๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sahih-i Müslim Muhtasarı => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 19 Aralık 2011, 21:24:11



Konu Başlığı: Başlangıç Tekbiri ile Kıraat Arasında Okunacak Dua
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 19 Aralık 2011, 21:24:11
27- Başlangıç Tekbiri ile Kıraat Arasında Okunacak Dua


493- Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

Resulullah (s.a.v.) namaza başlamak için tekbir aldığı zaman Kur'an okumaz­dan önce kısa bir müddet susardı. Ben bir gün ona:

“Ey Allah'ın resulü! Annem-babam sana feda olsun. Biliyorsun ki, şu başlangıç tekbîri ile kıraat arasındaki susman sırasında ne diyorsun?” diye sordum. O da:

“Allahümme bâid  beynî ve beyne hatâyâyâ  kemâ bâadte beyne'l-meşrıkı  ve'1-mağribi. Allahümme nakkinî  min  hatâyâyâ kemâ yunakka's-sevbu'l-ebyedu mine'd-denesi. Allahümme'ğsilnî min hatâyâyâ bi's-selci ve'l-mâi ve'I-beredi (Allahım! Benim ile günahlarımın arasını doğu ile batı arası gibi uzak eyle! Allahım! Beni günahlarımdan beyaz elbisenin kirden temizlendiği gibi temiz eyle! Allahım! Beni; günahlarımdan karla, suyla ve doluyla yıka!” derim” dedi.[728]

Açıklama:

“Allahım! Benim ile günahlarımın arasını doğu ile batı arası gibi uzak eyle” sözünün mânâsı; geçmiş günahlarımı affet ve de beni günah işlemekten koru demektir.

Günahlardan temenni edilen uzaklığın doğu ile batı arasındaki uzaklığa benzetilişindeki benzetme yönü, doğu ile batının bir araya gelmesinin imkânsızlığıdır.  Kişinin günahlara yak­laşması, doğu ile batının birbirine yaklaşmasına benzetilmiştir. Buna göre bu duanın mânâsı şöyledir:

“Allahım! Beni günahlardan doğu ile batı arasındaki uzaklık kadar uzakJaştir. Doğu ile batı nasıl birbirine uzak ve birleşmeleri imkânsız iki yön ise, günahlarım ile benim aramı da aynı derecede uzaklaştır ve birleşmesi imkânsız iki zıt kutub hâline getir”

“Allahım! Beni günahlarımdan beyaz elbisenin kirden temizlendiği gibi temiz eyle” cüm­lesinde; günahlardan arınma, beyaz kumaşın kir ve pastan arınmasına benzetilmiştir. Çünkü beyaz kumaş kir ve pası başkalarına nispetle daha çok belli ettiği ve kir götürmediği için üze­rinde en küçük bîr kir veya pas olsa beyazlığını kaybeder. Böyle bir kumaşın beyaz rengini muhafaza edebilmesi en küçük bir lekeden dahi uzak olmasına bağlıdır. Yani bu dua ile günahlardan en küçük bir izin bile kalmaması istenmiştir.

“Beni; günahlarımdan karla, suyla ve doluyla yıka” duasında geçen günahların; kar, su ve doluyla yıkanması sözünde de mecaz vardır. Günahlar adeta kar, su ve doluyla temizlenebilen bir kere benzetilmiştir. Bu üç maddenin tabiatında kirleri temizleme özelliği bulunduğu gibi ateş söndürme özelliği de vardır. Günah da, hem pistir ve hem de sahibini cehenneme sürüklediği için bir ateş mesabesindedir.

Resulullah (s.a.v.)'in bu üç duası üç zaman nazaran yapılmış olabilir:

1- Günahlardan uzaklaştırmak geleceğe,

2- Beyaz kumaş gibi temizlemek şimdiki zaman,

3- Yıkamak da geç­miş zaman ait olabilir.

Hadis, farz olsun yada nafile olsun iftitah/başlangıç tekbîri ile Fatiha arasında dua oku­manın meşru olduğunu göstermektedir.

Namaza İstiftahın/başlamanın neyle yapılacağı, alimler arasında tartışma konusu olmuş­tur. İmam Ahmed ile İmam A'zam Ebu Hanife'ye göre namaza başlama, “Subhaneke” duasıyla olur. Delilleri, Hz. Âişe'den gelen hadistir. Bu hadiste, Resulullah (s.a.v.)'in namaza “Subhaneke” duasıyla başladığı bildirilmektedir. Hadis, sahihtir.[729]

494- Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Resulullah (s.a.v.) ikinci rekattan üçüncü rekata kalktığı zaman kıraate “Fatiha” süresiyle başlayıp susmazdı.” [730]

Açıklama:

Bu hadis, ilk oturuştan üçüncü rekata kalkıldığı zaman susmak gerekmeyeceğine yani orada “Subhaneke” ve benzeri gizli bir dua okumanın meşru olmadığını göstermektedir.

Zaten bunu iddia eden de olmamıştır. Sadece ikindi yada yatsı namazından önce kılınan dörder rekat sünneti gayri müekkedelerde üçüncü rekata kalkıldığında “Subhanake” duası okumak güzel görülmüştür. Yine Teravih namazı da dört rekat kılındığında bunun hükmü de böyledir.

495- Enes b. Mâlik (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Bir adam cemaatle namaza yetişmek için hızlıca nefes nefese mescide gelip hemen safa girip:

“el-Hamdu   lillâhi   haniden   kesîran   tayyiben   ve   mubâreken   fîh” Allah'a hayrı çok ve devamlı bol bol hamd olsun” dedi. Resulullah (s.a.v.) namazı bitirince:

“O sözleri söyleyen hanginizdi?” diye sordu. Cemaat sustu. Resulullah (s.a.v.) tekrar:

“O sözleri söyleyen hanginizdi?” diye sordu. Bunun üzerine bir kimse:

“Cemaata soluk soluğa koşarak yetiştim. Bunun için de onları ben söyledim” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):

“Doğrusu oniki melek gördüm ki, bu sözü hangisi Hakk'ın huzuruna çı­karacak diye yarış ediyorlardı” buyurdu.[731]

Açıklama:

Bu hadiste sözü geçen kimse, okumuş olduğu duayı; ister cemaate yetiştiğinden dolayı ve isterse içten gelen bir arzuyla mücerred bir ta'zim ve şükür maksadıyla okumuş olsun, her iki halde de Resulullah (s.a.v.)'in tasdik ve onayına mazhar olmuştur. On iki tane meleğin bu hamd-ü senanın sevabını yazmakta yarış ettiklerini haber vermesiyle de bu sözleri namazda söyleyen bir kimsenin büyük bir ecir ve sevaba nail olacağını belirterek bu fiile teşvik etmiştir.

Müslim ve Nesâî'nin rivayetlerinde ise, hâdise: “Resulullah (s.a.v.) namazını bitirince, “O sözleri söyleyen hanginizdi?” diye sordu. Cemaat sükût etti. Bunun üzerine Resulullah tekrar:

“Bunları söyleyen hanginizdi? Zira zararlı bir şey söylemedi” buyurdu” ilamına gelen lâfızlarla anlatılmaktadır. Hanefiler bu gibi zikirlerin ancak nafile namazlarda ıpılabileceğini farz namazlarda ise, teşehhüdden sora caiz olduğunu söylerler. “Bu duanın vabını yazan meleklerin sayısının on iki olmasının hikmetini ancak Allah ve Resulü” bilir.

Humeyd'in bu hadise ilave ettiği cümleden de anlaşılıyor ki, Resûlullah (s.a.v.) namaza şarak gitmeyi hoş karşılamamıştır. Çünkü bilindiği gibi imama teşehhüdde bile yetişen nse cemaat sevabına nail olur. İmam selâm verdikten sonra da kalkar cemaatle kılamadığı tatlan yalnız başına kılar.

Hadisin zahirine bakılırsa buradaki melâike-i kiramdan maksat Hafaza melekleri değil. Nitekim Buhârî ile Müslim'in Ebû Hureyre (r.a)'den ittifakla rivayet ettikleri hadis, bunu stermektedir. Çünkü sözkonusu hadiste; “Allah Teâlâ'nm öyle melekleri vardır ki ınlar yollarda dolaşarak zikir ehlini ararlar” buyurulmaktadır. [732]

496- Abdullah İbn Ömer (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Bir defasında Resûlullah (s.a.v.)'le birlikte namaz kılarken birden cemaattan biri;

“Allahu  Ekber  kebîran  ve'1-hamdu  lillâhi  kesîran ve  subhânellâhi kraten ve esîlâ” (Allah en büyüktür. O'na çok hamd olsun. Allah'ı, sabah-akşam teşbih ederim” dedi. Resûlullah (s.a.v.):

“Filanca ve filanca sözleri söyleyen kimdir?” diye sordu. Cemaattan biri:

“Ey Allah'ın resulü! O sözleri söyleyen bendim” dedi. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.):

“Ben bu sözlere şaştım. Öyle ki, bu sözler için gök kapıları açıldı” buyurdu.

Abdullah İbn Ömer:

“”Ben, Resulullah (s.a.v.)'in bunu söyleiğini duyudm duyah bir daha bu sözleri söylemeyi bırakmadım” dedi. [733]

Açıklama:

Hadis, aynen bundan önceki hadisin manasındadır. Olması da, bir çok defa olması da muhtemeldir.

“Gök kapılarının açılması"ndan maksat; bu kelimelerle yapılan duanın kabul edil­mesidir. Çünkü duaların kıblesi, gökyüzüdür.”

Abdullah İbn Ömer'in sözü, bu şekilde yapılan duanın devamlı surette yapılmasını teşvik mahiyetindedir.


[728] Buhârî, Ezan 89; Ebu Dâvud, Salat 120-121, 781; Nesâî, Taharet 48, İftitah 15; İbn Mâce, İkametu's-Salat 1, 805.

[729] Müslim, Salat 52; Ebu Dâvud, Salat 119-120, 776; Tirmizî, Salat 65, Vitr 19; İbn Mâce, İkametu's-Salat 1; Dârimî, Salat 33; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/50, 69.

[730] İbn Hibbân, Sahih, 1936; İbn Huzeyme, Sahih, 1603.

[731] Ebu Dâvud, Salat 118-119, 763; Nesâî, İftitah 19; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/106, 188, 191, 269; İbn Hîbbân, Sahih, 1761; İbn Huzeymc, Sahih, 466.

[732] Buhârî, deavât 67, İslam, Zikr 25.

[733] Tirmizî, Deavat 127, 3592; Nesâî, İftitah 8.