๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sahih-i Müslim Muhtasarı => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 13 Aralık 2011, 20:34:12



Konu Başlığı: Ölen Kimsenin Ardından Ağlamak
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 13 Aralık 2011, 20:34:12
6- Ölen Kimsenin Ardından Ağlamak



834- Ümmü Seleme (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir: “Ebu Seleme vefat edince:

“Bir garip kimse, hem de gurbet yerde ölen bir garip kimse! Ona öyle bir ağlayayım ki, dillere destan olsun” dedim.

Tam ona ağlamaya hazırlanmıştım ki, birden bire Medine'nin etrafında yüksek yerler olan Saîd tarafından bir kadın çıkageldi. Ebu Seleme'nin ardından ağlama hususunda bana yardım etmek istiyordu. Onu, Resulullah (s.a.v.) karşılayıp:

“Sen şeytanı, Allah'ın çıkardığı eve tekrar sokmak mı istiyorsun?” buyurdu. Bunu iki defa tekrarladı. Bunun üzerine ağlamaktan vazgeçtim. Ağlamadım.[1174]

Açıklama:

 “Bir garip kimse, hem de gurbet yerde ölen bir garip kimse” ifadesiyle kast edilen; Ebu Seleme'nin, Mekkeli olduğu ve oraya nispetle gurbet diyarı sayılan Medine'de vefat ettiğidir.

835- Üsâme b. Zeyd (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Biz, Peygamber (s.a.v.)'in yanındaydık. Bir ara kızlarında birisi haber göndere­rek Resulullah (s.a.v.)'i çağırdı. Babasına, kendisinin bir çocuğunun yada bir oğlu­nun vefat etmek üzere olduğunu haber verdi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) gönderilen kimseye:

“Onun yanına dön ve ona: “Allah'ın aldığı da, verdiği her şey kendisine aittir. Her şey, Allah katında belli bir müddete bağlanmıştır” de. Yine ona şöyle de:

“Sabretsin ve sevap ümit etsin!” buyurdu.

Daha sonra elçi geri Zeyneb'in yanına döndü. Zeyneb, babasının gelmesi için elçiyi yine Resulullah'a gönderdi. Elçi, Resulullah'ın yanma varıp ona:

“Kızınız Zeyneb, yemin etti! Mutlaka yanma gelmeliymişsin” dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) kalktı. Onunla beraber Sa'd İbn Ubâde ile Muâz İbn Cebel'de kalktı. Ben de onlarla birlikte Zeyneb'in evine gittim. Çocuğu, Peygam­ber (s.a.v.)'e verdiler. Çocuk can çekişiyordu. Sanki canı, eski bîr tulum içerisindeki su gibiydi. Bu hali görünce, Resulullah (s.a.v.)'in gözlerinden yaşlar boşandı. Sa'd b. Ubâde, ona:

“Ey Allah'ın resulü! Bu ağlayış da nedir?” diye sordu. Resulullah (s.a.v.):

“Bu göz yaşı, Allah'ın kullarının gönüllerine koyduğu bir rahmettir. Yü­ce Allah kullarından ancak merhametli olanlarına merhamet edecektir” bu­yurdu. [1175]

Açıklama:

İbn Hacer'e göre; hadiste söz konusu edilen çocuk, Hz. Zeyneb'in, Ebu'l-As'tan olan Ümâme isimli kızıdır. Bu çocuk, ölmemiş ve Hz. Peygamber (s.a.v.)'in vefatından sonra uzun süre yaşamış, Hz. Fatıma'nın vefatından sonra Hz. Ali'yle evlenmiştir.

Sessiz bir şekilde ağlayıp gözyaşı dökmenin de haram olduğunu zanneden Sa'd, Re­sulullah (s.a.v.)'in ağlayıp gözyaşı dökmesini görünce bunu yadırgayarak:

“Bu (ağlayış) da nedir?” sorusunu sormaktan kendisini alamamıştır. Resulullah (s.a.v.) ise gözyaşlarının Al­lah'ın kullarının kalplerine yerleştirdiği acıma duygusunun bir eseri ve neticesi olduğunu, feryadu figan etmeden, bu şekilde gözyaşı dökmekte bir sakınca olmadığını, ancak sabırsızlık göstererek feryadu figanla ağlamanın sakıncalı olduğunu az veya çok merhamet eden kullara Allah'ın da merhamet edeceğini belirtmiştir.

836- Abdullah İbn Ömer (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Sa'd b. Ubâde, (rahatsızlığı sebebiyle) hastalanmıştı. Bunun üzerine Resululîah (s.a.v.), yanında Abdurrahman b. Avf, Sa'd b. Ebi Vakkâs ile Ab­dullah İbn Me'ud olduğu halde onu ziyaret etmeye geldi. Yanına girdiğinde onu ev halkı tarafından çepeçevre kuşatılmış vaziyette buldu. Orada bulunan kimselere:

“Öldü mü?” diye sordu. Onlar da:

“Hayır, ey Allah'ın resulü!” dediler.

Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) ağladı. Onun ağladığını görünce orada bulu­nan kimseler de ağladılar. Bunun üzerine Resululîah (s.a.v.):

“İşitmiyor musunuz? Allah, göz yaşından ve kalbin hüzünlenmesinden dolayı (insana) azab etmez. Fakat -diline işarete ederek- bundan dolayı Allah kişiye azab eder yada rahmet eder” buyurdu.”


[1174] Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/289.

[1175] Buhârî, Cenâiz 32, Merda 9, Kader 4, Eyman 9, Tevhid 2, 25; Ebu Dâvud, Cenaiz 23-24 (3125); Nesâî, Cenaiz 22 İbn Mâce, Cenaiz 53 1588; Ahmed b. Hanbcl, Müsned, 5/204, 205.