Konu Başlığı: Hasbihal Gönderen: Ekvan üzerinde 26 Aralık 2009, 23:13:19 Hasbihal Ey bülbül-i ter-zebân-ı irfan, Dem-beste nevâlarınla vicdan. Hem-safvet-i rzuh olan o âvâz Oldukça harîm-i canda dem-sâz, Pâmâlim olur bütün avâlim; Lâhûta kadar çıkar hayâlim. Eşvâkıma dar gelir de eb´âd, Eyler fikrim fezâlar îcâd! Ey nûr-i mübîni Kibriyâ´nın, Sînem olamaz mı âsümânın? Gökler mi bütün karârgâhın? Hiç yerlere uğramaz mı râhın? Ey tâir-i nâz-ı sidre pervâz, Kalbimde olaydın âşiyan-sâz; Bir başka terâne gûş ederdin, Rûhum gibi sen de cûş ederdin. Yâdımda duran neşâidinden Dâim cezebât içindeyim ben. Verdikçe derûna vecd o âheng, Dünyâ nazarımda teng olur teng! Âzâdesi büsbütün kuyûdun, Bir şi´r i semâ-zemin sürûdun! Bir ii´r-i revan ki: Cûy-i cârî Feyziyle bahâr ı ömre sârî. Bir nağme ki: Rûhtur, ledündür; Kur´an gibi râsihîn içindir. Bir nâle ki: Şevk-sûz-i idrâk Havlinde nidâ yı "mâ-arafnâk!" Ey şâir-i râzdân-ı mülhem, Ben râzına olmasam da mahrem, Hayrân-ı kemâlinim... Beyânın Gûyâ ki hitâbıdır Hudâ´nın! Ey subh-i ezel cebîn-i sâfı. Envârının olmaz inkisâfı Yeldâ-yı adem cihânı alsa, Eşbâh bütün zalâma dalsa, Hâlâ görünür o rûhü´l-ervâh Bir cevv-i münîr içinde sebbâh! Ey safha-i vechi âyet-i nûr Cebhende meâl-i kevn mestûr; Çeşminde ziyâ yı sermediyyet Sönmez ebedî sirâc-ı kudret. Lâhût ile âşinâ nigâhın, Ecrâm şühûd-i intibâhın! Her dem lemeân eder o merdüm, Mihrâkı da zâhirât-ı encüm! Her subh gelir nesîm-i dilcû Dûşunda semîm-i nâz-ı gîsû. Eyler yeniden hevâ-yı dîdâr Bir nefha ile beni hevâ-dâr! Sevdâ kesilir bütün süveydâ, Gûyâ açılır nikâb-ı Leylâ Kehvâre-i dilde nâim ümmîd Eyler uyanıp figânı teşdîd. Susturmak için o tıfl-ı zârı, Kalkar aranm leyâl-i târı! Ey leyl! vekârının misâli, Yâhud bana karşı infiâli! Vaktâ ki eder revâk-ı deycûr Altında yatan cihânı mahmur, Etrâfta kalmayınca bir ferd, Hem-râhım olur hayâl-i şeb-gerd, Kalkar, gezerim garîb ü tenhâ; Bir yer bulurum sükûnet-ârâ. Fevkımde semâ-yı encüm-âlûd; Pîşimde ridâ yı leyl-i memdûd; Yâdımda neşâid-i kemâlin; Karşımda hayâl-i yâl ü bâlin; Azâde kuyûd-i mâsivâdan, Bîgâile havftan, recâdan; Bir bezm-i fütûh açar ki vicdan: Lebrîz-i safâ-yı aşk olur can. Tasvîr değil o zevki, hattâ Mümkün olamaz tasavvur aslâ! Yâ Rab o ne feyz-i cûş ber-cûş! Yâ Rab o ne leyle-i ziyâ pûş! Yâ Rab o ne cilve cilve envâr! Yâ Rab o ne lem´a lem´a dîdâr! Yâ Rab o ne encümen, ne âlem! Yâ Rab o ne mahfil-i muazzam! Ey leyl, nehârın olmasaydı.. Ey neşve, humârın olmasaydı! Bîdârın iken uyanmasaydım; Dünya varmış inanmasaydım! Ey yâr-i vefâ-güzîn-i cânım Verdiyse melâl dâstânım, Mu´tâdın olan inâyetinle Susturma bu rûh-i zân, dinle! Hep velvele-i hayât dinse, Düşmez bu zavallı rûh, ye´se. Olmazsa zemin, zaman müsâid; Feryâdına âsüman müsâid! Gönder bana sen de neyse derdin... Yâdında mı bir zaman ne derdin? Müstakbeli almayıp hayâle! Gel biz dalalım bu hasbihâle! Edvâr-ı hayât perde perde... Allâh bilir ne var ilerde. |