> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Risalei Halidiyye > Mürşid İle Huzurda Bulunma Edebi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mürşid İle Huzurda Bulunma Edebi  (Okunma Sayısı 739 defa)
12 Ocak 2010, 17:46:47
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 12 Ocak 2010, 17:46:47 »



Mürşid İle Huzurda Bulunma Edebi
Feyzin gelişi bunu bağlıdır. Bu da iki kısımdır; biri zàhiren, biri de bâtınendir.

Bihasebiz-zàhir huzur edebi odur ki, mürid mürşidinin yüzüne bakmayarak, huzurunda boynunu büküp şöyle durmalıdır: Sanki sultandan kaçan bir köle tutulup sultanın huzuruna getirildiği vakitteki gibi. Ve o dâimâ huzû ve huşû üzere ola ve mürşidin emri ve izni olmadıkça oturmaya ve iktizà-yı şer´î veya tarîkatte bir müşkülü olsa bile, mürşidin izni olmadıkça kendiliğinden söze başlamaya, cevap vermeye, kalkmaya ve huzur-u mürşidde hazır olanlarla tekellüm etmeye... Her ne kadar ihtiyar ise de, tekellümden son derece sakına.

Vay vay bu ahir zaman dervişlerine! Ne edeb, ne de saygı var!.. Bazan ıslık çalacak kadar cür´etkârlarına rastlanıyor. Huzur-u şeyhte lâubâli konuşmalar, seslerini yükseltmeler, tenkitler, gıybetler, hattâ tahakkümler de görülen hallerdendir. Aman yâ Rab!..

Aşık olan kimse mâşukunun gayriden müstağni olduğu halde nasıl durursa, öylece durup mecliste olanlara kat´iyyen iltifat etmeye... Zira müridin mürşidine taaşşuk ve tâzimi, Hak Teàlâ için olduğundan, ona taaşşuk ve tâzim hakîkatte Hazret-i Allah Celle ve A´lâya´dır.

Ve dahi sâkit ve sâkin gözlerini yummak sûretiyle, feyz alabilmek için tazarrû ve niyazla, mürşidin bâtınına müteveccih ola... Vel-hàsıl mürşidini Rasûlüllah SAS´in nâibi ve hükm ü tasarrufta sultan addeyleye ve mürşidine olan muamelesi Rasûlüllah SAS´e veya sultana, padişaha, reisicumhura olan muamelesi gibi ola.

Heyhàt kendisini dervişim diye aldatan zavallılara!.. Zira hadis-i şeriflerde Efendimiz SAS:



(El-ulemâü veresetül-enbiyâ´) [Alimler peygamberlerin varisleridir.]



(El-àlimü fî kavmihî ken-nebiyyi fî ümmetihî) [Alim kavmi içinde, ümmeti içindeki peygamber gibidir.]



(Ulemâü ümmetî ke-enbiyâi benî isrâil) [Ümmetimin alimleri Benî İsrâil´in peygamberleri gibidir.] buyurmuşlardır.

Ebâb-ı tahkîk indinde bu hadisin hakîkatı odur ki;
ulemâ zâhir alimleri değil, ilmiyle âmil olan àrif-i billâhlardır. İlmiyle âmil olmayan alimleri ise, kitap taşıyan merkeplere benzetmişlerdir. O halde âmil olan alim ile, âmil olmayan alim arasında çok büyük bir fark meydana çıkmaktadır. Bundan dolayı ikincilerden arslandan kaçar gibi kaçmak lâzımdır. Bu hususta vârid olan hadis-i şerifler pek çoktur, pek de acıdır. Hattâ ehl-i cehennemin bunlardan Allah Celle ve A´lâ´ya sığınacakları bildirilmiştir. Cenâb-ı Hak cümlemizi bu fenâ akıbete düşmekten emin buyursun... Âmîn, ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil-aliyyil-azîm.

Ammâ bihasebil-bâtın huzur edebi odur ki;
mürşid huzuruna vardıkta kalbi gàfil olmaya, veyahut kalbinde çeşitli hatıralar, vesveseler veya imtihan, itiraz, nefsinde muhabbetsizlik gibi kerih bir şey bulunmaya... Zira bunlardan birisi veya hepsi, kalb-i mürşidin müridden nefretini mucib ve mürşid nazarından sükûtunu, gözden düşmesini müntic olur. Çünkü her müridin mürşidin kalbinde yeri vardır. Ve dahi denilmiştir ki:

"--Mürşidin gözünden düşmek, yedi kat gökten yere düşmekten daha beterdir. Yâni gökten düşmek, mürşidin gözünden düşmekten daha hayırlıdır." denilmiştir.

Ehlullah nazarından sâkıt olmak, Hakk´ın gözünden düşmeğe sebep olur. Öyle ise huzur-u mürşidde gafletten uzak olarak, vukûf-u kalbîyi muhafaza ile bâtınından feyzi tàlib olarak, kalbini mürşidinin kalbine muhabbet ve tazarru ile rabt edip, onun teveccüh ve iltifatına muntazır ola... Güneşin ziyasının bütün alemi kapladığı gibi, mürşidin feyzinin de bütün ufku doldurduğuna yakînen itikad ederek, müridin talebine muntazır olduğunu idrak etmesi lâzımdır.

Her ne kadar feyzi idrak etmese dahi, yine itikadı bozulmaya. Zira şart olarak müridin mücerred itikadı ve vüsûl-ü feyze hüsn-ü zannı kâfîdir.

Ehl-i dünyanın huzur-u mürşidde dünyadan bahisleri müride zarar vermez. Huzur-u mürşidde oturmağı uzatmamalı; zira mürşidin kalbinde nefret ve usanç uyandırabilir. (Eazenallàhu teàlâ an zâlik.)

Ve mürşidinin bâtınından gàfil olup, zâhiri ile meşgul olmaya... Çünkü mürşidin zâhiri ehl-i zâhir, bâtını da ehl-i bâtın içindir. Mürşidin başka kimselerle meşgul olmasına bakıp da, "Benden gàfildir, benimle alâkalanmadı; ben ondan nasıl istifâde ve istifâza edebilirim?.." dememeli ve bunu hatırına bile getirmemelidir. Çünkü mürşidin halk ile meşguliyeti, kendini Hak´tan alıkoymaz ve bütün müridleri onun kalbinde birer hardal misâlidir.

Ve şeyhini emsâlsiz bilip, "Şeyhim olmasa, beni Rabbime îsâl edecek yeryüzünde kimse bulunmaz!" demelidir. Kimsenin ta´n ve levminden korkmaya ve mürşidinden son derece korku üzere ola... İnâyet ve himmetinden ümidini kesmeye.

Müridin mal ve evlâdından, hattâ ruhundan ziyade şeyhine muhabbet eylemesi lâzımdır. Kendi saadet ve selâmeti mürşidinin rızasında; şekàvet ve felâketi de şeyhinin gadabından olduğunu bilmelidir. Ve hattâ mürşidini, mürşidinin şeyhi üzerine takdim etmelidir. Şeyhinin gözünden düşmek, şeyhinin şeyhinin... de ve müteselsilen Rasûlüllah SAS´e kadar bütün sâdâtın gözünden düşmesini mûcib olur. Ve dolayısıyla Cenâb-ı Hakk´ın gözünden de düşmesine sebep olur.

Gerek mürşidinin huzurunda, gerek gıyabında, yâni olmadığı zamanda dahi, onun kahır ve satvetinden sakınmak ve uyanık bulunmak gerektir. Zira ehlullah, cevâsîs-i kulûb´durlar; Hak Teàlâ onları müridlerinin bütün ef´al ve hareketlerine ve hatıralarına muttalî kılar. Gerçi müridlerine söylemeleri nâdir olur ama, müridin her hali ona mâlûmdur.

Mürşidin gülmesine ve zâhirde hüsn-ü muamelede olmasına aldanmamalı ve kendisinden zâhir muamelesinin kesilmesini rica etmelidir ve mürşidden tâzim ve hürmet beklememelidir. Zîrâ mürşidin tâzimi müride semm-i katildir, yâni çabuk öldüren bir zehirdir. Bu hal müridi yabancı bilmesinden ileri gelir.

Mürşidin müridi tahkiri, onu terbiye içindir; tahammül ve sabretmek gerektir. Zîrâ müridler bütün hallerinde imtihandan hàlî olmazlar. Hattâ hikâye olunur ki, bir şeyh müridine yatak ve misafir odasını hazırlamasını ve kadınlar arasında bulunan filanca hanımı çağırıp, odada onları bir saat yalnız bırakmasını ve kapıda bekleyip başkalarının girmesine mânî olmasını tenbih eder.

Bunun üzerine mürid hiç itiraz etmeden vazifesini yapmış, feyzine de hiçbir zarar gelmemiş; ve odadan çıktıkları zaman, o hanımın şeyhin kızkardeşi olduğunu anlamıştır. Şeyh efendi müridine demiş ki:

"--Benim fiilimi gördün, bundan sonra sende bir şey kaldı mı?.."

Mürid cevap vermiş:

"--Evet, ben eskisi gibi feyz buluyorum ve itikad ederim ki, sizin fiiliniz hikmet ve maslahattan hâlî değildir ve buna her an şahidim vardır." demiş.

Müridin bu sebatını gören şeyh efendi, onu tahsin edip:

"--Aferin oğlum! Git o hanıma sor ki, bana bir karâbeti filân var mıdır?.." demiş.

Mürid kat´iyyen böyle bir şeye cesaret edemeyeceği ricasında bulunmuşsa da, şeyh efendi:


"--Hakîkatı bilmeniz için sormanız lâzımdır." deyince, mürid bil-mecbûriyye gidip hàtuna sormuş. O da:

"--Hazretin hemşiresiyim, uzaklardan ziyareti için geldim. İçeri girmeye fırsat bekliyordum." demiş ve hakîkat da meydana çıkmış.

İhvân-ı din, şeyhin kendisinde görülen bu gibi hàlâta hemen itiraz etmemeli, sû-i zan etmişse der-àkab tevbe ve istiğfar etmelidir. Zîrâ bu gibi havâtır zehirdir.

Ehlullaha itiraz kapılarını açanların, sû-i hàtime ile ahirete göçtükleri erbâb-ı keşif ve ehl-i hakîkat tarafından bildirilmiştir.

Ehlullaha itiraz eden kimselerin muhakkak küfr üzerine ölecekleri bazı kitaplarda yazılmıştır Allah-u Teàlâ cümlemizi nefsin ve şeytanın şerlerinden emin eylesin...

Eğer mürid şeyhinde zâhiren şeriata muhalif bazı şeyler görürse, Hazret-i Mûsâ AS ile Hızır AS arasında vâkî muameleyi hatırlaması gerektir; çocuğun katli ve geminin delinmesi gibi. Bu onun ma´sıyetten kurtulmasına sebep olur. Çünkü velîlik için ma´sıyetten halâs şart değildir. İsmet ancak peygamberlerle büyük velîlere mahsustur. Velîlikte ma´sûmiyyetin şart olmadığına delil, ashàb-ı kiramdan bazıları hakkında hudûd-u şer´iyyenin icrâ edildiği ve bâhusus, ashàb-ı kiramın ednâsı dahi velîlerin a´lâsına fâik olduğudur.

Bâyezid-i Bestâmî Hazretleri´ne, "Şeyh zinâya giriftar olur mu?" diye sormuşlar da; "Evet." demiş. Yalnız günaha ısrardan mahfuzdurlar, derhal tevbe ve istiğfar ederler. Ve bazan ma´sıyet sebebiyle çok tazarru ve niyâz edip nedâmet ve pişmanlıkla beraber çok ağlarlar. Bu sûrette hem ücub (kendi amellerini beğenip güvenmek) felâketinden kurtulur, hem de derecelerini arttırırlar.

İbn-i Atâ, Hikem´de demiş ki:




(Ma´sıyyetün evreset züllen venkisâren hayrun min tàatin evreset izzen vestikbâren) "Zillet ve inkisâr-ı kalbe sebep olan bazı ma´sıyetler, izzet ve büyüklük getiren tàatlerden hayırlıdır." Zîrâ:



(El-ucübü hicâbüt-tevfîk) "Kendini beğenme, gurur ve büyüklenme gibi haller, insanın tevfîkàt-ı ilâhiyyeye mazhariyetine mânî olur." buyrulmuştur. Bu sebepten, tevbekâr velî ma´sum olan velîden efdaldir, eğer sıfat ve amellerde müsâvî olursa...

Lâkin bugün insanlar, sàhibüt-tasarruf olan ve âsârı dâimâ görülegelen bir mürşidi, leziz yemekler yediği, soğuk su ve şerbetler içtiği, güzel elbiseler giydiği için, derhal itiraz edip inkâr yollarına saparlar. Ama bugünün mürşid geçinenleri, ekseriyetle şeyh taslakları kimseler olup, bunlar serap gibidir; kendileri de, etrafına toplananla...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mürşid İle Huzurda Bulunma Edebi
« Posted on: 27 Nisan 2024, 04:52:26 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mürşid İle Huzurda Bulunma Edebi rüya tabiri,Mürşid İle Huzurda Bulunma Edebi mekke canlı, Mürşid İle Huzurda Bulunma Edebi kabe canlı yayın, Mürşid İle Huzurda Bulunma Edebi Üç boyutlu kuran oku Mürşid İle Huzurda Bulunma Edebi kuran ı kerim, Mürşid İle Huzurda Bulunma Edebi peygamber kıssaları,Mürşid İle Huzurda Bulunma Edebi ilitam ders soruları, Mürşid İle Huzurda Bulunma Edebiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes