๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sahih-i Müslim Muhtasarı => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 30 Kasım 2011, 21:25:27



Konu Başlığı: Azlin Hükmü
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 30 Kasım 2011, 21:25:27
22- Azlin Hükmü


1307- Ebu Saîd el-Hudrî (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Biz, Resulullah (s.a.v.)'le birlikte Mustahk oğulları gazasında bulunduk. Arap­ların güzel kızlarını esir aidık. Derken bekarlığımız uzun sürdü. Dolayısıyla bu kadın­lar üzerinden fazlaca fidye almaya rağbet ettik. Bunun için de bu kadınlardan faydalanmayı ve çocuk tutturmamak için azl yapmayı istedik. Bunun üzerine bir­birimize:

“Resulullah (s.a.v.) aramızdayken bu meseleyi ona sormadan mı yapacağız?” dedik. Dolayısıyla biz de bu meseleyi Resulullah (s.a.v.)'e sorduk. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):

“Bunu yapmamanızda bir sakınca yok. Allah, kıyamet gününe kadar kaç can yaratmayı takdir ettiyse o canlı mutlaka meydana gelecektir” buyurdu. [528]

Açıklama:

Benû Mustalik, mustalik oğulları, Mekkenin güneyine yerleşmiş bir arap kabilesidir. Islamiyetin ortaya çıkışından beri müslümanlar ile Mustalik oğuilan arasındaki ilişkiler iyi değildi.

Hicretin beşinci yılında da Hendek harbinden önce müşriklerin ittifak kurma çalışmaları sırasında Mustalik oğulları kabilesi başkanı Medine'ye hücuma karar verdi. Bu haberin doğru­luğunu tespit ettiren Hz. Peygamber (s.a.v.) daha çabuk davranarak onların üzerine yürüdü. On kadar Mustalikli öldürüldü, yüzden fazlası kadın olmak üzere altıyüz'ün üzerinde esir alın­dı. İkibin deve ve beşbin koyun ele geçirildi. Bu savaş esnasında münafıklar bazı fesat hare­ketlerine giriştiler. Bunların en başta geleni islam tarihinde ifk iftira hadisesi diye bilinen, Hz. Aişe'ye yaptıkları iftiradır.

1308- Ebu Saîd el-Hudrî (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Peygamber (s.a.v.)'in yanında azldan bahsedildi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.v.):

“Bu sizin için ne anlama geliyor?” diye sordu. Sahabiler:

“Bir adamın emzikli hanımı olur, onunla cinsel ilişki de bulunur ve ha­nımının bu cinsel ilişkiden dolayı hamile kalmasını arzu etmez. Yine bir adamın cariyesi olur, onunla cinsel İlişkide bulunur ve bu cariyenin bu cinsel ilişkiden dolayı hamile kalmasını istemaz. Dolayısıyla meniyi dışarı akıta­rak azl yapar” dediler. Peygamber (s.a.v.):

“Bunu yapmamanızda bir sakınca yok. Çünkü çocuğun olup olmaması meselesi, ancak kadere bağlı bir durumdur” buyurdu. [529]

1309- Ebu Saîd el-Hudrî (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Resulullah (s.a'.v)'e, azlin hükmü soruldu. O da:

“Her meniden çocuk olmaz. Allah bîr şeyi yaratmak istediğinde onu azl ve başka bir tedbir türünde hiçbir şey engelleyemez” buyurdu. [530]

1310-  Câbir b. Abdullah (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Bir adam, Resulullah (s.a.v.)'e gelip ona;

“Benim bir cariyem var. O, hem hizmetçiliğimizi yapmakta ve hem de suyumuzu taşımaktadır. Ben, bu cariyeyle cinsel ilişkiye girmekteyim. Fakat hamile kalmasını istemiyorum” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):

“İstersen o cariyeden azl yap. Fakat şunda hiç şüphe yok ki, o cariyeyle ilgili takdir edilmiş olan şey mutlaka onun başına gelecektir” buyurdu.

Adam bir müddet bekledi. Sonra tekrar Peygamber (s.a.v.)'e gelip ona:

“Cariye hamile kaldı” dedi. Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.):

“Ben o cariyeye, takdir edilmiş olan şeyin onun başına geleceğini sana haber yermiştim” buyurdu. [531]

1311- Câbir b. Abdullah (r.a)'tan rivayet edilmiştir:

“Biz, Kuran indiği sırada azl yapardık.”

Hadisin ravisi Süfyan:

“Eğer azl yapmak yasaklanmış olsaydı Kur'an bunu ya­saklardı” dedi. [532]

Azil:

Arap dilinde bir şeyi yerinden ayırmaktır. Terim olarak ise cinse! İlişki zamanında kadının gebe kalmaması amacıyla erkeğin geri çekilerek suyunu dışanya akıtmasidır.

Bireysel ve ailevî boyutuyla doğum kontrolünün fıkhı hükmü, kontrol usul ve işleminin mahiyetiyle yakından ilgilidir. Kadının yumurtası ile erkeğin spermi birleşip döllenme olduk­tan sonra gebeliğe son verilmesi, yani ana rahminde oluşmuş ceninin düşürülmesi, halk arasındaki tabiriyle çocuk düşürme ve aldırma, doğum kontrolü kavramının dışında olup ayn dinî hükümlere tâBidir ve bundan sonra ayrıca ele alınacaktır. Burada ise hamileliği önleyici tedbirler anlamındaki doğum kontrolünden söz edilecektir.

İslâm dininde toplumun temeli olarak kabul edilen aile kurumuna büyük önem verilmiş, bu kurumun korunmasını ve sağlıklı bir bünyeye kavuşturulmasını temin gayesiyle dinî ve hukukî mahiyette bir dizi tedbir alınmıştır. Hz. Peygamber imkânı olan kimselerin evlenme­sini ve evliliğin kolaylaştırılmasını tavsiye etmiş, kıyamet gününde ümmetinin çokluğu ile övüneceğini bildirmiştir. [533] Bunlar Resûlullah'in neslin devamına ve nüfus artışına önem verdiği, doğum kontrolüne gidilmesini tasvip etme­diği şeklinde yorumlanabilir. Buna ilâveten kader, rızik ve tevekkülle İlgili inanışlar, nüfusun öteden beri toplulukların en Önemli güç kaynağı olması, ayrıca içinde yaşanılan toplumun geleneksel kültürü de eşlerin gebeliği önleyici tedbirler almasında, hatta fakihlerin doğum kontrolünün dînî hükmü konusunda çekimser veya karşı bir tavır izlenmesinde etkili olmuş­tur.

Doğum kontrolünün, daha açık ifadeyle eşlerin gebeliği Önlemesinin eski ve yeni birçok yöntemi vardır. Tıbbî ve teknik gelişmeler neticesinde, her gün yeni metot ve İlâçlar ortaya çıkmaktadır. Azil, yani erkeğin cinsel ilişki sırasında spermini dışarı akıtması yöntemi çok eskilerden beri bilinen bir usul olup ilk dönem müsfümanlan tarafından da biliniyor ve uygu­lanıyordu. Hz. Peygamber'in azli yasaklamamış olması [534] İslâm bilginlerinin büyük çoğunluğunun da azli caiz ve mubah görüp bunu eşlerin irade ve tercihlerine bırakmış olmalan, fert ve aile planında doğum kontrolünün kural olarak caiz olduğunun ilk delili sayılabilir.

Eşlerin hangi durumlarda azil ve diğer gebeliği önleyici metotlara başvuracağı ise genel­de onların aile içi meselesi olarak görülmekle birlikte örnek olarak, fazla çocuk yüzünden ailenip ve çocukların sıkıntıya düşmesi, anne sağlığının bozulması, çocukları gereği şekilde yeüstirememe tehlikesi gibi gerekçeler sayılmıştır. Zahirî hukukçu İbn Hazm hariç tutulursa, bu konuda Sünnî hukuk ekolleri ve Şiî mezhepleri arasında ciddi bir görüş farklılığı yoktur. Ancak İslâm bilginleri, eşlerin karşılıklı haklannı koruma, aile içi huzur ve mutluluğu sağlama amacıyla gebeliği Önleme metotlarının iki tarafın karşılıklı rızâsı dahilinde uygulanmasını telkin ve tavsiye ederler.

Azil dışında ilâç almak, vaginaya gebeliği önleyici bir madde koymak, prezervatif kul­lanmak gibi yollarla da gebeliğin önlenmesi mümkündür. Ancak gebeliği önleyici metotlar ile başlamış bulunan gebeliği sona erdirme ve döllenmiş yumurtayı dışarı atma işlemlerinin birbirinden iyice ayrılması gerekir. Çünkü farklı bu iki işlem farklı dinî hükümlere tâBidir. Bu itibarla bir kısım yeni metot ve ilâçların gebeliği önlemediği, aksine döllenmiş yumurtayı imha ve izâie ettiği ve bu şekilde gebeliğin devamını önlediği belirlendiğinde, artık bunların çocuk düşürme kapsamında ele alınması gerekir. Meselâ bugün tıbbın getirdiği imkânlardan biri olan spiralin, gebeliği önleyici bir işlev gördüğü bilinmekle birlikte zaman zaman döllenmeyi engellemeyip rahimde teşekkül eden cenini dışarı atıcı bir fonksiyon icra ettiği de anlaşılmaktadır. İslâm hukukçulan azil ve diğer gebeliği önleme yöntemlerine karşı oldukça müsa­mahalı baktıkları halde, çocuk düşürmeyi hiçbir aşamada tasvip etmemiş, tıbbî ve dinî zaruret bulunması durumu hariç böyle bir İşlemi cinayet, büyük günah saymışlardır. Bu itibarla ço­cuk düşürme ve bağlamış bulunan gebeliği sona erdirme işlemlerinin doğum kontrolü olarak değerlendirilmesi, gebeliği önleme hakkında fıkıh kültüründeki mevcut hoşgörü ve müsaade­nin bu işlemlere de taşırılması mümkün değildir.

Rahime yumurta ulaştıran kanalların bağlanması veya erkeğin kısırlaştırılması da çağdaş doğum kontrolü metotlarından biridir. Kadın veya erkeğin çocuk yapma kabiliyetinin yok edilmesi demek olan kısırlaştırma ilâçla veya cerrahî müdahale ile olmaktadır. Ayet ve hadis­lerde konuyla doğrudan ilgili bir hüküm olmamakla birlikte, İslâm bilginlerinin büyük çoğun­luğu tıbbî veya dinî bir zaruret yokken bu yönteme başvurulmasını caiz görmemektedir. Ge­rekçe olarak da bunun fıtrat değiştirme, Allah'ın doğuştan verdiği kabiliyet ve nimetleri inkâr, insanın temel hak ve hürriyetine müdahale olduğu görüşündedirler. Bu sebeple de eşlerin artık hiç çocukları olmayacak ve geri dönülmesi imkânsız şekilde kısırlaştırılmasmm dinen sakıncalı ve günah olduğunu ifade eder, bunun ancak eşlerden birinde aklî veya zührevî bulaşıcı bir hastalığın bulunması ve çocuklara geçeceğinin sabit olması halinde caiz olabilece­ğini belirtirler.

Bir toplum politikası olarak aile veya nüfus planlaması ise doğum kontrolünün bir başka yönünü teşkil eder. Dünyada iktisadî kaynakların sınırlı olduğu, hızlı nüfus artışının iktisadî gelişmeyi durduracağı ve maddî kaynaklardan yararlanmada sıkıntıya yo! açacağı teziyle başlatılan “Toplumsal nüfus ve aile planlaması” ise siyasal bir karakter arzettiğinden aile İçi doğum kontrolünü konu alan ferdî çerçevenin dışında kalmakta, ayn bir zeminde ele alınma­sı gerekmektedir.

Batı'da başlayan ve iki yüzyıllık bir geçmişi bulunan bu toplumsal nüfus planlaması kampanyası, diğer âmillerin de etkisiyle gelişmiş Batı ülkelerinde nüfus artışını yavaşlatmış hatta durdurmuştur. Bu durum karşısında nüfusun giderek azalmasının yaratacağı tehlikeleri gördüklerinden, artık Batı ülkeleri nüfuslarını arttırıcı, aile ve çocuklan koruyucu, hatta teşvik edici birtakım tedbirleri almaya yönelmişlerdir. Bu tutum ve uygulamaları halen devam et­mektedir. Ülkede nüfusun azalması o ülkede kaynaklardan fertlere daha fazla pay düşmesine, fert basma düşen millî gelirin artmasına yol açıyorsa da, eskiden olduğu gibi çağımızda da nüfus başlı başına bir güç kaynağı ve iktisadî zenginlik aracı da olabildiğinden nüfus azalması uzun vadede toplumun aleyhine olmaktadır. Gelişmiş Batı ülkelerinin günümüzde nüfusu arttırıcı tedbirlere başvurması ve teşvik etmesi bundan kaynaklanmaktadır.

Öte yandan zengin Batı ülkeleri, gelişmekte olan ülkelerdeki nüfus artışım da ileriye ma­tuf ciddi bir tehlike veya sıkıntı kaynağı olarak gördüklerinden, bunu önleyici tedbirler üze­rinde titizlikle durmakta, gelişmekte olan ülkelerdeki, bu arada İslâm ülkelerindeki toplumsal nüfus planlamasını organize veya finanse etmektedirler. Bütün bu gelişmeler, esasen ferdî çerçevede doğum kontrolüne hoşgörü ile bakan İslâm bilginlerini, çağımızdaki toplumsal nüfus planlaması hakkında olumsuz bir tavır almaya sevketmiştir.

XX. yüzyılın özellikle ikinci yarısında İslâm dünyasında bu konuda birçok eser kaleme alınmış, konuyla ilgili çok sayıda ilmî toplantı yapılmış, konunun dinî, sosyal ve siyasî boyutu tartışılmıştır. Değişik İslâm ülkelerindeki fetva heyetlerinin ve ülkemizde Diyanet İşleri Baş­kanlığı bünyesindeki kurulların yanı sıra, İslâm Konferansı Teşkilâtı'na bağlı olup bütün İslâm ülkelerinin temsil edildiği İslâm Fıkıh Akademisi de 10-15 Ocak 1988 tarihleri arasında Ku­veyt'te gerçekleştirdiği V. Dönem Toplantısında bu konuyu geniş biçimde ele alıp karara bağlamıştır. Özetle İfade etmek gerekirse, bu kararlarda, gebeliği önleyici metotların kulla­nılması eşlerin ortak karanna bağlı aile içi bir mesele olarak değerlendirilmiş ve caiz görül­müş, buna karşılık başta tıbbî zaruretler olmak üzere dinen meşru bir gerekçeye dayanmadık­ça çocuk düşürme, başlamış gebeliği sona erdirme, eşleri kısırlaştırma caiz görülmemiştir. Toplum politikası olarak nüfus ve aile planlamasının ise uzun vadede İslâm âleminin aleyhine sonuç vereceği, bu yönde yürütülen kampanyaların farklı amaçlan taşıdığı ve siyaseten doğru olmadığı kanaatine varılmıştır. [535]


[528] Buhârî, Meğâzî 32, Nikah 96, Kader 4, Büyü 109, Itk 13, Tevhid 18; Ebu Davud, Nikah 47-48,2172; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/68, 72

[529] Buhârî, Büyü 109, Itk 13; Nesâî, Nikah 55; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/11.

[530] Buhari, Tevhid 18; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/26, 47, 49, 59, 83, 93.

[531] Ebu Dâvud, Nikah 47-48, 2173.

[532] Buhârî, Nikah 96; Tirmizî, Nikah 39, 1137; İbn Mâce, Nikah 30, 1927; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 3/377.

[533] Buhârî, Nikâh 2; Ebû Dâvûd, Nikâh 1, 4.

[534] Buhârî, Nikâh 96; Müslim, Nikâh 125-138.

[535] B.k.z: Heyet, İlmihal İslam ve Toplum, ÎSAM T.D.V. İslamî Araştırmalar Merkezi, İstan­bul 1999, 2/134-136.



Konu Başlığı: Ynt: Azlin Hükmü
Gönderen: Pelinay üzerinde 17 Nisan 2016, 17:46:15
Konu aciklayici bir sekilde izah edilmis.Allah razi olsun.
Rabbim ilmimizi arttirsin insallah.Rabbim ilimle birlikte ameli de nasip etsin insallah


Konu Başlığı: Ynt: Azlin Hükmü
Gönderen: Ceren üzerinde 17 Nisan 2016, 18:10:57
Esselamu aleykum.Bir çocuğun dunyaya gelmesi kaderde varsa ne yapalirsa yapilsin engellenemez.Ama azil konusunda kisiye secim verilmistir dinen ve caiz gorulmustur.Rabbim razi olsun paylasimdan kardesim....


Konu Başlığı: Ynt: Azlin Hükmü
Gönderen: Ruhane üzerinde 25 Temmuz 2016, 01:16:03
Eğer çocuğun riski tayin edilmişse kaderde de varsa Rabbim o çifte çocuk nasip eder..Rabbim isteğe herkese maddi  manevi yönden en güzel eğitimi bveririrz insaallah ..


Konu Başlığı: Ynt: Azlin Hükmü
Gönderen: Mehmed. üzerinde 25 Temmuz 2016, 03:35:20
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah. Azlin hükmünü öğrenmiş olduk elhamdülillah . Rabbim bizleri İslam dan kılkadar dahi saptırmasın. Rabbim paylaşım için razı olsun.