> Forum > ๑۩۞۩๑ Fotoğraf & Resim Paylaşım Dunyası ๑۩۞۩๑ > Resimler > Resimli Konular > Sarı çiçeğin öyküsü
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sarı çiçeğin öyküsü  (Okunma Sayısı 673 defa)
09 Eylül 2010, 20:04:43
Eflaki
Gökte oturan melek
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.997


« : 09 Eylül 2010, 20:04:43 »






Hayatınızda mutlaka pek çok yolculuk yapmışınızdır. Yollar uzayıp gider. İnsana bitmeyecek endişesini verdiği yol serüvenlerini kim bilir ne kadar yaşamışızdır.
Garip bir sır olmuştur yollar… Şairlere, yazarlara neler yazdırmamıştır ki? Ayrılıkla, kavuşma gibi iki zıttı temsil eden yollara kimler ne duygularla çıkmamış, ne duygularla bakmamış ki. Herkese bir diyeceği, bir getireceği olmuş yolların…
Çoğumuz da bu duygulardan uzak yolların kahırlı sıkıntısıyla, ne zaman bitecek duygularıyla sabırsızlaşmışızdır. Arabanın ritmine uygun müziklerin karamsar hüznüyle yolları bir kat daha büyütüp çekilmez hale getirmişizdir. Önümüzden akıp giden onca değişik ve değişen manzaraları kasvetli bakışlarla kapatıp, karartmışızdır.
Ne bırakmıştır bizde bu yollar? Boşa giden vakitlerin boş can sıkıntısı ve yorgunluklarından başka. Belki birkaç günde yolculuğun sıkıntısından, yoruculuğundan, şişen ayaklarımızın sızısından dert yanıp durmuşuzdur eşe dosta.
Bütün bunların dışında başka şeyler olamaz mı, bulunamaz mı bu yolculuklarda? Hayatınızı değiştiren bir bakış. Sizi imanî boyutunuzun çok daha ötelerine taşıyan bir anlık tefekkür. Sıkıntılı halinizi unutturan bir düşünce. Günlerce sizi sarıp sarmalayan bir değişim. Yolculuk hatırası olarak yakınlarınıza anlatacağınız, yol boyunca edindiğiniz şikâyetlerin dışında bir şeyler olamaz mı? Yolculuk anılarımızda yorgun bir vücudun dışında bizi canlı kılan, ruhi bir dinamizim yakalanamaz mı?
Hayatı yollarda olanlardandır Bediüzzaman. Hapisler, mahkemeler, sürgünler. Onun kalmasına uygun görülemeyen yerler, aranan daha kötü mekanlar. Onun için mecburi olan seyahatlar. Bize göre gariplerin ama “ne mutlu o gariplere” olanların garip hayatı. Ve garip seyahatları, yol boyu garip düşünceleri.
İstanbul seyahatından sıkıntı duyup duymadığını soran Eşref Edip’e Bediüzzaman’ın ruhunun sırlarını açan, ruh zerafetini ortaya koyan cevabı: “Bana ıstırap veren milletimin maruz kaldığı tehlikelerdir.”
Ne yaşlılıktan, ne diz ağrılarından, ne yol külfetinden ıstırap duymak yok. Ben eksenli bakış, ben eksenli düşünüş ve ben eksenli yaşayışı olmayanların ben eksenli ıstırapları, şikâyetleri de olamaz.
İşte o seyahatların bir başkası. Mevsim bahar. Büyük bir ihtimalle yine mecburi bir seyahat. Annesine, babasına, memleketine bir gidiş değil. Garibane bir seyahat, bizlere göre garip bir seyahat. Düşünceli bir seyahat. Kainat kitabı önünde hece hece, dilinde tesbih tesbih. O kitabın sayfalarından biri olan bir tepecikten gözüne ilişen küçük bir harf. Önünde açılan Allah’ı tanıma boyutları. O harfin, o küçük sarı çiçeğin anlattıkları. Ondaki tefekkür ikliminden bize damlattığı yansımalar. Vatanında, sair yerlerde gördüğü, hatırladığı tüm sarı çiçeklere birden gidiş, birden hatırlayış. Esmadaki azami mertebelere ulaşma. Kalbe gelen mana.
Bu çiçek kimin mührü ise, kimin damgası ise ve kimin sanatı ise elbette bütün zemin yüzündeki o nevi çiçekler, O’nun mühürleridir, O’nun sanatıdır. Akıl ile kalbi elinden tutup götürürken yol kenarındaki küçük bir sarı çiçekten başlayarak tüm sarı çiçeklere ve tüm kainata ulaştırıp her şeyden tek tek “eşhedü en la ilahe illallah” şehadetini akıl ve kalp kulağına işittirme.
Bilmem kaç kere dinlemişsinizdir Yunus’un sarı çiçek ilahisini? Belki de ninnilerde uyumanıza eşlik etmiştir. Yunus’un konuşturduğu o masum sarı çiçek Bediüzzaman’da, Allah’ı bilmede sarsılmaz bir delil olur. Kazınmaz bir mühür, susturulmaz bir şehadet. Ve tüm sarı çiçekler birden konuşur, Rablerini söylerler.
“Sordum sarı çiçeğe annen baban var mıdır?
Çiçek der derviş baba annem babam topraktır.”
Diyen Yunus’un sarı çiçeğine karşılık Bediüzzaman’ın sarı çiçeği Allah’ın birliğine mühür olur. Toprak perdesini kaldırır Rabbinden gelen bir mektup olur okutur kendini bizlere.
Artık basabilir misiniz sarı çiçeklere, kırmızı, mor çiçeklere? Tutup kopartabilir misiniz onları? Ya da Bediüzzaman’ı ve tefekkürünü hatırlamadan geçebilir misiniz, bir sarı çiçeğin yanından?


Nuriye Çeleğen

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sarı çiçeğin öyküsü
« Posted on: 19 Nisan 2024, 21:12:10 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sarı çiçeğin öyküsü rüya tabiri,Sarı çiçeğin öyküsü mekke canlı, Sarı çiçeğin öyküsü kabe canlı yayın, Sarı çiçeğin öyküsü Üç boyutlu kuran oku Sarı çiçeğin öyküsü kuran ı kerim, Sarı çiçeğin öyküsü peygamber kıssaları,Sarı çiçeğin öyküsü ilitam ders soruları, Sarı çiçeğin öyküsüönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes