Konu Başlığı: Ey Tabibi cümle illethâ yimâ Gönderen: Sümeyye üzerinde 13 Aralık 2010, 17:36:43 Ey Tabibi Cümle illethâ-yimâ (http://img.blogcu.com/uploads/tanburtaksimi_evvelaskcopy.jpg) Vakt-i şerifler hayr olsun efendim! Hayırlar feth olsun, şerler def olsun. Ne güzel hülâsa edivermişler gönüllerindekini, tasavvuf ehli! Ve hep, artık ezberlenmiş, formüle edilmiş bu sözlerle güzelliklere tâlip olmuşlar, çirkinliklerden kaçmışlar. “Eğer dünya malını gönlüne indirirsen çirkinlik olur, yok eğer onu hayra vesile kılarsan güzellik olur.” Mesnevî Hazret-i Mevlânâ, mal toplamanın faydasının ne kadar olduğunu izâh için. Ger berizi bahra derkûzei Çent güncent kısmeti yekruzei Denizi bir kâseye dökecek olsan, ne kadar sığar? Ancak bir günlük rızkın kadar. Malûmdur ki gemi, suyun üzerinde, denizin üzerinde gittiği müddetçe su onu kaldırıcı ve gitmek istediği yere ulaştırıcı bir vasıtadır. Ne zaman ki gemide bir delik hâsıl olur, deniz, geminin içine girmeye başlarsa artık o gemi yürümez ve batar. İşte dünya malı seni varmak istediğin yere götüren, götürücü olan deniz gibidir. Onu sen içine almazsan, üzerinde olursan gemi gibi istediğin yere varırsın. Yok, hırsla, tamah ile onu içine almaya kalkarsan geminin su alıp batması gibi dünyada batarsın. Ve kanaat ne tükenmez bir hazinedir. Kanaat yerine, hazineyi, zenginliği malda aramak boştur. İnsana yaradılışında yükselmek, yücelmek, daha geniş imkânlara kavuşmak arzusu verilmiştir. Bu, hırsla tamah hâlinde olursa o zaman Hazret-i Peygamber’in “İnsanın iki vadi dolusu altını olsa üçüncüyü ister ama bu iyi bir şey değildir.” buyurduğu gibi iyi olmayan insanlar sınıfından oluruz Dünya hâline şükredebilmek için senden daha aşağıda olanlara bakacaksın. Maddî imkân bakımından daha aşağıda olanlara. Âhiret hâlinde yükselmek için ise senden daha yücelere, daha olgunlara bakacaksın. Eğer bunun tersi yapılırsa yani “Ben filancadan daha çok namaz kılıyorum, daha çok ibadet ediyorum, daha çok şöyleyim, böyleyim.” denir ise zarar olur. Bir kere, benlik başlar. Başkasını beğenmemek başlar. Ona “ucb” denir, “kendini beğenme” denir ki gururdan daha özel ve tehlikeli bir histir. İhtiyacından fazla mal vesaire peşinde koşmak sadece hevesi tatmin eder, insanı tatmin eden şey değildir. Hülâsa, ihtiyacıyla nispet kabul etmeyecek derecelere vardırılan her şey hırs ve tamah eseridir. Hırs ve tamah ise insanı hakîkatleri anlama yolunda en büyük esarete müptela kılan şeydir. Kâseyi çeşm i harisan turneşut Ta sedef kâni neşûd pür dur neşud Hırs ve tamah ehlinin gözü doymaz. Hâlbuki sedef kanaat gösterip kapanmasa idi içinde inci olmazdı. Hazret-i Mevlânâ burada daha başka bir misal veriyor. Malûm, incinin oluşmasında birtakım destanî anlatımlar vardır. Efendim, nisan yağmuru yağdığı zaman istiridye, sedef, ağzını açar ve içine bir nisan yağmurunun düşmesini bekler. O yağmur düşer düşmez de ağzını kapatır ve istiridyenin özelliğinden dolayı o nisan yağmuru tanesi inci olur. Eğer o nisan yağmuru yılanın ağzına damlarsa zehir olur diye şairâne bir izâh vardır. Bunun aslının böyle olmadığı tabii biliniyor. Esasında istiridye, içine giren kum tanesinin zararlarından kendisini korumak için kendi salgıladığı bir maddeyi o kum tanesinin etrafına sarar, işte ona da biz inci deriz. Fakat nisan yağmurunun bereketlerinin karşılığı ve mahlûkattaki sedefin inci yapıcılığı, yılanın zehir akıtıcılığı anlatılsın diye böyle bir efsane kabul edilmiştir. Hazret-i Mevlânâ da bunun misalini açıklayarak bir başka özellikle şöyle anlatıyor: Eğer istiridye ağzına giren nisan yağmuru tanesine veya kum tanesine kanaat edip ağzını kapatmasa idi, birkaç damla daha gelsin, birkaç tane daha gelsin diye beklese idi ağzı kapanmadığı için inci, dürdâne hâsıl olmazdı. İşte sen de karnın doyduktan sonra ağzını açma, açık bırakma. Gözünün doyması için de gözünü hakîkî manzaralara çevir. Bakılması lâyık olan şeylere çevir. Bakılmayacak şeylere çevirme. Yoksa kapatamazsın. Kapatamayacağın zaman da gözün doymaz. Her kiracamei zi aşkı çak şüt Ozi hırs u ayb külli pak şüt Her kimin elbisesi aşkın pençesi ile parçalanırsa o kimse hırstan da tamahtan da bütün ayıplardan da tertemiz olur. Hazret-i Mevlânâ bu beyti ile bir suali cevaplandırıyor. Hırsın, tamahın fenalığını anladık. Peki, bundan kurtulmak için ne yapacağız? İşte Hazret-i Mevlânâ en kolay tavsiyeyi yapıyor: Aşk… Aşk… Aşk… Ve devam ediyor: Şad baş ey aşkı hoş i sevdaima Ey tabibi cümle illet hayima Ey faydası hoş olan ve bütün illetlerimizin, marazlarımızın, hastalıklarımızın devası olan aşk, şâd ol sen! Aşk, bir adamın yakasından tutup onu kendine doğru çekmeye başlayınca o kişiyi bir elbise gibi kaplamış olan hırs ve tamah, mal ve servet bağımlılığı ve bunun gibi bütün ahlâkî ayıplar yok olur, çıkar. Elbisenin yırtılıp çıkması gibi… Ve bütün illetlerin hekimi aşktır. Ey aşk, sen şâd ol! Ey devai nahvetü na mu suma Ey tü eflatu nu calili suma Bizim kibir ve azametimize ilaç olan ve bizim için Eflatun ve Calilus olan aşk, sen çok yaşa! Hazret-i Mevlânâ bu son iki beyitte aşka methiyeler söylüyor. Ve aşkın, mal hırsı ve tamahına ilaç olduğu gibi kibir ve azamete de ilaç olduğunu, Eflatun ve Calilus gibi bizim hastalıklarımıza deva olacağını söylüyor. İşte onun için “Ey tabibi cümle illethâ-yimâ, benim bütün illetlerimin tabibi olan aşk!” diyor. Efendim, aşk bahsi daha devam eder, çünkü evvelimiz aşk, hâlimiz aşk, istikbalimiz aşk. Aşk olsun efendim. Ö. Tuğrul İnançer Konu Başlığı: Ynt: Ey Tabibi cümle illethâ yimâ Gönderen: Ekvan üzerinde 13 Aralık 2010, 18:01:34 Bu ağbimizin sohbetlerini ramazanda dinlemek nasib olmuştu..Maşaallah aynı güzellikte bir yazısını karşımda görünce çok mutlu oldum..Allah razı olsun..Ve isteyen herkese diliyorum.. Nasibimiz AŞK OLSUN... Konu Başlığı: Ynt: Ey Tabibi cümle illethâ yimâ Gönderen: Safiye Gül üzerinde 13 Aralık 2010, 18:24:53 Esselamu aleykum ve rahmetullah.Aşk sız yaşayan yaşamış olur mu?Rabbim aşkımız hep diri ve taze tutsun.Aşk olsun!
Dua ile.. |