1377/1958)'nin, Müslim'e yaptığı tahkikli neşirde tekrarları tespite büyük önem verir onları teker teker göstermeye çalışır.

54 ana bölümde mevcut bablar da tekrarlar hariç 3033 hadis var denilse de bu hadisler içerisinde de bir miktarda olsa tekrar hadisler vardır. Tercümeye esas aldı­ğımız nüshanın fihrist bölümünde bu tekrar edilen hadislerin sayısı 137'dir. Bunlar­dan bir kısmı aynı bölümler İçerisinde tekrar edilirken, 71 tanesi farklı bölümlerde tekrar edilmektedir. Örneğin, Ahmed Davudoğlu'nun “Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi”nde zaman zaman hadislerde arka arkaya gelen rakamların sırayı birden kaybettiği görülür. Sıraya uymayan o rakam, hadisin ilk geçtiği yerde aldığı hadis numarasına delalet eder ve bu durum, o hadisin tekrar olduğunu gösterir.

Yine çalışmama esas aldığım Şeyh Müslim Osman'ın, Müslim'e yaptığı tahkik de, bu tekrar edilen hadislerin; hangi sahabiden geldiği, hadisin kitab başlığı ve ha­dis numarası belirtilmek suretiyle hadisin nerede geçtiği teker teker gösterilmiştir.

Müslim'in bablarının sayısı ise 1322'dir. Bu çalışma, bir muhtasar özeliğini taşı­dığı için Müslim'in Mukaddime'inde yer alan bablar da dahil edildiğinde 1307 bab bulunmaktadır. Bu çıkarılan bablarda, ya benzer hadis bulunduğundan yada çeşitli nedenlerden dolayı bab sayısı azalmıştır. Bununla birlikte çıkarılmayan bablar oldu­ğu gibi kalmıştır. Fazladan bab ismi verilmemiştir. öncekiler olduğu gibi korunmuş­tur.

5- Müslim'in kitabı, tertip güzelliği ve rivayet inceliklerinde gösterdiği hassasiyet ve asla sadakat konularında Buhârî'yi geçer. Çünkü Müslim, kitabına aldığı hadisle­ri, prensip olarak konularına göre tanzim etmiştir. Yalnız bu işi yaparken de, bir hadisin bütün farklı senet ve metinlerini bir arada toplamayı ön plana almıştır. Böy bir hadisi; tarn olarak ihata ve kavrama imkanı olmakta, tekrar edilen hadisler en aza indirilmiş ve hadisler bölünmeye uğramadan tam olarak verilmiştir.

Daha önce de belirtildiği üzere, Müslim, kitabına aldığı hadisleri, bizzat işiterek aldığı 300 binden fazla içerisinden seçtiğini, kitabına delilsiz hiçbir şey koymadığını ve hiçbir şeyi de delilsiz kitabının dışında tutmadığını belirtmiştir. Kitabındaki hadis­ler, sıhhati hususunda hocalarının icma ettikleri hadislerdir.

6- Müslim'deki bu hadisler, genelde ezber ve sağlamlık yönünden orta seviyedekilerin rivayetleri ve zayıf ravilerin rivayetleri olmak üzere üç gruptur. Takip ettiği metot gereği, ezber ve sağlamlıkla tanınmış ravilerin rivayetlerine öncelik vermiş, sonra da hadisin diğer geliş yollarına işaret etmek üzere öteki iki gruba dahil ravilerin rivayetlerini nakletmiştir. Sahihte asıl olan ilk rivayetlerdir.

7- “Sahih-i Müslim”, İslâm alemine İbrahim b. Muhammed b. Sufyan rivayetiyle yayılmıştır. Mağrib ülkelerinde bu rivayetle birlikte Ebu Muhammed Ahmed b. Ali el-Kalânisî rivayeti meşhur olmuştur. Sahih üzerine çalışmalar yapan iki meşhur alim, Kadı İyaz ile Nevevi'nin rivayet yolları da el-Kalânisf nin rivayetine ulaşır.

8- “Sahih-i Müslim”in en önemli özelliklerinden biri; baş tarafında bir mukad­dimenin olmasıdır. 6 babdan  oluşan Mukaddime'de Müslim, sırasıyla yalancı ravilerden rivayeti terk ederek sikadan rivayet ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'e yalan İsnadından kaçınmak; Hz. Peygamber (s.a.v.)'e İsnad ederek yalan söylemenin en ağır yalan olduğu; her işitileni rivayet etmenin doğru olmadığı; zayıf ravilerden ri­vayetin men edilmesi ve zayıf bilinen ravinin hadislerini almakta ihtiyatlı davranılması; isnad ve ravilerin tenkidi; nihayet mu'an'an hadisle delil getirmenin sahih olduğu konularına yer vermiş; bu konulardaki rivayetlere dayanarak kendi görüşle­rini açıklamıştır. Özellikle altıncı babda açıkladığı birbirlerinden “An” lafzıyla rivayette bulunan ravilerin birbirleriyle çağdaş olup görüşmeleri imkanı olduğu ve içlerinde tedlis yapan bulunmadığı zaman isnadlannın mevsûl hükmünde sayılacağına dair görüşö meşhurdur. Müslim'in şartı denilen bu husus, onun Buhârî'den ayrıldığı önemli bir noktadır.

9- Yukarıda da değinildiği gibi Müslim, “Sahih”te verdiği hadisleri değişik isnadları ve lafızlarıyla bir arada toplamış, fıkhın hangi konusuna giriyorsa oraya koymuştur. Bu hadisleri sıralarken önce ezber ve sağlamlık itibariyle isim yapmış ravilerin rivayetlerini vermiş, ezber ve sağlamlık açısından orta seviyede olanların rivayetlerini sona bırakmıştır. Zayıf ve metruk ravilerin rivayetlerini en sona koy­muştur. Bu hususta da, Buhârî'den ayrılmıştır. Ancak Müslim'in bu metoduyla ara­nan hadis hem daha kolay bulunur, hem de bir hadisin bütün isnadları ve metin farklılıkları bir arada olmakla hüküm çıkarma kolaylaşır. “Sahihi Müslim”i, Buharî'ye üstün kılan aslında bu teknik yönüdür. Aynı hadisin orta seviyede ve zayıf ravilerden gelen rivayetlerine yer vermesi ilk bakışta tenkit edilmişse de bunun sadece mutâba'at ve şevahid için yapıldığı söylenmiştir, Nevevî'ye göre Müslim, isnadın­da bazı zayıf ravilerin yer aldığı rivayetleri de vermişse bu tamamen mutâbaatı kuvvetlendirmek veya metinde bulunan bir ziyade yüzündendir. [7]

10- “Sahîh-i Müslim”in tertibi çok güzel olmakla birlikte, ya ihtisar düşüncesiyle yada daha başka sebeplerle İmam Müslim tarafından, Buhârî'nin bab başlıkları gibi bablara ayrılmamıştır. Bablarma, fıkhî hükümler yerleştirilmiş de değildir. Alim­ler bunu babın ihtiva ettiği hadisten faydalanmayı okuyucuya bıraktığı şeklinde yor­muşlardır. Bugün elde bulunan Müslim nüshalarındaki bab başlıkları Nevevî tarafından konulmuştur. Bu   konuda  Nevevî  şunları  söylemiştir:

“Bazıları, Müslim'in bablarına başlıklar koymuşlardır. Bunların bir kısmı güzeldir. Ne var ki bir kısmı, ya ibare kusuru, ya lafızlarının bozukluğu, ya da başka sebepler yüzünden hiç de uygun düşmemiştir.” [8]

Buradan anlaşıldığına göre Nevevî'den önce de Müslim'in “Sahîh”ine bab başlıkları koyanlar olmuşsa da bunlar uygun bulunmamıştır.

11- İmam Müslim'in kitabına aldığı eserler, genellikle merfu hadislerdir. O, Buhârî'de bulunmayan 820 merfu hadisi de kitabına almıştır.

Hakim en-Nîsâbûrî:

“Gök kubbenin altında Müslim'in kitabından daha sahih hiçbir kitap yoktur” demiştir. Onun bu sözünün gerekçesi, ondaki merfu hadislere hiçbir kimsenin sözünün karışmamış olmasıdır.

12- Buhârî, kitabına aldığı hadisleri daha çok fıkhî meseleyi göz önünde bulun­durarak aldığı için kitabında hadisleri bölerek tekrar etmektedir. Dolayısıyla Buhârî, bir hadisi naklederken, bu hadis başka yerde de konuyla ilgisi olduğu zaman aynı hadisi nakledebilmektedir.

Müslim'in, kitabına hadis almadaki asıl gayesi; fıkıh değildir. Onun asıl gayesi, fıkıh yapmak değil, hadislerin senedlerîni bir araya getirmektir. Dolayısıyla bir hadi­sin çeşitli geliş yolları ve metinleri hakkında bilgi edinmek Buhârî'de problem oluş­turmakta iken bu husus Müslim'de çok kolaydır. Çünkü bir hadisin ne kadar geliş yolu ve farklı metni varsa hepsini bir arada kaydetmektedir.

13- “Sahih-i Müslim”in bir özelliği de, mevkuf rivayetlere nadir olarak yer vermesidir. Bu tür rivayetler ancak rivayetin bağlamı içinde gelmişse verilmiştir. Sayıları, son derece azdır. Aynı şekilde mu'allak hadislere de yer verilmiştir. Müslim hadisleri içinde sadece 17 (veya 14 yada 12) muallak rivayete rastlanır. [9] Hatta “Sa­hih-i Müslim”de 14 tane maktu hadis olduğu eleştirisine cevap olarak bu konuda­ki hadisleri vasletmeye yönelik olarak Reşiduddin Yahya b. Ali el-Attâr “Gureru'l-fevâidi'l-mecmûa fî beyânı mâ veka'a fî Sahîh-i Müslim mine'l-ehâdisi'l-maktû'a” adlı eserini yazmıştır.

14- Müslim, Buhârî'den hiç hadis rivayet etmemiştir.

“Sahih-i Müslim” Üzerine Yapılan Şerh Çalışmaları:

Geçmişte en çok Kuzey Afrika, Mağrib ülkeleri ile Endülüs'te ve kendi halkımız arasında da meşhur olan “Sahih-i Müslim”in üzerine bir çok şerh yazılmıştır. Katip Çelebî (ö. 1067/1656)'nin “Keşfu'z-Zünûn” adlı eserinde bu şerhlerden 15 kadarı zikredilmektedir. Fuat Sezgin'de “Târîhu't-Turâs”da 30'a yakın şerhin adını verir. Mücteba Uğur'da “Hadis İlimleri Edebiyatı” adlı eserinde Müslim'in “Sahîh”i üzerine yazılan şerhlerin sayısını 40, kısmî şerhlerin sayısını 10 olarak vermektedir. [10] Önemli şerhlerinden bazıları şunlardır:

1- Muhammed b. Ali el-Mazirî (ö. 536/1141)'nin “Mu'lim bi-Fevâ'idi Müs­lim”!. Mâzirî, Müslim'deki bütün hadisleri şerh etmemiş, sadece lüzum gördüğü yerleri şerh etmiştir. Onun Müslim'e yaptığı bu şerh tarzı, kendisinden sonra gelenle­re de bir örnek teşkil etmiştir. Bu eser, 1988 yılında Tunus'ta 3 cilt olarak basılmıştır.

2- Kadı İyaz (ö. 544/1149)'ın “İkmâlu'l-Mu'lim fî Şerhi Müslim”i. Kadı İyaz, bu eserini, Mazerî'nin eserine yaptığı ilavelerden oluşmuştur. Kadı İyaz'ın bu şerh çalışması, Mazerî'nin şerhini tamamlamaya yöneliktir. Kadı İyaz, bu eserinde, Müs­lim'e kapsamlı ve açıklayıcı yorumlar getirmiştir. Dolayısıyla Kadı İyâz'dan sonra gelen sarihler, onun Müslim'e yaptığı bu yorumları ondan bolca nakilde bulunmala­rına sebep olmuştur. Örneğin, Nevevî, Müslim'deki hadisleri açıklarken özellikle Kadı İyâz'dan bol miktarda alıntılara yer verir. Bu eser, 1910 yılında Kahire'de ba­sılmıştır.

3- Nevevî (ö. 676/1277)'nin “Minhâc fî şerhi Müslim İbnil-Haccâc”ı. Bu şerh, Müslim şerhleri içerisinde en yaygın oian şerhtir. Müslim'in şerhi denilince akla Nevevî'nin şerhinden başkası gelmez. Nevevî, bu şerhinde, Mazerî ve Kadı İyâz'dan alıntılar yapmış, bu ikisi Müslim'in ilk iki sarihi olmaları hasebiyle konuyla ilgili ola­rak onların ilgili görüşlerine başvurur. Bazen onlara muhalefet ettiği de görülür.

4- Muhammed b. Yusuf el-Kunevî (ö. 788/1386)'nin “İkmâl fî Şerhi Müs­lim”!,

5- Übbî (ö. 827/1423)'nin “İkmâlu'l-İkmân.” Übbi, bu eserinde; Mazin, Kadı iyaz, Kurtubî ve Nevevî'nin şerhlerini birleştirmeye çalışır.

6- Suyûtî (ö. 911/1505)'nin “Dîbâc âlâ Sahihi Müslim İbnil-Haccâc”ı.

7- Kastallânî (ö. 923/1517)'nin “Minhâcui-İbtihâc bi-Şerhi Müslim İbnil-Haccâc”ı.

8- Aliyyu'1-Kârî (ö. 1014/1605)'nin “Şerhu'l-Müslim”i,

9- Sıddık Hasan Han (ö. 1307/1889)'ın “Sirâcul-Vehhâc   min   Keşfi Metâlibi Sahihi Müslim İbni'l-Haccâc”ı,

10- Câbir Ahmed Usmânî {ö. 1353/1934)'nin “Fethu'l Mulhim Şerhu Sahîh-i Müslim”i. Bu, 2 cilt halinde 1934'de basılmıştır.

11- Safiyyu'r-Rahman Mübarekfûrî (1353/1934)'nin  “Minnetu'l-Mün'im fî Şerhi Sahîh-i Müslim” adlı eseri. Bu eser, 1999'da Riyad'da dört cilt halinde basılmıştır.

12- Musa Şahin'in “Fethu'l-Mün'im Şerhu Sahîh-i Müslim” adlı eseri. Bu eser, 10 cilt halinde basılmıştır.

“Sahîh-i Müslim” Üzerine Yapılan Muhtasar Çalışmaları:    

“Sahih-i Müslim” üzerine bir çok muhtasar çalışması yapılmıştır. Mücteba Uğur “Hadis İlimleri Edebiyatı” adlı eserinde Müslim'in “Sahîh”i üzerine yapılan Muhtasar çalışmalarının sayısını 8 olarak vermektedir. [11] Bunlar içerisinde en meşhur olanları şunlardır:

1- Münzirî (ö. 656/1258)'nin “Muhtasar”ı. Elbânî, bu esere tahkik yapmış ve 2 cilt halinde 1969 Kuveyt'te basılmıştır.

2- Kurtubî (ö. 656/1258)'nin “Müftüm limâ'şkele min telhisi Kitabi Müs­lim” adlı muhtasar çalışması. Bu eser, müellifi tarafından tekrar şerh edilmiştir.

Osmanlı döneminde ve günümüz Türkiye'sinde hadise ve hadis ilimlerine değerli hizmetler verilmiş olup bu dönemlerde “Sahih-i Müslîm”i şerh edenler, Türk­çe'ye çevirenler olmuştur. İsmail Nureddin Üsküdârî, Celeb lakabıyla meşhur Musta­fa b. Ömer Üsküdârî, İstanbullu Süleyman Fazıl Efendi, Yusuf Efendi zade Abdullah b. Muhammed, Diyarbakırlı Kurşunlu zade Mustafa Efendi bunlardandır.

Günümüz Türkiye'sinde Müslim Üzerine Yapılan Belli Başlı Çalışma­lar:

1- “Sahih-i Müslim”in Türkçe tercümeleri arasında rahmetli Râğıp Efendi'nin tercümesi anılmaya değer bir eser. Fakat bu eser basılmamıştır.

2- Mehmet Sofuoğlu'nun “Sahih-i Müslim” üzerine yaptığı tercüme, 8 cilt halinde basılmıştır.

Sofuoğlu'nun çalışması, tercüme olduğundan dolayı gerekli gördüğü yerlerde açıklamalar yapmış, bu açıklamalarda; Sahih-i Buhârî'yi de tercüme ettiğinden do­layı Müslim'de geçen hadisi bazen Buhârî'de geçen hadisle açıklamış, Müslim'in Nevevî şerhinden bazen direkt alıntı yaparken, bazen de kaynak beiirtmeksizin dolaylı olarak Müslim'in Nevevî şerhinden yararlanmış, bazen de kendi özgün düşün­celerine yer vermiştir.

Müslim'i 1960'lı yularda tercüme ettiği için tercüme de kullandığı dil de, oldukça ağdalı ve ağır bir üslup kullanmıştır. Bundan dolayı tercümedeki kelimeler, bazen tam anlaşılamamakta yada kelimenin anlamını öğrenmek için bir sözlüğe başvur­mayı gerektirmektedir. Çeviri de hadisin aslına bağlı kalmakla birlikte metnin daha kolay bir şekilde anlaşılmasını sağlamak için hadisin Türkçe ifadelerine fazladan açıklamalar ilave etmiştir.

Sofuoğlu'nun bu çalışmasına, Davudoğlu'nun fihristine benzer yeni bir fihrist hazırlanmıştır.

3- Ahmed Davudoğlu'nun tercüme ve şerhi ise 11 cilt ve bir de fihristten oluş­maktadır. Davudoğlu'nun “Sahih-i Müslim Tercüme ve Şerhi” de, M. Sofuoğ­lu'nun tercümesine yakın bir zaman da hazırlanmıştır. Çünkü Sofuoğlu'nun Müslim tercümesine yazdığı önsöz de 1965 tarihini belirtilirken, Davudoğlu'nun Müslim'e yaptığı tercüme ve şerh de ise, 1968 tarihi yer almaktadır.

Davudoğlu'nun ki şerh özelliği taşıdığı için Sofuoğlu'nunkinden daha kapsamlı ve daha orijinal. Hadisin senedi içerisinde yer alan ravilerin ve sahabinin hayatı hakkında bilgi vermiş, açıklamalara bazen geniş bir şekilde yer verirken, bazen de açıklamayı kısa bir şekilde geçiştirmektedir. Hadisin tercümesinden sonra hadisin nerede geçtiğine dair bilgiler vermekte, hadisle ilgili açıklamaları yaptıktan sonra genellikle “Hadisten Çıkarılan Hükümler” başlığı altında hadiste geçen fıkhı hüküm­leri kısa bir şekilde özetleyerek okuyucuya sunmaktadır. Bu açıklamaları.

Genellikle Nevevî'nin Müslim'e yaptığı şerhi esas almış, bazen açıklamalarında Nevevî'nin ismine yer verirken, bazen de Nevevî'nin ismine hiç yer vermemektedir. Bu nedenle de sanki Nevevî'nin Müslim şerhinin tercümesini yapmış gibi bir görün­tü ortaya koymaktadır, Çünkü Davudoğlu'nun Müslim'e yaptığı şerh iyice incelendi­ğinde, Nevevî'nin Müslim'e yaptığı şerhe çok yakın bir benzerlik olduğu görülür. Bununla birlikte Nevevî'nin şerhinde olmayan bir çok açıklamalara da yer vermiştir. Bu tür açıklamaları, fıkhı konularda Şafiî mezhebine mensup olan Nevevî'ye cevap vermek için çoğunlukla Hanefî alimi olan Aynî'den yararlandığı görülmektedir. Bu yönüyle Davudoğlu'nun Müslim şerhi, Nevevî'ye nispetle “Hanefî Şerhi” özelliği taşımaktadır.

Davudoğlu'nun çalışması kabul görmekle birlikte 11 cilde varan geniş hacmi, tekrar edilen hadislerin sayısının çok olması, ravi bilgileri ve Nevevî'nin açıklamalarina karşı cevap vermeye çalıştığından dolayı bir çok okuyucu tarafından hadislerin bir bütünlük içerisinde kısa müddet içerisinde okunmasına engel olmaktadır.

Bununla birlikte Davudoğlu'nun terceme ve şerhi, öncelikli tavsiyeye her zaman uygun bir çalışmadır.

4- Sahîh'in muhtasarları arasında meşhur bir yere sahip olan Münzirî'nin “Muhtasarı Sahih-i Müslim Tercümesi” de üç cilt halinde 1984'de tercüme edilip ya­yınlanmıştır. Bu muhtasar da, 2179 hadis yer almaktadır. Bu çalışmada, hadisin tercümesinden sonra “İzahı” başlığı altında hadisle ilgili kısaca açıklamalara yer verilmektedir.

Gerek Sofuoğlu'nun ve gerekse de Davudoğlu'nun Müslim üzerine yaptıkları bu çalışmalar, büyük bir boşluğu doldurmaktaysa da çok hacimli olmaları hasebiyle günümüz insanının ihtiyacına yeterince ve gerekli olanaklarda cevap verememekte­dir. Dolayısıyla da insanların çoğu, bu iki önemli eserden yararlanmakta zorluk çekmektedirler.

Günümüzde okuyucuların çoğu, Müslim'de var olan ve çoğu tekrarlardan İbaret olan 7275 hadisi defalarca okuyacağına tekrarlar çıkarılmış kısa ve özlü çalışmaları daha çok tercih etmektedirler. Çünkü aynı hadisi tekrar tekrar okuyacağına kısa ve özlü çalışmalar daha çok hoşuna gitmektedir. Bu tür çalışmalar, hem okuyucuya kolaylık sağlamakta ve hem de okuyucu hadise daha çok yönlendirmektedir. Böyle­ce hadis okuyucularının sayısı her geçen gün biraz daha artmış olmaktadır. Bu da, sevindirici bir durumdur.

Sahih-î Müslim Muhtasarı Çalışmamızdaki Metod:

Daha önce de geçtiği üzere, çeşitli zamanlarda Müslim üzerine Muhtasar çalışmaları yapılmıştır. Bunlar içerisinde en meşhur olanı Münzirî ile Kurtubî'nin muhta­sar çalışmalarıdır. Münzirî'nin eserinde 2179 hadis yer alırken, Kurtubî'nin çalışma­sında ise 2934 hadis bulunmaktadır.

“Sahih-i Müslim”de tekrarlar çıkarıldıktan sonra 3033 hadis olması ve yine bunların içerisinde de 137 tane tekrarın yer aldığı düşünülürse tekrarsız hadisin sayı­sı 2896 olmaktadır.

Bu çalışmamızda, kısa ve özlü bir çalışmayı esas almamızdan dolayı kölelik, cariye, Fiten gibi konulardaki hadislerin günümüz açısından okuyucuya yeterli ve pra­tik yararının olmayacağını düşünerek bu sayı 2800'e düşürülmüştür. Böylece oku­yucuya, daha özlü bir çalışma sunulmaya çalışılmıştır.

Özetleme çalışmamızda, Şeyh Müslim b. Mahrnûd Osman'ın 5 cilt halinde hazırladığı 2003 tarihli “Dâru'1-Hayr” baskısını esas aldık.

Müslim üzerine yapılan bu muhtasar çalışmamızda yer alan hadislerin hepsi, hem Arapça ve hem de Türkçe kısmı yeniden numaralandırılmıştır. Hadisler seçilir­ken, az önce de belirtildiği üzere daha çok Müslim'in “Sahîh”te takip ettiği metot gereği, ezber ve sağlamlıkla tanınmış ravilerin rivayetlerine öncelik verilmiş, sonra da hadisin diğer geliş yollarına işaret etmek üzere öteki iki gruba dahil ravilerin rivayet­lerinden tercih edilmiştir. Çünkü “Sahîh”te asıl olan, ilk rivayetlerdir.

Müslim'in “Sahîh”ini özellikle de senedlerinde sahabi isimlerinden sonra ço­ğunlukla “Radiyallah anh” ifadesi mevcut değildir. Tercümelerde bu husustaki genel uygulamaya bağlı kalınarak Sahabi isimlerinden sonra yer yer “Tardiye” deni­len “Radiyallahu anh” ifadesine yer verilmiştir. Türkçe metinde ise bu ifade “(r.a)” şeklinde ifadelendirilmişür. Resulullah (s.a.v.)'e getirilen salat ve selamlar için ise “(s.a.v.)” ifadesi kullanılmıştır.

Hadisin senedi uzun yer kaplayacağı için, gerek hadisin Arapça metninde ve gerekse de Türkçe metinde sadece hadisi rivayet eden son kişinin ismine yer veril­miştir.

Aynı sahabiden rivayet edilen hadislerden birisi alınmış, tekrar nedeniyle çıkarı­lan hadislerde eğer mana fazlalığı veya farklılıklar varsa bazen o fazlalık, ya bir cüm­le olarak alındı yada hadis olarak alındı.

Bu çalışma, ilk önce bir cilt olarak düşünülürken sonradan okuyuculardan gelen öneriler üzerine açıklamalara daha fazla yer verilmesi gerektiği düşüncesi hasıl ol­muştur. Bunun için de kitabın hacmi büyümüş olup bundan dolayı da bazen kısa ve bazen de uzunca açıklamalara yer verilmiştir.

Hadislere yapılan açıklamalar, ya kaynakça bölümünde belirtilen eserlerden ya­rarlanılarak yada şahsi görüşlere dayanarak yapılmıştır. Açıklama kısmı, öncelikle Türkiye'de yaşayan insanların durumu göz önünde bulundurularak hazırlanmıştır. Alıntı yapılırken, anlaşılmayan yada ağdalı veya imla kurallarına aykırı kelimeler olduğunda bunlar üzerinde gerekli düzeltmeler de bulunulmuştur.

Gerek hadisin Türkçe metninde ve gerekse açıklamalarda geçen kelimelerin daha iyi anlaşılması için kitabın sonuna sözlük konulmuştur.

“Yedi Hadis İmamının İttifak Ettikleri Hadisler”de kullandığımız metodun aksine bu çalışmamızda, hadisle ilgili açıklamalara, dipnotta değil, hadisin tercüme­sinden sonra yer verilmiştir.

Bu çalışmamız sırasında hadislerin yer aldığı diğer kaynakların tespitinde Concordance usulü esas alındığı için, biz de aynı usulü esas aldık ve dolayısıyla Müslim üzerine yaptığımız bu çalışmada yer alan hadisler, Concordance usulüne göre verilmiştir. Concordance İçerisinde yer almayan hadislerin, nerede geçtiği ço­ğunlukla tespit edilerek bu eserlerin bazen cilt ile sayfa numarası gösterilmiş ve ba­zen de sayfa numarası yerine parantez içerisinde hadis numarası verilmiştir. Çalışmada kullanılan eserlerin neler olduğunu gösteren liste ise kitabın sonunda “Kay­nakça” başlığı altında sıralanmıştır.

Eserin tercümesi esnasında hadisin orijinal metnine bağlı kalınmıştır. Zaman zaman kastedilen mananın okuyucu tarafından iyice anlaşılması için “Anlaşılabilir” bir dille serbest davranıldıgı da olmuştur.

Azami dikkat ve gayretlere rağmen, farkında olunmadan tercüme hataları olabilir. Yapıcı eleştiri ve uyarılara her zaman ihtiyaç duyduğumuz İlim sahipleri ile bütün okuyucularımızın tenkit, uyarı ve katkılarına şimdiden şükranlarımı sunacağı­mı belirtmek isterim.

Gerek bu çalışmam sırasında ve gerekse diğer çalışmalarımda hep samimi desteğini gördüğüm ve hadis alanında Türkiye'nin önde gelen hadis hocalarından biri olan Prof. Dr. Zekeriyya Güler Bey'e, bana karşı her zaman sabırlı davranan değerli dostum Zekeriyya Efîloğlu Bey'e, önerilerinden dolayı Nuri Gürhan Bey'e, tercüme edilen ve açıklama yapılan metinlerin bir kısmını okuyan Levent İlhan'a, içindekiler bölümünü hazırlayan Salih Kendİrli'ye, her zaman yakın ilgi ve desteklerini gördü­ğüm Hüseyin Kavuncu'ya, Abdulkadir Ermutafa, Remzi Yılmaz'a, Zabit Kekeç'e, Mustafa Yıldız'a, Selahattİn Dölek'e, Cemal Gülistan'a, Cumali Borazan'a, Mustafa Yıldırım'a, Metin Mengilli'ye, baldızım Songül Atlas'a, K. Ahmet Çelik'e, çeşitli iller­den arayarak görüşlerini benimle paylaşan değerli okuyucularıma ve ismini burada belirtemediğim daha bir dostuma ve son olarak, hadis kitapları içerisinde önemli bir yere sahip olan bu değerli eserin tercüme edilip kısa zamanda okuyuculara ulaştırıl­masında büyük emeği geçen Polen Yaymlan'nm sahibi değerli dostum Feyzullah Birışık'a şükranlarımı arz ederim.

Ümmetin, Buhârî'den sonra ikinci sahih hadis kaynağı olan bu eserden en ye­terli seviyede faydalanmasını temenni ve niyaz ederim.

Çaba bizden, başarı elbette ALLAH'tandır.

Hanifi AKIN

Şehitkamil/GAZİANTEP

06 EKİM 2005

İma
m Müslim'in Kısa Biyografisi


Ebu'l-Hüseyin Müslim İbnu'l-Haccâc el-Kuşeyrî, h. 202, 204 yada 206 tarihin­de Nisabur'da dünyaya gelmiştir. Meşhur Arap kabilesi Kuşeyr'e mensuptur. Lakabı, “Asâkiru'd-Din”dir.

Çocukluk yılları hakkında pek az bilgi bulunmaktadır. Küçük yaşta iken Arap Edebiyatının çeşitli alanlarıyla ilgilenmiştir.

Bütün hayatını hadise adamıştır. Hadis tahsili için o dönemin ilim merkezleri olan Irak, Hicaz, Şam ve Mısır'a gitmiştir. Birkaç defa Bağdad'a gidip gelmiştir. Bu yolculukları sırasında Buhârî'nin hocaları ile daha bir çok kimseyi dinleme fırsatı bulmuştur. Hadis aldığı kimseler arasında; Buhârî, İshâk b. Râhûye, Ebu Zür'a er-Râzî, Kuteybe b. Saîd, Abdullah İbn Mesleme el-Ka'nebî, Harmele b. Yahya, Ahmed İbn Yunus, Saîd b. Mansûr, Yahya İbn Yahya, Ahmed b. Hanbel gibi kimseler bu­lunmaktadır.

Kendisinden de Ebu İsa et-Tirmizî, Ebu Hatim er-Râzî, Muhammedh b. İshak İbn Huzeyme ve Ahmed b. Mübarek el-Müstemlî gibi meşhur kimseler de hadis rivayet etmiştir.

İmam Müslim hadis tahsilini bitirdikten sonra Nisabur'a yerleşip orada ticaret yaparak geçimini sağlamıştır. Babası Hâccâc, bugünün tabiriyle manifaturacılık de­nilen “Bezzâz”la uğraşmaktaydı.

Müslim, ömrünün sonlarına doğru Buhârî'yle tanışmış, dönemin siyasî çekişme­lerinden dolayı herkes Buhârf den uzaklaşırken Müslim onu yalnız bırakmamıştır.

Müslim, hocası Muhammed b. Yahya ez-Zühlî'nin:

“Kim Kur'an'ın lafzını telaf­fuz etmenin mahluk olduğu meselesinde Buhârî'nin fikrine katılıyorsa bizim meclisimizden ayrılsın” demesi üzerine, herkesin gözü önünde kalkıp meclisi terk etmiş, hocası Zühlî'den dinlediği hadisleri bir çuvala koyarak hocası Zühlî'ye gönderecek kadar cesur ve hocası Buhârî'ye de bağlı bir kimseydi.

Buna rağmen Müslim, hocası Buhârî'den hadis rivayet etmemiştir. 261/874'de 57 yaşındayken Nisabur'da bir hadisi araştırırken vefat etmiştir.

Eserleri:

1- el-Câmiu's-Sahîh.

2- el-Müsnedü'1-Kebîr ala'r-ricâl.

3- Kitâbu'1-Câmi' ala'l-Ebvâb.

4- Kitâbu'1-Esmâ' ve'1-Kunâ.

5- Kitâbu't-Temyîz.

6- Kitâbu'i-îlel.

7- Kitâbu'I-Vuhdân.

8- Kitâbu'l-Efrâd.

9- Kitâbu'l-Akrân.

10- Kitâbu Suâlâtihi Ahmed İbn Hanbel.

11- Kitâbu Hadîsi Amr İbn Şuayb.

12- Kitâbu'l-İntifâ' biUhubb's-Sibâ.

13-  Kitâbu Meşâyihi Mâlik.

14- Kitâbu Meşâyihi Şu'be.

15- Kitâbu Men Leyse Lehu İllâ Râvin Vahidin.

16- Kitâbu' 1-Muhadramîn.

17- Kitâbu Evlâdi's-Sahâbe.

18- Kitâbu Evhâmi'I-Muhaddisîn.

19- Kitâbu't-Tabakât.

20- Kitâbu'l-Efrâd..

Fazileti:

Müslim, yaşadığı devrin en başta gelen hadis imamlarından birisidir. Şüphesiz ki bunda Buhârî, Ahmed b. Hanbel ve İshak b. Rahuye gibi meşhur hadisçilere talebelik yapmış olmasının büyük payı vardır.

Nesâî, onun hakkında:

“Ümmet, bu iki kitabın sahih olduğu ve onlardaki hadis­lerle amel etmenin vacip olduğu üzerinde icma etmiştir” der.

Hakim en-Nîsâbûrî'de:

“Gök kubbenin altında Müslim'in kitabından daha sahih hiçbir kitap yoktur” der.

Mukaddime

Hamd, alemlerin Rabbi olan ALLAH'a ve iyi sonuç, takva sahibi kimselere mahsustur. ALLAH, peygamberlerin sonuncusu olan Muhammed (s.a.v.)'e, bü­tün nebilere ve resullere salat eylesin.


[1] Yusuf Kardavi, Sünneti Anlamada Yöntem, Rey Yayıncılık, Kayseri 1993, s. 2-4.

[2] Müsned, 2/403.

[3] Süleymâniye kütüphanesi, Şehid Ali Paşa, nr. 541, vr 136-174.

[4] Müslim, Mukaddime 5.

[5] M. Yaşar Kandemîr, “Hadis”, DİA, XV, 30-33.

[6] Ulumu'l-Hadis, s. 16.

[7] Nevevî, Müslim, Şerhi, I, 25.

[8] Nevevî, Müslim, Şerhi, I, 21.

[9] Mücteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, T.D.V. Yayınları, Ankara 1992, s. 349-350.

[10] Mücteba Uğur, Hadis İlimleri Edebiyatı, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 1996, s. 263-267.

[11] Mücteba Uğur, a.g.e., s. 267.



Konu Başlığı: Ynt: Sahih-i Müslim Muhtasarı
Gönderen: Ceren üzerinde 19 Ağustos 2015, 16:44:00
Esselamu aleyküm.Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim.Müslimin yazmış olduğu Sahih kitabı kur an dan sonra en güvenilir hadis kaynağıdır.Peygamber efendimizin sünnetlerine tabi yaşamış,hadislerini kitap olarak derlemiştir.


Konu Başlığı: Ynt: Sahih-i Müslim Muhtasarı
Gönderen: Mehmed. üzerinde 25 Mart 2017, 03:46:34
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah . Rabbim bizleri Kur'an ve sünnet ışığında yoluna devam eden ve yılmadan bu yolu tavsiye edenlerden eylesin .  Rabbim bizleri Peygamberimiz in yolundan ayırmasın . Rabbim paylaşım için razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Sahih-i Müslim Muhtasarı
Gönderen: Sevgi. üzerinde 28 Şubat 2018, 01:52:39
Aleyküm Selam. Mevlam bizleri herdaim Kuranı kendine rehber edinmeyi nasip etsin inşaAllah