> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Sahabe Hayatından Tablolar  > Bilal İbn i Rebah
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bilal İbn i Rebah  (Okunma Sayısı 1231 defa)
05 Ağustos 2011, 13:30:12
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 05 Ağustos 2011, 13:30:12 »



BİLÂL İBN-İ REBÂH


Korku ve Şiddetlerle Alay Eden Kişi!

Ömer ibnu'l-Hattab,Ebû Bekir anıldığı zaman şöyle deraı «Ebû Bekr efendimizdir ve o efendimizi azat etmiştir. Yani  Bilâl'ı...

Hz. Ömer'in «Efendimiz» lâkabını verdiği kimse gerçekten çok büyük ve şanslı bir kimsedir...

Ancak — ravilerin tarif ettiğine göre— rengi simsiyah, vücudu çelimsiz, saçları sık ve ince yüzlü bu adam kendisine yöneltilen ve lütfedilen medh ve övgü cümlelerini duymaz, sadece başını önüne eğip gözlerini kapatır, yanakları döktüğü gözyaşlarıyla ıslanmış bir halde şöyle derdi:

«Ben sadece bir Habeşliyİm... Ve daha düne kadar bir köley­dim!...»

Düne kadar bir köle olan bu Mabeşli kimdir?

İşte o, İslâm'ın müezzini ve putların kırıcısı Bilâl İbn-i Rebâh't

O, iman ve samimiyet mucizelerinden biridir...

Büyük İslâm'ın  mucizelerinden  biridir.

İslâm'ın başlangıcından bugüne ve Allah'ın takdir ettiği kadar, karşılaşacağımız her on müsiümandan —en az— yedisi Bilâî'itanır...

Yani asırlar ve nesiller boyunca milyonlarca insan Bilâl'i tanımış, onun adını   ezberlemiş,   İslâm'ın en büyük iki halifesi   Ebû   Bekr n Ömer'i öğrendikleri gibi onun devrini tam olarak öğrenmiştir,

Mısır'da, Pakistan'da Çin'de...

Kuzey ve Güney Amerika'da, Avrupa'da, Rusya'da, İrak'ta, Suri­ye'de, Türkiye'de, İran'da, Sudan'da Tunus'ta, Cezayir'de ve Fas'ta...

Afrika'nın derinliklerinde, Asya'nın tepelerinde...

Müslümanların oturduğu, yeryüzünün her bölgesinde öğreniminin ilk yıllarında olan herhangi bir müsiüman çocuğuna: «Çocuğum! Bilâl kimdir?» diye sorduğunda...

O sana : «Bilâl Hz. Peygamberin müezzinidir, dininden döndür­mek için efendisi tarafından ona kızgın taşlarla işkence edilen ve:

«Ehâd (Bir)... Ehâd (Bir)» diye cevap veren köledir» diyecektir.

İslâm'ın Bilâl'e lütfettiği bu ebediliği görünce şunu da bil ki bu Bilâl, İslâm'dan önce bir avuç hurma karşılığında efendisinin devele­rini otlatan bir köleden başka birşey değildi. İslâm olmasaydı, ölüm onun işini bitirip unutmanın derinliklerine atıncaya kadar kalabalıkta şaşkın şaşkın yürüyen bir köle olmasından başka birşey düşünüle­mezdi...

Fakat onun imanındaki samimiyet ve inandığı dinin azameti onu, hayatında ve tarihinde, İslâm büyükleri arasında büyük bîr yere ge­tirdi!...

Büyük insanlar, mevki, otorite ve servet sahiplerinin çoğu Ha-beşli köle Bilâl'ın elde ettiği ebediliğin onda birini bile elde edeme­diler!...

Hatta tarihteki kahramanlardan birçoğu Bilâl'in kazandığı tarihi şöhretin birazını olsun kazanamadılar.

Derisinin siyahlığı, soy ve sopunun düşüklüğü, bir köle olarak in-saniar yanındaki basitliği onu, İslâm'ı din olarak seçtiği sırada, sa­mimiyet teslimiyet, temizlik ve fedakârlığının ona lâyık gördüğü yük­sek mevkiye gelmekten mahrum etmemiştir.

Bunların hepsi onda, hesapta olmayan bir büyüklüğün mevcut ol­duğunu göstermiş herkesi hayrete düşürmüştür.

İnsanlar, Bilâl gibi bir kölenin yabancı bir ırka mensup olduğunu, onun ailesinin ve gücünün olmadığını, onun hayatta hiçbir şeye sa­hip olmadığını, parasıyla onu satın alan  efendisinin bir malı olduğu-

nu, onun efendisinin basit istekleriyle deve ve koyunları arasında gi­dip  gelen birisi olduğunu zannediyorlardı...

Onlar böyle bir varlığın hiçbir şeye gücünün  yetemiyeceğini onun  hiçbir şey olamayacağını  zannediyorlardı...

İşte o, bütün zanları alt-üst eder ve bir imana muktedir olur, hem de öyle bir iman ki, ondan başkası böyle bir imandan uzaktır... Sonra o, müsiüman olup Peygamber'e tabi olan her Kureyş efendisi ve bü­yüğünün kendisi için umduğu iş olan, Peygamber'in ve müslümanlı-ğın  ilk müezzini olur!...

Evet... Bilâl ibn-i Rebâh!

Ne şampiyona... Ve bu üç kelimenin —Bilâl ibn-i Rebâh'ın— ifâ­de ettiği  ne büyüklük?!...

O, siyah ırktan olan bir Habeşistanlıdır. Kaderi onu, Mekke'deki Cumâh oğullarından bazı insanların kölesi yapmıştı ki, annesi de on­ların cariyelerinden birisiydi...

O, kölelik hayatını yaşıyor, günleri birbirine benziyor ve kuru bir şekilde geçiyordu. Ne bugününde hakkı vardı, ne de yarınından ümi­di vardı!...

Mekke'de halk Muhammed'e ilgili haberleri birbirlerine aktarma­ya başladıklarında, efendilerinin ve onun misafirlerinin özellikle kö­lelerinden biri olduğu Cumâh oğulları kabilesinin şeyhlerinden Umey-ye ibn-i Halefin sözlerini dinlediğinde bu haberler Bilâl'ın kulağına da gelmeye başlamıştı.

O, Umeyye Ne arkadaşlarının ve kabile ferdlerinin birbirleriyle konuşurlarken Hz. Peygamber'den ekseriya öfke, üzüntü ve kinle bah­settiklerini duymuştu...

Bilâl'in kulağı, çılgın düşmanın sözleri arasından bu yeni dinin ona tasvir ettiği özellikleri kapıyordu... Bunların, yaşadığı bu çevrede yeni özellikler olduğunu hissediyordu. Nitekim onun kulağı, onların ürkütücü —tehdîdkâr— sözleri arasından Muhamed'in şerefini, doğ­ruluğunu ve emin oluşunu da kapıyordu!...

Evet... Onların, Muhammed'in getirdiği şeye şaşırdıklarını ve ona hayran kaldıklarını da işitiyordu!...

Onlar birbirlerine şöyle diyorlardı: Muhammed hiçbir gün yalan­cı, büyücü ve deli olmadı... Bugün bütün bunlarla onu kötüleyecek bir şeyimiz olmasa da, onun dinine girecek olanları ondan alakoyacağız!

Bilâl onların; Hz. Peygamber'in emin oluşundan... Vefakârlığından... Mertliğinden ve ahlâkından...

Temizliğinden ve çok akıllı olduğundan bahsettiklerini de duy­muştu...

Kendilerini onunla uğraşmaya ve ona düşmanlık yapmaya sevke-den sebepleri de aralarında konuşurlarken duymuştu. Bu sebepler: Önce, onların atalarının dinine bağlılığı... İkincisi, Kureyş'İn şerefine zarar geleceği korkusuydu. Bütün Arabistan'da ibâdet merkezi olarak, orayı dinî merkez haline getiren bu şereftir. Sonra, Haşim oğullarına kin gütmeleri, çünkü peygamber, kendilerinden değil de onlardan çık­mıştı!..

Birgün Bilâl ibn-i Rebâh, Allah'ın nurunu görür, temiz ruhunun derinliklerinde hakikatin sesini duyar ve hemen Allah'ın Rasûlü'ne gider ve müsiüman olur... Bilâl'ın müslüman oluşu yayılmakta gecik­mez... Dünya Cumah oğullarının efendilerinin kafalarında döner... Bunlar  kibirin  şişirip, gururun ağırlaştırdığı   kafalardır!..

Yeryüzünün şeytanları, kölelerinden birinin müsiüman oluşunu kendilerini utanca garkeden bir tokat gibi gören Umeyye ibn-i Halefin göğsüne yerleştiler...

Habeşli köleleri müslüman oluyor ve Muhammed'e tabi oluyor ha!...

Umeyye kendi kendine: Buna rağmen zararı yok... Sadece bugü­nün güneşi bu kaçak kölenin müslüman oluşuyla batacak!..

Fakat güneş şimdiye kadar Bilâl'in müslüman olmasıyla batmadı. Aksine bir gün Kureyş'İn bütün putlarıyla ve oradaki putçuluğun ko­ruyucuları ile birlikte battı!..

Bilâl'in İslâm ona daha İâyiksa da yalnız İslâm'ın şerefi ol­mayan bir durumu vardır, fakat o bütün  insanlığın şerefidir.

O, büyük salih insanlar gibi en katı işkence türleriyle karşılaş­mıştır.

Sanki Aliah, yüzü siyah olanlar ve köle olanların iman edip ya­ratanına sarıldıkları ve haklarına yapıştıklarında ruh yüceliğine nail olamayacakları hususunda onu insanlara bir örnek yapmıştı...

Bilâl ise zamanındakilere ve her zamandakilere, kendi dininden ve her dinden olanlara tam bir ders, vicdan hürriyetinin ve yüceliği­nin, ne dünya kadar altın ne de dünya kadar işkenceyle satılamıyacaği manâsına gelen  bir ders vermişti...

Dininden döndürmek veya inancının bozuk olduğunu gösterme üzere çıplak olarak korların üzerine yatırılmış ama o direnmiştir...

Peygamber ve İslâm, vicdana saygı sanatında, vicdan hürriyetini ve onun yüceliğini korumada, bu ezilmiş Habeşli köleden bütün insan­lığa bir üstad meydana getirmişti.

Onu, çölü öldürücü Cehennem'e çeviren öğle sıcağında dışarı çı­karıyorlar... Çıplak olarak, kızgın taşların üzerine atıyorlar, sonra, birkaç kişinin yerinden kaldırıp taşıyabildiği kızgın bir taş getiriyorlar ve onu Bilâi'in vücûduna, göğsüne koyuyorlardı.

Bu işkence her gün tekrarlanıyordu. Nihayet cellâtlardan bazıla­rının işkencenin şiddetinden dolayı kalbleri yumuşayıp sadece  bir tek kelimeyle de olsa tanrılarını iyi oiarak zikretmesi karşılığında onu serbest bırakmaya razı oldular. Onlar için, o bir kelime, tanrıla­rının büyüklüğünü korumaya yetecekti. Kureyş ise kölelerinin diren­mesi ve inadı karşısında rezil olduklarını söyleyemiyorlardı.

Ancak, kalbinin gerisinden söyleyebileceği, imanını kaybetmeden hayatını ve canını satın alabileceği ve kanaatinden vazgeçebileceği bu tek kelimeyi bile, geçici bu tek kelimeyi bile Bilâl söylemeyi reddetti!..

Evet, onu söylemeyi reddetti ve onun yerine ebedî marsını tek-rarlayıp duruyordu!..

«— Ehâd (Bir)... Ehâd (Bir)...»

Cellâdları ona haykırıyor, hattâ şöyle demesi İçin ona yalvarıyor-lardı. <sLât ve Uzza'yı söyle...» O da onlara.

«—Ehâd... Ehâd...» diye cevap veriyordu.

Onlar: «Bizim dediğimiz gibi de» diyorlardı. O da tuhaf bir tavırla ve can sıkıcı bir alayla:

«— Benim dilim onu iyi söyleyemiyor!.» diyordu.

Bilâl, öğle vaktinin şiddetli sıcağında kalır, akşam olduğunda onu ayağa kaldırırlar ve boynuna bir ip takarlar, sonra çocuklarına onu Mekke'nin tepelerinde ve caddelerinde dolaştırmalarını emrederlerdi... Ve Bilâl dilinden mukaddes marşı «Ehâd, Ehâd»i düsürmezdi.

Gece olunca onunla şöyle pazarlık ederler:

«— Yarın, tanrılarımız hakkında iyi sözler söyle, Rabbim, Lât ve Uzza'dır, de. O zaman seni kendi haline bırakırız. Sana işkence et­mekten usandık. Hatta sanki bize işkence ediliyor!»

O, başını sallar ve ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bilal İbn i Rebah
« Posted on: 28 Mart 2024, 22:42:55 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bilal İbn i Rebah rüya tabiri,Bilal İbn i Rebah mekke canlı, Bilal İbn i Rebah kabe canlı yayın, Bilal İbn i Rebah Üç boyutlu kuran oku Bilal İbn i Rebah kuran ı kerim, Bilal İbn i Rebah peygamber kıssaları,Bilal İbn i Rebah ilitam ders soruları, Bilal İbn i Rebahönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes