> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > Sabredenler ve Şükredenler >  İnsanın Hiçbir Durumda Sabırdan Uzak Bulunamayacağı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İnsanın Hiçbir Durumda Sabırdan Uzak Bulunamayacağı  (Okunma Sayısı 4963 defa)
18 Temmuz 2010, 17:18:30
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 18 Temmuz 2010, 17:18:30 »




بســـم الله الرحمن الرحيم
 
 
 İnsanın Hiçbir Durumda Sabırdan Uzak Bulunamayacağı Hakkında

 
 
İnsan kendisine;

- yapması ve uygulaması vacip olan emirler,

- sakınması ve terketmesi vacip olan yasaklar,

- kesinlikle uygulanacak mukadderat ve

- sahibine şükretmesi vacip olan nimetler arasında bulunmaktadır.

Bunlar hiçbir zaman insanın peşini bırakmıyacakları gibi, sabır da ondan ölünceye kadar ayrılmaz.

Bu dünyada insanın karşılaştığı şeyler iki kısımdır:

1 - Birinci kısım, insanın nefsinin ve hevasının arzu ve isteklerine uygun olanlardır.

2 - Diğeri, bunlara zıd olanlardır.

Buna güre insan her iki kısımda da sabra muhtaçtır.
 
 
(1 - Birinci kısım): İnsanın arzu ve isteklerine uygun olanlar, sıhhat, selamet, mevki ve mal gibi tatlı ve mubah olan şeylerdir. İnsan bunlarda, bir çok sebepten dolayı daha çok sabra muhtaçtır.

Birincisi, insan, makam, mevki ve mal gibi şeylere meyledip de aldanmamalıdır. Aksi takdirde bunlar onu zemmolunan gurura, azgınlığa ve şımarıklığa sevkederler ki, Allah böyle kimseleri asla sevmez.

İkincisi, insan, herhangi bir şeye aşırı derecede düşkün olmamalıdır. Aksi takdirde zıddına dönüşür. Bir kimse, aşırı derecede yer, içer ve cinsi münasebette bulunursa, bunlar zıdlarına dönüşür de yemeden, içmeden ve cinsi münasebetten mahrum kalabilir.

Üçüncüsü, insan, gerek bedenle ilgili, gerekse mal ile ilgili Allah'ın hakkını eda ederken sabretmeli, Allah'ın hakkını zayi etmemelidir. Aksi takdirde bütün nimetler elinden alınabilir.

Dördüncüsü, haramdan uzaklaşmaya sabretmeli, nefse her istediği verilmemelidir. Çünkü nefis insanı harama sürükler. Mubahlardan da nefsi mahrum etmemeli, aksi takdirde insanı fena yollara düşürebilir.

Bollukta kötülüklerden uzaklaşmaya ancak sadık kullar sabreder.

Selef-i salihinden bazıları şöyle demişlerdir:

"Belalara mü'min de kafir de sabreder. Fakat sıhhata, afiyete ve bolluğa ancak sadık kullar sabreder."

Abdurrahman b. Avf (r.a ) demiştir ki:

"Biz, fakirlik ve darlıkla imtihan edildik, sabrettik. Fakat bollukla imtihan edildik, sabredemedik."

Bundan dolayı Allah Teala kullarını malların, zevcelerin ve evladların fitnelerinden sakındırarak:

"Ey iman edenler! Sizi, mallarınız, evladlarınız, Allah'ın zikrinden alıkoymasın." (Münafıkûn/9)

Diğer bir ayet-i kerimede de:

"Ey iman edenler! (Haberiniz olsun ki), zevcelerinizle, evladlarınızdan bir kısmı size düşmandır. Onun için onlardan sakının. (Bununla beraber) affeder, kusurlarına bakmaz ve bağışlarsanız, hiç şüphe yok ki, Allah da çok bağışlayıcı, çok, esirgeyicidir." (Teğabün/1.4) buyurmuştur.

Ayet-i kerimedeki "düşmanlık", bir çok müfessirlerin anladıkları gibi, buğuz etme ve muhalefet etme düşmanlığı değildir. Bilakis bu "düşmanlık", onları sevme düşmanlığıdır. Şöyle ki, onların sevgisi, bazı müminleri hicretten, cihaddan, ilim Öğrenmekten, sadaka vermekten, diğer din işlerinden ve iyi amellerden alıkoymuştur.

Tirmizi'nin İsrail'den, o da, Simak'dan, o da İkrime'den o da İbn-i Abbas (r.a.) dan rivayet ettiği bir hadis-i şerife göre, birisi yukarıda geçen ayet-i kerimenin kimler hakkında nazil olduğunu İbn-i Abbas'a sormuş o da şöyle demiştir:

"Mekke ehlinden bir takımları hakkında nazil olmuştur ki bu kimseler müslüman olmuşlar ve Medine'ye peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem)'e gitmek istemişlerdi. Fakat zevceleri ve evlatları da onları bırakmak istememişlerdi. Sonra kalkıp Resulullah'a geldiklerinde -kendilerinden evvel hicret edenlerin- dinde çok yüksek bilgilere mazhar olduklarını görünce, zevcelerini ve evlatlarını cezalandırmak istediler, bunun üzerine Allah Teala, bu ayet-i kerimeyi indirdi."

İnsan, zevcesi ve çocukları yüzünden olgunluk ve kurtuluş gibi bir çok şeyleri kaybedebilmektedir.

Bir hadis-i şerifde:

"şüphesiz, çocuk yüzünden (baba) cimri ve korkak olabilir." buyurulmuştur.

İmam Ahmed'in Zeyd b. Habbab'dan o da Zeyd b. Vakid' den o da, Abdullah b. Büreyde'den naklen rivayet ettiğine göre, Büreyde demiştir ki:

"Ben babamı şöyle derken işittim:

"Bir gün Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) hutbe okurken Hz, Hasan ile Hz. Hüseyin üzerlerinde kırmızı gömlek olduğu halde düşe kalka yürüyerek geliyorlardı. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) minberden inip, onları kucağına alıp minbere çıkartıp önüne koydu. Sonra Allah Teala:

"Sizin mallarınız, evlatlarınız ancak ve ancak bir imtihandır." sözünde ne kadar doğru söylemiştir. Ben şu düşe kalka yürüyen iki yavrucağı görünce sabredemedim, sözümü kesip onları yanıma çıkardım." buyurmuştur.

Bu Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'ın çocuklara karşı son derece merhametli, nazik ve şefkatli olmasındandır. Resulullah (sallallahu aleyhi ve sellem) bu davranışıyla, ümmetinin de çocuklara karşı merhametli, nazik ve şefkatli davranmalarını öğretmek istemiştir.

İnsan, bollukta ve afiyette, sabra daha fazla muhtaçtır. Çünkü bollukta bütün imkanlar mevcuddur. Nitekim bir kimsenin yanında yiyecek bulunmadığı zamandaki sabrı bulunduğu zamandaki sabrından daha çoktur.

Yine bir insanın yanında hanımı veya kocası bulunmadığı zamanda cinsi münasebete sabrı yanında hanımı ya da kocası bulunduğu zamanki sabrından daha çoktur.
 
 
2 - İkinci kısım, nefsin ve hevanın arzu ve isteklerine zıd olanlardır.

Bunlar:

- ya insanın ihtiyarına bağlı olur (taatlar ve günahlar gibi),

- ya da evveli ve sonu insanın ihtiyarına bağlı olmaz (musibetler gibi)

- veya evveli insanın ihtiyarına bağlı olur, fakat bir defa oraya girdikten sonra onu gidermede ihtiyarı yoktur.

Bu da üç kısımdır:
 
 
Birinci kısım, insanın ihtiyarına bağlı olanlara sabretmeye muhtaç olmasıdır. İnsanın gerek masiyet, gerekse günah olsun işlediklerinin hepsi kendi ihtiyarına bağlıdır.

Kul, taat ve ibadetleri eda ederken sabra muhtaçtır. Çünkü nefis, tabiatı itibarıyla ibadetlerin çoğundan nefret eder. Nefsin yaradılışında tembellik, rahatlığı tercih etmek vardır. Bilhassa buna kalbin günah pasıyla paslanıp katılaşması, kötü isteklere ve gafillerle içli dışlı olmaya meyil etmesi de katılırsa namaz kılmaya bile yaklaşmaz. Bununla beraber namazı zorla kılarsa, bedeni namazda olur, aklı ve kalbi ondan gafil olup, kokmuş cesedin yanında oturan gibi, bir an önce ondan ayrılmak ister.

Zekata gelince, nefsin tabiatında cimrilik vardır, zekat vermeyi istemez.

Hac ile cihada gelince, nefsin tabiatında hem tembellik, hem cimrilik olduğundan bunları yapmak istemez.

Kul, bu taat ve ibadetleri eda ederken üç halde sabra muhtaç olur:

Birinci hal, bu ibadetlere başlarken niyetin sahih ve ihlaslı olması, şüpheden, gösterişten ve şöhretten uzak olması, bu ibadetlerin hakkıyla eda edilmesine çalışılmasıdır.

İkinci hal, bu ibadetler eda edilirken sabredilmesidir. O halde kulun bu ibadetlerde, noksana, kusura, acele etmeye ve ihmal etmeye davet edenlerden uzaklaşmaya sabretmesi, ibadetlerin evvelinden sonuna kadar niyeti beraber bulundurması, Allah'ın huzurunda bulunduğunu kalbinden ve hatırından çıkarmaması, Allah'ın emrini hiçbir zaman unutmamasıdır. Emredilen ibadetlerin yapılması mühim değildir. Esas mühim olan, ibadetlerin Allah'ın emri olduğunu düşünerek eda edilmesidir. İşte bu şekilde yapılan ibadetler, ancak Allah'a içten bağlı olan kulların ibadetleridir.

Kul, ibadet ve taatları rükünleriyle, farzlarıyla, vacipleriyle, sünnetleriyle, mendup ve müstehaplarıyla tam olarak eda ederken sabra muhtaçtır. Çünkü kul, ibadet esnasında Allah'ı hatırından çıkarmayacak, kalbi Allah ile hazır olup azaları ibadetten uzak kalmayacak, azaları ibadette hazır bulunup kalbi Allah'dan uzak kalmayacaktır.

Üçüncü hal, ibadet ve taatları eda ettikten sonraki sabırdır ki, bir çok sebepleri vardır.

Birincisi; yapılan bir ameli iptal edecek bir şeyin, peşinden getirilmemesine sabretmektir. Nitekim Cenab-ı Hak:

"Ey iman edenler! Sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmakla boşa çıkarmayın." (Bakara/264) buyurmuştur.

Buna göre, ibadet ve taatları yapmak yalnızca mühim değildir. Mühim olan onları iptal edecek şeylerden korumaktır.

İkincisi; insanın kendinin ibadetlerini görmesinden onlarla kendini beğenip, kibirlenip, büyüklenmesinden uzak kalmaya sabretmesidir. Çünkü bu huylar, çok defa işlenen günahlardan daha zararlıdır.

Üçüncüsü; gizli yapılan ibadetlerin yazıldığı defterden, açık-yapılan ibadetlerin yazıldığı deftere aktarılmamasına sabretmektir.

Kul, kendi ile Allah arasında gizli olan bir amel yapar da gizli yapılan ibadetler deftere yazılır, sonra onu söylerse, açık yapılan ibadetlerin yazıldığı deftere aktarılır. O halde ibadet ve taatlar yapıldıktan sonra sabır defterinin dürülmüş olduğu sakın ha zannedilmesin.

Günahlardan uzaklaşmaya sabrın gerekli olduğu apaçıktır. İnsanın günahları bırakmaya en büyük yardımcısı, kötü alışkanlıklarını ve bunlara yardımcı olan fena arkadaşlarının bulundukları yerlerden, onlarla konuşmaktan uzaklaşmasıdır. Kötü gelenek ve göreneklerden de mutlaka vaz geçmelidir. Çünkü gelenek ve görenekler, hususi tabiatlardır. Bunlara şehvet de eklenince, şeytanın ordusuna iki yardımcı ordu daha katılmış olur da dinî kuvvet bunları mağlup edemez.
 
 
İkinci kısım; insanın ihtiyarı altına girmeyenlerdir. İnsanın bunları gidermeye gücü ve kuvveti yetmediğinden, bunlara sabretmeye daha çok ihtiyacı vardır. Bir kimsenin malının çalınması, sevdiği birinin ölmesi, hasta olması gibi başına gelen musibetlerin meydana gelmesinde herhangi bir ihtiyar...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İnsanın Hiçbir Durumda Sabırdan Uzak Bulunamayacağı
« Posted on: 16 Nisan 2024, 19:24:01 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İnsanın Hiçbir Durumda Sabırdan Uzak Bulunamayacağı rüya tabiri, İnsanın Hiçbir Durumda Sabırdan Uzak Bulunamayacağı mekke canlı, İnsanın Hiçbir Durumda Sabırdan Uzak Bulunamayacağı kabe canlı yayın, İnsanın Hiçbir Durumda Sabırdan Uzak Bulunamayacağı Üç boyutlu kuran oku İnsanın Hiçbir Durumda Sabırdan Uzak Bulunamayacağı kuran ı kerim, İnsanın Hiçbir Durumda Sabırdan Uzak Bulunamayacağı peygamber kıssaları, İnsanın Hiçbir Durumda Sabırdan Uzak Bulunamayacağı ilitam ders soruları, İnsanın Hiçbir Durumda Sabırdan Uzak Bulunamayacağıönlisans arapça,
Logged
15 Aralık 2014, 20:46:15
Rüveyha
Forum Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 6.764


« Yanıtla #1 : 15 Aralık 2014, 20:46:15 »

Esselamu Aleyküm ve rahmetullah. Mümi'n kullara sabır ne güzel yakışır. Mevlam sabırlı kullarından kılsın insaAllah..Mevlam razı olsun kardeşim.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

15 Aralık 2014, 21:20:01
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #2 : 15 Aralık 2014, 21:20:01 »

Aleykümselam.Rabbim razı olsun paylaşımdan Rüveyha abla.İnsan sabırdan uzak duramaz.Sanır etmezse Rabbim yardımcısı olmaz.Rabbim zorlukların karşısında sabır eden,Allahın rızasını kazanan kullarından eylesin beni inşallah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes