๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sahih-i Müslim Muhtasarı => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 09 Aralık 2011, 23:37:20



Konu Başlığı: Fecrin Doğmasıyla Orucun Başlaması
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 09 Aralık 2011, 23:37:20
8- Oruca Girişin Fecrin/Şafağın Doğmasıyla Gerçek­leştiği, Fecrin Doğmasına Kadar Yemek Ve Diğer Şey­lerin Yapılmasının Caiz Olduğu, Oruca Başlamanın Sabah Namazının Vaktinin Girmesiyle Olduğu Ve Fecr İle İlgili Diğer Hususlar


1014- Adiyy b. Hatim (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Yüce Allah'ın;

“Sizin için şafaktaki beyaz ipliği siyah ipliğinden ayırt edilinceye kadar yiyip için” [163] ayeti inince, Adiyy b. Hatim, Resulullah (s.a.v.)'e:

“Ey Allah'ın resulü! Ben, yastığımın altına biri beyaz ve biri de siyah ol­mak üzere iki ip koydum. Böylece geceyi gündüzden ayırt ediyorum” dedi. Resululîah (s.a.v.):

“Senin yastığın çok genişmiş. Bu beyaz iplik ile siyah iplik, ancak ge­cenin karanlığı İle gündüzün aydınlığından ibarettir” buyurdu. [164]

Açıklama:

Hadis ve hadiste belirtilen ayet; oruç tutulan günlerin gecelerinde fecr doğuncaya ye­me içme, cinsel ilişki gibi oruca aykırı davranışların caiz olduğuna delalet etmektedir. Yalnız fecrin doğuşundan maksadın ne olduğu hususunda ihtilaf edilmiştir.

Fecrin belirmesinden maksat; fecrin doğması mı, yoksa mükellef tarafından görülmesi mi olduğu meselesi de ihtilaf konusu olmuştur. Çünkü ayette;

“Fecirdeki/şafaktaki” [165] ifadesi, her iki yoruma da imkan vermektedir. Cumhurun görüşüne göre, fecrin belirmesinde mükellefin görüşü esastır. Dolayısıyla bir kimse, fecrin doğup doğmadığında şüp­he ederse kendisine yemek-içmek helal olur. Ancak fecirden sonra, yediği kesinlikle belli olursa o gün tuttuğu orucu kaza etmesi gerekir.

Orucun başlama vaktinin, fecrin doğusuyla mı, yoksa aydınlığın yayılışıyla mı olduğu hususunda görüş ayrılığı vardır. Alimlerin çoğunluğuna göre, fecr yayılıncaya kadar yeme-içmek caizdir.

1015- Sehl b. Sa'd (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Yüce Allah'ın;

“Sizin için beyaz iplik siyah iplikten sizce ayirdedilinceye kadar yiyip için” [166] ayeti inince, bir kimse eline bir beyaz ve bir de siyah ip alıp renklerinin ne olduğu açıkça belli olana kadar yiyip işerdi. Bunun üzerine yüce Allah “Şafaktaki” [167] ifadesini indirerek siyah iplik ile beyaz ipliğin ne demek olduğunu açıkladı. [168]

1016. Abdullah İbn Ömer (r.a)'tan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

“Doğrusu Bilal geceleyin ezan okur. Bu nedenle İbn Ümmü Mektûm'un ezan okumasını işitinceye kadar yiyip için.” [169]

Açıklama:

Bilal ezanı vaktin yaklaştığını belirtmek için okurdu. Bir sonraki hadis, bunu açıklamak­tadır. Abdullah İbn Ümmü Mektum ise vaktin girdiğini belirtmek için ezan okurdu.

1017- Abdullah İbn Mes'ud (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Resulullah (s.a.v.):

“Bilal'in ezan okuması yada Bilal'in nidası, sizden birisinin sahurundan alıkoymasın. Çünkü o, ayakta olanınızın/namaz kılanınızın artık ara vermesi ve uyuyanınızın artık uyanması için geceleyin ezan okur yada seslenir” buyur­du. Daha sonra Resulullah (s.a.v.):

“Şafak şöyle şöyle olmakla değil, şöyle oluncaya kadardır” buyurup iki parmağının arasını araladı. [170]

Açıklama:

Resulullah (s.a.v.)'in “Şafak şöyle şöyle olmakla değil, şöyle oluncaya kadar­dır” buyurması; fecri kazibin/yalancı şafağın, ufukta baş tarafa doğru uzayan uzun bir beyaz­lık olduğuna işaret etmek istemiştir. Fecri sadıkın/doğru şafağın da, ufukta enlemesine görünen beyazlık olduğuna işaret etmek dilemiştir. Her iki fecri anlatmak için bu iki türlü işaretten daha uygunu olamaz.


[163] Bakara: 2/187.

[164] Buhârî, Savm 16, Tefsiru Sure-i Bakara 28; Ebu Dâvud, Savm 17, 2349; Tirmizî, Tefsiru'l-Kur'an 3, 2971; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4/377; İbn Huzeyme, Sahih, 1925.

[165] Bakara: 2/187.

[166] Bakara: 2/187.

[167] Bakara: 2/187.

[168] Buhârî, Savm 16, Tefsiru Sure-i Bakara 28.

[169] Buhârî, Ezan 11.

[170] Buhârî, Ezan 13, Talak 24, Ahbaru'l-Âhâd 1; Ebu Dâvud, Savnı 17, 2347; Nesâî, Ezan 11, Siyam 30; İbn Mâce, Siyam 23, 1696; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/386, 392, 435; İbn Huzey-me. Sahih. 402, 1928.