> Forum > ๑۩۞۩๑ Fotoğraf & Resim Paylaşım Dunyası ๑۩۞۩๑ > Resimler > Resimli Konular > Şefkat ve vefa
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Şefkat ve vefa  (Okunma Sayısı 976 defa)
09 Eylül 2010, 20:26:16
Eflaki
Gökte oturan melek
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.997


« : 09 Eylül 2010, 20:26:16 »






ŞEFKAT YUKARIDAN aşağı bir muhabbettir. Büyük olanın küçüğe, iktidar sahibinin acize, zenginin fakire, erkeğin kadına, ana babanın evlada muhabbeti şefkattir. Vefa ise aşağıdan yukarıya seyreden bir muhabbettir. Küçükten büyüğe, acizden muktedire, kadından erkeğe, evlattan ebeveyne bir muhabbet varsa bu vefadandır.

İnsan ile Rab arasındaki ilişkiyi de bu denkleme oturtabiliriz. Zaten bu tür denklemler kurabildiğimiz, böyle muhakeme edebildiğimiz, ölçüp biçerek, fikir ve marifet sahibi olduğumuz için bize insan deniliyor. Rab’den insana şefkat, insandan Rabbe vefa vardır. İkisi de muhabbettendir, ancak ikisi de muhabbetin farklı tezahürleridir. Pek çok tezahürleri olan muhabbetin aşk dahi bir tezahürüdür. Ancak kendisini gücendirme kaygısıyla beraber, sözünü etmekten çok hoşlandığımız aşk, bugün bahsimizden hariçtir.

Kainatın her yerine yayılmış muhabbet, ekseriyetle bu iki şekilde, şefkat ve vefa olarak ortaya çıkar. Şefkat daha zahirde, vefa daha batındadır. İncir ağacının meyvelerine şefkat ettiği, kendi çamur yiyip onlara tertemiz bir süt içirdiği malum ve zahir iken, meyvelerin dahi yenilmişlerse, yani onlar dahi hayvan ve insanlara şefkat etmişlerse çekirdeklerinin, yenilmemiş ve çürümüşlerse kendilerinin toprağa düşüp hayatlarının bitimiyle de ağacı besledikleri ve annelerinin bir sonraki batında kardeşlerini doğurabilmesi için ona yardım ettikleri, ancak daha batıni bir okuma ile söylenebilir. Bu meyvenin ağaca vefasıdır. Vefa daha gizli olarak toprak altında gerçekleşir.

Ağaçlar sonbaharda üşüyen toprağa şefkat eder ve onu yapraklarından bir battaniye ile örterler. Toprak ise yaprakları alır ve bünyesinde yoğurur, ağaçlara geri yollar. Kış gelince üşümesini durduramayan toprak ah-u enin eder, bu kez imdadına bulutlar yetişir. Toprağa beyaz bir yorgan örterler. Bu bulutların şefkatindendir. Toprak ise bulutlara minnetini baharda çiçek yetiştirerek gösterir. Bulutlar nerede çiçek görürlerse oraya yolculuk ederler. Bulutlar bembeyaz tabiatlarıyla rengarenk çiçeklere hayrandır. Bir buluta edilebilecek en güzel teşekkür bir tarla dolusu kır çiçeği değil de nedir? Kar şefkatten, çiçek vefadan sadır olur.

Yıldızlar gökyüzünü süsler, insanlara yol gösterir, karanlık gecelere nur olurlar. Ay yeryüzünün her tarafında bambaşka biçimlerde arz-ı endam ederek insanlara ilhamlar verir. Gönülleri ferahlandırır. Gözleri nurlandırır. Muhayyileyi muştularla bezer. Gök cisimleri insanlara şefkat ederler. İnsan ise onlara uzun uzun bakar, onlardan fantazyalar kurar, onları alır ve şiirlerine dizeler yapar. Ruhuna misal yapar, onlarla ebede ulaşır, seyr-i sülukunu yıldızlarla ve ayla tamamlar. Berzahta dahi onlara vasıl olacağını, onlarda yaşayacağını tahayyül eder. İnsan ecram-ı semaviyeye kavuşmak diler. Bu insanın eline gönderilen nimete bir nevi teşekkürüdür. Şiirler, resimler, fotoğraflar, gözlemevleri, teşbihler, işaretler, remizler, kutlu insanları aya ve yıldızlara benzetmeler ancak insanın gökyüzüne duyduğu vefasını ifade biçimleri olabilir. Bir şeyi en sevdiğinize remiz yapmanız, onu O’na işaret görmeniz, işaret edeni de işaret edilenle birlikte anmanız, çok tatlı bir vefa biçimidir. Ay ve yıldızlar kendileri için şiirler yazan, teşbihler yapan, sevdiklerine remiz olarak kendilerini seçen insanları çok severler. Kim ehl-i vefayı sevmez ki…

Bütün canlılar insana şefkat ederler. Bitkiler insan için tüm gün yemek pişirir bir anne gibidirler. Hayvanlar insanı sırtına alıp gezdirir, ona anne gibi süt içirir, yumurta verirler. Kuşlar insana şarkılar söylerler. Ruhunu rahatlatır, kalbine sekine doldururlar. Onlar da bebeğine ninni söyleyen yahut onu tatlı tatlı uyandıran annelere benzerler. Ağaçlar başına gölgelik olur, nefes alacağı havayı temizlerler. Onun için yağmur duası ederler. Meyvelerini hassaten insana ikram ederler. Çimenler ayağının altına halı gibi serilir onu rahat ettirmeye çalışır, düşünce bir yeri incinmesin isterler. Zira insan mahlukatın maddeten en acizidir. Tüm canlılarlar da bu aciz bebeğe şefkatle ebeveynlik ederler.

İnsan ise, maddeten onların gerisinde kalsa da, manen onlara önderlik eder. İmam olur, tesbihatlarını işitir, hacatlarını dinler, Rabb-i Rahim’e onlar namına kendi namına arz eder. Salata durur da ardına cemaat olarak ağaçları, çiçekleri, her tür bitkiyi ve börtü-böceği, hayvanatı alır öyle abdiyyet izhar eder. Nahnu sırrına varır, kendisinin kendinden ibaret olmadığını, aslında alakadar olup muhabbet ettiği tüm kainat kadar olduğunun bilinciyle alemin, yani insanın Rabbini öylece tazim ve tahmid eder. Yiyip içtiği bitki ve hayvanatı onların kendisine imdad etmelerine bir vefa ve onların kemalata giden yolculuklarında nakıs mertebelerini insaniyetle itmam ederek bir şefkat gösterir. Onları büyük bir muhabbetle bünyesine alır. Bu bütünleşmeden bir haz hasıl olur, zira her muhabbet gibi yiyeceklere karşı duyulan da bir lezzet-i ruhani sebebidir.

Melekler insandan güçlüdürler. Bu vasıflarıyla insana koruyucudurlar. Önünden ve arkasından, sağından ve solundan, üstünden ve altından gelebilecek her türlü şeytani dürtüye ve yoldan çıkarıcı vesveseye karşı onu sırat-ı müstakimde tutmaya çalışırlar. Ayağı kaydığında kaldırır. Umudu bittiğinde umut verir, böbürlendiğinde tökezletip havasını söndürürler. İnsanın dualarına amin der ve saf kelimeleri ile kabule takrib ederler. Yürüdüğü yolda bir mürşid-i kamil gibi rehberlik ederler. İnsana bu yardımlarıyla hem Allah nazarında seçkin bir yere, hem de insan nazarında hürmete layık olurlar.

İnsan ise meleklerden daha derin, anlayışlı, daha şümullü bakışlı, marifeti daha yüksek, muhabbet halesi daha geniş bir varlıktır. Kim demiş insanın başında nurdan bir hale yoktur diye, insanın altı ciheti dahi nurdur. Mü’minin alnından çıkan nura ve onun mahşerde yolunu aydınlatışına şahit olarak Kur’an yeterlidir. İnsan meleklerin aksine mayası nur olmadığı halde nur saçan muciznüma bir varlıktır. Öyle ki tüm alem şu küçük arz memleketinde insanın hayat hikayesini bir sinema gibi izlemektedir. İzlemek için nur gerekir. O nur perdenin üzerine Hz. İnsan tarafından vurulan nurdur.

O da meleklere yardımlarına karşılık vefada kusur etmez, sadece izleyici kalmalarına izin vermeyip, onları hayat serüvenine yaren kılar, dost edinir, onlara selam verir, onlarla dertleşir. Onlardan vazifeleri tamam olsa dahi ayrılmak istemez. Eşyaya duyulan vefa meleklere duyulan vefanın bir tezahürüdür. İnsanın memleketine, evine, mahallesine, kullandığı evladiyelik eşyalara vefası, sadece kendi hayatına ve anılarına değil, meleklere de duyulan bir vefadır. Marifeti ve muhabbeti cihetiyle ise insan meleklere şefkat eder. Onlar ders halkalarına alır, zikrine, namazına ortak eder, onlara muhabbetin bin türlü yolunu gösterir, Esmayı onlarla paylaşır, hakikati onlara kendi makamlarının fevkinde izhar eder. Hatta beraberinde onları, tüm sevdiklerini de götürdüğü gibi, cennete götürür. İnsan meleklere karşı vefalıdır, insan meleklere şefkat eder. İnsanın sonsuz sevebilme kapasitesi ve bunu meleklere de yöneltmesi, muhabbete bu denli sahip olmayan melekler için sarhoş edici bir lezzet, semaya kaldırıcı bir şevki netice verir.

Allah hem mahlukata hem insana karşı hem şefkat eder, hem vefalıdır. Allah’ın şefkati Rahman, Rahim ve Rauf isimlerine bakarken, O’nun vefası Vefi ismine bakar. Allah Şefkatli olmasa insan şefkatli olamadığı gibi Allah Vefalı olmasa insan vefalı olamaz. Zira muhabbetin her türü gibi şefkat de vefa da Allah’tan insana ulaştırılır. Bizim Allah’ı sevmemiz bizzat onun tarafından sevildiğimizin en açık delilidir. Biz Onu kul kadar severken, kalbimizin kapasitesi kadar muhabbet ederken, O bizi Allah kadar sever ve sonsuz kapasitesi ile muhabbet eder.

İnsanda şefkat kendinden küçüklere, güçsüzlere, aciz ve daha az kabiliyetli varlık kategorilerine yönelik iken, vefa zahiren mahlukata olsa dahi hakikatte Allah’a yöneliktir. Zira insan tüm mahlukatı yardımına koşturan, acizliğine binaen kendisine ebeveynler kılanın Rabbi olduğunu bilir. Bu yüzden insan Rabbine karşı vefa duyar, tüm hamdi, tüm şükrü, tüm sabrı, bu dünyada kendisiyle amaçlananı yerine getirme, emanette emin olma çabası vefasındandır. Tüm ubudiyet bir vefa tezahürüdür. İnsan nehirleri tersine akıtmak, zamanı tersine döndürmek, sondakilere başa ittisal etmek, çekirdekken çatlayıp dağ gibi ağaçlar olmak, tüm yıldızları toplayıp çiçek yapmak, koynuna muhabbet diye koyup Rabbine sunmak ister. Vefa bir zorunluluk, bir vicdan borcu değil, aşkla karışık minnettarlıktır. Aşk bahsimizden hariç tutulsa da, birşeylerin içinden çıkmakta pek mahirdir.

Rabb de insana karşı vefalıdır. Oysa Rabbin insana bir borcu yoktur, ve O’nun vefası aşağıdan yukarı değildir. O bir emeğin ve sayin karşılığı olarak Vefasıyla insana hak ettiğini verir, zaten vefa kelime anlamı itibariyle de “birinin hakkını tastamam vermek” demektir. Öyleyse Rabb insana ubudiyetinin karşılığını vermekle Vefa gösterir. Yine Rabb bununla da yetinmez fazlasını bire on, bire yüz bire bin ve bire sonsuz vermekle Şefkatini gösterir. O’nun sevmesi nedensizdir, bu O’nun Zatiyetindendir, şuuanatındandır. Sevmemek Rabb için düşünülemez birşeydir. Şüphesiz O sevgisini bütün isimleriyle gösterir. Öyle ki O’nun tokadı bile mümin için şefkat tokadından ibarettir.

Şüphesiz Allah’ın tüm isimleri gibi, Vefası da, Şefkati de güzeldir. Tokadı bile şefkatten olan Rabbe hamdolsun.



[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Şefkat ve vefa
« Posted on: 29 Mart 2024, 04:34:53 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Şefkat ve vefa rüya tabiri,Şefkat ve vefa mekke canlı, Şefkat ve vefa kabe canlı yayın, Şefkat ve vefa Üç boyutlu kuran oku Şefkat ve vefa kuran ı kerim, Şefkat ve vefa peygamber kıssaları,Şefkat ve vefa ilitam ders soruları, Şefkat ve vefaönlisans arapça,
Logged
13 Eylül 2010, 13:33:50
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« Yanıtla #1 : 13 Eylül 2010, 13:33:50 »

Ya Rabbena sende gelecek hertürlü hayra, şerre, kazaya, kadere, Şefkat tokadınada razıyız..Allah razı olsun kardeşim
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes