> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Sahabe-i Kiram > Ukbe îbn-i Amir el-Cuheni
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ukbe îbn-i Amir el-Cuheni  (Okunma Sayısı 955 defa)
24 Şubat 2010, 09:55:25
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 24 Şubat 2010, 09:55:25 »



Ukbe îbn-i Amir el-Cuheni (r.a.)

İşte Allah´ın Rasûlü, uzun bir hasret ve bekleyişten sonra Yes-rib tepelerine ulaşıyor.

İşte bunlar temiz Medine halkı. Rahmet Peygamber´ini ve arka­daşı Sıddîk´ı karşılama sevinciyle Lâ ilahe illallah ve Allahu Ekber diyerek yollarda ve evlerin damlarında toplanıyorlar...

İşte bunlar da Medine´nin küçük kız çocukları. Ellerinde defler, gözlerinde özlem olduğu halde şu şarkıyı söyleyerek ve tekrar ederek yollara çıkıyorlar :

«Senîyyetu´i-Veda´ dağından Bizim üzerimize ay doğdu. Davetçi bizi Allah´a davet etti de,

Bizim üzerimize şükür cavip oldu».

İşte Rasûlüllah´ın (s.a.v.) devesi, saflar arasında yavaş yavaş yü­rüyor,Onu, özlem duyan canlar ve kalbler çevreliyor. Onların etrafın­da sevinç gözyaşları ve gülümsemeleri yayılıyor.

Ancak Ukbe Rasûlüllah´ın (s.a.v.) devesini görememiş ve onu di­ğerleriyle birlikte karşılama mutluluğuna erişememişti.

Çünkü o, uzun süre aç kalan ve ölmelerinden korktuğu, dünya­da tek sahip olduğu şey olan küçük sürüsünü otlatmak için çöllere çıkmıştı.

Medîne-i münevvere´yi kaplamış olan sevinç, çok geçmedi yakın ve uzak köylerine de yayıldı. Çöllerde insanlardan uzak, küçük sürüsüyle birlikteyken Ukbe´ye o sevinçli haberin müjdesi ulaşmıştı.

Rasûlüllah´la (s.a.v.) karşılaşma hikâyesini bize anlatması için sö­zü Ukbe´ye bırakalım.

Ukbe şöyle anlatır :

« Otlatmakta olduğum küçük sürümün arasındayken Rasûlüllah (s.a.v.) Medine´ye geldi, Onun geldiğini haber alınca hemen küçük sürümü bıraktım. Durup dinîenmeksizin ona gitmek için yol yürüdüm. Onunla karşılaştığımda :

« Ben size bey´at edeceğim, ya Rasûlallah» dedim.

«Sen kimsin?»

«Ukbe îbn-i Amir el-Cuhenî´yim».

« Sence hangisi daha iyi : Bedevî beyatı mi yoksa hicret bey´ati mı yapacaksın?»

« Hicret bey´atı yapmak istiyorum».

Rasûlüllah´a (s.a.v.) muhacirler gibi bey´at edip yanında bir gece kaldım ve küçük sürümün yanına döndüm».

«Biz, oniki müslüman arkadaş sürülerimizi otlatmak için Medi­ne´den uzakta kalıyorduk».

Aramızda şöyle konuştuk :

« Bizde hiç iş yok, çünkü dinîmizi anlatması için ve kendisine vehyedileni dinietmesi için hiçbir gün Rasûiüllah´m (s.a.v.) yanına git­medik, Her birimiz Yesrîb´e gitsin ve giden, sürüsünü burada kalanla­ra bıraksın». Ben şöyle dedim

« Her gün bîriniz, Rasûlüllah´a (s.a.v.) gitsin. Gidecek olan sü­rüsünü bana bıraksın». Ben sürümü başkasına bırakmaktan çok kork­tuğum için böyle yapıyordum.

Her gün birisi Rasûlüllah´a (s.a.v.) gidiyordu. Otlatmam için ierini de bana bırakıyorlardı. Geldikleri zaman dinlediklerini ve öğ rendiklerini ben onlardan alıyordum. Ancak çok geçmedi, kendime gel­dim ve şöyle dedim :

« Yazıklar olsun sana! Sen, semiz olmayan faydası da dokun­mayan koyunların yüzünden mi kendini Rasülüllah´la (s.a.v.) sohbetten ve aracısız yüz yüze ondan almaktan alıkoyuyorsun?»

Daha sonra koyunlarımı bırakıp Mescid´de Rasûlöllah´ın (s.a.v.) yakınında ikâmet etmek için Medine´ye gittim".

Ukbe İbn Amir el-Cuhenî bu kesin karan verdiğinde on sene sonra sahabenin büyük alimlerinden, kurra üstadlarından, ünlü fetih komutanlarından ve İslâm´ın sayılı valilerinden birisi olacağı hiç hatı­rına gelmemişti. Koyunlarından ayrılıp Allah ve Rasûiü´ne giderken, dünyanın anası Şam´ı fetheden ordunun öncü kuvvetlerinden olacağını, Şam´ın Turna kapısı yanındaki güzel bahçeler arasında kendisinin bir evi olacağını ivç tahayyül etmemişti.

Dünyanın yeşil zümrüdü Mısır´ı fethedecek komutanlardan birisi ve orada vali olacağını, Mukattam dağının eteğinde kendisine bir ev yaptıracağını hiç tasavvur etmemişti. Bütün bunlar gaybın derinlikle­rindeki gizli şeylerdi. Bunları ancak Allah biliyordu.

Ukbe gölge gibi Rasûlüllah´a (s.a.v.) yapışmıştı. Yürüdüğü zaman katırının yularını tutar, nereye gitse önünde giderdi. Çoğunlukla Rasûlüilah (s.a.v,) onu terkisine alırdı. Hatta o, Rasûiüllah´ın (s.a.v.) redîfi (terkisine binen) diye isimlendirilmişti.

Çoğu defa da Rasûlüllah (s.a.v.) katırından indiğinde o biner, Pey­gamber de yürürdü.

Ukbe şöyle anlatır :

« Bir defasında Medine koruluğunda Rasûiüllah´ın (s.a.v.) ka­tırının yularını tutuyordum. Bana şöyle dedi :

« Ukbe, sen binmez misin?!»

« Hayır» demeye niyet ettim. Fakat bunda Rasûlüllah´a (s.a.v.) hürmetsizlik olduğundan korkup :

« Bineyim, ya Rasûlallah!» dedim. Rasûlüilah (s.a.v.) katırından indi, emrini yerine getirmek için ben bindim. Biraz sonra katırdan in­dim, Rasûlüllah (s.a.v.) bindi. Arkasından bana şöyle dedi :

« Ukbe! Sana, şimdiye kadar benzeri görülmeyen iki sûreyi öğ­reteyim mi?»

« Evet Rasûlüllah (s.a.v.)» dedim. Bana, Felâk ve Nas sûrelerini okudu. Namaz vakti girince, imam oldu ve o iki sûreyle namazı kıldı­rıp şöyle dedi :

«Yatıp kalkarken bu sûreleri daima oku».

Ukbe ; «Hayatım boyunca bu iki sûreyi devamlı okudum» der.

Ukbe ilim ve cihâda çok önem vermiştir. Ruhuyla ve bedeniyle onlara yönelmiş, kendini tam manâsıyla onlara vermiştir.

İimi Rasûlüllah´ın (s.a.v.) bol ve tatlı kaynaklarından alıyordu. So­nunda; kurra, muhâddis, fakîh, feraiz alimi, edip ve şair oldu.

Kur´ân-ı Kerîm´i çok güzel okuyanlardandı. Gece olup ortalık sa-kinieşince Allah´ın Kitab´ını okurdu. Sahabe onun tane tane okuyu­şunu dinler, kalpleri huşu. duyar ve Allah korkusundan gözleri yaş­larla dolardı.

Bir gün Ömer İbnu´l-Hattab onu çağırıp şöyle dedi : « Bana biraz Kur´ân oku, Ukbe!»

Hay, hay, Emîrulmü´minîn» dedi. Ona bir miktar Kur´ân oku­du, Hz. Ömer gözyaşlanndan sakalı ıslanincaya kadar ağladı.

Ukbe kendi elleriyle yazdığı bir Kur´ân bırakmıştı.

Bu Kur´ân yakın zamana kadar Mısır´da Ukbe İbn Amir Camii adıy­la bilinen camide kalmıştı. Bu Kur´ân´ın sonunda : «Bu Kur´ân-ı Ukbe İbn Amir el-Cuhenî yazmıştır» cümlesi yer alıyordu.

Ukbe´nin bu mushafı yeryüzündeki en eski mushaflardan birisiydi. Fakat kaybolan değerli kültür hazinelerimiz arasında o da kayıplara karışmıştır. Bunlardan haberimiz yok tabii.

Ukbe´nin yaptığı cihâdlara gelince; onun Rasûlüllah´la (s.a.v.) bir­likte Uhud´da ve ondan sonraki gazalarda bulunduğunu bilmemiz ye­terlidir. O, kahraman, yiğit ve cesur bir kimseydi. Şam´ın fethinde büyük kahramanlıklar göstermiş, bunun üzerine Ebu Ubeyde İbnu´l-Cerrah mükâfat olarak onu Medine´deki Ömer İbnu´l-Hattab´a fetih ha­berini müjdelemeye göndermişti. Sekiz gün yani bir cumadan diğer cumaya kadar durup dinlenmeksizin yol yürümüş ve büyük fethi Ömer´ul-Faruk´a müjdelemişti.

Bundan başka o, Mısır´ı fetheden müslüman ordusunun komutanlarındandı. Bunun mükâfatı olarak da Emîrulmü´minin Muaviye İbn Ebî Sufyan onu üç yıl Mısır´da vali olarak görevlendirmişti. Hz. Muaviye onu Akdeniz´deki Rodos adasında savaşmaya göndermişti. Ukbe cihâd´a çok düşkündü. Hatta cihâdla ilgili hadîsleri ezberlemiş ve onları müslümanlara rivayet etmekle meşgul olurdu. Ok atmakta maharet ka­zanmaya çalışırdı. Hatta eğlenmek istediğinde ok atarak eğlenirdi.

Ukbe İbn Amir el-Cuhenî "Mısır´da ölüm yatağına düştüğünde" oğullarını toplayıp onlara şu tavsiyeleri yapmıştır :

«Yavrularım! Sizi üç şeyden sakındırırım. Bunları iyi belleyin :

1. Ancak sika (güvenilir) kimsenin Rasûlüllah´tan (s.a.v) rivayet ettiği hadîsi kabul ediniz.

2. Aba giyseniz bile borç istemeyiniz,

3. Kalplerinizi Kur´ân´dan alıkoymaması için şiir yazmayınız».

Onu vefat ettiğinde Mukattam dağının eteğine defnettiler. Mîra-sini araştırdılar, geriye 70 küsur yay bırakmıştı. Her yayın bir kuburu ve okları vardı. Bunların Allah yolunda kullanılmasın! tavsiye etmişti.

Allah; kurra, alim ve gazî Ukbe´nin yüzünü ak etsin. Ona en ha­yırlı mükâfatı versin»[1].

[1] Ukbe İbn Amir el-Cuhenî hakkında geniş bilgi için aşağıdaki eserlere bakınız:

1-El-İstiab, IH/106

2- Usdu´l-ğabe, 111/417

3- El-İsabe, II/482

4- Siyeru a´lami´n-nubela, H/334

5- Cemheratu´l-ensab, s. 416

6- El-Maarif, s. 121

7- Kalaidu´l-cuman, s. 41

8- En-Nucurm´z-zahire, 1/19,21,26 vd.

9- Tabakatu ulemai İfrîkıyye ve Tunis, s. 58-70

10- Futunu Mısr ve ahbaruha, s. 287

11- Tehzîbu´t-tehzîb, VII/242

12- Tezkiratu´t-huffaz, I/42

Dr. Abdurrahman Re'fet el-Bâşâ, Sahabe Hayatından Tablolar, Uysal Kitabevi: 1/237-241.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ukbe îbn-i Amir el-Cuheni
« Posted on: 24 Nisan 2024, 01:02:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ukbe îbn-i Amir el-Cuheni rüya tabiri,Ukbe îbn-i Amir el-Cuheni mekke canlı, Ukbe îbn-i Amir el-Cuheni kabe canlı yayın, Ukbe îbn-i Amir el-Cuheni Üç boyutlu kuran oku Ukbe îbn-i Amir el-Cuheni kuran ı kerim, Ukbe îbn-i Amir el-Cuheni peygamber kıssaları,Ukbe îbn-i Amir el-Cuheni ilitam ders soruları, Ukbe îbn-i Amir el-Cuheniönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes