Konu Başlığı: Öldüren Kimsenin, Ölünün Üzerindeki Eşyayı Hak Etmesi Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 20 Kasım 2011, 20:19:51 13- Öldüren Kimsenin, Ölünün Üzerindeki Eşyayı Hak Etmesi 1593- Ebu Katâde (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Biz, Huneyn seferi yılında Resulullah (s.a.v.)'le birlikte sefere çıktık. Düşmanla karşılaştığımızda müslümanlarda bir gerileme oldu. Derken bir de baküm kî, müşriklerden birisi, müslümanlardan birisini alt etmiş, hemen dolanıp adamın arkasına geldim ve boynuna vurdum. O da, bana döndü ve beni tutup öyle bir sıktı ki, ölümün kokusunu hissettim. Sonra ölümü gelip de beni bırakıverdi. Derken Ömer İbnu'l-Hattâb'a ulaştım. Bana: “Bu insanlara ne oldu?” diye sordu. Ben de: “Allah'ın emri” diye cevap verdim. Daha sonra bizimle savaşmaya gelen insanlar geri döndüler. Savaş bitiminde Resulullah (s.a.v.) oturup: “Kim bir düşmanı öldürür ve öldürdüğüne dair bir delili olursa, öldürdüğü kimsenin üzerindekiler öldürene aittir” buyurdu. Bunun üzerine ayağa kalkıp: “Şu müşriği öldürdüğüme dair kim bana şahitlik eder?” deyip oturdum. Resulullah (s.a.v.) yine aynı sözünü tekrarladı. Ben de ayağa kalkıp: “Şu müşriği öldürdüğüme dair kim bana şahitlik eder?” deyip oturdum. Resulullah (s.a.v.) aynı sözünü üçüncü defa tekrarladı. Ben de ayağa kalktım. Resulullah (s.a.v.), bana: “Ey Ebu Katâde! Neyin var?” diye sordu. Ben de başımdan geçen olayı ona anlattım. Derken ordudan birisi: “Ey Allah'ın resulü! Ebu Katâde doğru söylüyor. Onun öldürdüğü kimsenin eşyaları bendedir, fakat bu hakkından dolayı Ebu Katâde'yi razı ediver!” dedi. Ebu Bekr es-Sıddîk, bu adama: “Hayır! Vallahi, bu olamaz! Resulullah (s.a.v.), Allah ve Resulü yolunda savaşan ve Allah'ın aslanlarından bir aslanın hakkını çiğneyerek onun eşyalarını sana veremez” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.), o adama: “Ebu Bekr doğru söylüyor, elindekileri ona ver!” buyurdu. Bunun üzerine adam, ganimeti bana teslim etti. Zırhı sattım, parasıyla Selime oğullan yurdunda bir bahçe satın aldım. Bu bahçe, İslam'da/müslüman oldum olalı sahip olduğum ilk mülkürndür. [948] Açıklama: Huneyn Mekke'ye üç mil uzaklıkta bir vadidir. Burada hicretin sekizinci yılında müşriklerle müslümanlar ara sında harb olmuş, müslümanlar çokluklarından dolayı gurura kapıldıkları için harbin başında bozulmuşlar, fakat sonra Allah üzerlerine sekinet ve yardımcı melekler İndirerek kafirlerin cezasını vermişti. Seleb: Cumhura göre; savaşçının yanında taşıdığı giyecek, silah ve diğer eşyalandır, Şeklinde tarif etmiştir. Yani savaşçının beraberinde bulunan diğer eşya selebe dahil değildir. Bu hadislere göre savaşta müslüman mücahidin öldürdüğü düşman üzerinde ve beraberinde bulunan eşya selebe dahil değildir. Bu hadise göre, savaşta müsİüman mücahidin öldürdüğü düşman üzerinde ve baraberin.de bulunan eşya ganimet malına dahil edilmeyip öldüren mücahide verilir. 1594- Abdurrahman b. Avf (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Ben, Bedir savaşı günü harp safında sağıma ve soluma baktım. Kendimi, Ensâr'dan yaşları genç iki çocuğun arasında gördüm. Keşke bunlardan daha kuvvetli olan iki kimse arasında olaydım diye temenni ettim. Derken bu iki gençten biri beni dürtüp: “Ey amca! Ebû Cehl'i tanır mısın?” dedi. Ben de: “Evet, onu tanırım! Onunla ne işin var? Ey kardeşim oğlu?” dedim. O da: “Haber aldım ki, Ebu Cehl, Resulullah (s.a.v.)'e sövermiş! Nefsimi elinde bulunduran Allah'a yemin ederim ki, onu görürsem ikimizden eceli gelen ölmedikçe şahsım onun şahsından ayrılmayacaktır!” dedi. Gencin söylediği bu keskin tavırlı söze hayret ettim. Az sonra diğeri de beni dürtüp ötekinin söylediğinin benzerini bana söyledi. Çok geçmeden Ebû Cehl, insanların arasında hiç durmadan hareket ederken gördüm ve: “Görüyor musunuz! İşte telaşla hareket eden şu adam, sizin sorduğunuz kimsedir!” dedim. Hemen kılıçlarına sarılıp ona koştular ve kılıçlarıyla onu vurarak öldürdüler. Sonra Resulullah (s.a.v.)'e gidip ona Ebu Cehl'i öldürdüklerini haber verdiler. Peygamber (s.a.v.): “Onu hanginiz öldürdü?” diye sordu. İki gençten her biri: “Ben öldürdüm” dedi. Peygamber (s.a.v.): “Kılıçlarınızdaki kanı şildiniz mi?” diye sordu. Onlar: “Hayır!” dediler. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.), kılıçlara bakıp: “Onu, ikiniz de öldürmüşsünüz” buyurdu. Peygamber (s.a.v.), Ebu Cehl'in üzerindeki eşyanın, Muaz b. Amr İbnu'l-Cemûh'a verilmesini hükmetti. Bu iki kimse, Muaz b. Amr İbnu'l-Cemûh ile Muaz b. Afra'dır. [949] Açıklama: “Seleb” denilen savaşta öldürülen kimsenin geride bıraktığı elbise, silah ve benzeri şeyleri hak kazanmayı gerektiren şer'i öldürme, düşmana ağır darbeyi indiren öldürmedir. Ebu Cehl'e en çok ağır darbeyi indiren, Muaa b. Amr İbn Cemuh idi. Abdullah İbn Mes'ud'da da sonra yetişip canı çıkmak üzereyken Ebu Cehl'in kafasını koparmıştı. 1595- Avf b. Mâlik (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Hımyer kabilesinden bir adam, düşmandan birisini öldürmüştü. Onun selebini/ geride bıraktığı şeyleri almak istedi. Başlarında vali olan Halid b. Velid, onu bundan men etti.. Derken Avf b. Mâlik, Resulullah (s.a.v.)'e gelip bunu ona anlattı. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) Hâlid'e: “Ölen kimsenin selebini, bu kimseye vermekten seni alıkoyan şey nedir?” diye sordu. Hâlid: “Ey Allah'ın resulü! Bu kimseyi, çok seleb alma kaygısı içerisinde gördüm” dedi. Resulullah (s.a.v.): “Ölen kimsenin selebini, bu adama ver” buyurdu. Daha sonra Hâlid, Avfın yanına uğradı. Avf, Halid'in kaftanını çekti. Sonra da Halid'e: “Nasıl? Sana, Resulullah (s.a.v.)'e seni şikayet edeceğim ile ilgili söylediğimi yerine getirdim mi?” dedi. Resulullah (s.a.v.), Avfın bu dediğini işitti ve öfkelendi. Daha sonra da: “Ey Halid! Ona verme! Ey Halid! Ona verme! Siz, komutanlarımı bana bırakır mısınız hiç! Onlar ile sizin misâliniz, öyle bir adama benzer ki, develeri veya koyunları gütmesi istenilip de bunları güden, sonra da onları suvarmak için tam zamanını gözetleyen, vakti gelince de hayvanları bir havuz başına getiren kimseye benzer. O sürüler, havuza girip suyun temizini içer, bulanığını bırakırlar. İşte o suyun temizi, size kalır ve bulanığı da komutanlara kalır!” buyurdu. [950] Açıklama: Bu olay, hicretin 8. yılında meydana gelen Mute harbinde meydana gelmiştir. 1596- Seleme İbnu'1-Ekva' (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Resulullah (s.a.v.)'le birlikte Hevâzin gazasına gittik. Bir defa onunla beraber kahvaltı yaparken, ansızın kırmızı bir erkek deve üzerinde bir adam çıkageldi. Devesini çöktürdü. Sonra heybesinden bir İp çıkararak onunla deveyi bağladı. Sonra cemaatla birlikte kahvaltı yapmaya geçti. Etrafına bakınmaya başladı. Bu sırada bizde zayıflık ve hayvanlarda ise bir incelik vardı. Bazılarımız piyade idik. Adam birden koşarak çıktı. Hemen devesine gelip bağını çözdü. Sonra çöktürdü ve üzerine oturarak onu ayağa kaldırdı. Deve onu koşa koşa götürdü. Derken boz bir dişi deve üzerinde bir adam onun peşine düştü. Seleme der ki: Ben de koşarak çıktım ve dişi devenin kalçasının hizasına vardım. Sonra ilerleyerek erkek devenin kalçasının hizasına yetiştim. Sonra ilerledim. Nihayet erkek devenin yularından tutarak onu çöktürdüm. Dizini yere koyunca kılıcımı çekerek adamın başını kestim. Adam derhal düştü. Sonra devenin yularından çekip getirdim. Adamın eşyası ve silâhı onun üzerinde idi. Derken beni, Resulullah (s.a.v.) ile yanındaki insanlar karşıladı. Resulullah (s.a.v.): “Bu adamı kim öldürdü?” diye sordu. Orada bulunan kimseler: “Ekva'nm oğlu!” dediler. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.): “Bu adamın selebi/geride bıraktığı bütün eşyası, onundur!” buyurdu. [951] Açıklama: Hevazin gazası, hicretin 8. yılında Mekke'nin fethinden on altı gün sonra Mekke'ye 16 km. kadar mesafede bulunan Huneyn vadisinde yapılmıştır. Bu savaş, Mekke'nin güney doğusundaki dağlarda yaşayan “Hevazin” kabilesiyle yapıldığı için bu savaşa “Hevazin Gazası” denilmiştir. Bu savaş, Huneyn vadisinde yapıldığı için “Huneyn Gazası” adıyla da anılır. [948] Buhârî, Farzu'I-Humus 18, Büyü 37, Meğâzî 54, Ahkam 21; Ebu Dâvud, Cihad 136,2717; Tirmizî, Siyer 13, 1562; İbn Mâce, Cihad 29, 2837; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/295, 296, 306. [949] Buhâtî, Farzu'l-Humus 18, Meğâzî 8, 10; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/192. [950] Ebu Dâvud, Cihad 137, 2719, 2720; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/26, 27. [951] Ebu Dâvud, Cihad 100, 2654; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/49, 50, 5l. |