> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Fıkhı Eseleri > Bidayetül Müctehid > Mehrin miktarı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mehrin miktarı  (Okunma Sayısı 1023 defa)
26 Ocak 2011, 17:09:28
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 26 Ocak 2011, 17:09:28 »



b- Mehr'in Miktar:



Mehir şu kadardan fazla olamaz, diye mehrin en çoğu için belli bir had yoktur. Ulema bunda müttefiktirler. Fakat şu kadardan az olamaz diye en azında ise ihtilâf vardır, imam Şafii, îmam Ahmed, İshak, Ebû Sevr ve Tabiin'den Medine fukahası, «Mehrin en azı için de belli bir had yoktur. Herhan­gi bir şeye fıat veya kıymet olabilecek bir miktar, mehir olabilir» demişler­dir. İmam Mâlik'in tabiilerinden Ibn Vehb ile bir cemaat ise, «Mehir şu ka­dardan az olamaz» diye bir had koymuşlardır. Fakat bu haddin miktarında ihtilâf etmişlerdir ki, bunda -biri imam Mâlik ile tabilerinin, biri de İmam Ebû Hanife ile tabilerinin görüşü olmak üzere- iki görüş meşhurdur. îmam Mâlik, «Mehrin en azı altından bir dinarın dörtte biri, gümüşten de üç dirhem veyahut üç dirhem değerinde herhangi bir şeydir» demiştir. Mâlikîlerden ki­misi de, «Bir dinarın dörtte biri değerinde olan bir şey de mehir olabilir» demiştir, îmam Ebû Hanife de, «Mehrin en azı on dirhemdir», kimisi «Beş dir­hemdir», kimisi de «Kırk dirhemdir» demiştir.

Mehrin en azı için miktar tayin etmekteki ihtilâfın iki sebebivar-dır. Biri, «Mehir de -satışlarda olduğu gibi- ister az, ister çok olsun tarafların anlaşmasına bağlı olan satış bedellerinden bir bedel midir, yoksa sınırlı bir ibadet midir?» diye tereddüt edilmesidir. Zira mehir kadının her şeyi daha önce kişiye haram iken onun vasıtasıyla ona devamlı olarak helal olduğu ci­hetle bedele ve tarafların alınmaması üzerinde anlaşmalarının caiz olmadığı cihetle de ibadete benzer, ikinci sebeb de, mehrin belli bir miktardan az ol­mamasını gerektiren kıyasın mehrin belli bir miktarı bulunmadığını bildiren hadis ile çelişmesidir. Kıyas şudur: «Mehir de -yukarıda söylediğimiz gibi-bir ibadettir. İbadetler ise sınırlı olup belli bir miktarda ı az olamazlar. Şu hal­de mehir de belli bir miktardan az olamaz».

Mehrin belli bir miktarı bulunmadığını bildiren hadis ise, sıhhati üze­rinde ittifak edilen Sehl b. Sa'd Sâidî'nin hadisidir ki, bu hadiste şöyle denil­mektedir:

«Bir kadın Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in huzuruna gelip ona,

-  'Ya Rasûlallah, ben kendimi sana hibe ettim dedi ve uzun zaman ayakta durdu. Bunun üzerine sahabilerden biri ayağa kalkıp,

-  'Ya Rasûlallah, eğer ona ihtiyacın yoksa, onu benimle evlendir' dedi. Peygamber (s.a.s) Efendimiz sahabiye,

-  'Kadına mehir olarak verecek bir şeyin var mı?' diye sordu. Saha-bi:

-  'Hayır, Ya Rasûlallah, şu belimdeki robamdan başka bir şeyim yok­tur' dedi. Peygamber (s.a.s) Efendimiz:

-  'Eğer robanı ona verirsen, çıplak kalıp oturursun. Başka bir şey bul' dedi. Sahabi:

-  'Başka bir şey bulamam' dedi. Peygamber (s.a.s) Efendimiz:

-  'Git, araştır ve demir bir yüzük olsun, bul, getir tak' dedi. Sahabi git­ti. Sonra dönüp gelerek:

-  'Ya Rasûlallah, dünyalık bir şey, demir bir halka bile bulamadım' de­di. Peygamber (s.a.s) Efendimiz:

-  'Kur'an'dah ezberinde bir şey var mı?' diye sordu. Sahabi:

-  'Evet, ezberimde şu sûre var, şu sûre var, şu sûre var' diye birtakım sûreleri saymaya başladı. Peygamber (s.a.s) Efendimiz:

-  'Kur'an'dan ezberindeki sûrelere karşılık onu seninle nikahladım' dedi» [58].

«Mehrin en azı için belli bir had yoktur» diyenler, «Peygamber (s.a.s) Efendimiz'in Sahabiye, «Git, araştır ve demir bir yüzük olsun, bul, getir, tak» sözü, mehrin en azı için belli bir had bulunmadığ m göstermektedir. Zi­ra eğer belli bir haddi olsaydı, Peygamber (s.a.s) Efendimiz sahabiye, «Şu kadar getir» diyecekti. Çünkü gerekli olan bir hükmün beyanını -ihtiyaç anında- yapmamak caiz değildir» derler ki, bu -görüldüğü gibi- açık bir istidlaldir. Üstelik, karşı tarafın dayandığı kıyasın mukaddimeleri de kabule şayan değildir. Çünkü sözü geçen kıyası -biri «mehir ibadettir», biri de «her ibadet sınırlıdır» olma!: üzere- iki mukaddimeden iba; ?ttir ki, bu her iki mu­kaddimede de tartışma vardır. Zira şeriatte, sınırlı olm tyan birçok ibadetlere rastlandığı gibi mehir her ne kadar bir yönü ile ibadeu benziyorsa da, diğer yönüyle de satış bedeline benzemektedir. Şu halde mehir olarak verilmesi gereken şeye -şey- diyebilmek kâfidir.

Bununla beraber bu kıyası hadise tercih edenler, hadisin hadiste bahsi geçen sahabiye has olması ihtimaline binaen kıyası tercih etmişlerdir. Zira Peygamber (s.a.s) Efendimiz sahabiye, «Kur'an'dan ezberindeki sûrelere karşılık onu seninle nikahladım» buyurmuştur. Halbuki bu, -her ne kadar hadisin bazı rivayetlerinde «Peygamber (s.a.s) Efendimiz sahabiye 'Kalk, bildiğin sûreleri ona öğret' dedi. Sahabi de kadına öğretti» [59]deniliyor ve buna göre bu, ücret karşılığında nikâh kabilinden oluyorsa da- usûle aykırı­dır.

Fakat, mehrin miktarını kıyas etmek için bir asıl ararlarken -her ne ka­dar birbirinden uzaksa da- buna çaldığı zaman hırsızın elinin kesildiği nisab-tan daha uygun bir benzer şey bulamamışlardır. Zira hırsızın eli de mal karşı­lığında istibaha (mubah) edilir. Şu halde hırsızın eli ne miktar mal karşılığın­da istibaha ediliyorsa, kadının izdivacı da o kadar mal karşılığında istibaha edilmelidir. Halbuki bu kıyas -istibahanın müşterek bir kelime olması bakı­mından olduğu için- zayıftır. Zira elin istibahası kesilmesidir, kadının istiba-hası ise onunla izdivaç etmektir. Kesmek, elem ve acı vericidir. İzdivaç ise, lezzet ve sevgi doğurur. Kaldı ki kesmekle izdivacın ikisi de istibahanın şü­mulü altında her ne kadar toplanıyorlarsa da, kesmek başka bir şey, izdivaç başka bir şeydir. Halbuki Kıyasü'ş-Şebeh (benzerlik kıyası) zayıf bir kıyas olmakla beraber bu kıyasta, makis (kıyas) ile makisün aleyh'in (asıl) yalnız lafız bakımından değil, mânâ bakımından da aynı şey olmaları ve aynı za­manda makisün aleyh'in hükmünün makisin ona benzediği vasıftan dolayı olması gerekmektedir. Bu kıyasta ise, bunların hiçbiri yoktur. Üstelik istiba­ha lafzında, onun şümulü altına giren bu iki şeyin birbirine benzediğine bir işaret de yoktur. Kıyasın bu çeşidi ise -muhakkiklerce- merdut bir kıyastır. Ancak şu var ki, bu kıyası yapanlar -son derece zayıf olduğu için- onu hadise karşı mehrin belli bir haddi olduğunu ispat için kullanmamışlardır. Hadise karşı kullandıkları kıyas bundan kuvvetlidir. Belli bir sınır olmadığına Tir-mizî'nin naklettiği şu hadisi delil getirmişlerdir: «Bir kadın bir çift ayakkabı karşılığında evlendi. Rasûlullah ona, 'Nefsin ve malın için, bir çift ayakka­bıya mı razı oldun?' dedi. Kadın, 'Evet' cevabını verdi. Rasûlullah, bu evli­liği caiz gördü» [60].

Mehrin belli bir miktardan az olmasının caiz olmadığını söyleyenler, bu miktarı çaldığı zaman hırsızın elinin kesilmesini gerektiren miktara kıyas et­mekte ittifak etmişlerse de, bu miktarda ihtilâf ettikleri için mehrin miktarın­da da ihtilâf etmişlerdir. İmam Mâlik «Bir dinarın dörtte biri veyanutta üç dirhemdir» demiştir. Çünkü ona göre hırsızın eli, ancak bir dinarın dörtte biri veyahut üç dirhem değerinde çaldığı zaman kesilir. Eğer çaldığı, bundan az ise kesilmez. İmam Ebû Hanife de «On dirhemdir» demiştir. Çünkü ona göre

el kesme nisabı on dirhemdir. Ibn Şibrime de «Beş dirhemdir» demiştir. Çünkü ona göre de bu nisap beş dirhemdir. Hanefîler ayrıca, Câbir'den riva­yet ettikleri, «Peygamber (s.a.s) Efendimiz,

«Hiçbir mehir, on dirhemden az olamaz» [61]hadisiyle de ihticac etmiş­lerdir. Halbuki eğer bu hadis sabit ise, bunca ihtilâfa hiç mahal kalmaz. Çün­kü eğer bu hadis sabit ise Sehî b. Sa'd'ın hadisinde, geçen hükmün sahabiye has olması kesinlik kazanmış olur. Ne var ki bu hadis -hadisçilerce- zayıftır. Zira derler ki: «Bu hadisi, Mübeşşir b. Ubeyd, Haccâc b. Ertat'dan, Haccâc da Atâ'dan, Atâ da Câbir'den rivayet etmiştir. Mübeşşir ile Haccac'ın ikisi de zayıf oldukları gibi, Atâ, Câbir'e yetişmemiştir». Bunun içindir ki, «Bu ha­dis, Sehi b. Sa'd'ın hadisiyle çatışmaktadır» denilemez. [62]


[58] Bııhârî, Nikâh, 67/40, r.o: 5135; Müslim, Nikâh, 16/13, no: 1425.

[59] Ebû Dâvûd, JVıJfcâA, 6/31, no: 2112.

[60] Tirmizî, Nikâh, 9/22, no: 1113.

[61] Darakutnî, 3/244, no: 11.

[62] İbn Rüşd Kadı Ebu'l-Velid Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Rüşd El-Hafîd, Bidayetü’l-Müctehid ve Nihayetü’l-Muktesid, Beyan Yayınları: 2/435-438.


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mehrin miktarı
« Posted on: 26 Nisan 2024, 12:53:01 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mehrin miktarı rüya tabiri,Mehrin miktarı mekke canlı, Mehrin miktarı kabe canlı yayın, Mehrin miktarı Üç boyutlu kuran oku Mehrin miktarı kuran ı kerim, Mehrin miktarı peygamber kıssaları,Mehrin miktarı ilitam ders soruları, Mehrin miktarıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes