๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sahih-i Müslim Muhtasarı => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 18 Aralık 2011, 00:05:22



Konu Başlığı: Duha (Kuşluk) Namazının Müstehab Olması
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 18 Aralık 2011, 00:05:22
13- Duha (Kuşluk) Namazının Müstehab Olması, En Azının iki Rekat, En Mükemmelinin Sekiz Rekat, Ortasının Dört Yada Altı Rekat Olması Ve Bu Namazı Devamlı Surette Kıl­maya Teşvik


625- Abdullah b. Şakîk'ten rivayet edilmiştir: “Âişe'ye:

“Peygamber (s.a.v.) Duha (=kuşluk) namazını kılar mıydı?” diye sordum. Âişe:

“Hayır, fakat bir yolculuktan gelmiş ola!” dedi.” [906]

626- Hz. Âişe (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir:

“Ben, Resulullah (s.a.v.)'in Duha nafilelerini kıldığını hiç görmedim. Doğrusu bu namazı ben kılıyorum. Resulullah (s.a.v.), insanlar amel eder de üzerlerine farz olur endişesiyle yapmak istediği bir işi (bazen) terk ederdi.” [907]

Açıklama:

Bu hadisten anlaşılıyor ki; Hz. Peygamber (s.a.v.) bu namazın sahip olduğu faziletten dolayı arasıra bu namazı kılar, çok kere de farz olur korkusuyle terk ederdi. Hz. Aişe'nin arasıra kılınan bu namazdan haberdar olmaması da pek mümkündür. Çünkü Resulullah, çoğunlukla kuşluk vaktinde müslümaniann işlerini tedbir için ya mescide yahut başka bir yere gider, bazen de seferde bulunurdu. Buna bir de kasm yani zevceler arasında nöbet taksimi dolayısıyla Aişe'nin odasında dokuz günde bir ancak bulunabildiğini ilâve edersek, olumsuz kılmasının yönü daha kolay meydana çıkar. Ya da Hz. Aişe bu sözünü “Devamlı olarak kıl­mazdı” ma'nâsına söylemiş olabilir. Nitekim 623 nolu rivayette “Duha namazını Rasulullah dört rek'at olarak kılardı” demiş olması bu son ihtimali güçlendirmektedir.

Bununla beraber Abdullah İbn Ömer'in duhâ namazı hakkında bid'atdır dediği de sahih yollarla sabit olmuştur. Lâkin bu da, Abdullah İbn Ömer'in, Peygamber'in bu fiilinden haber­dar olmadığına yahut gösteriş suretiyle mescidde kılınması yahut da bu namaza devam edil­mesi bidatdır demek istemiş olduğu şeklinde yorumlanmıştır. Her ne hal ise cumhur, duhâ namazının müstehab olduğu görüşüne varmıştır.

621 nolu Hz. Aişe hadisi hakkında İbn Abdilberi şöyle der:

“Sahâbîlerden her fert için Peygamber'in hadislerinin hepsini bilmesi mümkün değildi. Birisinin bildiği bir olayı, diğerleri bazen bilemezdi. Bütün hadisleri bilircesine vâkıf olmak daha sonraki devirlerde bütün hadîs­ler hadîs kitablarında toplandıktan sonra o dönemin insanları için müyesser olmuştur.”

Resulullah (s.a.v.), duhâ vaktinde Aişe'nin yanında çok az bulunurdu. Çoğu zaman mes­cidde yahut misafir olarak ashabının birinin yanında yahut da hanımlarından birisinin oda­sında bulunurdu. Bu sebeble Aişe, Rasûlullah'ın duhâ namazı kıldığını görmemişti de:

“Rasülullah'ın duhâ namazı kıldığını görmedim” demiştir. Sonra bu olumsuz kılma ve inkâr, duhâ namazının aslına değil muttariden devamlı olarak kılmaya yönelik olabilir. Bu yönü: Muâze bint. Abdillah el-Adeviyye'nin rivayet ettiği 623 nolu hadisler doğrulamaktadır.” [908]

627- Muâzc'den rivayet edilmiştir: “Âişe'ye:

“Resulullah (s.a.v.), Duha namazını kaç rekat kılardı?” diye sordu. Aişe:

“Dört rekat kılar, dilediği kadar da artırırdı” diye cevap verdi.” [909]

Açıklama:

Kuşluk/Duha namazı: Hz. Peygamber (s.a.v.)'in kuşluk vaktinde nafile namaz kıldığı­na ve arkadaşlarına da bu vakitte namaz kılmayı tavsiye ettiği namazdır.

Kuşluk namazı kılmak, müstehab olup güneşin bir mızrak boyu yükselmesinden, yani güneşin doğması üzerinden takriben 45-50 dakika geçmesinden zeval vaktine kadar olan müddet içerisinde iki, dört, altı, sekiz yada oniki rekat kılınabilirse de en faziletlisi dört rekat kılmaktır,

Sonuç olarak; kuşluk namazı, Hz. Peygamber (s.a.v.)'in devamlı surette kılmadığı, bazı zamanlarda arasıra kıldığı bir namazdır.

628- Abdurrahman b. Ebi Leylâ'dan rivayet edilmiştir:

“Bana, hiç kimse Peygamber (s.a.v.)'i Duha namazı kılarken gördüğünü haber vermedi. Ümmü Hâni' hariç. Çünkü o, Mekke'nin fethedildiği gün Resulullah (s.a.v.)'in onun evine girip sekiz rekat namaz kıldığını rivayet edip:

“Onun bu namazdan daha hafif bir namaz kıldığını görmedim. Fakat rüku ile secdeyi tam yapıyordu” dedi. [910]

629- Ümmü Hâni (r.anhâ)'dan rivayet edilmiştir:

“Mekke'nin fethedildiği sene Resulullah (s.a.v.)'e gitmiştim. Onu yıkanırken bul­dum. Kızı Fâtıma da onu bir elbiseyle örtüyordu. Ben selâm verdim. Resulullah (s.a.v.):

“Bu kadın kimdir?” diye sordu. Ben:

“Ebû Tâlib'in kızı Ümmü Hânît” dedim. Resulullah (s.a.v.):

“Hoş geldin Ümmü Hânî!” dedi. Yıkanmasını bitirdikten sonra ayağa kalktı ve bir elbiseye bürünerek sekiz rek'ât namaz kıldı. Namazı bitirince, ona:

“Ey Allah'ın resulü! Annem oğlu Ali İbn Ebî Tâlib, benim kendisine güvence verdiğim bir kimseyi, Hübeyrenin oğlu filancayı öldüreceğini söyledi” dedim. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):

“Ey Ümmü Hâni! Senin güvence verdiğin kimseye, biz de güvence ver­dik” buyurdu.

“Bu olay, kuşluk vakti oldu.” [911]

Açıklama:

Hubeyre, Ümmü Hânî'nin eşi olup Mekke'nin fethi üzerine Necran'a kaçıp orada şirk üzere ölmüştür. Ümmü Hânî'nin, Hubeyre'den dört oğlu vardı. Himaye edilen kimse de, fetih günü Hz. Peygamber tarafından ilan edilen emanı kabul etmeyerek Halid b. Velid ko­mutasındaki askeri birliğe karşı savaş açan küçük bir zümreye dahil olanlardandı. Bu kişinin ismi hususunda yedi kadar isim söylenmiştir. İşte bu kimse, daha sonra Ümmü Hânî'ye sı­ğınmış, kardeşi Ali'de bunu yada bunları öldürmeye kalkışmıştı. Ümmü Hânî'de gelip onun bağışlanması için aracı olmuştur.

İşte bu olay, mümin bir kadının, kafire verdiği emanın müslümanlarca kabul edildiğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla bu olay, İslam kadınının, siyasi hakka sahip olduğunun açıkça örneklerinden birisidir.

Bu olay, kuşluk vakti olmuştu. Resulullah (s.a.v.) bu olay sırasında sekiz rekat kuşluk namazı kılmıştı.

630- Ebu Zerr (r.a)'tan rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

“Sizden her birinin, her bir mafsalına karşılık bir sadakası vardır. Her teşbih, bir sadakadır. Her tahmid, bir sadakadır. Her tahlil, bir sadakadır.

Her tekbir, bir sadakadır. İyiliği emretmek ve kötülükten men etmek de birer sadakadır. Bütün bunlara, kişinin kılacağı iki rekat Duha namazı yeterlidir.”[912]

Teşbih:

Subhanallah demektir. Tahmid: el-Hamdulülah demektir.

Tahlil:
 
Lâ ilahe il­lallah demektir. Tekbir: Allahu Ekber demektir.

Hadisin metninde geçen “Sulâmâ” kelimesi, parmakların eklemleri arasındaki kısımları ifâde ederse de, zamanla bu kelime bedenin bütün kemikleri ve eklemleri için kullanılır ol­muştur. Burada da bu kelimeyk bütün eklemler ve kemikler kasd edilmiştir.

Sadaka ise iyilik ve gerçeklik gibi mânâlar taşır. Allah yolunda yapılan harcamaları ifâ­de eder. Sadaka vermeye “Tasadduk” denir.

Sadaka sadece fakirlere verilen mal veya para değildir. Fertlere ve cemiyete yarar sağlavan her faydalı söz, davranış ve iş bir nevi sadakadır. Hadis-i şerifte bu gerçeğe işaret edilerek maddî imkânlarıyla sadaka vermekten âciz kalan fakir kimselerin de tasadduk im­kânlarının bulunduğu ifâde edilmekte ve onlara da sadaka yollan gösterilmektedir. Ayrıca hadiste hergün Allah'ın nimetlerini göz önünde bulundurmak hergün bu nimetlerin şükrünü eda için hâlis niyyetlerle çalışmak üzerinde duruluyor.

Sayıya hesaba gelmez nimetlerden bahsedilirken insan vücudundaki eklem ve kemikle­rin birbiriyle bağlandığı yerler söz konusu ediliyor. Bu eklemler, insanın hareket kabiliyetini te'min eder. Bunlar vasıtasıyle insan pekçok hareketi rahatlıkla yapar.

Kemikler olmasa insan bir et yığını hâlini alır. Vücudda az miktarda bir kireçlenme ol­ması bile insanı doktordan doktora koşturduğu düşünülürse, kemiklerin ve eklemlerin maddi ölçülere sığmayan değeri karşısında şükür borcunu yerine getirmenin lüzum ve ehemiyyeti kolayca anlaşılır.

İşte bu nimetlerin borcu, hadiste örnekleri verilen ve sadakanın kapsamına giren iyilikleri yapmakla ödenebilir. Esasen hadis-i şerifte “Sadaka” olarak isimlendirilen işlerin günlük hayatımızın ayrılmaz birer parçası olduğu da muhakkaktır. Ancak bunları Allah rızası uğrunda yapmak hem nimetin şükrü, hem de sevab getirecek birer sadaka olur.

Kuşluk namazındaki fazileti ve sevabın bu fiillerin hepsinin fazileti ve sevabına denk ol­duğu da ifâde ediliyor. Çünkü namaz bütün vücudun iştirakiyle kılındığı için bütün organlarla birlikte eklemler de Allah'a olan borcunu ödemiş olur. Aynı zamanda namaz bütün iyilikleri içine alır. Çünkü namaz kılan kimse nefsini iyiliğe ve hayra çağırmış olduğu gibi, kötülükler­den de sakındırmış olur. Çünkü namaz bütün kötülüklerden uzaklaşarak ilâhî huzura gelme­nin ve bu şuura ermenin bir ifadesidir. Nitekim Yüce Allah Kur'an-ı Kerim'de;

“Gerçekten namaz bütün kötü işlerden alıkoyar” [913] buyurmaktadır.

Bu ifâdelerle kuşluk namazının faziletinin ve konumunun derecesi veciz bir şekilde açık­lanmıştır.

Ayrıca bu hadiste; herkesin kendi imkânlarına göre dereceler elde edebileceği anlatıl­maktadır. Allah'a iyi bir kul olabilmek için mutlaka zengin, yahut mutlaka fakır olmak gerekmez. Kadın veya erkek sıhhatli veya hasta, âmir veya me'mur hangi tabakadan olursa olsun her insan bulunduğu duruma göre Yüce Allah'a iyi bir kul olabilir. Ancak bunun için, insanın bulunduğu durumu iyi tâyin etmesi elinde bulunan imkânlarını iyi ölçer, iyi kullanırsa, bun­larla kendini kurtarması, küçümsenmeyecek dereceler elde etmesi zor değildir. Bütün âyet ve hadislerin gösterdiği hakikatlerden biri budur.

631- Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Dostum (s.a.v.), bana; üç şeyi; her aydan üç gün oruç tutmayı, iki rekat Duha namazını ve uyumadan önce vitir namazını kılmamı vasiyet etti.” [914]


[906] Ebu Dâvud, Salatu't-Tatavvu 12, 1292; Nesâî, Siyam 35.

[907] Buhari, Teheccüd 5; Ebu Dâvud, Salatu't-Tatavvu 12, 1293.

[908] B.k.z: M. Sofuoğlu, Müslim Tercemesi, 2/358.

[909] İbn Mâce, İkametu's-Salat 1381.

[910] Buhârî, Taksiru's-Salat 12, Teheccüd 31, Meğazi 50; Ebu Dâvud, Salatu't-Tatavvu' 12, 1291; Tirmizî, Sal at 346, 474.

[911] Buharı, Salat 4; Nesâî, Sünenü'l-Kübrâ, 486; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 2/342, 343; İbn Huzeyme, Sünen, 1233.

[912] Ebu Dâvud, Salatu't-Tatavvu' 12, 1285, 1286, Edeb 159-160, 5243, 5244; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/167, 168.

[913] Ankebut: 29/45.

[914] Buharı, Teheccüd 33; Nesâî, Kıyamu'I-Leyl 28.



Konu Başlığı: Ynt: Duha (Kuşluk) Namazının Müstehab Olması
Gönderen: Hatice Akdağ 8 üzerinde 19 Şubat 2015, 16:31:54
Allah bu bilgileri bizimle paylaştığınız için Allah sizden  razı olsun...


Konu Başlığı: Ynt: Duha (Kuşluk) Namazının Müstehab Olması
Gönderen: Pelinay üzerinde 13 Mart 2016, 00:38:48
Dostum (s.a.v.), bana; üç şeyi; her aydan üç gün oruç tutmayı, iki rekat Duha namazını ve uyumadan önce vitir namazını kılmamı vasiyet etti.”

Efendimizin Ebu Hureyre vesilesiyle ettigi bu vasiyeti insallah bilerde uygulayamaya gayret edenlerden oluruz inaalalh.allah razi olsun paylasim icin


Konu Başlığı: Ynt: Duha (Kuşluk) Namazının Müstehab Olması
Gönderen: Mehmed. üzerinde 13 Mart 2016, 00:55:33
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah. Duha namazı Peygamberimiz in (sav) kıldığı ancak çoğu zaman terkettiği bir namazdır. Rabbim bizleri bu namazı kılıp sünnete uyanlardan eylesin. Rabbim paylaşım için razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Duha (Kuşluk) Namazının Müstehab Olması
Gönderen: Sevgi. üzerinde 13 Mart 2016, 08:50:15
  Aleyna Ve Aleykümüsselăm ecmain. Mevlam bizleri Peygamberimiz'in yolundan hiç ayırmasın ve hakkıyla gidenlerden eylesin inşaAllah. Amin
 Paylaşım için Rabbim Razı olsun kardeşim..


Konu Başlığı: Ynt: Duha (Kuşluk) Namazının Müstehab Olması
Gönderen: Damla üzerinde 13 Mart 2016, 15:13:20
#Esselamu aleykum..Peygamberimiz arasıra Duha namzını kılar çoğu zamanda farz olur diye kılmazdı..Rabbim namazlarını dosdoğru kılanlardan eylesin inşAllah..Rabbim razı olsun..#


Konu Başlığı: Ynt: Duha (Kuşluk) Namazının Müstehab Olması
Gönderen: Ruhane üzerinde 25 Temmuz 2016, 11:27:40
Rabbim farz namazlarimizla  beraber nafile namazlarimizi da hakkiyla kilmamizi nasıl eylesin..