๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sabredenler ve Şükredenler => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 18 Temmuz 2010, 17:06:10



Konu Başlığı: Sabrın Faziletli
Gönderen: Zehibe üzerinde 18 Temmuz 2010, 17:06:10
بســـم الله الرحمن الرحيم
 
 
1. Sabrın Faziletli ve Üstün Olduğunu İddia Edenlerin Delilleri
 
 
Allah Teala, sabrı ve sabredenleri medh-ü sena ederek, sabrı emretmiş, dünya ve ahiretin hayrını, sabra bağlamıştır. Kitab-ı Kerimin doksana yakın yerinde sabrı zikretmiştir. Sabır hakkında ve sabrın fazileti hakkında yukarıda geçen ayet-i kerimeler ve hadis-i şerifler sabrın şükürden üstün olduğuna delalet etmektedir. Sabrın şükürden üstün olduğuna Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'ın şu mübarek sözü kafidir:

"Yemek yediren ve şükreden, oruç tutup sabreden gibidir."

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), bu mübarek sözünü sabrın şükürden üstün ve derecesinin ondan yüksek olduğunu bildirmek için zikretmiştir. Çünkü Resulullah yemek yedirip şükredeni, oruç tutup sabredene benzetmiştir. Kendisine benzetilenin mertebesi, benzeyenin mertebesinden daha yüksektir.

Hadis-i şerifde:

"yemek yediren ve şükreden" benzeyendir, "oruç tutup sabreden" kendisine benzetilendir. Daima, kendisine benzetilen, durumuna göre, benzeyenden üstün olur. Nitekim bir hadis-i şerifte buna benzer bir şekilde:

"şarap içmeye devam eden, puta tapan gibidir" buyrulmuştur.

Biz, sabır hakkındaki deliller ile şükür hakkındaki delilleri karşılaştırdığımızda, sabır hakkındaki delilleri şükür hakkındaki delililerden kat kat fazla buluruz. Bundan dolayı namaz ve cihad amellerin en faziletlisi ve üstünü olduğu için bunlar hakkındaki hadis-i şerifler daha çoktur.

Sabır, dinî meselelerin hepsinde lazımdır. Bundan dolayı, sabrın imandaki yeri, vücuda nisbetle baş gibidir. Allah Teala, şükredene daha ziyade vereceğini haber vererek:

"Ve düşünün ki, Rabbiniz şöyle ilan etmişti, 'And olsun, eğer siz şükrederseniz elbette size nimetimi artırırım" (İbrahim/7) buyurduğu halde sabredenlerin mükafatının hesapsız olduğunu haber vererek:

"Ancak sabredenlere mükafatları hesapsız verilecektir" (Zümer/10) buyurmuştur.

Yine Allah Teala Hazretleri, şükredenlerin mükafatını mutlak olarak zikredip:

"Allah şükredenleri mükafatlandıracakdır" (Al-i İmran/144) buyurduğu halde sabredenlerin mükafatını "ihsan" ile kayıtlıyarak:

"Biz elbette o sabredenlere, yaptıkları amelin daha güzeli ile mükafatlarını vereceğiz" (Nahl/96) buyurmuştur.

Ebu Hüreyre'den, Allah Resulü:

"Aziz ve Celil olan Allah Teala buyurdu ki, "Ademoğlunun her ameli kendisinindir. Yalnız oruç müstesna. O benim içindir. Onun mükafatını ben vereceğim" buyurmuştur. Bu metin Buhari'nin rivayetidir.

Müslim'in rivayetinde:

"Ademoğlunun her ameli kat kat verilir. Bir hasene, on mislinden yedi yüze kadar mükafatlandırılır. Yalnız oruç müstesna onun mükafatını ben veririm" buyrulmuştur.

Çünkü oruç nefsin sabretmesinden, arzu ve isteklerinden menedilmesinden ibarettir.

Nitekim yukarıda geçen hadisin devamında:

"Zira kulum, yemesini, nefsani arzularını, sırf benim için terkediyor" buyrulmuştur.

Bundan dolayı Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'a amellerin hangisi daha faziletlidir diye sorulduğunda:

"oruca sarıl, çünkü onun eşi ve dengi yoktur" buyurmuştur.

"Sabır", hevaya, kötü arzu ve isteklere davet edenin davetinden nefsi menetmek olduğu için ve gerçek oruç da, yemeğe, içmeğe ve cinsi yakınlık arzularına davet edenin davetinden nefsi menetmek olduğundan:

"Ey iman edenler. Sabırla ve namazla (Allah'dan) yardım isteyin" (Bakara/153) ayet-i kerimesindeki sabır, oruçla tefsir edilmiş ve ramazan ayına sabır ayı denilmiştir.

Selef-i Salihinden bazıları demiştir ki:

"Oruç sabrın yarısıdır. Çünkü sabır, şehvete ve gazaba davet edenin davetinden nefsin korunmasıdır. Zira nefis hoşuna giden bir şeyin lezzetine kavuşmak için onu arzu eder. Hoşuna gitmeyen ve kendisine acı ve elem veren şeyden nefret ettiği için ona gazap eder. Oruç gazab şehvetine değil, yalnız mide şehveti ile ferc şehvetine karşı sabretmek olduğundan, orucun tamamı ve kemali ancak nefsin hem gazab hem de şehvet kuvvetlerinden menedilmesiyle olur. Nitekim, Allah Resulü buna işaret ederek:

"Sizden biriniz oruçlu bulunduğu gün cahillik etmesin ve kimse ile didişmesin, şayet biri kendisine söver veya çatarsa, "ben oruçluyum" desin" buyurmuştur. (Buhari, Müslim)

Allah Resulü, şehvet kuvveti ile gazab kuvvetinin eşit olduğunu bildirmiştir. Oruçlu, bunlar ile orucunu ifsad etmekten sakınmalıdır. Mide şehveti ile ferc şehveti orucu bozan, gazab ise orucun sevabını giderir. Nitekim bir hadis-i şerifde:

"Oruçlu bir kimse yalan ve yalancılıkla iş yapmayı terketmezse yemeyi içmeyi bırakıp da boşuna aç durmasın. Allah nezdinde bunun hiçbir kıymeti yoktur" buyrulmuştur.

"Sabrın", şükürden daha faziletli ve üstün olduğuna şu ayet-i kerime kafidir

"Onlara bugün ben sabretmelerine karşılık mükafatlarını verdim. İşte onlar kurtulanların ta kendileridir" (Mü'minun/111).

Allah Teala bu ayet-i kerimede:

"Sabırlarının mükafatı olarak onları kurtarmış" olduğunu beyan buyurmuştur. Cenabı Hak:

"Allah sabredenlerle beraberdir" (Bakara/153) buyurmuştur.

Kul için, Allah Teala'nın kendisiyle beraber olmasına eş ve denk hiçbir şey yoktur.

Ariflerden biri şöyle demiştir:

Sabredenler hem dünya hem de ahiret hayrını elde etmişlerdir. Çünkü, onlar Allah Teala ile beraber olma şerefine nail olmuşlardır. Zira Allah Teala Hazretleri:

"Rabbinin hükmüne sabret. Çünkü sen bizim nezaretimizdesin" (Tur/48) buyurmuştur.

Bu ayet-i Kerime, Allah Teala'nın hükmünü korumaya ve muhafaza etmeye sabretmeyi içine almıştır.

Cenab-ı Hak, sabredenlere üç şey vaad etmiştir ki, bunlardan her biri, dünyadan ve dünyada bulunanlardan daha hayırlıdır.

Bu üç şey, Allah Teala'nın sabredenlere;

- mağrifeti,

- rahmeti ve

- hidayetidir.

Nitekim, Allah Teala Hazretleri:

"Sabredenleri müjdele ki onlar başlarına bir bela geldiği zaman, "Biz Allah'ın (dünyada takdirine teslim olmuş kulları) yız ve biz (ahirette de) yine O'na döneceğiz" derler. Onlara Rablerinden mağfiret ve rahmet vardır ve işte onlar hidayete erenlerin ta kendileridir." (Bakara/155-156-157) buyurmuştur.

Bu ayet-i kerime, hidayetin, yalnız sabredenlere mahsus olduğunu bildirmektedir. Allah Teala, Kitab-ı Keriminin iki ayetinde sabrın azmolunacak işlerden olduğunu haber vererek Resulüne, peygamberlerden azim sahiplerinin sabrı gibi sabretmesini emretmiştir.

Deliller, dünyadan çok şey elde etmek mümkün iken, az şeyle yetinmenin ve zühdün (her türlü zevke karşı koyarak kendini ibadete vermenin) daha hayırlı olduğu yönündedir.

Dünyadan az şeyle yetinmek sabredenlerin hali, çok şey elde etmek ise şükredenlerin halidir.

Hz. İsa aleyhisselam'a:

"İki kimse bir hazineye tesadüf etti, onlardan biri ona bir tekme atıp iltifat etmedi. Diğeri ise, onu alıp Allah yolunda harcadı. Bunlardan hangisi daha faziletlidir?" diye soruldu.

İsa' aleyhisselam: "ona iltifat etmeyip ondan yüz çeviren, Allah katında daha faziletlidir" diye cevap verdi.

Nitekim, Allah Resulüne yerdeki hazinelerin anahtarları sunulduğunda onları almayarak:

"bir gün aç bir gün tok dururum" diye buyurması da sabrın üstün olduğunu bildirmektedir. Şayet Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bunları alsaydı, Allah yolunda sarfederdi. Fakat, bunları almayıp, sabır makamını ve zühdü tercih etti.

İnsanlığın kemali üç şeydedir. Bunlar da;

1 - bilinmesi gerekli olan "faydalı ilimler",

2 - yapılması şart olan "salih ameller"

3 - ve bu ilimlerle salih amellere bağlı olan hallerdir.

Bu ilimlerin, salih amellerin ve hallerin en faziletlisi ve üstünü Allah Teala'yı ve O'nun isimlerini, ve sıfatlarını ve faziletlerini bilmektir.

Allah rızası için amel yapmaktır. Kalbi Allah'a bağlayarak, O'nu sevmek, azabından korkmak ve rahmetini ümid etmektir.

Dünyada yapılacak işlerin en şereflisi ve üstünü bunlardır. Ahirette de en üstün ve en faziletli mükafat bunlara verilecektir.

Maksadların en muazzamı ve en büyüğü Allah'ı tanımak O'nu sevmek, O'na itaat ve ibadet ederek yakın olmaya çalışmak.

En büyük hazzı ve zevki O'nun zikrinden almak ve O'na kavuşmayı şiddetle arzu etmektir.

İşte bunlar, dünya ve ahiret saadetlerinin ta kendileridir. İşte bunlar bizzat yapılması istenilen gayeler ve maksatlardır. Kul, gerçek saadetin bunlar olduğunu ancak gözünden gaflet perdesi açılıp, dünyadan ayrılarak, ahiret yolculuğu başladığı zaman anlayacaktır. Kul dünyada iken bunların gerçek saadet olduğunu bir bakıma anlasa da tam manasıyla anlayamaz. Çünkü dünyada kulun karşısına imtihan edildiği birçok minnet ve meşekkatlar çıkmaktadır. İşte bunlar kulun gerçek saadeti anlamasına mani olurlar. Şayet bunlar olmasaydı, kul gerçek saadeti kesin olarak bilirdi.

Bütün ilimler ve marifetler Allah'ın varlığını, birliğini ve O'nun isim ve sıfatlarını bilmeye bağlıdır. İlimlerin faziletde farklı olmaları Allah Teala'ya yaklaştırmalarına göredir. Allah'a en çok yaklaştıran ilim, ilimlerin en üstünü ve en yücesidir.

Kalbin hali de böyledir. Kalbi yaratılmış olduğu maksada ve gayeye en çok yaklaştıran hal hallerin en şereflisi ve en üstünüdür.

Ameller de böyledir. İstenilen saadetin elde edilmesine daha çok yaklaştıran ameller, diğer amellerden daha faziletlidir. Bundan dolayı namaz ile cihad, amellerin en faziletlisi ve en üstünüdürler. Çünkü bunlar istenilen maksad ve saadete en çok yaklaştırmaktadırlar.

Buna göre gaye ve maksada en çok yaklaştıran bir şey, ona az yaklaştırandan daha faziletlidir.

Allah'ı ve O'nun isimlerini ve sıfatlarını tanımaya ve O'nu sevmeye azabından korkmaya ve rahmetini ümid etmeye hazırlanmış olan bir kalbe yardım eden ameller, böyle olmayan amellerden daha faziletlidir.

Bir çok ameller, Allah'a yaklaştırmakta ortak olunca en çok yaklaştıran daha üstündür. Taat ve ibadetler, Allah'a yaklaştırmada ortak olduklarından dolayı hepsinin Allah için yapılması istenilmektedir.

Günahlar, kalbi, gaye ve maksadlardan uzaklaştırmada ortak olduklarından yasak edilmişlerdir.

Taat ve ibadetlerin Allah'a yaklaştırmada, masiyetler (günahların) de Allah'dan uzaklaştırmadaki tesirleri derecelerine göredir.

* * *

Burada bilinmesi gereken mühim bir emir ve kaide vardır:

Bu da muayyen bir amel, kişisine göre, daha faziletli ve üstün olabilir. Mesela, malını harcayamayan zengin bir kimsenin sadaka vermesi, nafile olarak gece namaz kılıp gündüz oruç tutmasından daha efdaldir.

Düşmanın kendisinden korktuğu cesur ve yiğit bir kimsenin Allah'ın düşmanları karşısında bir saat cihad etmesi hacc yapmasından, oruç tutmasından, sadaka vermesinden daha faziletlidir.

Sünneti, helali, haramı, hayır ve şer yollarını bilen bir alimin insanlara karışıp, onlara dinlerini öğretmesi, nasihat etmesi, bir köşeye çekilip namaz kılmasından, Kur'an okumasından ve tesbih çekmesinden daha faziletlidir.

Kulları arasında, hükmetmesi için, Allah Teala'nın tayin etmiş olduğu Veliyyül-emrin, haklı ile haksızın arasını ayırmak gayesiyle hadleri tatbik etmek için bir saat oturması, başkasının senelerce nafile ibadet etmesinden daha faziletlidir.

Kadınlara karşı şehveti galip olan bir kimsenin oruç tutması, başkalarının zikretmesinden, sadaka vermesinden daha faziletlidir.

Nitekim Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Amr b. el-As (r.a.)'ı Halid b. Velid (r.a.)'i ve diğer bazılarını emir, vali, tahsildar tayin edip, Ebu Zer (r.a.)'i tayin etmemiş ve ona:

"Seni zayıf görüyorum, kendim için sevdiğim şeyi senin için de seviyorum, ama, iki kişiye bile emir olma, yetimin malına vasi olma" buyurmuştur.

Yine Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem), Ebu Zer (r.a.)'e ve başkasına oruç tutmalarını emrederek:

"Oruca sarılın çünkü onun eşi ve dengi yoktur" buyurmuştur.

Yine Allah Resulü başka birine sinirlerine hakim olmasını emrettiği gibi, diğer birine de devamlı Allah'ı zikretmesini emretmiştir.

Allah Teala, bir kulunun kemalini murad ettiğinde, onun istidadı ve kabiliyeti olan şeyde gücünü ve kuvvetini kullanmaya muvaffak kılar ve o da bu yolda gücünü ve kuvvetini kullanınca, diğer insanlardan üstün olur.

Nitekim denilmiştir ki, filan kimse ilerlemeye devam etmektedir, onu çekemeyenler ise, "o kısa yoldan en yüksek makama ulaşacaktır" dediler.

Karın ağrısından şikayet eden bir hasta bunun ilacını kullandığı takdirde fayda görür, fakat baş ağrısının ilacını kullandığı takdirde hiç bir fayda görmez.

Helaka sürükleyen cimriliği, yüz sene boyunca gündüzleri oruç tutmak ve geceleri namaz kılmak gideremez.

Yine, nefse ve hevaya uyma hastalığını, kendini beğenme hastalığını, çok Kur'an okuma, çok ilim elde etme, zikretme, ibadet etme tedavi etmez. Bunu ancak onu kalbden çıkarıp, onun zıddı olan tevazuyu kalbe yerleştirmek suretiyle tedavi edebilir.

Eğer, "ekmek mi üstün yoksa su mu üstündür?" diye sorulursa, buna:

"yerine göre ekmek yerine göre su efdaldir" diye cevap verilir.

Öyleyse malı hayır yolunda sarfederek şükretmek salih bir ameldir ki bununla kalpdeki cimrilik giderilmiş olur. Çünkü bu yüzden dünya sevgisi kalbden çıkmış olur. Bu sayede kalp Allah'ı tanımaya ve onu sevmeye hazırlanmış olur.

İşte bunlar kalpdeki hastalığın ilacıdır. Çünkü kalpdeki hastalık, kalbi, maksadından ve gayesinden uzaklaştırmaktadır. Zahid olan fakir, bu hastalıktan ve tedavisinden uzak bulunduğundan istenilen saadeti elde etmek için var kuvvetiyle çalışır.

"Şeriat çalışmaya teşvik ettiği halde fakirler çalışmamaktadırlar" diye bir soru sorulacak olsa buna şöyle cevap verilir:

Bir doktorun bir ilacı övmesiyle, bizatihi ilacın kendisi murad edilmediği gibi, bizzat o ilacın, kendisiyle hasıl olan şifadan da üstün olması murad edilmiş değildir. Çünkü esas övülen ilaç değil ondan hasıl olan şifadır. İşte ameller de kalpdeki hastalıkların ilaçlarıdır.

Kalpdeki hastalıklar çok defa bilinmez. Şeriat, amel ile elde edilen kalbin şifasına teşvik etmiştir. Nasıl kan alan kimse, hastayı öldürücü kandan kurtarırsa zekat alan fakir de zenginleri cimrilik hastalığından kurtarmış olur.

Öyleyse, sabredenlerin hali, sıhhat ve kuvvetini koruyanın hali gibidir.

Şükredenin hali ise, hastalıklardan kurtulmak için, çeşitli ilaçlarla tedavi olan gibidir.
 


Konu Başlığı: Ynt: Sabrın Faziletli
Gönderen: Ceren üzerinde 02 Nisan 2016, 20:27:25
Esselamu aleykum.Allahin bizlere verdigi tum musobetlere dertlere dua edip tevekkul eden ve sabir ile ger seyi atlatan kullardan olalim insallah....


Konu Başlığı: Ynt: Sabrın Faziletli
Gönderen: Mehmed. üzerinde 02 Nisan 2016, 22:18:50
Ve aleykümüsselam ve rahmetüllah. Rabbim bizleri sabredenlerden eylesin. Rabbim paylaşım için razı olsun.


Konu Başlığı: Ynt: Sabrın Faziletli
Gönderen: Sevgi. üzerinde 02 Nisan 2016, 22:29:55
  Aleyna Ve Aleykümüsselăm. Mevlam bizlere hem hakkıyla oruç tutabilmeyi hemde her sıkıntıya karşı sabredebilmeyi nasip eylesin inşaAllah. Amin


Konu Başlığı: Ynt: Sabrın Faziletli
Gönderen: İkraNuR üzerinde 02 Nisan 2016, 23:29:52
selamun aleykum.
sabır önemlidir. inş sabırlı kişilerden oluruz.
Allah c..c razı olsun.