Konu Başlığı: Kitap Ehli Olanlara Önce Müslümanın Selam Vermesinin Yasaklanması Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 10 Kasım 2011, 20:40:06 4- Kitap Ehli Olanlara önce müslümanın Selam Vermesinin Yasaklanması Ve Onların Selamının Nasıl Alınacağı Meselesi 1991- Enes b. Mâlik (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Peygamber (s.a.v.)'in sahabileri, Peygamber (s.a.v.)'e: “Kitap ehli bize selam veriyor. Onların selâmını nasıl alalım?” diye sordular. Peygamber (s.a.v.): “Ve aleykum!” deyin” diye cevap verdi. [264] 1992- Abdullah İbn Ömer (r.a)'tan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Yahudiler size selam verdikleri zaman, onların her biri size: “Es-Sâmu aleykum ölüm üzerine olsun” der. Sen de: “Aleyke” senin üzerine olsun” de” buyurdu. [265] 1993- Hz. Âişe (r.anhâ'dan rivayet edilmiştir: Beş-on kişilik bir Yahudi heyeti, Resulullah (s.a.v.)'in yanına girmek için izin istedi. İçeri girerken: “Es-Sâmu aleykum” dediler. Buna karşılık Aişe: “Bel aleykumu's-Sâmu ve'1-la'netu” Bilakis ölüm ve lanet, sizin üzerinize olsun” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.): “Ey Âişe! Doğrusu Allah, her hususta yumuşaklıkla muamele edilmesini sever” buyurdu. Bunun üzerine Aişe: “Dediklerini işitmedin mi?” dedi. Resulullah (s.a.v.): “Ben de, “Ve aleykum” sizîn üzerinize de olsun” dedim” buyurdu. [266] Açıklama: “Es-Sâm” kelimesi, erken ölüm demektir. “Es-Sâmu aleykum” ise erken ölüm başınıza gelsin demektir. Bütün melanet ve düşmanlıklarını sinsice yürüten yahudiler, asr-ı saaddette müslümanlarla karşılaştıkları zaman, selâm kelimesine çok yakın olan “Sâm” kelimesini kullanarak hem zehirlerini kusmuşlar ve hem de selâm vermiş gibi görünmeye çalışmışlardır. Fakat onların bu hali Resulullah'ın gözünden kaçmamış, ümmetini yahudilerin bu entrikalarına karşı da uyararak onların bu sözde selâmlarına karşı nasıl mukabele edeceklerini kendilerine öğretmiştir. Konumuzu teşkil eden bu hadis-i şerifte yahudilerin bu tutumlarına karşı müslümanların “Ve aleykum” diyerek cevap vermeleri emredilmektedir. Alimler, Ehl-i kitab selam verdikleri vakit selâmlarının alınacağında ittifak etmişlerdir. Ancak, Yahudiler selam yerine, selam kelimesine benzeyen fakat gerçekte selâm kelimesiyle taban tabana zıt olan “Sam” erken ölüm kelimesini kullandıkları zaman onların bu sözüne nasıl bir karşılık verileceği meselesi büyük bir önem kazanmaktadır. Eğer onlara konumuzu teşkil eden hadiste anlatıldığı şekilde “Ve aleykum sizin üzerinize de olsun diyerek karşılık verilirse o zaman yahudilerin bu bedduasına iştirak edilmiş ve bu erken ölümün hem yahudilerin hem de müslümanların başına gelmesi istenmiş olur. Çünkü bu durumda “Ve aleykum” kelimesinin başında bulunan “Ve” atıf harfi olabilir. Atıf harfi ise, cem ve iştirak ifade ettiğinden yahudinin müslümanlar için ettiği erken ölüm duasının aynı şekilde yahudilere de şamil olmasından başka bir mana ifade etmez. Bu ise yahudilerin selâm suretindeki bu sinsi ihanetlerine yeterli bir cevap teşkil edemez. İmam Nevevî şöyle diyor: “Bu hadis-i şerifte geçen “Ve aleykum” kelimesinin başındaki “Vav” harfi rivayetlerin çoğunda bulunmakla beraber, bazılarında da yoktur. Rivayetlerin çoğunluğuna bakarak bu harfin bulunduğunu kabul edersek bu “Ve aleykum” cümlesini iki şekilde te'vil edebiliriz: 1- Bu cümleyi zahirine göre te'vil edebiliriz. Şöyle ki “Es-Sâmü aleykum” sözü “Ölüm başınıza gelsin” demek olduğuna göre, bu söze “Ve aleykum” diyen kimse; “Gerçekten biz öleceğiz, siz de öleceksiniz, ölüm hususunda hepimiz aynı durumdayız. Hepimiz öleceğiz” demiş olur. 2- “Ve Aleyküm” kelimesinin başında bulunan “Vav” harfinin İştirak ve cem İfade eden atıf vavı olmayıp başına geldiği cümlenin, kendinden önceki cümleyle ilgisini kesmeye yarayan istinaf vav'ı olması mümkündür. Buna göre “Ve aleyküm” cümlesi: “Layık ve müstahak olduğunuz, kötülenme sizin başınıza gelsin” anlamına gelir. Eğer bazı rivayetleri dikkate alarak “Ve aleyküm” cümlesinin başında vav harfinin bulunmadığını kabul edersek o zaman bu “Aleyküm” cümlesi, bilakis ölüm bizim üzerimize değil, sizin üzerinize olsun, anlamına gelir” Hattabî'nin açıklamasına göre, bu mevzudaki rivayetlerin doğru olanı da vavsız olarak gelen “Aleyküm” şekildeki rivayettir ki Tirmizî'nîn rivayeti [267] ile Nesâi'nin rivayetinde [268] bu cümle, vavsız olarak rivayet edilmiştir. [269] 1994- Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: “Yahudiler ile Hıristiyanlarca karşılaştığınız zaman ilk önce selamı siz vermeyin. Onlardan birine yolda rastlarsanız, onu yolun dar yerine sıkıştırın.” [270] Açıklama: Hadis, müslümanlara karşı zulüm ve haksızlık yapan müşriklere, Yahudilere ve Hıristiyanlara, yani İslam dışı olan kimselerle karşılaşıldığı zaman onlara müslümanların gücünü ve hakimiyetini göstermek için uçuruma düşürecek yada duvara çarptıracak kadar değil de, onları yolun en dar yerine sıkıştırılmasını, böylece onların müslümanlara karşı daha samimi, daha yumuşak, daha sevecen olmalannı sağlamayı anlatmaktadır. Yoksa müslümanın, her önüne çıkan müşriklere karşı böyle davranması söz konusu değil. Çünkü bu tavır, müslümanlara hor bakan İslam dışı kimselerle alakalıdır. Bu, onlara yapılacak tavırlardan sadece bir tanesidir.[264] Buhârî, İstizan 22; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/99. [265] Buhârî, İsti'zan 22; Ebu Dâvud, Edeb 137-138 , 5206; Tirmizî, Siyer 41 , 1603; Nesâî, Amelu'1-Yevm ve'I-Leyl, 378-380; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/9, 19, 58, 113. [266] Buhâri, İstitâbetu'1'Murteddİn 4; Tirmizî, İsti'zan 12 , 2701; Nesâî, Amelu'l-Yevm ve'l-Leyl, 381-384; İbn Mâce, 3689; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/37, 85, 199. [267] Tirmizî, Siyer 41. [268] Nesâî, Amelu'1-Yevm ve'1-Leyl, 381-384. [269] B.k.z: N. Yenel, H, Kayapmar, Sünen-i Ebu Dâvud Terceme ve Şerhi, 16/508-509. [270] Tirmizî, İsti zan 12 , 2700; Ebu Dâvud, Edeb 137-138 , 5205; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/263, 266, 444, 459, 522. |