๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sahih-i Müslim Muhtasarı => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 21 Aralık 2011, 23:48:21



Konu Başlığı: Ezanı İşiten Kimse
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 21 Aralık 2011, 23:48:21
7- Ezanı İşiten Kimseye, Müezzinin Söylediklerini Söy­lemenin, Sonra Peygamber(S.A.V)'E Salevat Getirme­nin, Sonra Da Ona Vesileyi İstemenin Müstehab Ol­ması


287- Ebu Saîd el-Hudrî (r.a)'tan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) Şöyle buyurmaktadır:

“Ezanı işittiğiniz zaman müezzinin söylediği gibi siz de söyleyin.” [443]

288- Abdullah İbn Anır İbnu'1-As (r.a)'tan rivayet edildiğine göre, o, Pey­gamber (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu işitmiştir:

“Müezzini işittiğiniz zaman onun söylediği gibi siz de söyleyin. Sonra bana Salât getirin. Çünkü kim bana bir defa Salât getirirse ALLAH'da ona o Salât sebebiyle on defa Salât eyler. Sonra ALLAH'tan benim için vesileyi iste­yin. Çünkü vesile, cennette bir makamdır ki, ALLAH'ın kullarından sadece bir kişi ona layıktır. Umarım ki, o kişi ben olurum. O halde kim benim içib vesi­leyi isterse (kıyamet günü) ona şefaatim vacip olur.” [444]

Açıklama:

Salât, rahmet ve duâ anlamına da gelmektedir. Burada Salât, hem Hz. Peygamber (s.a.v.)'e ve hem de onun aile halkına yapılmaktadır. Hz. Peygamber (s.a.v.)'e Salât getirilme­sinin nedeni hakkında çeşitli görüşler ileri sürülmüştür.

Namaz dışında Hz. Peygamber (s.a.v.)'e salavat getirmenin hükmü ihtilaflıdır. Hanefiler, bu konuda.Ahzab: 33/56 ayetini göz önünde bulundurarak ömürde bir defa salavat getirme­nin farz, bunun dışında her anıldığında salavat getirmenin vacip ve mecliste birkaç defa anıl­dığında her defasında salavat getirmenin müstehab olduğu görüşündedir.

Vesile, maksada ulaşmak için araç olarak kullanılan hususlara denir. Yine vesile, Cen­nette en üst makamın öze! adıdır ki, bu da, Resulullah (s.a.v.)'in makamıdır. Cennette O'nun kalacağı yurt, ALLAH'ın arşına Cennetteki en yakın mekandır.

Ezan duasının içerisinde yer alan “Vesîle”nin, İsrâ: 17/79'da geçen “Makamı Mahmûd” olduğu ifade edilmektedir. “Makamı- Mahmûd”, 3 şekilde tefsir edilmiştir:

1- Kıyamet günü, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in duracağı makam.

2- Livâu'1-Hamd" sancağının kendisine verileceği makam.

3- Şefaat Makamı. Cumhur'un görüşü de budur.

Kıyamet günü Hz. Muhammed (s.a.v.) dışında peygamberler de dahil bütün insanlar, kendi nefsini kurtarmaya çalışacak. Fakat kıyamet günü insanların efendisi, Hz. Muhammed  (s.a.v.) olduğu için şefaat isteyen kimselere şefaat edecek ilk kişi, O'dur. Zira O, hem “Livâu'l-hamd” (=Hamd Sancagı'na ve hem de “Makamı- Mahmûd”a sahip olacaktır. Bu sayede insanlara şefaatte bulunacaktır. Bu şefaat yetkisini, O'na, Yüce ALLAH verecektir.

289- Ömer İbnu'l-Hattâb (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Müezzin, “Allahu Ekber, Allahu Ekber” dediği zaman sizden birisi de “Alla­hu Ekber, Allahu Ekber” der. Sonra müezzin “Eşhedü en Lailahe illallah” de­diği zaman o da “Eşhedü en Lailahe illallah” der. Sonra müezzin “Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah” dediği zaman o da “Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah” der. Müezzin “Hayya alas-salâh” dediği zaman o da “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” der. Sonra müezzin yine “Hayya ala'l-felâh” dediği zaman o da “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” der. Sonra müezzin “Allahu Ekber, Allahu Ekber” dediğinde o da “Allahu Ekber, Allahu Ekber” der. Sonra müez­zin “La ilahe illallah” dediğinde o da bütün kalbiyle “La ilahe illallah” deyip (bunları kabul ve ikrar ettiği için) cennete girer. [445]

290-  Sa'd b. Ebi Vakkâs (r.a)'tan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

“Kim, müezzinin (okuduğu ezanı) işittiğinde (ezanın bitiminde) "Eşhedu enlâ ilahe illallâhu vahdehu lâ şerike lehu ve enne Muhammeden abduhu ve resûluhu radîu billahi rabben ve bi Muhammedin resûlen ve bi'l-İslâmi dî­nen” Şahadet ederim ki; ALLAH'tan başka ilah yoktur, tektir, ortağı yoktur, Mu­hammenin O'nun kulu ve resulüdür. Rabb olarak ALLAH'ı, resul olarak Muhammed'i ve din olarak İslam'ı seçtim derse, günahı bağışlanır.”[446]

Açıklama:

Namaza çağrı mesabesinde olan ezana icabet ile ilgili bu üç hadis, fiilî ve kavlî olmak üzere iki durumda incelenebilir:

1- Fiilî İcabet: Bu iki kısım ayrılır:

a- Ezanla namaz vakti bildirildiğine göre, vakit içe­risinde mükellefin namaz kılarak yapmış olduğu fiilî icabettir, b- Şartlarını yerine getiren mükellefin, namazını cemaatle eda etmek için cemaate katılma icabetidir.

2- Kavlî İcabet:

Müezzinin söylediklerini aynen tekrar ederek yapacağı icabettir.

Ezanı işiten kimse, hayye ale'lerin dışında bütün cümleleri aynen söylemesi, hayye alelerde ise “La havle velâ kuvvete illâ billahil-aliyyi'l-azîm” demesi mendubtur. [447] Ezana sadece kalbî icabet etmek yeterli olma­yıp dil ile de telaffuz etmek mendubtur.

Her ne kadar 285, 286 nolu hadislerin zahirine göre ezana icabet etmek farz gibi görün­se de. hadisteki “Ezan sesi duyunca, müezzinin söylediği gibi siz de söyleyin” emri­nin hükmünü farz olmaktan çıkarıp müstehaba çeviren delil, Müslim, Salât 9'da geçen şu hadistir: Resulullah (s.a.v.) fecr doduğu zaman baskın yapardı. Ezanı dinletirdi. Eğer ezan sesi işitirse, baskından vazgeçer. İşitmezse, baskın yapardı. Bir defa “Allahu Ekber, Allahu Ekber” diyen birini işitti. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):

“İslam (fıtratı) üzere galiba” buyurdu. Sonra o kişi:

“Eşhedü enlâ ilahe illallah, “Eşhedü enlâ ilahe illallah” dedi. Resulullah (s.a.v.) ise:

“Cehennemden çıktı” buyurdu. Daha sonra ezanı okuyan kimsenin, bir keçi çobanı olduğunu anladılar.”

Ezan aracılığıyla insanlara hem namaz vaktinin girdiği ve cemaatla namaz kılınacağı du­yurulmuş olmakta ve hem de ALLAH'ın büyüklüğü, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.)'in O'nun kulu ve resulü ile namazın kurtuluş yolunun kapısı olduğu ilan edilmektedir. Namaz vakitleri, güneşin hareketine göre düzenlendiği için yeryüzünde namaz vakitleri değişik anlara rastlamakta ve bu suretle söz konusu olan bu hakikatler, gece-gündüz devamlı bir şekilde haykirilmış olmaktadır.

Ayrıca bu üç hadiste: namaz vakitlerinde rahmet için gök kapılarının açıldığı zaman müminleri duaya teşvik etmektedir.

Bunun yanı sıra ezan okunurken ve kamet getirilirken cemaatin konuşmaması, mescit dışında bulunanların Kur'an okumaması, selam almaması, kısacası müezzine İcabetten başka bir şeyle meşgul olmaması gerekir.

Ezan okumak sadece namaz vaktini duyurmak maksadıyla okunmakta ise de yeni do­ğan çocuğun kulağına ezan okumak gibi bazen başka bir sebeple de okunabilir.


[443] Buharı, Ezan 7; Ebu Dâvud, Salât 36, 522; Tirmizi, Salat 154, 208; Nesâî, Ezan 33; İbn Mâcc, Ezan 4, 720; Ahmed b- Hanbel, 3/6, 53, 78

[444] Ebu Dâvud, Salât 36, 523; Tirmizî, Menakıb 1, 3614; Nesâî, Ezan 37.

[445] Ebu Dâvud, Salât 36, 527.

[446] Ebu Dâvud, Salât 36, 525; Tirmizî, Salat 156, 210; Nesâî, Ezan 38; İbn Mâce, Ezan 4, 721.

[447] B.k.z: Müslim, Salât 12; Ebu Dâvud, Salât 36, 527.



Konu Başlığı: Ynt: Ezanı İşiten Kimse
Gönderen: Sümeyye üzerinde 05 Aralık 2012, 18:02:14
s.a.. ; çok değerli bilgiler..Ezan okunurken adım adım yapmamiz gerekenleri bir kere detayli bir şekilde öğrenmiş olduk..Rabbim c.c daimi uygulamayi nasip eylesin , Amin..


Konu Başlığı: Ynt: Ezanı İşiten Kimse
Gönderen: Hadice üzerinde 05 Aralık 2012, 23:49:12
Ve aleyküm selam verahmetullahi ve bera ketüh; Evet gerçekten öğrenilecek şeyleri öğrendik inşaallah uygulayanlardanda oluruz ..paylaşım için Rahman razı olsun kardeşim..