Konu Başlığı: Meal-i Celili (2) Gönderen: Ekvan üzerinde 21 Aralık 2009, 20:45:21 Meal-i Celili Tâkat getiremiyeceğimiz yükü bize yükleme, Allah´ım... Ey bunca zamandır bizi te´dîb eden Allah; Ey âlem-i İslâm´ı ezen, inleten Allah! Bizler ki senin va´d-i İlâhîne inandık; Bizler ki bin üç yüz bu kadar yıl seni andık; Bizler ki beşer bir sürü ma´bûda taparken, Yıktık o yaman şirki, devirdik ebediyyen; Bizler ki birer hamlede evhâmı bitirdik Ma´bedlere Ma´bûd-i Hakîkî´yi getirdik; Bizler ki senin ismini dünyâya tanıttık... Gördükse mükâfâtını, yâ Rab, yeter artık! Çektirmediğin hangi elem, hangi ezâdır, Her ânı hayâtın bize bir rûz-i cezâdır! Ecdâdımızın kanları seller gibi akmış... Maksadları dîninle beraber yaşamakmış. Evlâdı da kurbân olacakmış bu uğurda... Olsun yine, lâkin bu ışık yoksulu yurda, Bir nûr-i nazar yok mu ki baksın bacasından? Bir yıldız, İlâhî! Bu ne zulmet, bu ne zindan. Hâlâ mı semâmızda gezen leyle-i memdûd? Hâlâ mı görünmez o seher pâre-i mev´ûd? Ömrün daha en canlı, harâretli çağında, Çalkanmadayız ye´s ile hirman batağında! Kâm adlı cihan, biz yine ferdâlara kaldık... Artık bize göster ki o ferdâyı: Bunaldık! Bir emrine ecdâdı da, ahfâdı da kurban... Olmaz mı bu millet daha te?yîdine şâyan? Hüsran yine bîçârenin âmâlini sardı; Âtîsi nigâhında karardıkça karardı. Balkan´daki yangın daha kül bağlamamışken, Bir başka cehennem çıkıversin... Bu ne erken! Lâkin bu cehennem onu yıldırdı mı?Asla! İ´lâya seğirtip duruyor nâmını hâlâ. Kum dalgalarından geçiyor öyle şitâban: Gûyâ o sabâ, geçtiği çöller de hıyâban. Kar kütlelerinden iniyor öyle yaman ki: Bir çağlayan akmakta yarıp taşları sanki. Kızgın günün altında beyâbânı dolaştı; Yalçın buzun üstünde sekip dağları aştı. Artık gidiyor Hakk´a varan bir yolu tutmuş, Allâh´a bakan gözleri dünyâyı unutmuş. Cû�s eyliyedursun geriden nevha-i hüsran... Yâdında onunşimdi ne mâtem, ne de hicran! Yâdında değil lânesinin hüzn-i elîmi, Yâdında değil yavrusunun tavr-ı yetîmi; Yâdında değil doğduğu, ter döktüğü toprak; Yadında kalan hatıra bir şey, o da ancak: Gökten ona ?yüksel!? diyen ecdad-ı şehidi! Artık o da yükseldi, fakat yerde ümidi: Bir böyle şehidin ki mükafatı zaferdir, Vermezsen, İlahi, dökülen hanu hederdir! |