> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > Sabredenler ve Şükredenler >  Sabreden Fakirlerin Üstün Olduğunu İddia Edenlerin Sözleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sabreden Fakirlerin Üstün Olduğunu İddia Edenlerin Sözleri  (Okunma Sayısı 1236 defa)
18 Temmuz 2010, 12:59:39
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 18 Temmuz 2010, 12:59:39 »



بســـم الله الرحمن الرحيم
 
 
Sabreden Fakirlerin Üstün Olduğunu İddia Edenlerin Sözleri

 
 
Sabreden fakirlerin şükreden zenginlerden üstün olduklarını iddia edenler şöyle demişlerdir:
 
Allah Teala, dostlarını dünyadan korumuş, onları şereflendirmek için dünyadan sakındırmış,

dünyanın kirlerinden onları temizlemiş ve onları alçak olan dünyadan uzak tutmuş,

dünyayı onlara yermiş ve dünyanın kendi katında kıymetsiz olduğunu onlara haber vermiş, zenginliğin bir fitne olduğunu, yer yüzünde azgınlığın ve bozgunculuğun sebebi olduğunu,

dünyada çoklukla övünmenin insanı ahiretten alıkoyduğunu, zenginliğin aldatıcı ve geçici bir meta olduğunu bildirmiş,

dünyayı sevip ahirete tercih edenleri yermiş,

dünyayı, süsünü ve servetini isteyen kimsenin ahirette nasibi olmayacağını, zenginliğin bir fitne ve bir imtihan olduğunu, bir keramet ve bir muhabbet olmadığını,

dünya ehline dünyalığı vermenin onların hayır işlerinde yarışmalarını temin etmek için olmadığını,

dünyalığın Allah'a yaklaştırmadığını, eğer insanların peşi peşine küfre sapacaklarından korkmasaydı, kafirlere istediklerinden daha fazla dünyalık vereceğini hatta evlerinin tavanlarını, kapılarını, merdiverilerini, karyolalarını gümüşten kılacağını,

dünyayı ahiretten nasibi olmayan zayıf akıllılar için ve düşmanları için süslediğini haber vermiş, ve Resulünü, dünyaya ve dünya sakinlerini faydalandırmak için vermiş olduğu şeylere göz dikmekten nefy etmiş,

dünyada güzel olan her şeyi tüketenleri, sömürenleri ve onların zevkini sürenleri zemmetmiş ve bu bağlamda Resulüne:

 "Bırak onları yesinler, (içsinler), zevk alsınlar, ümit onları oyalıya dursun... ileride öğrenecekler" (Hicr/ 3) buyurmuştur.

Bu ayet-i kerimede Cenab-ı Hakk'ın dostlarını dünya ile oyalanmaktan ve dünyada çok yiyip içmekten niçin menettiğinin bir tesellisi vardır.

Yine bu ayette, kendisine dünyalık verilenin azmaması, nefsine her istediğini vermemesi, zevk ve safaya düşmemesi hatırlatılmaktadır.

Cenab-ı Hak, dünyayı sevenleri, çoklukla övünenleri fazilet ve şerefin zenginlikte olduğunu sananları yermiş, onları yalanlamış ve gerçeğin onların dedikleri ve düşündükleri gibi olmadığını haber vermiştir. Dünyayı kullarına birçok misallerle anlatmıştır. Bu misaller, her akıllıyı dünyada zühde, ona itimat etmemeye, meyil etmemeye davet eder.

Cenab-ı Hak dünyanın suretini ve hakikatim kullarına beyan ederek:

"Dünya hayatının hali, ancak gökten indirdiğimiz bir suya benzer ki, onunla insan ve hayvanların yedikleri yer mahsulleri yetişip birbirine karışır. Nihayet yer bütün güzelliklerini takınıp, süslendiği, sahipleri de bu mahsulü toplayıp ondan faydalanmaya, kendilerini muktedir zannettikleri bir sırada, geceleyin veya gündüzleyin ona emrimiz (afatımız) gelivermiş bir lahzada ona bir tırpan atıvermişizdir. Sanki dün hiç yokmuş gibi olmuştur. İşte düşünen bir kavim için biz ayetleri böyle açıklarız" (Yunus/ 24)

diğer bir ayette de:

"Onlara dünya hayatı misalinin tıpkı şöyle olduğunu anlat; Gökten indirdiğimiz su ile yeryüzünde yetişen bitkiler birbirine karışır, ama sonunda rüzgarların savuracağı çer çöpe döner. Allah herşeyin üstünde bir kudret sahibidir" (Kehf/45) buyurmuştur.

Cenab-ı Hak dünyanın fani olduğundan, çabuk ve geçici olduğundan kulun ahireti görünce sanki dünyada bir saat veya bir gün veya bir günün bir kısmı kadar kaldığını zannedeceğini haber vermiş,

Kullarını dünyaya aldanmaktan nehyetmiş, dünyanın bir eğlence, bir oyun, bir süs ve aranızda bir öğünme ve daha çok mal ve çocuk sahibi olmanın aldatıcı bir metası, ahirete giden bir yol ve baki olmayan geçici bir faydalanmadan ibaret olduğunu bildirmiş,

Dünyayı isteyeni hayırla zikretmeyip bilakis onu yermiş, dünyayı isteyenin Rabbi'nin iradesine muhalefet etmiş olduğunu haber vermiş, cehennem ehlinin cehenneme ancak dünyaya aldanmaları ve dünyayı arzu etmeleri sebebiyle girdiklerini bildirmiştir.
 
 
Sabreden fakirin üstün olduğunu iddia edenler demişlerdir ki:
 
Bu zikredilenlerin hepsi insanları zühde, takvalığa davet etmektedir, mümkün mertebe bu dünyadan az almaya teşvik etmektedir.

Nitekim Cenabı Hak kendine mahlukatın en şereflisi ve en sevimlisi olan kulu ve Resulü Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)'e dünyayı ve dünya hazinelerinin anahtarlarını arzetmiş fakat Resulü bunları istememiştir. Şayet bunları istemiş olsaydı, dünyadan almış olduğu şeylere karşı insanların en çok şükredeni olur, ve onların hepsini kesin olarak Allah'ın rızası yolunda sarf ederdi, fakat dünyadan azla yetinmeyi tercih edip geçim sıkıntısına sabretmiştir.

İmam Ahmed, Aişe (r.a.)'den rivayet ittiğine göre, Aişe (r.a.) şöyle demiştir:

"Ensardan bir kadın benim yanıma geldi. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'ın döşeğinin iki kat bir abadan ibaret olduğunu gördü. Evine dönünce bana bir yün döşek gönderdi. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) gelince:

"Bu nedir?" diye sordu. Ben de:

"Ensardan filan kadın benim yanıma geldi, senin döşeğini gördü ve bunu bana gönderdi" dedim.

Bunun üzerine Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

"Ey Aişe! Bu döşeği geri ver" buyurdu.

Fakat ben o döşeği geri vermedim, çünkü o döşeğin evimde bulunması hoşuma gidiyordu.

Nihayet Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bana bunu üç defa söyledi ve:

"Ya Aişe! bu döşeği geri ver. Allah'a yemin ederim ki, ben isteseydim Allah Teala benimle beraber altın ve gümüş dağlarını yürütürdü" buyurdu.

Bunun üzerine ben de o döşeği geri verdim."

Resulullah'a dünya hazinelerinin anahtarları verildi, fakat Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) onları almayarak:

"Rabbim! Bir gün aç, bir gün de tok olarak yaşarım, aç olduğum vakit tazarru ve niyazda bulunup seni zikrederim. Tok olduğum vakit ise sana hamdeder ve şükrederim" dedi.

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Rabbinden ehlinin rızkını yetecek kadar vermesini istemiştir.

Nitekim Buhari ile Müslim'de Ebu Hüreyre (r.a.)den rivayet edildiğine göre:

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

"Allah'ım Muhammed âlinin rızkını yetecek kadar ver" diye dua ederlerdi."

Yine Buhari ile Müslim'in rivayet edildiğine göre, Ebu Hüreyre (r.a.):

"Ebu Hüreyre'nin nefsi yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, Resulullah ve onun ehli dünyadan ayrılıncaya kadar üç gün arka arkaya buğday ekmeğinden doya doya yememişlerdir" demiştir.

Buhari'den rivayet edildiğine göre, Enes (r.a.):

"Ben, Resulullah'ın, Rabbine kavuşuncaya kadar yufka bir ekmek ve kızartılmış bir kuzu kebabı yediğini bilmiyorum" demiştir.

Yine Sahih-i Buhari'de rivayet edildiğine göre, Ebu Hüreyre (r.a.):

"Resulullah dünyadan çıkıncaya kadar arpa ekmeğinden doya doya yememiştir" demiştir.

Buhari ile Müslim'de rivayet edildiğine göre, Aişe (r.a. ) validemiz:

"Muhammed âli Medine'ye geleliden vefatına kadar üç gece arka arkaya buğday yemeğinden doya doya yememişlerdir" demiştir.

Müslim'de rivayet edildiğine göre, Ömer (r.a):

"Gerçekten ben Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'ı karnını doyuracak kadar adi bir hurma bulamadığını gördüm" demiştir.

Müsned'in ve Tirmizi'nin rivayetine göre, İbn-i Abbas (r.a.):

"Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ehli ile birlikte arka arkaya birkaç gece akşam yemeği bulamayarak aç yatarlardı. Ekseriyetle ekmekleri de arpa ekmeğiydi" demiştir. Tirmizi bu hadis hasendir, sahihdir demiştir.

Yine Tirmizi'nin rivayet ettiğine göre, Ebu Ümame (r.a ):

"Resulullah'ın ehlibeytinin arpa ekmeği (sofradan) artmıyordu." demiştir.

İmam Ahmed Müsned'inde rivayet ettiğine göre, Aişe (r.a.):

"Muhammed'i hak olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, Cenab-ı Hak, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'ı peygamber olarak gönderdiği zamandan ölünceye kadar eleği görmedi elenmiş undan yapılmış ekmeği yemedi" dedi.

Urve; "Ben Aişe (r.a.)'ye arpayı nasıl yiyordunuz? diye sordum. O da:

"Üflerdik Yani (kabuğu gitsin diye) üflerdik. Uçan uçardı geri kalanı ise hamur yoğururduk" demiştir.

Buhari'nin rivayet ettiğine göre, Enes (r.a.):

"Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) zırhını rehin olarak verip arpa almıştı, (o sırada) Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

"Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem) ehli beyti için bir ölçek ne sabahladı ne de akşamladı" buyurduğunu işittim.

"Gerçekten onlar (al-i Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-) dokuz hane idi" demiştir.

Müsned'ül-Haris'de rivayet edildiğine göre; Enes (r.a.) demiştir ki,:

"Fatıma, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'a bir parça ekmek getirdi. Bunun üzerine Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

"Bu ekmek parçası nedir Ya Fatıma!" diye sordu.

O da: "bir ekmek yaptım. Bu parçayı sana getirmedikçe, gönlüm razı olmadı" dedi.

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem):

"Bilmiş ol ki, bu üç günden beri babanın ağzına giren ilk yemektir" buyurdu.

İmam Ahmed rivayet ettiğine göre:

Cabir (r.a.):

"Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ashabıyla birlikte hendek kazarken şiddetli bir açlıkla karşılaştılar. Hatta Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) mübarek karnına açlıktan taş bağlamıştı" dedi.

Ebu Hatem b. Hibban, Tekasim isimli eserinde bu hadisi şiddetle reddederek:

"Allah katında mahlukatın en şereflisi olan Muhammed Mustafa (sallallahu aleyhi ve sellem) hakkında böyle bir şey düşünü...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sabreden Fakirlerin Üstün Olduğunu İddia Edenlerin Sözleri
« Posted on: 28 Mart 2024, 23:00:11 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sabreden Fakirlerin Üstün Olduğunu İddia Edenlerin Sözleri rüya tabiri, Sabreden Fakirlerin Üstün Olduğunu İddia Edenlerin Sözleri mekke canlı, Sabreden Fakirlerin Üstün Olduğunu İddia Edenlerin Sözleri kabe canlı yayın, Sabreden Fakirlerin Üstün Olduğunu İddia Edenlerin Sözleri Üç boyutlu kuran oku Sabreden Fakirlerin Üstün Olduğunu İddia Edenlerin Sözleri kuran ı kerim, Sabreden Fakirlerin Üstün Olduğunu İddia Edenlerin Sözleri peygamber kıssaları, Sabreden Fakirlerin Üstün Olduğunu İddia Edenlerin Sözleri ilitam ders soruları, Sabreden Fakirlerin Üstün Olduğunu İddia Edenlerin Sözleriönlisans arapça,
Logged
18 Temmuz 2010, 13:00:37
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #1 : 18 Temmuz 2010, 13:00:37 »

Sabreden fakirlerin üstün olduğunu iddia edenler demişlerdir ki:
 

"Fakirlerin faziletli ve üstün olması hakkında cennet ehlinin çoğunun fakirler olacağı, cehennem ehlinin çoğunun da zenginler olacağı haberi yeterlidir."

Nitekim İmam Ahmed'in rivayet ettiğine göre, Abdullah b. Ömer (r.a.):

"Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem);

"Bana cennet gösterildi, ehlinin çoğunun fakirler olduğunu gördüm. Bana cehennem gösterildi, ehlinin çoğunun zenginler ile kadınlar olduğunu gördüm" buyurmuştur.

Buhari'nin rivayet ettiğine göre, İmran b. Husayn (r.a.);

"Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'ın huzurundan zevcesinin yanına geldi. Zevcesi ona;

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'dan duyduğun hadis-i şerifi bize anlat" dedi.

O da; "Duyduğum hadis yoktur" dedi.

Fakat kadın onun peşini bırakmadı veya onu kızdırdı. Bunun üzerine İmran, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'ın;

"Cennete baktım, ehlinin çoğunun fakirler olduğunu gördüm. Cehenneme baktım, ehlinin çoğunun kadınlar olduğunu gördüm." buyurduğunu işittim" dedi.

Buhari ile Müslim'in rivayet ettiklerine göre, Üsame b. Zeyd demiştir ki;

"Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem);

"Cennet kapısının önünde durdum. Baktım ki oraya girenlerin çoğu yoksullardır. Cehennem kapısı önünde durdum, bir de baktım ki, oraya girenlerin çoğu kadınlardır" buyurmuştur."

Müslim'in rivayet ettiğine göre, İbn-i Abbas (r.a.) demiştir ki:

"Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) cehenneme baktı, ehlinin çoğunun kadınlar olduğunu gördü. Cennete baktı, ehlinin çoğunun fakirler olduğunu gördü."
 
 
Sabreden fakirlerin üstün olduğunu iddia edenler demişlerdir ki:
 
Fakirliğin üstün ve faziletli olması hakkında kıyamet günü zenginlerden her birinin fakir olmayı temenni etmesi yeterlidir.

Nitekim İmam Ahmed'in rivayet ettiğine göre, Enes (r.a.) demiştir ki;

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem);

"Kıyamet günü hiçbir zengin ve hiçbir fakir yoktur ki dünyada kendisine verilen mal yetecek kadar verilmiş olsaydı keşke diye arzu etmesin" buyurmuştur.

İmam Ahmed'in rivayet ettiğine göre, Ebu Zer demiştir ki;

"Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem);

"Ey Ebu Zer! Başını kaldır. Mescidde göreceğin en yüksek tabaka adama bak" buyurdu.

Ben de; "Baktım, oturmakta olan ve üzerinde hülle bulunan bir adam gördüm. Şu adam" dedim.

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem);

"Ey Ebu Zer başını kaldır mescidde göreceğin en düşük tabaka adama bak" buyurdu.

Ben de; "Baktım, bir de zayıf, üzerinde yırtık pırtık elbise bulunan bir adam gördüm işte şu adam." dedim.

Bunun üzerine Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem);

"Ruhum yed-i kudretinde olan Allah'a yemin ederim ki, bu fakir yok mu, kıyamet günü Allah katında o yüksek sınıf adamı gibi dünya dolusu insandan daha hayırlıdır" buyurdu.
 
 
Sabreden fakirlerin üstün, olduğunu iddia edenler demişlerdir ki:
 
Bu meselede aramızı ayıracak ve hastalığımıza şifa verecek şey, kıyamet günü sabreden fakirin mükafat ve makamının Allah tarafından tam olarak verileceğidir.

Zengin şükretse bile, zenginliği sayesinde dünyada en helal yoldan yemiş olduğu nimetler kıyamet günü verilecek olan sevabından hesap edilecektir. Dünyada yetecek kadardan artan az şey, ahiretten bir çok şey eksiltecektir.

Müslim'in rivayet ettiğine göre, Abdullah b. Ömer (r.a.) demiştir ki;

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem);

"Allah yolunda gaza ederek ganimet alan hiçbir ordu yoktur ki, ahirette alacakları ecirlerinin üçte ikisini peşin almış olmasınlar. Kendileri için üçte biri kalır. Ganimet almazlarsa ecirleri kendilerine tam olarak verilir" buyurmuştur.

Buhari ile Müslim'in rivayet ettiğine göre, Habbab b. Eret demiştir ki:

"Biz Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile Allah'ın rızasını kastederek, (Medine'ye) hicret ettik. Artık ecir ve mükafatımız Cenab-ı Hakka vacib oldu. Yoldaşlarımızdan bu ecir ve nimetten hiçbir şey tatmadan ahirete gidenler vardır ki, Mus'ab b. Ümeyr (r.a.) bunlardan biridir.

Mus'ab Uhud günü şehid olmuştu da bir kaftan bırakmıştı. Bu şehidi ona sarmağa çalışmıştık, başını Örterken ayakları çıkıyordu, ayaklarını kapatırken başı açığa çıkıyordu. (Bu yoksulluk karşısında) Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şehidin başını örtmemizi ve ayaklarının üstüne de "izhir" (denilen kokulu ottan) koymamızı söyledi. Dostlarımızdan, kendilerine hicret semeresi ulaşan ve bu meyveyi devşirenler de vardır."

Buhari ile Müslim'in rivayet ettiklerine göre, Kays b. Hazim demiştir ki;

"Biz bir hastalığında Habbab'ı ziyarete gitmiştik. Habbab (karnını) yedi yerinden dağlamıştı. (Bu ziyaretimizde) Habbab dedi ki:

"Bizden önceki arkadaşlarımız gittiler. Dünya onların (ahiret saadetinden) bir şeyleri eksiltmemişti. (çünkü dünyada darlık içinde yaşadılar, bize gelince) şüphesiz biz, (fütuhat sebebiyle) o kadar çok dünyalığa kavuştuk ki bugün onu topraktan (kaşaneler yapmaktan) başka sarf edecek bir yer bulamıyoruz! Eğer Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bizi ölüm temennisinden nehyetmemiş olsaydı, muhakkak ben ölümü temenni ederdim."

Said b. Mensur'dan, o da Muaviye'den, o da A'meş'den, o da Mücahid'den o da, İbn-i ömer'den naklen rivayet etti:

İbn-i Ömer demiştir ki;

"Bir kul ne kadar şerefli olursa olsun kendisine dünyalıktan bir şey verilirse, mutlaka Allah katındaki derecelerinden eksiltilmiş olur."

Sahih-i Buhari'de rivayet edildiğine göre, İbrahim b. Abdurrahman b. Avf demiştir ki;

"Abdurrahman (r.a.)'a orucunu açması için yemek getirildi. Abdurrahman (r.a.) dedi ki, "Mus'ab bin Umeyr (Uhud'da) şehit olmuştu. O, benden hayırlıydı. Bırakmış olduğu kaftanına sarıldı, başı örtülse ayakları açık kalıyordu, ayakları örtülse başı açık kalıyordu. Hz. Hamza (r.a.)'da (Uhud'da) şehit olmuştu. O da benden hayırlıydı, onun için de bırakmış olduğu bir kaftandan başka kefen bulunmamıştı. Sonra bize dünyadan bol verildi veya dünyadan bize verilen verildi. Dünya hayatında bütün hayırlarımızın bize acele olarak verilip, ahirete kalmamasından korktum, dedi. Sonra ağlamaya başladı, yemeği de bıraktı iftar etmedi."

Ebu Said b. el-Arabi demiştir ki;

"Bu sözler gibisini yalnız Abdurrahman b. Avf ile Habbab b. Eret söylememiş başkaları da söylemişlerdir.

Ashab-ı Kiram'ın büyükleri Cenab-ı Hak'kın kendilerine vermiş olduğu dünyalıktan korkuyorlardı. Çünkü Cenab-ı Hak'kın Resulü için seçmiş olduğu şeyin üstün ve faziletli olduğunu biliyorlardı. Zengin olmaları onlar için noksanlıktır.

Ebu Bekir (r.a.),

Osman b. Affan (r.a.),

Ömer (r.a.),

Ali (r.a.),

Ebu Ubeyde (r.a.),

Ammar b. Yasir (r.a.),

Selman (r.a.),

Abdullah b. Mesud (r.a.),

Aişe (r.a.), Ebu Haşim b. Utbe (r.a.), gibi ashabdan birçokları zenginliği iyi görmemişlerdir.

Ebu Bekîr (r.a.)'in zenginliği iyi görmediği hususunda Zeyd b. Erkam demiştir ki;

"Ebu Bekir (r.a.) ile beraberdik. Ebu Bekir (r.a.) içecek bir şey istedi. Ona bal şerbeti getirildi, kaseyi ağzına yaklaştırınca ağlamaya başladı, o kadar ağladı ki, arkadaşlarını da ağlattı. Arkadaşları sustu, o sunmadı, ağlamaya devam etti. Hatta arkadaşları onun isteğini yerine getiremediklerini sandılar. Nihayet ağlamayı kesip, göz yaşlarını silince, ona:

"Ey Allah'ın Resulü'nün halifesi! Seni ağlatan nedir?" diye sordular.

O da; "Bir gün Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) ile beraber bulunuyordum. Baktım ki, Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) dil ve el hareketleriyle kendisinden birini def etmeye çalışıyordu. Halbuki ben onun yanında bir kimse görmüyordum. Bunun üzerine Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'a;

"Kimi kovuyorsun?" diye sordum.

Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem);

"Bu dünya bana görünüp yaklaşmak istedi, ben de ona benden uzaklaş dedim. O, gittikten sonra geri döndü ve sen benden kurtuldunsa da senden sonra gelecekler benden kurtulamayacaklar dedi, buyurdu", demiştir.

Ebu Bekir (r.a.) ölüm hastalığında şöyle, demiştir;

"Ben sizin üzerinize halife olarak seçildim. Halbuki, sizin en hayırlınız değilim. Dünyalık ve makam, tatlı olduğu için hepinizin gözü halife olmaktaydı. Ben dünyalığın yaklaştığını görüyorum, fakat dünyalık henüz tam gelmiş değildir. Hatta siz ipekten yataklar, yastıklar ve perdeler edineceksiniz. Diken üzerinde yatmaktan acı duyduğunuz gibi yün üzerinde yatmaktan da acı duyacaksınız. İnsanları bölmek suretiyle, onları ilk sapıtanlar siz olacaksınız. Ben doğru yoldan sapmadım. Çünkü yol ya karanlık ya aydınlıktır. Vallahi sizden birinin öldürülmesi için şer'i bir cezası olmaksızın getirilip boynunun vurulması, onun dünyaya dalmasından daha hayırlıdır."

Ömer (r.a.)'in zenginliği iyi görmediğine misal:

Ona Kisra (İran)'ın hazineleri getirildiği vakit ağlamaya başladı. Abdurrahman b. Avf ona:

"Ey Emirü'l-mü'minin! Niçin ağlıyorsun? Vallahi bu gün şükür, sürür ve sevinç günüdür." dedi.

Ömer (r.a,) ona;

"dünyalık verilen hiçbir kavim yoktur ki, Cenab-ı Hak onların arasına düşmanlık ve buğz koymuş olmasın" dedi.

Ebu Sinan ed-Düeli demiştir ki;

"Bir gün Ömer (r.a.)'in yanma girdim. Onun yanında muhacirlerden bir kaç kişi bulunuyordu.

Ömer (r.a.) Irak kalesinden getirilmiş olan bir çantayı istedi. Çanta getirildi. Çantada yüzük vardı. Yüzüğü çocuğu alıp ağzına koydu. Ömer (r.a.), yüzüğü önün ağzından aldıktan sonra ağladı. Yanındakiler ona:...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes