> Forum > ๑۩۞۩๑ Fotoğraf & Resim Paylaşım Dunyası ๑۩۞۩๑ > Resimler > Resimli Konular > Söyle bana ne hediye getirdin?
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Söyle bana ne hediye getirdin?  (Okunma Sayısı 2367 defa)
12 Temmuz 2010, 23:06:11
Eflaki
Gökte oturan melek
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.997


« : 12 Temmuz 2010, 23:06:11 »





Söyle bana ne hediye getirdin?

Mahşeri kalabalığın arasından bir adam görünür.

Üzerinde beyaz elbiseleri vardır.

Beli iki büklümdür.

Gözleri, karanlık bir ormanın derinliğinde parlayan iki ışık gibidir.

Kalabalık, onu görünce, aniden fırtınaya tutulmuş bir deniz gibi ırlanır.

Hüzünlü bir kuğu yalnızlığıyla süzülür kürsüye doğru…

Kürsüdeki adam, Dr. İkbal’dir…

***

Geçen Cumartesi, bütün dünya bir doktorun çaresizliğine ağladı.

Gazze’li doktor İzzeddin’e…

O, çok sevilen, gece gündüz demeden yaralıların imdadına koşan fedakâr doktora…

Channel 10 televizyonu her gün kendisine bağlanarak Gazze’dek ki durum hakkında bilgi alıyordu.

Ancak, 17 Ocak öğle saatlerinde kanal onu aradığında cep telefonunu ağlayarak açtı. Telefonda, “Allah’ım! Ya Rabbim!” diyerek feryat ediyordu.

Gazze’nin Cebeliye bölgesindeki evi İsrail tankları tarafından vurulmuş ve 3 kızı şehit olmuştu.

Saldırı sırasında evde 18 akrabası vardı.

Akrabaları, güvenlidir, diyerek Dr. İzzeddin’in evine sığınmışlardı.

Şehit olan kızlardan Bisan gelinlik çağındaydı.

22 yaşındaydı…

Ortanca kızı Mayer, on beş…

Küçük kızı Aya ve yeğeni Nur henüz on dördündeydiler.

Kim bilir ne hayalleri vardı.

Beton blokların altında, yerle bir olmuştu bütün hayalleri.

Saldırıda iki kızı da ağır yaralanmıştı.

“Çocuklarımın neden öldürüldüğünü bilmek istiyorum!

Bu, ölene kadar Olmert’in aklından çıkmamalı. Evde olduklarını herkes biliyordu.

Bundan sonra Ehud Olmert veya Tzipi Livni bizimle nasıl konuşacak. Bir ateşkes umudu vardı, çocuklarımla konuşuyordum. Birdenbire bizi bombaladılar. ” diyerek ağlıyor, kendini yerlere atıyordu.

Hastalara koşan ayakları kırılmış, şefkatli kolları koparılmıştı.

Dört ayağı birden kesilmiş bir küheylan gibi yıkılmıştı yere. Hastahanenin orta yerine kendisini atmış, baygın duruyordu.

Bütün bir Gazze’nin acılarını, maruz kaldığı tahribatı Dr. İzzeddin’in yüzünde okumak mümkündü.

Yüzü Gazze’nin kara kitabı gibiydi.

Acıların çölleştirdiği yüreği, hüzün sağanaklarındaydı.

Sırılsıklamdı.

Ceylan salıntısı kızlarını kaybetmişti..

Yaralılara bakacak takatı kalmamıştı.

Ağır yaralıydı…

Eşini kanserden kaybetmişti.

Dr İzzeddin’in feryatları karşısında çaresiz spiker,

“Artık devam edemeyeceğim” demişti.

Bir İsrail televizyonu olan Channel 10′un spikeri bile bu drama dayanamamıştı.

Çaresiz doktorun yıkılışını görünce, millet olarak, yıkılan, yok olan Gazze için neler yapmamız gerektiğini bir kere daha düşünmeye başladım.

Geçen hafta Azerbaycan’daydım.

Kafkas Üniversitesi’nin girişinde, duvarda asılı bir belgeye mıhlandı gözlerim:

“…Bütün kalplerin sızladığı, kan ağladığı, çetin bir zamanda Azerbaycan’ın fedakâr evlatları, 23 Mart 1920 tarihinde baharın gelişi vesilesiyle Anadolu Günü”ne hasr olmuş hususi yardım kampanyaları teşkil etmişlerdir. Miktar bakımından çok olmasa da “Anadolu Günü” yardım kampanyasında Bolşeviklerin işgaline maruz kalmış Azerbaycan’dan, Anadolu’daki kardaşlarımıza yardım maksadıyla 3 milyon ruble toplanmıştır. Bunu kabul ederseniz vicdan borcumuzu ödeme imkanı vermiş olursunuz. Size Allah’tan yardım ve merhamet dileriz.

Bakü Şehri.10 Aralık 1920”

Aman Allah’ım! Kendisi işgal altındaki can Azerbaycan’ımızın bizim imdadımıza koştuğunun belgesiydi bu.

Gözlerim doluyor.

Milli acılarımızın depreştiği yıllardır…

Bütün bir Alem-i İslam’da özgürce dalgalanan tek bir bayrak kalmıştır.

O da sadece Küçük Asya’daki İç Anadolu’dadır.

Düşman, Polatlı’ya kadar gelmiştir.

İç Anadolu dışında her yer karanlığa gömülüdür.

Zor yıllar…

Her yerden, her bölgeden çığlıkların yükseldiği yıllar.

Her cepheden mağlubiyet haberlerinin geldiği yıllar.

Necip millet en acı günlerden geçmektedir.

Cephelerde askerlerin yaralarını saracak sargı bezi bile yoktur.

Kışın dondurucu soğuğunda yazlık elbiselerle savaşmaktadırlar.

Onun için değil midir, Sarıkamış’ta 90 bin askerimiz tek kurşun atmadan karları kefen diye üzerlerine çekivermişlerdir.

Rus komutan; “Türk askerlerini esir alamadım, biz onları almadan önce Rab’leri onları yanına almış.” demiştir.

Kızıl ufuklarda siyah güvercinlerin guruba doğru uçtukları günler.

93 harbi, Balkanlar, 1. Cihan Harbi, İstiklal Şavaşı derken; babalar, sokakta oyun oynarken bıraktıkları çocuklarıyla cephede karşılaşırlar.

Tarlalar boştur.

Ekin eken kollar kopmuştur.

Birkaç kabile ve aşiretin dışında hemen bütün İslam ülkeleri özgürce dalgalanan İç Anadolu’daki bayrağın inmemesi için, kendileri muhtaç oldukları halde, ellerinde avuçlarında ne varsa Anadolu’ya gönderiyorlardı.

İşte bu ülkelerden biri de Hint Müslümanlarıydı.

Kendileri, İngiliz işgali altında inlemelerine rağmen her tarafta yardım mitingleri düzenleyerek Anadolu’ya yardım yağdırdılar.

Hem de yıllarca.

Bu mitinglerden birisi de Lahor’da yapılır.

Lahor Meydanında, mahşeri bir kalabalık toplanır.

Hani, derler ya iğne atsan yere düşmez.

Öyle bir kalabalık…

Hatipler, ateşli konuşmalar yapar.

Güzel konuşurlar.

Kalabalık coşar.

Bir anda, mahşeri kalabalığın arasında bir adam görünür.

Üzerinde, beyaz elbiseleri vardır.

Beli iki büklümdür.

Gözleri, karanlık bir ormanın derinliğinde parlayan iki ışık gibidir.

Kalabalık, onu görünce, aniden fırtınaya tutulmuş bir deniz gibi ırlanır.

Hüzünlü bir kuğu yalnızlığıyla süzülür kürsüye doğru…

Kürsüdeki adam, Dr. İkbal’dir…

Ağır ağır, tane tane konuşur:

“Cemaat; şu dakikada ben kendimi Rasulullah’(a.s)ın karşısında görüyorum.

Bana diyor ki:

Ey Hicaz bahçesinin bülbülü!

Güller, senin sözlerinin ateşiyle ısındı

Senin gönlün aşk şarabıyla coşkundur

Aşağılardan, yeryüzünden

Göklere doğru uçtuğun zaman

Melekler sana yüceliğin sırrını verdiler, cihan bahçesinden çıkıp

Bana güzel bir koku gibi yaklaştın

Söyle, bana ne armağan getirdin?’

Ben diyorum ki;

‘Efendim dünyada huzur ve rahat kalmadı

Gönlün arzu ettiği hayat ele geçmiyor

Varlık bahçelerinde binlerce gül, binlerce lale var ama vefasızdır onlar

terk ederler bizi

Renkleri de kokuları da.

Efendim!

Bunların yerine

Bir şey getirdim size

Cennette bile eşi benzeri olmayan bir şey,

Bir şişe kan.

Bu senin ümmetinin namusudur, şerefidir, vicdanıdır.

Bu, Trablusgarb’da

Çanakkale’de şehid olan askerlerinin kanıdır.”

Bu hitap üzerine, kalabalıktakiler, neleri varsa verirler. Sırtlarından ceketlerini çıkaranlar bile olur.

Hint müslümanlarının, Trablusgarb Savaşı’ndan başlayarak, 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’na kadar, Anadolu’ya yaptıkları yardımı ateşleyen, iki ülke arasındaki yakın dostluğu ölümsüzleştiren olay, İkbal’in bu sözleridir.

Fethullah Gülen Hocaefendi de bir konuşmasında bu olayı anlattıktan sonra; eğer öyle bir huzura ben çağrılsaydım ve bana ne hediye getirdin diye sorulsaydı şöyle derdim;

“Ya Rasulullah (s.a.v)asırlar var ki sana takdim edeceğimiz bir hediyemiz yoktur. Benim gibi gedalar senin gibi bir Sultan’a ne hediye verebilirler ama ben sana geceleri günahlarına ve alem-i İslam’ın derdine ağlayan insanların göz yaşlarını getirdim” demiştir.

Şehit Kanı ve gözyaşı…

İşte iki sultanın, Sultanlar Sultanı’na(a.s) takdim ettiği Cennet’in kevserlerine değişmeyecekleri iki billur hediye.

Ben kim , çağrılmak kim ama asıl ben, takdim edecek hiçbir şeyimin olmadığına yanıyorum.

Harun Tokak

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Söyle bana ne hediye getirdin?
« Posted on: 19 Nisan 2024, 05:01:49 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Söyle bana ne hediye getirdin? rüya tabiri,Söyle bana ne hediye getirdin? mekke canlı, Söyle bana ne hediye getirdin? kabe canlı yayın, Söyle bana ne hediye getirdin? Üç boyutlu kuran oku Söyle bana ne hediye getirdin? kuran ı kerim, Söyle bana ne hediye getirdin? peygamber kıssaları,Söyle bana ne hediye getirdin? ilitam ders soruları, Söyle bana ne hediye getirdin?önlisans arapça,
Logged
17 Eylül 2015, 17:10:57
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 17 Eylül 2015, 17:10:57 »

Esselamu aleyküm.Rabbim razı olsun paylaşımdan ,idrak edenlerden olalım inşallah.Mahşerde peygamber efendimizin ,Rabbimin karşısında yüzü ağ olacak ve imanı,ibadetlerini getiren kullardan olalım inşallah...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

17 Eylül 2015, 18:22:16
Melda

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.670


« Yanıtla #2 : 17 Eylül 2015, 18:22:16 »

Selamün aleyküm.  Çok güzel bir paylaşım olmuş.  Rabbim iyice idrak etmeyi nasip etsin. Rabbim İslam ülkelerini korusun. Rabbim Peygamberimizin Kevsere çağırdığı kişilerden biri olmayı nasip etsin.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
17 Eylül 2015, 19:32:03
Pelinay
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.696


« Yanıtla #3 : 17 Eylül 2015, 19:32:03 »

Aleykumusselam ve rahmetullah.icimde bi duygu seli koptu dr.izzeddin i okuyunca...
Ne acilar cekenler var,biz kucucuk seylerden mizirdanuyoruz.
Rabbim bizleri ıslah eylesin insallah.Allah razi oslun paylasiminiz icin
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes