> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri > Sahih-i Müslim Muhtasarı > Ashâb-ı Uhdûd, Sihirbaz, Rahip Ve Oğlan Çocuğu Kıssası
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ashâb-ı Uhdûd, Sihirbaz, Rahip Ve Oğlan Çocuğu Kıssası  (Okunma Sayısı 6537 defa)
19 Ekim 2011, 23:31:04
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 19 Ekim 2011, 23:31:04 »



17- Ashâb-ı Uhdûd, Sihirbaz, Rahip Ve Oğlan Çocuğu Kıssası

2704- Suheyb (r.a)'tan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle buyur­maktadır:

“Sizden öncekiler arasında bir hükümdar vardı. Bu hükümdarın bir de sihirbazı vardı. Sihirbaz ihtiyarlayınca hükümdara:

“Ben ihtiyarladım. Dolayısıyla bana bir çocuk gönder de, bildiğim sihri ona öğreteyim” dedi.

Bunun üzerine hükümdar, ona sihir öğretebileceği bir çocuk gönderdi. Çocuk, sihirbazın yanma gidip geldiği yolun üzerinde bir rahibe rastladı. Çocuk, o rahibin yanına oturup onun konuşmasını dinledi ve onu çok beğendi. Artık çocuk, sihirbazın yanma giderken rahibe de uğruyor, yanında otururdu. Derken çocuk, sihirbaza gel­diğinde sihirbaz onu dövdü. Çocuk bunu rahibe şikâyet etti. Rahib ona:

“Sihirbazdan korktuğun zaman, “Beni ailem salmadı” de! Ailenden korktuğun zaman ise fbeni sihirbaz salmadı” de!” dedi.

Çocuk bu şekilde devam ederken bir gün büyük bir hayvanın üzerine geldi. Bu hayvan, insanları yollarından alıkoymuştu. Kendi kendine:

“Sihirbaz mı daha faziletli, yoksa râhib mi daha faziletli bugün bunu anlayaca­ğım” dedi. Bunun üzerine bir taş alıp:

“Allah’ın! Eğer rahibin işi sana sihirbazın işinden daha sevimli ise, yolların­dan alıkonulmuş bu insanların işlerine gitmeleri için bu hayvanı öldür” deyip taşı fırlattı ve hayvanı öldürdü. İnsanlar da işlerine gittiler. Daha sonra rahibe gelip bu olayı ona anlattı. Râhib, ona:

“Ey oğulcuğum! Bugün sen benden daha faziletlisin. Senin hâlin gördüğüm bu yüksek dereceye ulaşmıştır. Sen muhakkak imtihan olunacaksın. Eğer imtihan olunursan, benim bulunduğum yeri hiçkimseye söyleme” dedi.

Çocuk körler ile abraşları iyileştiriyor, diğer hastalıklardan İnsanları tedavi edi­yordu. Derken hükümdarın yanında bulunanlardan kör olmuş birisi bunu işitti. Bu kimse, birçok hediyeler getirerek ona:

“Eğer beni İyileştirİrsen, şuradaki şeylerin hepsi senin olsun!” dedi. Çocuk:

“Ben hiç bir kimseyi iyileştiremem. Şifâyı ancak Allah verir. Eğer sen Allah'a İman edersen, ben de Allah'a dua ederim. O da sana şifa verir” dedi. Adam Allah'a iman etti. Allah da ona şifasını verdi. Daha sonra hükümdarın yanma gelerek eski­den oturduğu gibi yanındaki yerine oturdu. Hükümdar, ona:

“Gözlerini sana tekrar kim iade etti?” diye sordu. Adam:

“Rabbim!” diye cevap verdi. Hükümdar:

“Senin benden başka Rabbin var mı?” dedi. O adam:

“Benim Rabbim de, senin Rabbin de Allah'tır” diye cevap verdi. Bunun üzerine hükümdar onu tutuklatıp ona kendisini bu hale getirenin kim olduğunu söyletene kadar işkenceye devam etti. Nihayet o adam, çocuğun yerini söyledi. Çocuğu ge­tirdiler. Hükümdar, ona:

“Ey oğulcuğum! Sihrin, körleri ve abraşları iyileştirecek ve şunu şunu yapacak dereceye ulaşmış” dedi. Çocuk:

“Ben hiç kimseyi iyileştiremem! Şifayı veren ancak Allah'tır” dedi.

Bunun üzerine hükümdar, çocuğu tutuklattı, ona rahibin yerini söyletene ka­dar işkenceye devam etti. Nihayet çocuk, rahibin yerini söyledi. Rahibi getirdiler. Ona:

“Dininden dön!” denildi. Rahib, dininden dönmeye razı  olmadı.   Derken hü­kümdar bir testere istedi ve onu başının ortasına koydu ve başını ikiye yardı. Rahi­bin başı iki tarafa düştü.

Sonra hükümdarın maiyetinde bulunan adam getirildi. Ona:

“Dininden dön!” denildi. O da, dininden dönmeye razı olmadı. Hemen teste­reyi başının ortasına koydu ve başını ikiye yardı. Adamın başı iki tarafa düştü.

Sonra çocuk getirildi. Ona da:

“Dîninden dön!” denildi. O da dininden dönmeyi kabul etmedi. Bunun üze­rine hükümdar, çocuğu, maiyetinde bulunan bazı kimselere vererek:

“Bunu filân dağa götürün ve onu dağm üzerine çıkarın. Dağın zirvesine ulaş­tığınız zaman dininden dönerse ne âlâ! Dönmezse onu dağm tepesinden aşağı atın” dedi.

Bunun üzerine çocuğu götürdüler ve dağa çıkardılar. Çocuk:

“Allah’ın! Dilediğin herhangi bir şeyle beni bunlardan kurtar!” diye dua etti. Bunun üzerine dağ şiddetli bir şekilde onları salladı. Sonra da dağdan aşağı düştü­ler. Derken çocuk yürüyerek hükümdarın yanma geldi. Hükümdar, ona:

“Arkadaşların sana ne yaptı?” diye sordu. Çocuk:

“Allah beni onlardan kurtardı” dedi.

Hükümdar onu yine maiyetinde bulunan birkaç kişiye vererek:

“Bunu götürün, bir gemiye yükleyerek denizin ortasına varın. Eğer dininden dönerse ne âlâ! Aksi takdirde onu denize atın!” dedi.

Bunun üzerine onlar çocuğu götürdüler. Kıyıdan iyice açıldıkları zaman çocuk yine:

“Allah’ın! Dilediğin herhangi bir şeyle beni bunlardan kurtar!” diye dua etti. Hemen gemileri alabora olarak onlar suda boğuldular.

Çocuk yine yürüyerek hükümdarın yanma geldi. Hükümdar, ona:

“Arkadaşların sana ne yaptı?” diye sordu. Çocuk:

“Allah beni onlardan kurtardı” dedi. Bunun üzerine çocuk, hükümdara:

“Sana emredeceğim şeyi yapmadıkça, sen beni asla öldüremezsin!” dedi. Hü­kümdar:

“Nedir o?” diye sordu. Çocuk:

“Halkı bir meydanda toplarsın ve beni bir ağaca asarsın. Sonra torbamdan bîr ok al! Bu oku yayın ortasına koy. Sonra da “Bismillâhi Rabbi'1-gulâm” bu çocuğun Rabbi olan Allah'ın adıyla diyerek oku bana at. Bunu yaparsan ancak beni öldürürsün” dedi. Bunun üzerine hükümdar hemen halkı bir meydanda top­ladı ve çocuğu bir ağaca astı. Sonra torbasından bir ok aldı ve oku yayın ortasına koydu. Sonra da:

“Bismillâhi Rabbi'l-gulâm” bu çocuğun Rabbi olan Allah'ın adıyla” diyerek çocuğa oku fırlattı. Ok çocuğun şakağına isabet etti. Çocuk elini şakağına, okun vurduğu yere koydu ve öldü. Bunun üzerine halk:

“Çocuğun Rabbine iman ettik! Çocuğun Rabbine iman ettik! Çocuğun Rabbi­ne iman ettik!” dediler. Hemen hükümdara gidilerek ona:

“Ne dersin? Allah'a yemin ederim ki, korktuğun şey başına geldi, halk iman et­ti” denildi. Bunun üzerine hükümdar, yolların   başlarına   uzun çukurlar/hendekler kazılmasını emretti. Bunun üzerine derhal uzun çukurlar kazıldı, içerisinde ateşler yakıldı ve:

“Kim dininden dönmezse, onu bu ateş çukurlarının içerisine atın!” dedi. Yada hükümdara:

“Sen at!” denildi.

Nihayet hükümdarın askerleri, faaliyete geçip dininden dönmeyen insanları o ateş çukurlarının içerisine atıp yaktılar. Nihayet beraberinde küçük bir çocuğu bu­lunan bir kadın geldi. Kadın oraya düşmekten irkilip geri çekindi. Bunun üzerine çocuk, annesine:

“Ey anneciğim! Sabret! Çünkü sen hak üzeresin!” dedi. [1329] Ashabı Uhdud, Buruc: 85/4-10 ayetleri arasında anlatılmaktadır. Burada anlatılan olay­la ilgili çeşitli rivayetler ileri sürülmüştür. M. Hamdi Yazır konuyla ilgili olarak şöyle der:

“Bunların kimler ve nerelerde olduğuna ve Yemen'de, Necran'da, Irak'ta, Şam'da veya Habeş'te mecusiler veya yahudiler veya bazı krallar tarafından yapıldığına dair birçok rivayet nakledilmiş ise de Kur'ân bunlan belirleme maksadı taşımadığından, sadece nitelikleri ve fiilleriyle zikr olunmuşlardır.

Ebu Hayyan der ki: Müfessirler Ashab-ı Uhdud hakkında on'dan fazla görüş belirtmiş­lerdir. Her görüşün de bir uzun kıssası vardır. Biz onları bu kitabımıza yazmak istemedik. Hepsinin kapsadığı mânâ şudur: Kâfirlerden bir takım kişiler yerde hendekler açtılar ve bun­larda ateş yaktılar. Müminleri bu ateşlerin karşısına diktiler. Dininden döneni bıraktılar, imanda ısrar edeni yaktılar. Ashab-ı Uhdud müminleri yakanlardır.

Kaffâl de tefsirinde şöyle der: Ashab-ı Uhdud kıssasında değişik rivayetler zikretmişlerdir. Bununla beraber içlerinde sahih denecek derecede bir şey yoktur. Ancak bu rivayetler şu noktada birleşmişlerdir ki müminlerden bir topluluk, kavimlerine karşı yahut kendilerine hakim olan kâfir bir krala muhalefet etmişler, o da bunları içi ateş doîu hendeğe attırmıştır. Ve zannederim ki, demiş, bu olay Kureyşliler arasında meşhur idi. Yüce Allah bunu Resulü­nün ashabına anlatarak dinleri hakkında karşı karşıya kaldıkları eziyetlere sabır ve tahammül etmeleri gerektiğine dikkat çekmiştir. Çünkü haberlerde meşhur olduğu üzere Kureyş müşrik­leri müminlere eziyet ediyorlardı.” [1330]

Mevdudi'de Ashabı Uhdud olayının tarihi yönünü şöyle anlatmaktadır:

“İslâm tarihçilerinin açıklamalan bu olayı sadece tasdik etmekle kalmaz, ayrıca ayrıntılı bir biçimde bilgi de verirler. Yemen ilkin M. 340 Yılında hristiyanlann eline geçti ve M. 378'e kadar hakimiyetleri devam etti. O zaman hristiyan misyonerler Yemen'e geldiler. Bu dö­nemde zahid, mücahid ve iman sahibi bir hristiyan seyyah olan Faymiyun, Necran'a geldi ve halka putlara tapmaktan vazgeçmeleri için tebliğ etmeye başladı. Bu tebliğ sayesinde Necran halkı hristiyanlığı kabul etti. Necran'ı üç kişi idare ediyordu. Biri o kabilenin başkanlığını, dışişlerini ve askeri işlerini yürüten Seyyid, ikincisi içişlerini yürüten Akib, üçüncüsü dini işleri İdare eden Papaz. Güney Arabistan'da Necran önemli bir stratejik konuma sahipti. Aynı zamanda ticaret ve sanayi merkeziydi. Sunî ipek, deri ve silah sanatları revaçtaydı, ayrıca Yemen cübbesi de meşhurdu. Bundan da anlaşılıyor ki Zûnuvas, sadece dinî endişelerle değil siyasi ve ekonomik nedenlerle Necran'ı işgal etmek için yola çıkmıştı. Necran'ın Seyyidi Harise hakkında bir Süryâni tarihçisi olan Haritas şöyle yazar:

“Zûnuvas onu katletti ve onun iki kızını öldürdükten sonra, kızlarının kanını içmesi için kansi Roma'yı zorladı. Sonra onu da katletti. Papaz Paul'un mezarını kazdırdı ve kemiklerini ateşe attırdı. Ateş dolu hendekler içinde kadınlan, erkekleri, çocuklan, papaz ve rahipleri yaktılar. Toplam 20.000'den 40.000'e kadar insan telef oldu.” Bu olay M. Eki...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ashâb-ı Uhdûd, Sihirbaz, Rahip Ve Oğlan Çocuğu Kıssası
« Posted on: 29 Mart 2024, 07:53:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ashâb-ı Uhdûd, Sihirbaz, Rahip Ve Oğlan Çocuğu Kıssası rüya tabiri,Ashâb-ı Uhdûd, Sihirbaz, Rahip Ve Oğlan Çocuğu Kıssası mekke canlı, Ashâb-ı Uhdûd, Sihirbaz, Rahip Ve Oğlan Çocuğu Kıssası kabe canlı yayın, Ashâb-ı Uhdûd, Sihirbaz, Rahip Ve Oğlan Çocuğu Kıssası Üç boyutlu kuran oku Ashâb-ı Uhdûd, Sihirbaz, Rahip Ve Oğlan Çocuğu Kıssası kuran ı kerim, Ashâb-ı Uhdûd, Sihirbaz, Rahip Ve Oğlan Çocuğu Kıssası peygamber kıssaları,Ashâb-ı Uhdûd, Sihirbaz, Rahip Ve Oğlan Çocuğu Kıssası ilitam ders soruları, Ashâb-ı Uhdûd, Sihirbaz, Rahip Ve Oğlan Çocuğu Kıssasıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes