๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sabredenler ve Şükredenler => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 18 Temmuz 2010, 16:48:09



Konu Başlığı: Dünya Salih Kimseler İçin İyi, Kötü Kimseler İçin İse Fena Bir Yurttur
Gönderen: Zehibe üzerinde 18 Temmuz 2010, 16:48:09
بســـم الله الرحمن الرحيم
 
 
Dünya Salih Kimseler İçin İyi, Kötü Kimseler İçin İse Fena Bir Yurttur
 
 
Cenabı Hak, dünyanın nereye varacağını ve hakikatini haber verip, dünyayı yağmura benzetmiştir ki, onun bitirdiği ot kafirlerin hoşuna gider.

Benim kanaatıma göre:

Hadid suresinin 20. ayetindeki, الْكُفَّارَ  "el-küffar" ile, "Allah'ı inkar eden kafirler" murad edilmiştir.

Çünkü: Kuran'ın her yerinde bu sıfatla zikredilen "el-küffar" ile "Allah'ı inkar eden kafirler" murad edilmiştir.

Şayet, ayetteki, "el-küffar" ile "ez-zürra" (ekiciler) murad edilseydi, Fetih süresinde "ekiciler" manasına gelen, "ez-zürra" zikredildiği gibi burada da "ez-zürra" zikredilirdi. Cenab-ı Hak Hadid suresinde geçen ayet-i kerimede, "ekiciler" i değil, Allah'ı inkar eden kafirleri murad etmiştir. Çünkü dünyayı en çok beğenen ve sadece dünya için çalışan onlardır.

Sonra Cenab-ı Hak yağmurun bitirdiği otun akibetinin sararmak ve kurumak olduğu gibi dünyanın akibetinin de böyle olduğunu zikretmiştir. Ahiret olunca, dünya ya Allah'dan şiddetli azaba veya mağfiret, sevap ve mükafata dönüşür.

Nitekim Ali b. Ebu Talip (r.a.) demiştir ki:

"Dünya, doğru olan kimseler için doğruluk yurdu, onu anlayan için afiyet yurdu, sulhu bilen için başarı yeridir.

Peygamberlerin mescidleri, vahyin indiği yer, meleklerin namazgahı, velilerin ticarethanesi, dünyadır. Allanın rahmeti, mağfireti, rızası, cenneti, dünyada kazanılır. Buna göre dünyayı kim yerebilir? Dünya, çocuklarına kendisinin ve ehlinin ölüm haberini bildirerek bütün bela ve musibetiyle görünerek Allah'ın azabından korkutup gazabından sakındırarak ahirete ve cennete teşvik ve tergib etmiştir. Bir çok kimseler dünyayı kötülediler. Diğer birçok kimseler ise dünyayı övüp onun vaaz ve nasihatim kabul ettiler.

Ey dünyayı yeren ve onun aldatmasıyla aklanan kimse, dünya ne zaman kötülenmesini istedi ve dünya sana ne kötülük yaptı? Dünya senin babalarının ve analarının bağrında barındırdığı kabirleriyle mi seni aldattı?

Nice servetini miras bırakıp giden kimseleri gördün, nice kötürüm kimseleri ellerinle tedavi etmeye çalıştın, nice hastalara şifa bulsunlar diye hizmet ettin ve onlara tabibler getirdin, fakat senin bu tedavin, hizmetin, ve tabib getirmen hiçbir fayda vermedi. Dünya sana, senden önce ölenlerin kabirlerinin yerinin yarın senin de yerin olacağını açıkladı. Bunları gördükten sonra sen dünyaya nasıl aldanırsın? Dünya bunlardan ibret alanlar için kurtuluş yurdudur."

Sonra Ali (r.a.) kabirlere dönerek:

"Ey garipler! Ey toprak ehli! Evlerinizde oturuluyor. Mallarınız taksim edildi. Karılarınız evlendi. İşte bunlar, bizim yanımızdaki haberlerdir. Haydi siz de sizin yanınızda bulunan haberleri anlatın" dedi.

Sonra Ali (r.a.) bize dönerek:

"Eğer kabir ehline izin verilseydi, elbette size en hayırlı azığın takvalık olduğunu haber verirlerdi" dedi.

Gerçekten dünya yerilemez, çünkü yerilme dünyadaki insanların yaptıkları işlere yönelir. Zira dünya cennete veya cehenneme giden bir köprüdür. Fakat dünyaya kötü istek ve arzular, gaflet, Allah'dan ve ahiretten yüz çevirme üstün olunca, dünya ehline ve dünyada olanlara bunlar galip gelmiştir. İşte dünyanın yerilmesi bu kötülüklerin, insanlara galip, gelmesinden dolayıdır.

Yoksa dünya ahiretin ekin tarlasıdır. Cennetin azığı dünyâdan alınır. İnsanlar imanı, Allah'a bilmeyi, O'nun muhabbetini, O'nun rızasını dünyada kazanırlar. Cennet ehlinin, cennette elde edecekleri, en hayırlı maişetleri, dünyada ektikleri mahsulleridir. Gözlerin nuru, kalplerin sururu, nefislerin güzelliği, ruhların lezzeti olan Allah dostlarının dünyada bulunması dünyanın methedilmesine ve üstün olmasına kafidir.

Dünyada Allah'ı tanımaya, O'nu zikretmeye, O'nu sevmeye, O'na ibadet etmeye, O'na tevekkül edip O'na yönelmeye, Onunla ünsiyet etmeye, O'nun yakınlığıyla sevinmeye, O'nun için boyun bükmeye, O'nun münacatının lezzetine, O'na dönmeye, her şeyi bırakıp Allah ile meşgul olmaya benzeyen hiçbir nimet yoktur. Allah'ın kelamı vahyi, hidayeti dünyadadır. Bunları kullarından dilediğine bildirir.

Bundan dolayı İbn-i Akil ve diğer bazı alimler:

"Bu zikredilen dünyadaki nimetler, cennetteki nimetlerden daha üstündür. Çünkü bu dünyadaki nimetler Allah'ın kulları üzerindeki hakkıdır. Ahiretteki nimetler ise, kulların kendilerinin hakkıdır. Allah'ın hakkı ise kulların hakkından daha üstündür. İmanla taat, mükafatlarından daha efdaldır" demişlerdir.

Netice olarak iki ayrı alemdeki nimetlerin birini diğerinden üstün kılmak doğru değildir. Şayet iki alemin bir yerde toplanması mümkün olsaydı, birini diğerinden üstün kılmak da mümkün olurdu.

Bu dünyadaki iman ile taat nimeti dünyadaki diğer nimetlerden daha üstündür. Cennete girmek, cennetten cemalullaha bakmak, Allah'ın kelamını işitmek ve Allah'ın rızasını kazanmak, ahiretteki nimetlerin en üstünlerindendir.

Öyleyse dünya nimetleri sebebler olması itibarıyla üstündür, ahiret nimetleri ise gaye ve maksad olmaları itibarıyla üstündür, denilemez.

Tevfik Allah'dandır.