๑۩۞۩๑ Fotoğraf & Resim Paylaşım Dunyası ๑۩۞۩๑ => Resimli Konular => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 22 Kasım 2010, 21:32:59



Konu Başlığı: Sorma Hâli Sînemi
Gönderen: Eflaki üzerinde 22 Kasım 2010, 21:32:59
Sorma Hâli Sînemi

(http://islamasevgi.files.wordpress.com/2010/02/924.jpg?w=241&h=320)

Sevgili öyle altüst ediciydi ki sorma.
Hicranı öyle ateşli geldi ki sorma.
Dedim, yapma! Dedi, yapma da yapmayayım.
Bu bir tek söz öyle hoşuma gitti ki sorma.”

İşittim ki; iki ayrı şehirmiş sebeb-i hüznü, divane edermiş gönlünü. İstanbul’da olmayan lakin İstanbul’dan olan endamı işler dururmuş ruhuna. Uykuya dalmayı beklermiş ruhuna can katanın bakışları misali bir Boğaziçi rüyasına. İstanbul’un iki köprüsü kirpiklerini hatırlatırmış, asude denizi ise gözlerini…

İçinde bir şey varmış; yerini bilmediği, misafir edemediği… Kıvılcım kıvamında hissettiği, yangına meyleden bir şey… Ağrıdıkça ağrıyan, çığlığı kalbini aşıp tüm hücrelerine dağılan… Kurduğu cümleleri öznesiz bırakan, yan yana sayısız noktalar koyduran…

- Ki fikrince kâfi imiş üç nokta(…) hangi yoğunlukta olursa olsun yazılan-

Rengini hakkıyla seçemediği bir halmiş bu. Maviden kırmızıya, kırmızıdan maviye kalbedermiş. Mavinin teslimiyetinden, kırmızının tutsaklığından dem vururmuş. Mavideki deniz kokusunu, kırmızıdaki heyecanı üflermiş can-u ruhuna.

Yine bir vakitmiş ki; hasretin yaktığı, gönlünün sebeb-i tebessümünden gelen tek kelâma yandığı bir vakit.  Her yangından sonra sanki tekrar nefes aldıran sonbahar gibi düşmüş gönül rüyası geceye. Sonbahara varmak, ona uyumakmış. Sonbaharı solumak, ona uyanmak…

Aşk’ın hâlleri hece hece yer etmiş sinesinde.

Aşk…
Aşka…
Aşkta…
Aşktan…
Ne gelirse gelsinmiş… Yeter ki “gelsin”miş… “Gitmesin”miş…

Ki zaten yetmemiş, bitmemiş; gelmiş, gitmemiş…

Biçarenin gönül hanesi mülevven bir hâldeymiş. Bir husufmuş ki hayalî, düşte kalmış; ay tutulmamış. Divanenin hüsünperest bakışları, hüzne meylettirmiş kalbini.

Vardım yanı başına, dedim ki nasıl bir hâldir bu… Dedi ki, sorma; bir ömür, bir gönül süruru bu…


Bana meçhuldür o âşığın hâli, dedi bana ki, sade sun zikrettiklerimi…

Gönlünün düştüğü ateşi takdim edemiyor oluşunu, dilinin dile gelemeyişini bağışla. Kalbine düşenleri tasvir edemeyişini, sîretini suretine vuramayışını bağışla… Hem bilmez misin sen ey biçarenin kalbine taht kuran! Gönülcüğünü hâlden hâle kalbeden ey!

Bir ney sesinden daha hüznengizânedir dile değdirmek kalpteki terennümâtı.


Rabia Çağlayan