๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sahih-i Müslim Muhtasarı => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 21 Kasım 2011, 23:38:46



Konu Başlığı: İki Muctehıdın İhtilafı
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 21 Kasım 2011, 23:38:46
10- İki Muctehıdın İhtilafı


1565. Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

“Vaktiyle iki kadın, çocuklarıyla birlikte bulunduğu bir sırada kurt gelip bun­lardan birinin çocuğunu alıp götürmüştü. Bunun üzerine çocuğunu kurt kapan bü­yük kadın, arkadaşı olan kadına:

“Kurt senin çocuğunu götürdü!” dedi. Diğer kadın da:

“Kurt ancak senin çocuğunu götürdü!” dedi. Daha sonra Davud'un huzu­runda muhakeme oldular. Davud, sağ kalan çocuğun, büyük kadına ait olduğuna hükmetti. Derken kadınlar Süleyman b. Dâvûd (a.s)'ın huzuruna çıkarak meseleyi ona anlattılar. O da:

“Bana bıçağı getirin de sağ kalan çocuğu aranızda paylaştırayım!” dedi. Bunun üzerine küçük kadın:

“Hayır! Allah sana rahmet buyursun! Çocuk, onundur!” dedi. Bunun üze­rine Süleyman (a.s), çocuğun, küçük kadına ait olduğuna hüküm verdi.” [907]

Açıklama:

Dâvûd (a.s)'ın, çocuğun büyük kadına ait olduğuna hükmetmesi; ya aralarında bir ben­zerlik gördüğü içindir yahut onun şeriatında yaş büyüklüğü tercih sebeplerinden sayıldığındandır. Çocuğun kadının elinde bulunması da, onun şeriatına göre tercih sebebi olabilir.

Hz. Davud'un bu hükmü ictihâd suretiyle mi, yoksa fetva yoluyla mı verdiği ihtilaflıdır. Bazıları:

“Fetva olarak vermiştir, onun için de Süleyman (a.s)'m onu bozması caiz olmuştur” demişlerse de Kurtubî buna itiraz etmiş ve:

“Peygamberin fetvası da hükmü gibidir. Uygula­ma açısından bunların ikisi de eşittir” demiştir.

Burada şöyle bir soru akla gelebilir: O halde Hz. Süleyman'a, Dâvûd (a.s)'ın hükmünü bozmak nasıl caiz olmuştur?

Cevap: Eğer her ikisinin verdikleri hüküm vahiy yoluyla olmuşsa, Hz. Süleyman'ın hükmü, Dâvûd (a.s)'ın hükmünü neshetmiştir. İctihadla hükmetmişlerse, Süleyman (a.s)'ın içtihadı daha kuvvetlidir, çünkü güzel bir hal çâresiyle hakikati meydana çıkarmıştır.

İbnü'l-Cevzî:

“Her ikisinin hükümleri, İctihadla olmuştur, çünkü vahiy yoluyla olsa, aksi caiz olmazdı. Bu gösteriyor ki, zekâ ve anlayış Allah'ın bir ihsanıdır” diyor.

Bazıları, Davud (a.s)'ın şeriatında yaş büyüklüğünün tercih sebeplerinden sayıldığını ka­bul etmemiş; bunun hatâ olduğunu, büyüklük, küçüklük, uzunluk, kısalık gibi şeylerin sırf tardî birer vasıf olup tercih gerektirmediğini söylemişlerdir.

Süleyman (a.s), hakikati anlamak için güzel bir çare bulmuş; güya çocuğu ikiye bölerek kadınlara paylaştırmak için bıçak istemiştir. Dolayısıyla gerçek anne, çocuğunun kesilmesine razı olmayacaktır. Nitekim bu çare sayesinde hakikat anlaşılmıştır. Çocuk, büyük kadına ait olmadığı için o kesilmesine rıza göstermiştir. Zira kendi çocuğunu da kurt kapmıştır. Küçük kadınla dert ortağı olacaktır. Fakat hakiki anne olan küçük kadın, yavrusunun kesilmesine razı olamamış; ölmektense yabancı ellerde yaşamasını tercih etmiş ve:

“Hayır! Çocuk onun­dur” diye feryâd ederek dâvasından vaz geçmiştir.

Alimler, bu gibi meselelerde hakikati meydana çıkarmak için hâkimlerin böyle çarelere baş vurmalarına cevaz vermişlerdir. [908]


[907] Buhârî, Enbiyâ 40; Nesâî, Adabu'l-Kudat 14; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/322, 340.

[908] B.k.z: A. Davudoğlu, Müslim Şerhi, 8/420-421.