Konu Başlığı: Mezarlık Gönderen: Ekvan üzerinde 21 Aralık 2009, 20:34:39 Mezarlık Bakma kabristânın ancak sâha-i medhûşuna, Dur da bir müddet kulak ver nâle-i hâmûşuna! Kalbi hiç benzer mi bak sîmâ yı heybet pûşuna! Kim ki dalmıştır hayâtın seyl-i cûşâ-cûşuna, Can atar, birgün gelir, yorgun düşüp âgûşuna! Ey mezâristan, ne âlemsin, ne yüksek fıtratin! Sende pinhân en güzîn evlâdı insâniyyetin; Senden istimdâd eder feryâdı ye´sin, haybetin. Bir yığın göz nûrusun, yâhud muhammer tıynetin, Rûh-i pâkinden coşan gözyaşlarından milletin! Şanlı bir târîhsin: Mâzî-i millet sendedir. Varsa ibret sendedir, hikmet de elbet sendedir; Devr-i istîlâ dunır yâdında, devlet sendedir! Çünkü hürriyyet, hamâset sende, gayret sendedir, Zindegî zillettir artık bence izzet sendedir! Ey ademle varlığın ser-haddi, iklîm-i salâh! Başlarında sermedî bir sâye, bir müşfık cenâh Olmasan, bî-vâyeler nerden bulurlar inşirâh? Zıll-i memdûdunda var âsûde bir reng-i felâh. Leyl-i dûrâ-dûruna olsun fedâ yüz bin sabâh! Cevherin toprak değil, pek başka bir ma´den senin. Âh bilmezler ki üstünden geçerlerken senin, Bin dimağın lübbüdür her zerre hâkinden senin. Öyle feyyâz, ey zemîn-i ma´rifet, mâyen senin: Sâye-gâhından çıkarken rûh olur her ten senin! Ey mezâristan, nihan ka´rında yüz binlerce mâh, Fışkıran hâk-i remîminden bütün nûr-i nigâh! Nâzeninler yâl ü bâlinden nişandır her kiyâh... Serviler Mevlâ ya yükselmiç birer berceste âh, Hufreler Mevlâ´dan inmii en emin bir hâb-gâh. Ey şebistân, ey adem, ey perde perde kibriyâ. Sendedir ümmîdler: Senden doğar fecr-i bekâ. Her hacer pâren okur bin şi´r-i lâhûtî-edâ; Her neşîden rûhu eyler sennediyyet-âçinâ. Ey semâvî hâk, benden bin selâm olsun sana. Sıkınca rûhumu ba´zen metâlibiyle hayât, Olur yegâne mesîrem mahalle-i emvât. Muhît-i velvele-dârında zindegânînin, Ferâğ-ı dâimi yoktur hayât-ı sânînin. Ne levs-i hırs ü mezellet zemîn-i pâkinde, Ne hây ü hûy-i maîşet harîm-i hâkinde, Bu kâinât-ı huzûnın fezâ yı sâmitini Görünce, ömr-i perîşânımın merâretini, Velev bir ân için olsun atıp hayâlimden, Uzaklaşır giderim mâsivâya artık ben. Şu mâsivâ denilen kayd-ı ukde ber-ukde Kırılmadan olaamaz ruh bir dem âsûde. Fakat kırılmak için böyle bir zemîn ister... Zemîn değil yalınız, kalb-i âhenin ister! Geçen sabâh idi Eyyûb´a doğru çıkmıştım. Aşıp da sûrunu şehrin atınca birkaç adım, Ufuk değişti, önümden çekildi eski cihan; Göründü karşıda füshat-serâ yı kabristan. Fakat o bir koca deryâ-yı sermediyyet idi, Ki her haziyre-i sengîni mevc-i müncemidi! Kenarda durmıyarak girdim en derin yerine, Oturdum arkamı verdim de taşlann birine. Ridâ-yı samte bürünmüş bütün yesâr ü yemîn, Huzûr içinde ağaçlar, sükûn içinde zemîn. Bütün o yükselen emvâc, o bî-nihâye deniz, Derin bir uykuya dalmıştı, her taraf sessiz. Yavaş yavaş açılıp perde-i likâ yı muhit; Harîm-i rûhumu doldurdu kibriyâ-yı muhit. Fakat bu beste-i lâhût nerden aksediyor, Ki "Ellezî halâka´l-mevte ve´l-hayâte... " diyor? Nedir samîm-i sükûnette böyle bir feryâd? Neşîde Hâlik´ın, ammâ kim eyliyor inşâd? Zaman zaman ederek yükselen terâne hurûş, Enîne başladı nâgâh kâinât-ı hamûş! O serviler müteheyyic cemâ´at-i kübrâ Kesildi... Her birisinden duyuldu aynı sadâ. Mekâbir inledi, taşlar birer lisân oldu; Kitâbeler de o taşlarla hem-zebân oldu. Görünce zinde bütün mahşer-i heyûlâyı, Mezâra rûh veren nefh-i pâk-i Mevlâyı, Hayâle daldım; o füshat-serâ yı dûrâ-dûr Göründü dîde-i medhûşa bir cihân-ı nüşûr! Kefen be-dûş-i bekâ bî-nihâye ecsâdın, O, dehri hîçe sayan, kârbân-ı ecdâdın, Akın akın geçerek pîşgâh-ı izzette, -Muhît-i havf ü recâdan makâm-ı hayrette- Kıyâm-ı aczini seyreyledim... Ne dehşetmiş Sücûd-i hilkati görmek huzûr-i kudrette! Bu herc ü merc-i kıyâmet-nümûna hâkim olan Hatîb-i âlem-i ulvî nihâyet oldu iyan: Gözüm, uzaktaki bir medfenin ayak ucuna Çöküp ziyâret eden, bir çocukla bir kadına İlişti. Sonra biraz yaklaşınca, iyiden iyi Tezâhür eyledi: Baktım, çocuk "Tebâreke "yi Kemâl-i vecd ile ezber tilâvet eylemede; Yanında annesi gözyaşlarıyle dinlemede. Zemîne ra´şe verirken neşâid-i melekût, Ne manzaraydı İlâhî o makber-i mebhût? Çocuk hayâta, o makber de mevte bir levha. Tezâd-ı kudreti gör.Bak şu levh-i zirûha! *** Biraz geçince o sesler bütün hamûş oldu, Deminki mahşer-i pür-cûş sâye pûş oldu. Çocuk kadınla beraber çekildi âlemine, Gömüldü gitti mezarlık sükûn-i dâimine. |