๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sahih-i Müslim Muhtasarı => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 10 Kasım 2011, 14:46:24



Konu Başlığı: Hz. Ali (r.a.)’ın Fazileti
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 10 Kasım 2011, 14:46:24
4- Hz. Ali (r.a.)’ın Fazileti



2186- Sa'd b. Ebi Vakkâs (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Resulullah (s.a.v.), Tebük seferine giderken Medine'de yerine bıraktığı Ali'ye:

“Sen, bana; Harun'un, Musa'nın yanında aldığı yer mesabesindesin. Şu kadar var ki, benden sonra Peygamber yoktur” buyurdu. [558]

Açıklama:  

Hz. Ali, ilk müslümanlardandı. Küçük yaşta İslama girmesinde, Resulullah (s.a.v.)'in ter­biyesi altında olmasının büyük etkisi olmuştur. Çünkü Mekke halkı bir kıtlık yılıyla karşı karşı­ya kalmış, o yıl Resulullah (s.a.v.), Hz. Ali'yi, babasından almıştı. Bu nedenle Hz. Ali, Resulullah (s.a.v.)'in yanında bulunmaktaydı. Tebük dışında bütün savaşlara katıldı.

Hz. Ali, Resulullah (s.a.v.)'in kızı Fatıma ile evlendi. Resulullah (s.a.v.)'in soyu, bu yolla devam etti. İşte Hz. Ali'nin; Resulullah (s.a.v.)'e damat olması, İslama yaptığı hizmetleri, küçük yaştaki İslama teslimiyeti, onun, Resulullah (s.a.v.) ve diğer sahabilerin yanında önemli bir yere sahip olmasını sağlamıştı.

Resulullah (s.a.v.), Hz. Alî'yi Medine'de kendi yerine bırakarak Tebük gazasına çıkmıştı. Münafıkların, Hz, Ali'yi küçük düşürücü sözlerinden ötürü, Hz. Ali, silahına sarılarak yolda Resulullah (s.a.v.)'e yetişip münafıklann kendisiyle ilgili sözlerini ona nakletti. Resulullah (s.a.v.), Hz. Ali'ye; Tur dağına ALLAH ile görüşmek için giden Hz. Musa (a.s)'ın, gideceği zaman yerine, kendisine en yakın olan kardeşi Hz. Harun'u bırakıp gittiğini hatırlattı. Hz. Harun, Hz. Musa (a.s)'m hem kardeşi ve hem de yardımcısı durumundaydı. Bu nedenle Hz. Musa (a.s)'m yanında önemli bir yere sahipti. İşte Resulullah (s.a.v.)'de, Hz. Ali'yi, Hz. Harun'un bu önemli yerine koymaktadır.

2187- Sa'd b. Ebi Vakkâs (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Muâviye b. Ebî Süfyân, Sa'd'a emir verip Ali'yi kastederek:

“Ebû Türaba sövmekten seni ne menetti?” dedi. O da:

“Resulullah (s.a.v.)'in Ali'ye söylediği üç sözü hatırladığım müddetçe ben Ali'ye asla sövemem. Bu üç şeyden bir tanesinin benim için olması, bana, kızıl develerden daha sevimli olurdu.”

1- Ben, Resulullah (s.a.v.)'in Ali'ye hitaben söylerken işittim: Resulullah (s.a.v.) gazalarından birinde Ali'yi Medine'de kendi yerine vekil olarak bırakmıştı. Ali, Resulullah (s.a.v.):

“Ey ALLAH'ın resulü! Beni, kadın ve çocuklarla beraber geride mi bıraktın?” de­di. Resulullah (s.a.v.), ona:

“Sen kendinin, benim tarafımdan Harun'un Musa'ya yakınlığı menzilesinde olmana razı değil misin? Şu kadar var ki, benden sonra Peygamber yoktur” buyur­du.

2- Yine Resulullah (s.a.v.)'i, Hayber günü:

“Bu sancağı mutlaka ALLAH ve Resulünü seven, ALLAH ve Resulü de kendisini se­ven bir zata vereceğim” buyururken işittim. Biz sancak için hepimiz uzandık. Fakat o:

“Bana Ali'yi çağırın!” buyurdu. Ali gözlerinden rahatsız olduğu halde getirildi. Resulullah (s.a.v.) onun gözüne tükürdü ve sancağı ona verdi. ALLAH da Hayber'in fethini ona müyesser kıldı.

3- Bir de;

“De ki: Gelin, bizim ve sizin çocuklarınızı çağıralım” [559] ayeti inince Resulullah (s.a.v.) Ali'yi, Fatma'yı ve Hasan ile Hüseyin'i çağıra­rak:

“ALLAH’ın! Benim ailem bunlardır” buyurdu. [560]

Açıklama:

Ebu Turab, Hz. Ali'nin lakabıdır. Emevi yöneticileri, Hz. Ali'ye söverken onun ismini kullanarak değil de lakabını kullanarak küfretmİşlerdir. Hatta kendileri küfretmekle yetinmeyip sahabileri, insanları, kısaca herkesi Hz. Ali'ye karşı sövmeleri için zorluyorlardı. Metinde de görüldüğü üzere idarecilik yetkilerini kullanarak bunu insanlara emrediyorlardı. Hz. Ali'ye sövmekten kaçınan kimselere çeşitli şekillerde zorluklar çıkarmışlar, güçlerinin yettiğine de baskı yapmışlardır. Kaçınanlara zulüm etmişlerdir. 2270 nolu hadis de buna bir örnektir.

2188- Sehl b. Sa'd (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Resulullah (s.a.v.), Hayber'in fethi günü:

“Bu sancağı öyle bir adama vereceğim ki, ALLAH onun elinde Hayber'in fethini müyesser kılacak. O, ALLAH'ı ve Resulünü sever, ALLAH ve Resulü de onu sever” buyurdu.

Sehl der ki:

“Artık insanlar o gece sancağı kime verecek diye konuşarak geceledi­ler. Sabahlayınca erkenden Resulullah (s.a.v.)Jin yanına vardılar. Her biri sancağın kendisine verilmesini umuyordu. Derken Resulullah (s.a.v.):

“Ali b. Ebi Tâlib nerede?” diye sordu. Sahabiler:

“Ey ALLAH'ın resulü! O, gözlerinden rahatsızdır” dediler. Resulullah (s.a.v.):

“Hemen ona haber gönderin!” buyurdu. Bunun üzerine Ali Resulullah (s.a.v.)'e getirildi. Resulullah (s.a.v.) onun gözlerine tükürdü ve ona iyileşmesi için dua etti. Ali derhal düzeldi. Hattâ hiç ağrısı yokmuş gibi oldu. Resulullah (s.a.v.) sancağı ona verdi. Ali;

“Ey ALLAH'ın resulü! Onlarla, bizim gibi müslüman oluncaya kadar mı savaşa­cağım?” diye sordu. Resulullah (s.a.v.):

“Ey Ali! Onların içine yavaşça gir. Tâ onların sahasına in(ip ordugahını ku­rarsın, sonra da onları İslâm'a davet et! İslâm hususunda üzerlerine vacip olan Al­lah'ın haklarını onlara haber ver. ALLAH'a yemin ederim ki, senin sayende ALLAH­'ın bir tek kişiye hidâyet vermesi, senin için kırmızı develerin senin olmasın­dan daha hayırlıdır” buyurdu. [561]

2189- Yezîd b. Hayyân'dan rivayst edilmiştir:

“Ben, Hus'ayn b. Sebrâ ve Ömer b. Müslim, Zeyd b. Erkam'e gittik. Yanına oturduğumuz zaman Husayn, ona:

“Ey Zeyd! Gerçekten sen çok hayırla karşılaştın. Resulullah (s.a.v.)'i gördün, ha­disini dinledin, onunla beraber gazaya katıldın ve arkasında namaz kıldın. Ey Zeyd! Gerçekten sen çok hayırla karşılaştın. Ey Zeyd! Bize, Resulullah (s.a.v.)'den işittiklerini rivayet et!” dedi. Zeyd:

“Ey kardeşim oğlu! Vallahi, yaşım geçti, vaktim ilerledi. Resulullah (s.a.v.)'den bellediklerimin bazısını unuttum. Dolayısıyla size ne rivayet etmişsem kabul edin, neyi rivayet etmemişsem onu benimle mükellef tutmayın!” dedi. Sonra şunu söyledi:

“Resulullah (s.a.v.) bir gün Mekke ile Medine arasında “Humm” denilen bir suyun başında aramızda hutbe okumak üzere ayağa kalktı. ilk önce ALLAH'a hamd etti, senada bulundu, öğüt verip hatırlatma da bulundu. Sonra da:

“Bundan sonra; haberiniz olsun ki, ey insanlar! Ben ancak bir insanım. Rabbimin elçisinin gelmesi ve benim de ona icabet etmem yakındır. Ben size iki ağır emanet bırakıyorum.   Bunların birincisi; içinde doğru yol ve nur bulunan Kltabullah'dır. O halde Kitâbullah'ı alın ve ona sarılın!” buyurdu. Böylece insan­ları ALLAH'ın kitabına teşvik edip gönülleri ona rağbet ettirdi. Sonra da:

“Bir de, Ehl-İ Beytimi bırakıyorum. Ehl-i beytim hakkında size ALLAH'ı ha­tırlatırım! Ehl-i beytim hakkında size ALLAH'ı hatırlatırım! Ehl-i beytim hakkında size ALLAH'ı hatırlatırım!” buyurdu. Husayn, ona:

“Ey Zeyd! Resulullah (s.a.v.)'in Ehl-i beyti kimlerdir? Kadınları, Ehl-i beytinden değil midir?” diye sordu. Zeyd:

“Resulullah (s.a.v.)'in kadınları, onun Ehl-i beytindendir. Fakat onun asıl Ehl-i beyti, Resulullah (s.a.v.)'den sonra sadaka almaları haram olanlardır” diye cevap verdi. Husayn:

“Onlar kimlerdir?” diye sordu. Zeyd:

“Onlar; Ali'nin ev halkı, Akîl'in ev halkı, Cafer'in ev halkı ve Abbâs'ın ev halkıdır” dedi. Husayn:

“Bunların hepsine sadaka almak haram kılınmış mıdır?” diye sordu. Zeyd:

“Evet!” diye cevâp verdi. [562]

Açıklama:  

Humm, Cuhfe'ye üç mil mesafede bulunan bir meşe ağacıdır. Orada o meşe ağacına izafe edilen meşhur bir göl vardır. O göle, “Gadiru Humm” denilir.)

2190-     Hehl b. Sa'd (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Medine'ye Mervan hanedanından bir kimse vali tâyin edilmişti. Bu kimse, Sehl b. Sa'd'ı çağırarak Ali'ye sövmesini emretti. Sehl, buna razı olmadı. Vali, ona:

“Madem ki, Alî'ye sövmeye razı olmuyorsun, hiç olmazsa “ALLAH, Ebû Turab'a lanet etsin” de!” dedi. Bunun üzerine Sehl:

“Ali'nin Ebû Turab'dan daha sevimli hiçbir ismi yoktur. Bu isimle çağrıldığı zaman gerçekten sevinirdi” dedi. Bu defa vali:

“Bize onun kıssasını haber ver! Ona, niçin Ebû Turab ismi verildi?” dedi. Sehl şunu söyledi:

“Resulullah   (s.a.v.)   Fâtıma'nm   evine   gelmişti.   Ali'yi   evde   bulamamıştı. Fâtıma'ya:

“Amcan oğlu Ali nerede?” diye sordu. Fâtıma:

“Aramızda tartışma türü bir şey oldu. Benimle bozuştu. Bunun üzerine ev­den çıkıp gitti. Yanımda öğle uykusuna yatmadı” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.), bir kimseye:

“Bak! Şu Ali nerede?” buyurdu. Adam gidip baktı, sonra da geldi ve:

“Ey ALLAH'ın resulü! Ali, mescitt uyuyor” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) mescide Ali'nin yarıma geldi. Ali yan uzanmış, örtüsü bir tarafından sıyrılmış, vü­cudu toprağa bulanmış bir vaziyetteydi. Resulullah (s.a.v.):

“Ebu Turab! Kalk, Ebu Turab! Kalk” diyerek onun bedeninden toprağı silkmeye başladı. [563]

Açıklama:

Ebu Turab, “Toğrağin babası” demektir.



[558] Buhâri, Meğazİ 78; Tirmizî, Menaklb 21, 31; Nesâî, Fezailu's-Sahabc, 35, 36, 37; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/173, 175, 177, 179.

[559] Ali İmran: 3/61.

[560] Tirmizî, Menakıb 21, 24; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/185.

[561] Buhârî, Cihad 102, Fezâilu's-Sahabe 9, Meğazi 38; Ebu Dâvud, İlm 10, 61; Nesâî, Fezailu's-Sahabe, 46; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/333.

[562] Ebu Dâvud, Huruf 5, 73; Ahmed b. Hanbel, Müsrıed, 4/366.

[563] Buhârî, Salat 58, Fezâilu's-Sahabe 9, Isti'zan 40.


Konu Başlığı: Ynt: Hz. Ali (r.a.)’ın Fazileti
Gönderen: Ceren üzerinde 27 Şubat 2018, 20:22:56
Esselamu aleykum.rabbim bizleri hz.alinin yolunda giden onun gibi imanlı ihlasli olan ve onun feyzine faziletine erişen kullardan eylesin inşallah. ..


Konu Başlığı: Ynt: Hz. Ali (r.a.)’ın Fazileti
Gönderen: Sevgi. üzerinde 27 Şubat 2018, 20:49:57
Aleyküm Selâm. Mevlam bizleri herdaim sevdiği dostlarının yolundan gidenlerden eylesin inşaAllah


Konu Başlığı: Ynt: Hz. Ali (r.a.)’ın Fazileti
Gönderen: Mehmed. üzerinde 28 Şubat 2018, 17:01:48
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri doğruların yolundan ayırmasın Rabbim paylaşım için razı olsun.