Konu Başlığı: Yusuf un kuyusu Gönderen: Sümeyye üzerinde 20 Şubat 2012, 23:26:17 Yusuf’un kuyusu (http://img03.blogcu.com/images/s/e/y/seyfettinbudak/a7f728aa5f1f556b2fba8c73b9741679_1295249575.jpg) ‘’Ve böylece, onu kuyunun dibine atmaya karar verip yanlarında götürürlerken, kendisine "Gün gelecek (senin kim olduğunu) kavrayamayacakları bir anda bu yaptıklarını kendilerine hatırlatacaksın!" diye vahyettik.’’ (Yusuf,15) Yüce Rahman adeta’Ey iman iddiasında bulunanlar!Kuyulara inmeden dilinizle yaptığınız iman iddianız hiçbir anlam ifade etmez.Ancak kuyularınıza inerek iman iddianızı tasdik edebilirsiniz.İşte o zaman, vahyin ışığı yüreklerinizi ısıtıp , ruhlarınızı aydınlatacak ve Allah(c.c)’ın yardımını alacaksınız.’sözlerini Yusuf adaylarının yüreklerine fısıldıyordu Allah(c.c)’a iman iddiasının isbatı Yusuf’un kuyularına inmekten geçer.Her isbat,bir kuyu,her kuyu bir imtihan demektir.Her imtihan saflaşmanın , yücelmenin ve kuyulardan çıkmanın bir basamağını oluşturur .Bu yüzden her imtihan, iman iddiasının bir tasdik eylemidir. Bu ,Yüce Rahman’ın herkes için geçerli kıldığı mutlak bir ilahi emri ve sünnetullahıdır.Peygamberler de dahil ,hiçbir kimseye bir iltimasın,toleransın olmadığı bir imtihandır.Kulların bu kuyularda attıkları her adım ,aydınlığa,vahye ve Allah(c.c)’a atılan birer adım olup ve bu kuyularda gösterilen metanet ve sabır ,Allah(c.c)’ın yardımına dönüşerek , vahyin aydınlığıyla,kuyuya inenler, düşmeden,tökezlemeden ve geriye hiçbir adım atmadan yollarına devam edeceklerdir.Varsın kuyular derin ve karanlık olsun,ne yazar ki! Kalbin ve yüreğin yönünü gösteren birer göz var olduktan sonra varsın her taraf karanlık olsun,gözlerimiz görmekten mahrum olsun,yeter ki yüreğimizin,kalbimizin gözü kör olmasın ,yeter ki ruhumuz Allah(c.c)’ın sevgisinden mahrum kalarak çorak ve münbit çöllere dönüşmesin.Elbette ki Allah (c.c) ,Yusuf’un her bir kuyusunda gösterilen kararlılık ve sebat neticesinde ayaklarımızı sabit,yüreklerimizi mutmain kılacaktır.Şunu çok iyi bilmeliyiz ki,Yusuf’un kuyularına inmeden Allah(c.c) yüreklerimize inzal olacak vahyin fısıltılarını vermez ve ruhlarımız vahyin ışığıyla aydınlanmaz.Zira aydınlığın yolu kuyulara inmekten geçer.İçsel yolculuk gerçekleşmeden Allah(c.c)’ın yardımı gelmez.Yüreklere vahyin tohumu ekilmeden ,ruhlarda Allah(c.c)’ın sevgisi boy vermez. Her peygamberin indiği bir kuyu vardır. Peygamberlerin kuyuları en karanlık ve en derin olanlarıdır.Önce onlar bu karanlık kuyulara inmeli ki,ardından gelenler onları örnek alıp bu kuyulara inebilsinler ve bu kuyulara inmek zorunda kalırlarsa önlerini aydınlatacak bir ışık ve bir meşale görebilsinler,yanlış yönlere adımlarını atıp uçurumlara yuvarlanmasınlar. Allah(c.c) peygamberlerini, indikleri kuyulara göre onları vahyin ışığıyla aydınlatmış ve karanlıklarda insanların yüreklerini ve ruhlarını aydınlatacak mucizelerini vermiştir.Nuh(a.s),dokuzyüzelli yıl uçsuz bucaksız indiği kuyularda, inkarcılarla mücadele ettikten sonra insanlığın ve geleceğin kurtuluşu olan gemisinin aydınlığında bu kuyulardan çıkmıştır.İbrahim(a.s), Nemrud’un ateş çukurlarına inerken güllerle karşılanmış ve karanlığın ateşini, güllerin aydınlığıyla aydınlatmış.Musa(a.s), Fravun’un azgınlık kuyularına inerken asasının ışığıyla her tarafı aydınlatmış ve bu aydınlığın yol göstericiliği sayesinde, Fravunun eşi ve sihirbazları doğru yolu bulup iman etmişlerdir.Peygamber efendimiz(s.a.v) Mekke ve Medine’nin ıssız bucaksız çöl kuyularına inerken,Yüce Rahman ,kıyamete kadar insanlık için bir aydınlık ve nur olan Yüce Kitabı, Kur’anı Kerim’in aydınlığıyla karanlık kuyulardan kolaylıkla çıkmasını sağlamıştır. Peygamberler , iman iddialarının isbatı için her türlü eziyet ve sıkıntılarla karşı karşıya kalıp, her türlü karanlık kuyuların soğuk ve acı ortamlarını tattıktan sonra kendilerine peygamberlik görevi verilmiştir.Onların Peygamber olmaları iman iddialarını ispatlamaması anlamına gelmez.Öncü ve liderler peşlerinde gelenlerden daha büyük sıkıntılara maruz kalarak, bu uçsuz bucaksız kuyulardan nasıl geçileceğini peşinden gelenlere göstermişlerdir.Allah(c.c) onların bu iddialarını gördüğü halde ,imtihanlarında bir ayrıcalık göstermediği gibi ,imtihanların en zor ve en acı olanlarıyla onları karşı karşıya getirmiştir. Ya biz!Onlar böyle uçsuz bucaksız kuyulara inip karanlıklarda yürüyorlarsa bizlerinde gireceği ve aydınlatılması gereken bir kuyusu vardır muhakkak.Kiminin çok karanlık,kiminin az karanlık,kiminin de aydınlığa yakın bir kuyusu vardır.Karanlık kuyularda yapılacak sabır adımlı yürüyüşler , vahyin ışığına daha fazla sahip olmak ve Allah(c.c)’a daha yakın olmak anlamına gelir.Kuyuları tan yeri gibi aydınlığa yakın olanlar ise imanı ve iradesi zayıf olanlardır.Bunlar çıtkırıldım,her an yarı yolda kalabileceği gibi,sizi de yarı yolda bırakabilecek ,’sizinle beraberim ama fazla sıkıntıya gelemem’ diyenlerdir.Bunlar Yusuf’un kuyularına inemedikleri gibi,aynı zamanda girdikleri kuyulardan yollarını kaybedip de çıkamayanlardır. Yusuf(a.s), kuyusuna daha çocuk iken giriyor.Gördüğü bir rüya sonucunda kuyunun içinde kendisini buluyor.Rüyası O’nu aydınlatan bir nur ve bir meşale olup kuyulardan rahatça çıkabileceği bir klavuz oluyordu.Yusuf’un kuyusu, rüyasıyla ve hülyasıyla aydınlanıyordu.Onun rüyası, Ona moral ve destek veriyor,hülyası da ona yol gösteriyordu.Yusuf(a.s), gerçek yani somut kuyularından soyut kuyularına doğru adım adım yol alıyor ve her kuyusunda, ayrı bir nur, kuyusunu aydınlatıyordu.Gerçek kuyusundan,dünyalıkların bulunduğu saray kuyularına ,oradan insanların hazlarını okşayıcı kadın ,nefis ve şehvet kuyularına ,oradan özgürlüklerin kısıtlandığı hapis kuyularına ,oradan da tekrar vezirlik kuyularına inerek insanlığın karşılaşacağı ve her an girme riskiyle karşı karşıya kalacağı bütün kuyulara inip,imtihan olmuştur.Her kuyunun hakkını verip, iman iddiasını en güzel şekilde ispatlamış ve bu kuyularda nasıl ve ne şekilde yürüneceğini biz Yusuf adaylarına da göstermiştir.Yusuf(a.s)’un yürüdüğü ve geçtiği her kuyu, Yusuf’un iman ve iradesinde bir aydınlık, bir netleşme ,bir samimiyet, bir yakınlaşma ve sevgilisi olan babasına ulaşan bir adım ve bir koku olmuştur.İşte bu durum,kuyuları sağlam bir şekilde geçenlere çok sevdikleri Yakuplarına kavuşacakları müjdesini de veriyordu. Yusuf’un yürürken en çok zorlandığı kuyu elbette ki nefis ve şehvet kuyusudur.Nefis ve şehvet kuyusu, kuyuların en karanlık ve en derin olanıdır.Girenler kolay kolay kurtulup bir daha geri dönemezler.Vahyin ısısını yüreklerine ve ışığını ruhlarında hissedenler,Yüce Rahman ’ın gözetiminde ancak bu kuyuların karanlık ve ürpertici yollarından çıkıp kurtulabilirler. Şehvet kuyularına inerken arkadan ve önden yırtılmayan takva elbisesini giymek gerekir.Bu elbise yürüdüğümüz karanlık kuyularda nerelerde duracağımızı ve nerelerde yürüyeceğimizi belirler.Uçurum kenarlarına yaklaşmaktan alıkoyar bizi.Her an ruhlarımızda ve yüreklerimizde Allah(c.c)’ın varlığını hissettirip, yüreklerimize derinlik ve bilinç kazandırır.Yüce Rahman’a yapılan ibadetlerden zevk ve haz aldırarak ibadette süreklilik kazandırır.Her türlü karanlık kuyularda sabır, kararlılık ve direnç yürüyüşleri kazandırır.Aşılmaz engebeli yollar karşısında yürekleri köprü ederek mücadele ve direniş ruhu kazandırır,iman kazandırır,can kazandırır ,hayat kazandırır. Ayrıca giyeceğimiz takva elbisesi, züleyhaların sinsi tuzakları karşısında bizlere bilinç kazandırır.Ne kadar hızlı koşarsa koşsunlar, ne kadar peşimizden gelirse gelsinler,bırakın takva elbisemizin arkadan yırtılmasını, bizlere yetişemedikleri gibi, takip etmekten yorulup peşimizi bırakacakları bir ruh,bir terbiye ve bir haya kazandırır.Çünkü takva elbisesiyle yüreklerimiz vahyin havasıyla dolmuş ,ayaklarımız vahyin gücüyle güçlenmiş ,iradelerimiz vahyin verdiği bilinçle bilinçlenmiş ve ayaklarımızın engellere takılmaması için önümüz vahyin ışığıyla aydınlanmıştır. Şehvet kuyularında tökezleyenler,yüreklerinde ki Allah(c.c) korkusunun kaybolmasıyla ruhlarındaki vahyin ışığından mahrum kalıp karanlık ta kalanlar,ruhlarının ve iradelerinin dizginlerini züleyhalara kaptırıp akıl ve iradelerini saf dışı bırakanlar,işyerlerinde, makam ve mevkilerinde sekreter züleyhaların ayartıcı ve sinsi gülüşleri karşısında tökezleyip düşenler, yere kapanıp bir daha bellerini düzeltemeyenler,takva elbiseleri kalmadığı gibi önden arkadan her taraftan elbiseleriyle birlikte imanları yırtılanlar,az bir nefis ve ücret karşılığında imanlarını,yüreklerini ve ruhlarını satan yüzsüz,şahsiyetsiz ve ruhsuzlaşıp hayvanlardan aşağısı konumuna düşenler…Bu dünyada karanlık kuyularda kaldıkları gibi ahirette de cehennemin en acı,ve en karanlık kuyularında yerini alacaklardır. Hülyalarına ,rüyalarına kavuşmak,ve kokularını sevdiklerinin yüreklerine bir yusuf kokusu olup kavuşmasını dileyenler , gönül saraylarından çıkıp, karanlık kuyularının en ücra hücrelerine inmelidirler.Oraları vahyin aydınlığıyla aydınlatmalıdırlar ki saraylarına döndüklerinde züleyhalar ve dünyalıklar tesir edemesin ve onların ayartıcı etkileri nötürleşmiş olsun ve hülyaları olan Yüce Rahmanın koruyucu şemsiyesi altına girebilmiş olsunlar.işte Yakup evlat sevgisi ve hasretinin kuyularına inerken bir nur gibi önünü aydınlatacak şu duayı dilinden düşürmemiştir. ‘’…Allah koruyup gözetici olarak elbette daha iyi/daha üstündür; çünkü O acıyıp esirgeyenlerin en üstünü, en yücesidir!" (Yusuf,64) Yusuf’un kuyularına ,Yusufça indik ve Yusufça duruşumuzla inmeye devam edeceğiz inşaAllah. Dilimizle zikredip ,kalbimizle anıp,ruhumuzla tefekkür edeceğimiz şu dua, bir nur gibi her yanımızı aydınlatsın,ve ineceğimiz Yusuf’un kuyularından tekrar adım adım çıkıp ,vahyin aydınlığına ve Allah(c.c)’’ın yakınlığına kavuştursun inşaAllah. ‘’…(Ey) göklerin ve yerin yaratıcısı! Dünyada ve ahirette benim yanımda yakınımda olan/beni koruyup destekleyen Sensin: canımı, bütün varlığıyla kendini Sana adamış biri olarak al ve beni dürüst ve erdemli insanların arasına kat!"(Yusuf,101) Seyfettin Budak |