๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sahih-i Müslim Muhtasarı => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 10 Kasım 2011, 14:27:08



Konu Başlığı: Hz. Âişe (r.a.nhâ)'nın Fazileti
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 10 Kasım 2011, 14:27:08
13- Hz. Âişe (r.a.nhâ)'nın Fazileti



205- Hz. Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

“Bana üç gece rüyamda göster/ildin. Melek, senin suretini bana ipekli beyaz bir kumaş parçası içerisinde getirip:

“Bu resmin sahibi, senin müstakbel eşindir” dedi. Nihayet ben senin yüzünü açınca baktım ki, o suret sendin. Meleğin o sözü üzerine ben:

“Eğer   şu   rüyam   bana   Allah   tarafından   gösterilmişse   Allah   kendi takdirini yerine getirir” dedim. [593]

Açıklama:

Hz. Âişe, Ebu Bekr'in kızıdır. Annesi, Ümmü Ruman bint. Amr'dır. Hz. Aişe, keskin bir zekaya, ince anlayışlılığı ve bir de ilmî kudretinin üstünlüğüdür. Peygamber (s.a.v.)'in vefa­tından sonra sahabiler bir mesele hakkında tereddüt ettiklerinde Âişe'ye başvururlardı, Aişe'de onlann bu meselelerini gözerdi.

2206- Hz. Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir: “Resulullah (s.a.v.), bana:

“Ben senin benden razı olduğun ve bana öfkeli bulunduğun zamanı iyi bilirim” buyurdu. Ben:

“Bunu nerden biliyorsun?” dedim. Resulullah (s.a.v.):

“Benden razı isen: “Hayır, Muhammed'in Rabbi hakkı için” diyorsun. Eğer Öfkeliysen: 'Hayır, ibrahim'in Rabbi hakkı için” diyorsun” buyurdu. Ben:

“Evet! Vallahi, ey Allah'ın resulü! Doğru söylüyorsun. Fakat ben, dargın olduğum zaman   zatından ve sevginden değil sadece isminden uzaklaşıyorum” dedim. [594]

2207- Hz. Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir:

“Âişe, Resulullah (s.a.v.)'in yanında kızlarla oynardı.

Âişe der kî:

“Arkadaşlarım bana gelirlerdi, fakat Resulullah (s.a.v.)'den utanıp çekinirlerdi. Resulullah (s.a.v.)'de onları bana gönderirdi.” [595]

2208- Hz. Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir:

“İnsanlar, hediyelerini Âişe'nin (nöbet) gününe denk getirmeye çalışırlar, bununla Resulullah (s.a.v.)'i memnun etmek isterlerdi.” [596]

2209- Hz. Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir:

“Peygamber (s.a.v.)'in hanımları, Resulullah (s.a.v.)'in kızı Fâtima'yı Resulullah (s.a.v.)'e gönderdiler. O, Resulullah (s.a.v.)'in yanına girmek için izin istedi. Bu sırada Resulullah (s.a.v.) benimle beraber örtünün altında uzanmıştı. Resulullah (s.a.v.) ona izin verdi. Fâtıma:

“Ey Allah'ın resulü! Hanımların beni sana gönderdiler. Senden,  Ebû Kuhafe'nin oğlunun kızı hakkında adalet istiyorlar” dedi. Ben susuyordum. Resulullah (s.a.v.) ona:

“Ey kızcağızım! Sen benim sevdiğimi sevmez misin?” dedi. Fâtıma:

“Evet, severim” dedi. Resulullah (s.a.v.):

“O halde Aişe'yi sev!” buyurdu.

Açıklama:  

Fâtıma, Resulullah (s.a.v.)'den bunu işitince kalktı ve Peygamber (s.a.v.)'in ha­nımlarının yanına dönerek onlara kendisinin Resulullah (s.a.v.)'e söylediğini ve Resulullah (s.a.v.)'in kendisine söylediği sözü haber verdi. Onlar, Fatıma'ya:

“Bize hiç bir şey yaptığını görmüyoruz. Hemen Resulullah (s.a.v.)'e geri dön ve ona: “Gerçekten hanımların Ebû Kuhafe'nin oğlunun kızı hakkında senden adalet istiyorlar” de!” dediler. Fâtıma:

“Allah'ın adına yemin ederim ki, Âişe hakkında ben Resulullah (s.a.v.)'e ebediyyen söz söyleyemem” dedi.

Aişe der ki:

“Bunun üzerinePeygamber (s.a.v.)'in hanımları, Resulullah (s.a.v.)'in hanımı Zeyneb bint. Cahş'i Peygamber (s.a.v.)'e gönderdiler. Zeyneb, Resulullah (s.a.v.)'in yanında diğer kadınlara nispetle mertebe bakımından onlardan bana denk denk/rakip bir kadındı. Din hususunda Zeyneb'ten daha hayırh hiç bir kadın görme­dim. Allah'tan onun kadar korkan, onun kadar doğru söyleyen, onun kadar akraba­lık bağına önem veren, ondan çok sadaka veren, verdiği sadakada nefsini onun kadar horlayıp o amelle Yüce Allah'a yakınlık gösteren yoktu. Ancak mizacmdaki hiddetten kaynaklanan bir kükremesi vardı ki, ondan da çabuk dönerdi.Zeyneb, Resulullah (s.a.v.)'in yanına girmek için izin istedi. Resulullah (s.a.v.) ise Aişe ile bera­ber onun örtüsünün altında Fâtıme'nin girdiği zamanki halde bulunuyordu. Resulullah (s.a.v.) ona da izin verdi.” Zeyneb:

“Ey   Allah'ın   resulü!   Hanımları   beni   sana   gönderdiler.   Ebû   Kuhafe'nin (oğlunun) kızı hakkında senden adalet istiyorlar' dedi. Sonra da benim aleyhime atıp tuttu ve hakkımdaki sözü uzattı. Ben, Resulullah (s.a.v.) gözetiyor, bana onun hakkında konuşmaya izin verecek mi diye gözüne bakıyordum. Zeyneb konuşma­sına devam etti. Nihayet Resulullah (s.a.v.) benim kendimi savunmama bir şey de­meyeceğini anladım. Zeyneb'e atıp tutmaya başlayınca, ona yaptığım hücumda kendisine aman vermedim. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) gülümseyerek:

“Bu, Ebû Bekrin kızıdır!” buyurdu. [597]

Açıklama: Resulullah (s.a.v.)'in hanımları, Resulullah (s.a.v.)'den sevgi ve kalb muhabbeti konu­sunda adalet istiyorlardı. Çünkü Resulullah (s.a.v.)'in, Aişe'ye karşı hepsinden fazla bir sevgisi vardı. Alimler, kadınlar arasında sevgi konusunda adaletli olmanın ve eşit davranmanın lazım gelmediği hususunda ittifak etmişlerdir.

Resulullah (s.a.v.)’in dokuz hanımı vardı. Bunların evleri ayrı ayrı İdi. Hz. Peygamber (s.a.v.) her gece sırayla birinin yanında kalırdı. Yaşlı olanlardan sırasını Aişe'ye veren vardı. Bu sebeple Resulullah (s.a.v.) Aişe'nin yanında daha fazla kalıyordu. Sahabiler de Resulullah (s.a.v.)'e Aişe'yi daha çok sevdiğini bildikleri için Aişe'nin yanında kaldığı günü bekleyerek o günde Peygamber (s.a.v.)'e hediyelerini veriyorlardı.

Ayrıca Resulullah (s.a.v.)'e vahiy sadece Aişe'nin yatağında olduğunda iniyordu. Diğer hanımlanyla birlikte olduğunda vahiy hiç inmemişti. [598] Bundan dolayı da Aişe'ye olan ilgisi daha fazlaydı.

2210- Hz. Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir:

“Resulullah (s.a.v.) vefat ettiği hastalığı sırasında Aişe'nin nöbet gününün ge­cikmesinden dolayı onu araştırıp:

“Bugün benrfieredeyim! Yarın kimin yanında olacağım!” derdi.

“Nöbet gününü gelince, Allah, onun ruhunu benim ciğerim ile boğazım arasında aldı.” [599]

2211- Hz. Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir:

“Resulullah (s.a.v.)'i, vefatından önce göğsüne dayalı olduğu halde kulak verdi­ğinde:

“Allah’ın! Beni bağışla! Bana merhamet eyle ve beni Refik'e peygam­berler/melekler topluluğuna ilhak eyle” buyururken işittim. [600]

2212- Peygamber (s.a.v.)'in hanımı Hz. Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir: “Resulullah (s.a.v.) sağlıklı iken:

“Hiç bir Peygamber kendisine cennetteki yeri gösterilip sonra muhayyer bırakılmadıkça ruhu kabzedilmemiştir” buyururdu.

Âişe der ki:

“Resulullah (s.a.v.)'in vefatı yaklaşınca başı benim dizimin üzerinde olduğu halde bir müddet bayıldı. Sonra ayıldı. Gözünü tavana dikti. Sonra da:

“Allah’ın! Refik-i Â'layı isterim!” buyurdu.

Âişe der ki:

“Şu halde Resulullah (s.a.v.) bizi tercih etmiyor” dedim. Yine Âişe:

“Anladım ki, bize sıhhatlıyken söylediği:

Hiç bir Peygamber cennetteki yerini görüp sonra muhayyer bırakılmadıkça ruhu kabzolunmamıştır” sözü, sahihmiş” dedi.

Âişe:

“Bu, Resulullah (s.a.v.)'in söylediği son söz, “Allah’ın! Refîk-ı Â'layı is­terim!” oldu.” [601]

2213- Hz. Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir:

“Resulullah (s.a.v.) sefere çıktığı zaman kadınları arasında kur'a çekerdi. Bir defa kur'a Âişe ile Hafsa'ya düştü. Bundan dolayı ikisi birden Resulullah (s.a.v.)'le beraber sefere çıktılar. Resulullah (s.a.v.) gece olduğunda Âişe'yle birlikte yürür, onunla konuşurdu. Derken Hafsa, Âişe'ye:

“Bu gece benim deveme binmez misin? Ben de senin devene bineyim. Sen de gör, ben de göreyim” dedi. Âişe:

“Tamam!” diye cevap verdi. Hafsa'nın devesine bindi. Hafsa da Aişe'nin deve­sine bindi. Az sonra Resulullah (s.a.v.) Aişe'nin devesine geldi. Üzerinde Hafsa vardı. Selâm verdi, sonra onunca birlikte yürüdü. Nihayet bir yere indiler. Âişe, Resulullah (s.a.v.)'i aradı ve kıskandı konağa indikleri zaman ayaklarını izhır otlarının içine koyup:

“Rabbim! Bana bir akreb veya yılan musallat et de beni soksun. Ben, Resulullah (s.a.v.)'e bir şey söylemeye güç yetiremeyeyim” demeye başladı. [602]

Açıklama:  

İzhır, kokulu bir ot olup İçerisinde çoğunlukla zehirli hayvanlar ve haşereler olur.

2214- Enes b. Mâlik (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Resulullah (s.a.v.)'i:

“Aişe'nin kadınlara üstünlüğü, tirit yemeğinin diğer yemeklere olan üs­tünlüğü gibidir” buyururken işittim. [603]

2215- Peygamber (s.a.v.)'in hanımı Hz, Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir; Resulullah (s.a.v.):

“Ey Âişe! Bu yanımdaki Cebrail'dir. O, sana selam ediyor” buyurdu. Ben de:

“Ve alehi's-Selâm ve Rahmetullah” Selam ve Allah'ın rahmeti, onun üzerine de olsun” diye karşılık verdim.

Âişe, Resulullah'ı kastederek:

“O, benim göremediğim (Cebrail'i) görüyordu” dedi. [604]

2216- Hz. Aişe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir:

“Bir zamanlar onbir kadın bir yerde oturup kocalarının durumlarından hiçbir şey saklamayıp birbirlerine anlatacaklarına dair aralarında sözleşmişlerdi. Bunlar­dan;

Birinci Kadın:
 

“Benim kocam, sarp dağ başında arık bir deve etidir. Kolay değil ki, çıkılsm, semiz değil ki insanlar tarafından evlerine taşınsın!” dedi.

İkinci Kadın:
 

“Kocamın halini açığa çıkarıp yayamam. Çünkü korkarım. Onun hallerini bitirmeden bırakamam. Onun fenalıklarını sayacak olursam gizli-açık her halini sayıp dökmek zorunda kalacağım. Bu ise imkansızdır” dedi.


Üçüncü Kadın:
 

“Benim kocam, aklı kıt bir insandır. Konuşursam boşanırım, su­sarsam kocamdan uzak düşerim” dedi.


Dördüncü Kadın:
 
“Kocam, Necid çölünün gece hayatı gibidir. Ne sıcaktır, ne soğuk olup mutedil huyda bir kimsedir. Ondan ne korkulur ve ne de bıkılır!” dedi.


Beşinci Kadın:
 

“Kocam içeri girerse avdan gelen pars gibi olup koynumda mışıl mışıl uyur. Dışarı çıkarsa arslan kesilir. Evdeki masrafı sormaz” dedi.


Altıncı Kadın:
 

“Kocam oburdur. Yemek yerse silip düpürür, içerse su kabını kurutur, yatarsa yorganına sarınır, hüznümü gidermek için elini elbiseme bile sok­maz!” dedi.


Yedinci Kadın:
 
“Kocam, tohumsuzdur yada işinin bilmeyen ahmak bir kim­sedir. Ahmaklığından işleri üzerine yığılmıştır. Her dert onu bulur. Ya başını yarar, ya kolunu kırar, yada ikisini birden yapar!” dedi.


Sekizinci Kadın:
 

“Kocamın kokusu, zaferan gibi hoş kokar. Teni de, tavşana dokunur gibi yumuşaktır!” dedi.

Dokuzuncu Kadın:
 

“Kocamın evi yüksek direklidir, kılıcının kını uzundur, oca­ğının külü çoktur, evi de İnsanların toplantı yerine yakın bir kimsedir” dedi. Yani kocamın evi harikadır, kendisi uzun boyludur, evi misafir kabul edilecek bir yerde­dir.


Onuncu Kadın:
 

“Kocam, Mâlik'dir. Hem ne kadar Mâlik! Mâlik bundan çok da­ha hayırlıdır. Onun bir çok devesi vardır. Onların çökecek geniş yerleri vardır. Yay­lım yerleri azdır. Ud sesini işittiklerinde boğazlanacaklarını anlarlardı” dedi.

Onbirinci Kadın:
 

“Kocam Ebû Zer'dir. Kocam Ebû Zerr, iyi huylu bir kimsedir! Zinerten kulaklarımı şakırdattı. Bazularımı tombullaştırdı. Beni sevindirdi. Benim de gönlüm ferah oldu. Beni “Şık” denilen dağ başında küçük bir koyun sürücüğü olan bir kabile içerisinde buldu. Sonra beni atları kişner, develeri böğürür, ekinleri sürü­lüp daneler samanından ayrılı, müreffeh bir aileye kattı. Onun yanında ne konuşsam red olunmam. Uyurum, sabah olunca da uyurum. Bol bol süt içerim, artık içecek halim kalmaz.

Ebû Zer'in annesine gelince; Ebû Zer annesi iyi huylu bir kadındır! Ambarlan büyük, evi geniş...

Ebû Zer'in oğluna gelince; Ebû Zer'in oğlu, iyi huylu bir kimsedir! Yatağı so­yulmuş hurma lifi gibi. Onu, ancak bir kuzunun budu doyurur.

Ebû Zer'in kızına gelince; Ebû Zerin kızı, iyi bir huylu kızdır! Annesine ve ba­basına itaatkardır. O dilber kızın vücudu, elbiseni doldurur. Güzelliği, akranlarının kıskançlığına sebep olur.

Ebû Zer'in cariyesine gelince; Ebû Zer'in cariyesi, sadakatli bir cariyedir! Aile sırlarımızı ortalığa yaymaz. Evmİzin azığını döküp saçmaz. Evimizi de kuş yuvasına çevirmez, temiz tutar.

Tulumlarımızda süt çalkalanırken Ebû Zer çıkıp gitti. Yolda bir kadına rastiadı. Kadının yanında pars gibi çevik iki çocuğu vardı. Bu iki çocuk, kadının böğrünün altındaki memeleriyle oynuyorlardı. Kocam bu kadını sevmiş, bu sebeple hemen beni boşayıp onunla evlendi. Ben de ondan sonra eşraftan bir adamla evlendim. Yürüyüşü iyi olan ata biner. Eline “Hattı' türü mızrak alır. Evime birçok deve getirir. Bana her hayvandan bir çift verip:

“Ey Ümmü Zer! Akrabana da ver!” derdi. Ama onun bana verdiği her şeyi toplasam Ebû Zer'in kaplarının en küçüğünü bile doldurmaz” dedi. [605]



[593] Buhari, Menâkıbu'l-Ensar 44, Nikah 35; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/41, 128, 161.

[594] Buhârî, Nikah 108; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6730, 61, 213.

[595] Buhari, Edeb 81; Ebu Dâvud, Edeb 54, 4931; İbn Mâce, Nikah 50, 1982; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/57, 166, 233, 234.

[596] Buhârî, Hibe 7.

[597] Buhârî, Hibe 8; Nesâî, İşretu'n-Nisa 3; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/88.

[598] Nesâî, İşretu'n-Nisa 3.

[599] Buhârî, Meğâzî 83; Fezâilu's-Sahabe 30; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/200.

[600] Buhârî, Meğâzî 83, Merda 19; Tirmizî, Deavat 77, 96; Nesâî, Amelu'1-Yevm ve'1-Leyl, 1095; Ahmed b. Hanbcl, Müsned, 6/231.

[601] Bııhârî, Meğâzî 83, Deavat 29, Rİkak 41.

[602] Buhârî, Nikah 97; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/114.

[603] Buhârî, Fezâilu's-Sahabe 30, Et'ime 25, 30; Tirmizî, Menakıb 63, 3887; İbn Mâce, Et'imc 14, 3281; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/156, 264.

[604] Buhârî, Bed'u'1-Halk 6, Fezâilu's-Sahabe 30, Edeb 111, İstizan 16; Tirmizî, Menakıb 63, 3881; Nesâî, İşretu'n-Nisa; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 6/150.

[605] Buhârî, Nikah 72; Tirmizî, Şemail, 253; Nesâî, Sünenü'l-Kübrâ, 9138.