Konu Başlığı: Umulur ki derya tutuşa Gönderen: Eflaki üzerinde 23 Eylül 2010, 11:53:50 Umulur ki derya tutuşa! (http://img03.blogcu.com/images/y/u/r/yurekyanginlari/a57286f2a9e157efd663b39f02fb69fb_1276211728.jpg) Başlık, Takkeci ibrahim Ağa’nın yürek yangını-duası; “Umulur ki derya tutuşa! “ Bilirsiniz belki ibrahim Ağa’yı efendim..İstanbul’da, tâ 1500’lü yıllarda yaşamış.. Geçen bir mailde tekrar okudum hikayesini..Yüreğime bir kıvılcım düştü tutuşan deryalarından, 500 senelik bir aşk, Gazze düştü, Filistin düştü, Umkamil, Raid Salah, mavi Marmara, Furkan ve limon ağaçları.. Meşhur hikayeye göre; - hatta bana kalırsa meşhur Simyacı’nın yazarı Paulo Coelho, hikayeyi buradan esinlenerek yazdı- Topkapı’da takke örüp satarak geçinmeye çalışan bir garip ademdir İbrahim Ağa.. Büyük hülyaları vardır dünyasını, gücünü aşan.. “Bir cami yaptıracağım buraya!”der, hep.. Güler herkes, “Neyle ibrahim Ağa, sen hele evini geçindir de..” derler.. Hiç aldırmaz. Her seferinde ötelerce tebessümle; “Umulur ki derya tutuşa!” duasıyla karşılık verir, onlara.. Olmazları Olduran’a ve yüreğindeki aşka güveni tamdır çünkü.. Ve tutuşur deryalar.. Olmazlar olur. * Öyle yanmış ki ibrahim Ağa, tutuşturmuş deryaları.. Demek ki önce yanacaksın ki, tutuşacak deryalar.. Demek ki öyle yanacaksın ki, tutuşturacak O isterse ateşleri yakmaz kılan. * İbrahim Ağa üstüste 3 kez aynı rüyayı görür: Rüyasında bir zat O’na; “Bağdat’a git, orada nasibin iki salkım üzümdür” der.. E bir rüya üç kez görülür de durulur mu? “Vardır bir hikmet” deyu yola düşer İbrahim Ağa.. Varır Bağdat’a ve bir hana konuk olur..Hancı O’na iki salkım üzüm ikram eder, hancı ile hasbihal ederken de rüyasını anlatır İbrahim Ağa..Hancı güler O’na ve der ki: "Be hey şaşkın adam, rüyada görülen iki salkım için İstanbul'dan Bağdat'a mı gelinir? Ben kaç kez rüyamda Takkeci İbrahim'in İstanbul Surdibi'ndeki ocağının altında gömülü iki küp altın gördüm de İstanbul'a gitmedim." Mesaj alınmıştır.. Hemen İstanbul'a dönen İbrahim Ağa, ocağın altındaki altınları bulur ve muradına erer..Topkapı'daki “Takkeci İbrahim Ağa” namı ile bilinen camiyi yaptırır. * “Aşk öyle istemek ki kavuşmak mecbur kalsın”.. Demek insan; Aşkla isteyince, vazgeçmeyince, elinden geldiğince gayret edince, açılıyor kapılar! Umutsuzluk yok asla.. Sen inandın, gücünü ortaya koydun ve de O’na sığındın ya korkma artık! Gerisini-eksiğini O tamamlayacak merak etme! Olmazları olduracak. İşte budur! Sır burda. * “Vusülsüzlüğümüz, usulsüzlüğümüzden hep..” İstemeyi bilmiyoruz biz ve de aşık olmayı.. Aşk olmayınca da olmuyor ki, yeşermiyor kuru dallar, yağmıyor rahmet yağmurları.. Tutuşmuyor deryalar! * Ah ne olur, âşık olsak biz de.. Bir sabah uyanınca bir başka hissetsek kendimizi.. Herkes âşık uyansa..Dipdiri kalksa... Ve.. Deryalar tutuşsa! * Her anne yatmadan önce çocuğunun kulağına Gazzeli masallar fısıldasa mesela.. Haberdar olsa herkes Gazze’den ve Filistinli herşeyden.. Anneler birer kumbara yapsa çocuklarına, üzerine; “Gazze için” yazsalar.. Çocuklar hergün canlarından arttırdıkları can kırıklarını atsalar kumbaraya Gazze için, farkında olsalar..Bilseler ki hergün bir can ödemek lazım ordaki canlara.. * Evlerimize Gazzeli, Filistinli, Aksalı posterler assak ve hergün altına yazsak; Bugün Mescid-i Aksa için ne yaptım? Bugün Filistin için ne yaptım? Bugün Gazze için ne yaptım? * Hergün yoklasak yüreklerimizi; “Âşık mıyım?” diye sorsak kendimize.. Değilse, “neden?!” Desek.. Hergün hatırlasak Aksa’yı..UmKamil’i. Hergün hatırlasak, Aksa’yı sabırla bekleyen kardeşlerimizi.. Aksa boş-sahipsiz kalmasın diye Aksa’ya özel, şehrin her yanından düzenlenen otobüs seferlerini herkese anlatsak.. “Aksa sahipsiz kalmasın” diye, sürünerek de olsa Aksa’ya giden bastonlu dedelerin elinden tutsak..Tıklım tıklım dolsak otobüslere, yürek yüreğe.. * UmKamil’i hatırlasak her boşverişimizde, her umutsuzluğumuzda, tükenişlerimizde.. Hani Aksa’nın dibindeki evini o kadar dayatmalara, o kadar büyük meblağlara rağmen satmayan, Aksa’yı bekleyen Âşık UmKamil’i.. Tekerlekli iskemlesindeki hasta kocasının elini tutan, o ölesiye kederli ama umutlu kadını.. Bir akşam vakti evini yıkan buldozerleri yüreğimizde duysak, fırlasak!.. Yiyecek ekmeği, ilaç bile alacak parası yokken İsrail tanklarına karşı duran o yiğit kadını Umkamil’i hatırlasak hep ve utansak nazlanmalarımızdan.. Sonra hasta eşini ötelere yolculayışını ve yılmayışını, dimdik ayakta duruşunu hatırlasak.. İçimize baksak sonra; “senden ne haber ey yüreğim?” desek.. Aşksızlıktan taş kesilmişse yüreklerimiz, Allah’a ısmarlasak.. Çığlık çığlığa hüznüne ortak olsak Gazze’nin.. Elbisesinin altında, Aksa’da kalan, Aksa’yı bekleyen müslümanlara ekmek götüren o UmKamil’i çivilesek hayallerimize.. Ve yıkılan evinin yerine kurduğu çadırı, resmetsek çocuk yüreklerine.. Tam 6 kez yıktırılan ama 6. kez yine UmKamil’in kurduğu o nöbetçi kulübesini, asla terketmeyişlerini hiç unutmasak.. Ve Aksa’nın bekçisi ak yürekli âşık UmKamil’i, günde hiç olmazsa 6 kez düşünsek.. * Ah UmKamil ah! Senin için; “O’nun gibi 10 kişi daha olsa, Aksa kurtulur” diyorlar duydun mu? Bizimse sana bakacak yüzümüz yok.. * Ahh! Âşık olsak biz de, sen gibi.. Bir sabah uyanınca bir başka hissetsek kendimizi.. Herkes âşık uyansa.. Dipdiri kalksa... Ve.. Deryalar tutuşsa! .......... Ayşe Reşad |