> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Safahat > Hakkın Sesleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hakkın Sesleri  (Okunma Sayısı 2293 defa)
27 Aralık 2009, 00:19:23
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 27 Aralık 2009, 00:19:23 »



Hakkın Sesleri

"Yâ Muhammed, de ki: Ey mülkün sâhibi olan Allah´ım,

sen mülkü dilediğine verirsin; sen ınülkü dilediğinin elinden

alırsın; sen dilediğini azîz edersin; sen dilediğini zelîl edersin;

hayır yalnız senin elindedir; sen, hiç şüphe yok ki, her şeye

kâdirsin."

İlâhî, emrinin âvâre bir mahkûmudur âlem;

Meşiyyet sende, herşey sende... Hiçbir şey değil âdem!

Fakat, hâlâ vücûd isbât eder, kendince, hey sersem!

Bugün, üç beş karış toprakta varlıktan vururken dem;

Yann toprak kesilmiş varlığından fışkırır mâtem!



İlâhî, "Mâlike´l-mülk´üm" diyorsun... Doğru, âmennâ.

Hakîkî bir tasarruf var mıdır insân için?Aslâ!

Eğer almışsa bir millet, edip bir mülkü istîlâ;

Eğer vermişse bir millet bütün bir mülkü bî pervâ;

Alan sensin, veren sensin, senin hükmündedir dünyâ.



İlâhî, en asîl akvâmı alçaltırsın istersen;

Dilersen en zelîl eşhâsa izzetler verirsin sen!

Bu haybetler, bu hüsranlar bütün senden, bütün senden!

Nasıl tâ Arş´a yükselmez ki me´yûsâne bin şîven?

Ne yerler dinliyor yâ Rab, ne gökler, rûhum inlerken!



Şu sessiz kubbenin altında insandan eser yokmuş!

Diyorduk: "Bir buçuk milyar!" Meğer tek bir nefer yokmuş!

Bu hissiz toprağın üstünde mazlûmîne yer yokmuş!

Adâlet şöyle dursun, böyle birşeyden haber yokmuş!

Bütün boşlukmuş insanlık; Ne istersen, meğer yokmuş!



İlâhî, altı yüz bin müslüman birden boğazlandı...

Yanan can, yırtılan ismet, akan seller bütün kandı!

Ne ma´sûm ihtiyarlar süngüler altında kıvrandı!

Ne bîkes hânümanlar işte, yangın verdiler, yandı!

Şu küllenmiş yığınlar hep birer insan, birer candı!



Sabâhü´l-hayr-ı hürriyyet, İlâhî, leyl-gûn oldu �

Karanlık bir hezîmet her taraftan rû-nümûn oldu!

Şehâmet gitti; gayret söndü; kudretler zebûn oldu.

O mevcâ-mevc sancaklar ne müdhiş ser-nigûn oldu!

Sukûtun dehşetinden kalb-i rahmet, belki, hûn oldu:



Ezanlar sustu... Çanlar inletip durmakta âfâkı.

Yazık: Şark´ın semâsından Hilâl´in geçti işrâkı!

Zaman artık Salîb´in devr-i istîlâsı, ilhâkı.

Fakat, yerlerde kalmış hakların ferdâ-yı ihkâkı,

Ne doğmaz günmüş ey âcizlerin kudretli Hallâk´ı!



İlâhî, şer´-i ma´sûmun şu topraklardı son yurdu...

Nasıl te?yîd-i kahrın en rezîl akvâma vurdurdu?

Evet, milletlerin en kahbesinden, üç leîm ordu,

Gelip tâ sînemizden vurdu, seyret hem, nasıl vurdu:

Ki istikbâl için çarpan yürekler ansızın durdu!



Tecellî etmedin bir kerre, Allâh´ım, cemâlinle!

Şu üç yüz elli milyon rûhu öldürdün celâlinle!

Oturmuş eğlenirlerken senin - hâşâ - zevâlinle,

Nedir ilhâdı imhâlin o sâmit infiâlinle?

Nedir İslâm´ı tenkîlin bu müsta´cel nekâlinle?



Sus ey dîvâne! Durnaz kâinâtın seyr-i mu´tâdı.

Ne sandın? Fıtratın ahkâmı hiç dinler mi feryâdı?

Bugün, sen kendi kendinden ümîd et ancak imdâdı;

Evet, sen kendi ikdâmınla kaldır git de bîdâdı.

Cihan kanûn-i sa´yin, bak, nasıl bir hisle münkadı!

Ne yaptın? "Leyse li´l-insâni illâ mâ-se´â" vardı!..



"İşte sana onların kendi yolsuzlukları yüzünden ıpıssız kalan

yurdları!.. "

Geçenler varsa İslâm´ın şu çiğnenmiş diyârından;

,Şu yüz binlerce yurdun kanlı, zâirsiz mezârından;

Yürekler parçalar bir nevha dinler reh-güzârından.

Bu mâtem, kim bilir, kaç münkesir kalbin gubârından

Hurûş etmekte, son ümmîdinin son inkisârından?



Evet, son inkisârından ki yoktur cebrin imkânı:

Batıp gitmiş nazarlar beklemekten fecr-i nâzanı!

Nasıl, ey yolcu, bin lâ´net gelip ezmez ki vicdânı;

Dudaklar, çâk çâk olmuş, içerken zehr-i hüsrânı,

Uzaktan baktı - koşmak nerde! - milyonlarca yârânı!



Bu ıssız âşiyanlar bir zaman candan muazzezdi;

Bu damlar böyle baykuş seslerinden çın çın ötmezdi;

Şu kurbağlar seken vâdîde, ceylânlar koşup gezdi;

Şu coşmuş, ağlayan ırmak ne handân gölgeler sezdi;

Bütün mâzîyi bir tûfan, fakat, hep boğdu, hep ezdi!



Vefâsız yurd! Öz evlâdın için olsun, vefâ yok mu?

Neden kalbin kararmış? Bin ocaktan bir ziyâ yok mu?

İlâhî, kimsesizlikten bunaldım, âşinâ yok mu?

Vatansız, hânümansız bir garîbim... Mültecâ yok mu?

Bütün yokluk mu her yer? Bâri bir "Yok!" der sadâ yok mu?

***

Gitme ey yolcu, berâber oturup ağlaşalım:

Elemim bir yüreğin kân değil, paylaşalım:

Ne yapıp ye´simi kahreyliyeyim, bilmem ki?

Öyle dehşetli muhîtimde dönen mâtem ki!..

Ah! Karşımda vatan nâmına bir kabristan

Yatıyor şimdi... Nasıl yerlere geçmez insan?

Şu mezarlar ki uzanmış gidiyor, ey yolcu,

Nereden başladı yükselmeye, bak nerde ucu!

Bu ne hicrân-ı müebbed bu ne hüsrân-ı mübin...

Ezilir rûh-i semâ, parçalanır kalb-i zemin!

Azıcık kurcala toprakları, seyret ne çıkar:

Dipçik altında ezilmiş, paralanmış kafalar!

Bereden reng-i hüviyyetleri uçmuş yüzler!

Kim bilir hangi çenâatle oyulmuş gözler!

"Medeniyyet" denilen vahşete lâ´netler eder,

Nice yekpâre kesilmiş de sırıtmış dişler!

Süngülenmiş, kanı donmuş nice binlerle beden!

Nice başlar, nice kollar ki cüdâ cisminden!

Beşiğinden alınıp parçalanan mahlûkat;

Sonra, nâmûsuna kurbân edilen bunca hayat!

Bembeyaz saçları katranlara batmış dedeler

Göğsü baltayla kırılmış memesiz vâlideler!

Teki binlerce kesik gövdeye âid kümeler.

Saç, kulak, el, çene, parmak...Bütün enkâz-ı beşer!

Bakalım, yavrusu uğrar mı, deyip, karnından,

Canavarlar gibi şişlerde kızarmış nice can!

İşte bunlar o felâket-zedelerdir ki, düşün,

Kurumuş ot gibi doğrandı bıçaklarla bütün!

Müslümanlıkları bîçârelerin öyle büyük

Bir cinâyet ki: Cezâlar ona nisbetle küçük!



Ey, bu toprakta birer na´ş-ı perî,san bırakıp,

Yükselen mevkib-i ervâh! Sakın arza bakıp;

Sanmayın: Şevk-ı şehâdetle coşan bir kan var...

Bizde leşten daha hissiz, daha kokmuş can var...

Bakmayın, hem tükürün çehre-i murdârımıza!

Tükürün: Belki biraz duygu gelir ârımıza!

Tükürün cebhe-i lâkaydına Şark´ın, tükürün!

Kuşkulansın, görelim, gayreti halkın, tükürün!

Tükürün milleti alçakça vuran darbelere!

Tükürün onlara alkış dağıtan kahbelere!

Tükürün Ehl-i Salîb´in o hayâsız yüzüne!

Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!

Medeniyyet denilen maskara mahlûku görün:

Tükürün maskeli vicdânına asrın, tükürün!



Hele i´lânı zamanında şu mel´un harbin,

"Bize efkâr-ı umûmiyesi lâzım Garb´in;

O da Allah´ı bırakmakla olur" herzesini

Halka îman gibi telkîn ile, dînin sesini

Susturan aptalın idrâkine bol bol tükürün!..



Yine hicrân ile çılgınlığım üstümde bugün...

Bana vahdet gibi bir yâr-ı müsâid lâzım!

Artık ey yolcu bırak... Ben, yalınız ağlıyayım!



"Nizâr evlâdı: Yetişin ey Nizâr oğullan! Yemenliler de: Yetişin
ey Kahtan oğulları! dedi mi, hemen tepelerine felâket iner;

hemen Allah´ın nusreti üzerlerinden kalkar; hepsine birden

de kılıç musallat olur. "

Üç beyinsiz kafanın derdine, üç milyon halk

Bak nasıl doğranıyor? Kalk, baba, kabrinden kalk!

Diriler koşmadı imdâdına, sen bâri yetiş...

Arnavutluk yanıyor... Hem bu sefer pek müdhiş!

Tek kıvılcım kabarıp öyle cehennem kustu:

Ki hemen kol kol olup sardı bütün bir yurdu.

O ne yangın ki: Ocak kalmadı söndürmediği!

O ne tûfan ki: Yakıp yıktı bütün vâdîyi!

Âşinâ çehre arandım... O, meğer, hiç yokmuş...

Yalınız bir kuru çöl var ki, ne sorsan: Hâmûş!

Âşinâ çehre de yok hiçbirinin yâdı da yok;

Yakılan bunca hayâtın, hani, ecsâdı da yok!

Yoklasan külleri, altından, emînim, ancak

Kömür olmuş iki üç parça kemiktir çıkacak!

Baba! En sevgili annen, o senin öz vatanın

Olacak mıydı fedâ hırsına üç kaltabanın?

Dedemin sürdüğü, can ektiği toprak gitti...

Öyle bir gitti ki hem: Bir daha gelmez ebedî!

Ne olurdun bunu kalkıp da göreydin acaba?

"Meşhed"in beynine haç saplanacak mıydı baba!

Ne felâket: Dönüversin de mesâcid ahıra,

Hırvat´ın askeri tepsin çıkıp üstünde hora!

Bâri bir hâtıra kalsaydı şu toprakta diri...

Yer yarılmış, yere geçmiş, şühedâ türbeleri!



Nerde olsam çıkıyor karşıma bir kanlı ova...

Sen misin, yoksa hayâlin mi? Vefâsız Kosova!

Hani binlerce mefâhirdi senin her adımın?

Hani sînende yarıp geçtiği yol "Yıldırım "ın?

Hani asker? Hani kalbinde yatan Şâh-ı Şehîd?

Ah o kurbân-ı zafer nerde bugün? Nerde o iyd?

Söyle, Meşhed, öpeyim secde edip toprağını;

Yok mudur sende Murâd´ın iki üç damla kanı?

Âh Meşhed! O ne? Sâhandaki meyhâne midir?

Kandilin, görmüyorum, nerde? Ş...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hakkın Sesleri
« Posted on: 26 Nisan 2024, 10:05:08 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hakkın Sesleri rüya tabiri,Hakkın Sesleri mekke canlı, Hakkın Sesleri kabe canlı yayın, Hakkın Sesleri Üç boyutlu kuran oku Hakkın Sesleri kuran ı kerim, Hakkın Sesleri peygamber kıssaları,Hakkın Sesleri ilitam ders soruları, Hakkın Sesleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes