> Forum > ๑۩۞۩๑ Fotoğraf & Resim Paylaşım Dunyası ๑۩۞۩๑ > Resimler > Resimli Konular > Aşk
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Aşk  (Okunma Sayısı 1341 defa)
12 Ekim 2010, 14:58:10
Eflaki
Gökte oturan melek
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.997


« : 12 Ekim 2010, 14:58:10 »




Kimine göre hayatın anlamı, kimine göre yaşamın merkezi, kimine göre renklerin dansı, kimine göre gereksiz, kimine göre kaçınılmaz, kimine göre büyük bir şans, kimine göre dert, kimine göre hasret, kimine göre acı, kimine göre sonsuzluk… vs.

Herkes farklı bir yerden bakıyor bu kavrama.

En fazla “Aşk kalbe girince, akıl seyahate çıkarmış…” cümleleriyle akıllara yerleşmiş. Halk arasında böyle nükteli bir tanımlama oluşmuş. Aşk, aslında bir sevgi biçimi. Fakat anneye, babaya, arkadaşa duyulan sevgiden daha farklı bir yapılanmayla ortaya çıkıyor.

Aşk kavramı, dünden bugüne, bugünden yarına dek, bıkmadan usanmadan üzerinde konuşulan, araştırmalar yapılan, fikirler üretilen bir sembol olmaya başlamış.

Edebiyatçılar, bilim adamları, sosyal psikologlar, psikologlar, psikiyatristler… herkes bir şekilde açıklama yapmaya çalışmışlar.

Terapötik bir söylemle aşkı tanımlamak önemli gibi görünüyor. Çünkü kişiye neler yaptığını, olumlu/olumsuz etkilerini gözlemlemeyi, işimize ne kadar yaradığı/yaramadığı konusunda fikir sahibi olmayı sağlayabiliyor.

Dinamik bir söylemle aşk; kişinin benlik sınırlarının çökmesiyle, bireyin kendi kimliğinin, başkasının kimliğinde erimesine izin vermesi durumudur. İnsanın kendisini, kendinden kurtarması, benliğini başkasına akıtması, benlik sınırlarının çökmesine neden olan yalnızlıktan kurtulmasını içerir.

Tanım çok önemli. Tek tek düzenlik bir biçimde anlaşılmaya çalışılmalı.

Kişinin benlik sınırlarının çökmesi ne demek?

Kişi, dünyaya ilk geldiği günden itibaren, “ben” dediği, “Kendim” diye tarif ettiği “ruhsal bünyesini” oluşturmaya başlar. Yaşadıkları, yaşayamadıkları, ihtiyaçları, üzerine bindirilen baskıları, erteledikleri, aktardıkları, çatışma yaşadıkları, görmezden geldikleri…vb. gibi bir çok durumu harmanlayarak ruhsal bünyesini oluşturmaya çalışır.

Ruhsal bünye oluşurken, kişi benlik sınırları belirir. Kendisini, tarif edebileceği bir yapılanma olarak algılamaya başlar. Artık yavaş yavaş ego oluşmaya başlamıştır.

Herkesin kendi dünyasını, kendi kimliğini tanımlayabileceği bir benlik yapısı oluşmaya başlar.

İşte oluşmaya başlayan bu benlik sınırları, zaman içinde kişi için kaçınılmaz ve vazgeçilemezler haline gelir. Çünkü “ben” dediği, “kendim” diye tarif ettiği yapı oluşmuştur.



Aşk devreye girdiğinde, yani karşı cinsle ilgili, daha önce hiç yaşanmamış duygular açığa çıkmaya başladığında, kişi, o zamana kadar koruduğu benlik sınırlarında esnemeler olmasına izin vermeye başlar. Kendi benlik sınırlarının, karşısındaki aşık olduğu kişinin benliğine akmasına izin verir.

Bu durum günlük hayatta başka bir ilişki biçiminde görülemez. Sadece aşık olma durumunda ortaya çıkar. (Bu duygunun tam olarak aynısı bir de 0-2 yaş dönemindeki çocukla, annesi arasında görülür.) Çünkü ego, kendisini koruma ve her türlü risk faktörüne karşı tedbirli olma şeklinde oluşmuştur. Aşk duygusu, bu sınırları, sınırsızlık ve erime prensibiyle değiştirmeye başlar.

O güne kadar sadece kendisi varken, kendisi kendisiyle uğraşırken, bir anda kendisinden “kendi”ni kurtarmaya da başlamış olur.

Aslına bakılırsa aşık olma durumunun, psikolojide tedavi edici bir gücü olduğunu tüm uzmanlar ve bilim kabul etmektedir.

Ergenlik döneminin o en kızgın, en öfkeli, en çalkantılı dönemlerinde yaşanan güzel bir aşk, gençlerin aniden daha ılımlı, daha anlayışlı, daha toleranslı olmalarını sağlar. Sağa sola sataşan, ona buna bağıran, asık suratlı genç gider. Yerine daha sakin, güler yüzlü, enerjik bir genç gelir.

Tam da bu nedenle, ebeveynlere, çocuklarının buna benzer duygularını anlayışla karşılamalarını öneririz. Aşkın tedavi edici özelliklerinden istifade etmelerini öneririz.

Ya da ilerleyen yaşlarda ortaya çıkan aşk, kişinin aniden gençleşmesine, dirileşmesine, eski enerjisini yeniden kazanmasına vesile olur.

Bununla birlikte yoğun boyutta yaşanan, kimseyi gözünün görmediği, melankoli düzeyinde yaşanan aşklarda, patolojik yanlar olduğunu düşünüp, bu durumun acilen tedavi edilmesi gerektiğini de söyleriz.

Madalyonun iki yüzü gibi. Her iki tarafın özellikleri iyi bilinip, ona göre pozisyon almayı gerektiren bir durum.

Benlik sınırlarının çökmesi aslında kişide bunalım, yalnızlık duygularını ortaya çıkarır. Genellikle sık sık aşık olmalarıyla övünen insanların, benlik sınırlarının sağlamlığıyla ilgili bir zorluklarının olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Benlik sınırlarının çökmesinin ardından gelen aşk duygusu, kişinin kendisini “partneriyle bir” algılamasına vesile olur. Kişi artık yalnız değildir. Partneriyle bir algılamaktadır kendisini.

Tam da bu anlarda ani gelen “Artık yalnız değilim” durumu, kişide abartılı duyguların ortaya çıkmasına da neden olur.

Gerçeklikten uzak, abartılı duygular…

Öncelikle âşık olunan kişiyle ilgili aşırı yüceltme yaşanır. Onun yaptığı her şey güzeldir, doğrudur. O dünyanın merkezindedir. Dünya onun etrafında dönmektedir.

Aşk, kişide inkar duygularının ortaya çıkmasına da neden olur. Yani aşık olduğu kişiyle ilgili duyduğu hiçbir olumsuzluğu kabul etmez. Onun yanlışlarını görmez. Onunla ilgili söylenen olumsuzluklara inanmaz. Onun hakkında söylenen her türlü sözü yalanlar.

Başka bir tutum, aşık olunan kişiye “laf söyleyeni bitirme” eğilimi gelişir. Annesi, babası, kardeşi… hiç fark etmez. Kim onunla ilgili olumsuz bir şey söylese, söyleneni ciddiye almadığı gibi, söyleyeni bitirir.



Bunların hepsi bir yana aşk aslında tam anlamıyla bir coşkulu yaşama biçimidir.

Aşık olan kişiye çeşitli fanteziler yaşatır. Tüm bu yaşananlar kişilere iyi hissettirir.



Bu yazıyı okuduktan sonra aklınıza şöyle bir şey geliyor mu?

Demek ki aslında aşık olmak, karşımızdaki kişinin nasıl birisi olduğundan çok, bizdeki “aşık olma ihtiyacıyla” ilgilidir.



Aşık Veysel’in söylediği gibi:
“Güzelliğin beş para etmez… Bu bendeki aşk olmasa…!”



Sevgiyle kalın…

Mehtap Kayaoğlu
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Aşk
« Posted on: 20 Nisan 2024, 01:50:03 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Aşk rüya tabiri,Aşk mekke canlı, Aşk kabe canlı yayın, Aşk Üç boyutlu kuran oku Aşk kuran ı kerim, Aşk peygamber kıssaları,Aşk ilitam ders soruları, Aşkönlisans arapça,
Logged
08 Şubat 2016, 17:49:53
Pelinay
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.696


« Yanıtla #1 : 08 Şubat 2016, 17:49:53 »

güzel bir paylaşımdı.Allah razı olsun emeğinize sağık.
Rabbim fani sevgi ve hevesatlardan bizleri korusun,bizi hakiki aşka ulaştırsın inşalal
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

08 Şubat 2016, 19:23:09
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #2 : 08 Şubat 2016, 19:23:09 »

Aleykumselam.Rabbim bizlere ilahi ask yani Allah aski versin insallah.Paylasimdan da allah razi olsun kardesim...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes