๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sabredenler ve Şükredenler => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 18 Temmuz 2010, 17:21:33



Konu Başlığı: Şerefli Kimselerle Kötülerin Sabırları Arasındaki Fark
Gönderen: Zehibe üzerinde 18 Temmuz 2010, 17:21:33
بســـم الله الرحمن الرحيم
 
 
Şerefli Kimselerle Kötülerin Sabırları Arasındaki Fark
 
 
Her insanın, hoşuna gitmeyen bazı şeylere ister istemez sabretmesi gerekir. Fakat şerefli bir kimse, sabrın sonucunun güzel olduğunu bildiği için isteyerek sabreder. Çünkü sabreden övülür, sızlanan yerilir.

Şerefli kimse bilir ki, sabretmediği takdirde, sızlanması kaybolanı geri getirmez, başa gelen musibet ve felaketi kaldırmaz. Mukadder olanı defetmenin, mukadder olmayanı elde etmenin çaresi yoktur. Sızlanmanın zararı faydasından daha çoktur.

Akıllılardan biri dedi ki:

"Ahmak, bir ay ağlayıp sızlandıktan sonra sabreder. Akıllı ise, musibet başına geldiği anda sabreder."

Nitekim denilmiştir ki: bir işin sonunda varacağı yer, başlangıçtaki yeridir. Buna göre, bir işin sonu sabır olunca, ahmağın sonunda yapacağını, akıllının başlangıçta yapması ne kadar güzeldir.

Akıllılardan biri dedi ki:

"Şerefli kimselerin sabrı gibi sabretmeyen, hayvanlar gibi bağırır."

Şerefli kimse, musibete bakar, eğer sızlanma musibeti gideriyorsa, bu sızlanma faydalıdır, eğer musibeti gidermiyorsa musibeti ikiye katlamış olur.

Kötü kimse, zorla sabreder, sızlanmanın, ah of çekmenin etrafında dolaşır, bunların kendisine hiçbir fayda vermediğini görür de dövülmek için bağlananın sabrı gibi sabreder.

Şerefli kimse, Allah'ın taatında sabreder. Kötü kimse ise şeytanın taatında sabreder.

Kötü kimseler, heva ve arzularının taatında insanların en sabırlılarıdırlar. Rablarının taatında ise, insanların en sabırsızlarıdırlar.

Kötü kimse, şeytanın taatında malını sarfetmeye en büyük sabrı gösterir. Allah taatında malını sarfetmeye en küçük sabrı gösteremez.

Nefsinin arzusu ve düşmanının rızası için bütün meşakkatlara katlanmaya sabreder. Fakat Allah rızası için en küçük bir meşakkata sabredemez.

O, günah işlerken kendisine yapılan eza ve cefalara sabreder, fakat Allah uğrunda kendisine yapılan eza ve cefalara sabredemez. Hatta, kendisine eza ve cefa edileceği korkusuyla Allah için iyiliği emredip, kötülüğü yasaklamaktan kaçınır.

Nefsinin ve hevasının arzusunu tatmin için namusunu dahi korumaz. Yine nefsinin arzu ve istekleri için nefsini ve makamını feda etmeye sabreder. Fakat Allah'ın rızasında ve taatında hiçbir şeyini sarfetmeye yanaşmaz. Şeytâna itaatde ve nefsin arzu ve isteklerinde herşeyini sarfetmeye çok sabırlıdır. Allah uğrunda malını sarf etmeye en küçük bir sabrı gösteremez. İşte böyleleri en kötü kimselerdir. Böyle kimseler Allah katında şerefsiz kimselerdir.

Şerefli kimseler, kıyamet gününde şahitlerin huzuruna çağrıldığında kötü kimseler onlardan ayrılacaklardır. Çünkü kıyamet günü, iyi kimselerle kötülerin ayrılacağı gündür.