๑۩۞۩๑ Fotoğraf & Resim Paylaşım Dunyası ๑۩۞۩๑ => Resimli Konular => Konuyu başlatan: La-Tahzen üzerinde 24 Aralık 2011, 01:15:49



Konu Başlığı: Efendim. .
Gönderen: La-Tahzen üzerinde 24 Aralık 2011, 01:15:49
Efendim. .

(http://www.resimlerindir.com/data/media/40/islami-yazili-resimler.jpg)

 
Yokluğunda seni özledik

Sana değen rüzgarı, seni örten bulutu özledik Özlemeyi, özlenilmeyi, sevmeyi, sevilmeyi, sevindirmeyi, sevindirilmeyi özledik Efendim

Aşkı, gözyaşını, müsamahayı, ahlakı, adabı, ihsanı, irfanı, iz’anı, feraseti, basireti, şecaati, celadeti, adaleti, meveddeti, muhabbeti özledik

İzzeti, hikmeti, fıtratı, şefkati, hürmeti, devleti özledik

Senden sonra tefrika meşrebimiz, taklit mezhebimiz, cehalet mektebimiz, atalet fıtratımız, hamakat şöhretimiz, ihanet sıfatımız, küffar velinimetimiz oldu

Efendim,

Sen kendini ‘abduhu ve rasuluhu: O’nun kulu ve elçisi’ olarak takdim etmiştin Sana iman eden bazıları sana hürmet adı altında seni kulluktan ‘kurtarıp’ melekleştirerek hayattan dışladılar Bu ifrata karşı başka bazıları da tefrite sapıp seni ‘güzel örnek’ olmaktan çıkarıp bir ‘postacı’, bir ‘ara kablosu’ seviyesinde görerek hayattan dışladılar

Bunların hepsi sana iman ediyordu Ama seni hayatımızdan çıkarmanın ızdırabını çektirdiler bize Bu işi, göğe çekerek ya da yere sokarak yapmaları sonuçta hiçbir şeyi değiştirmedi

 seni ‘güzel örnek’ olarak gösterdi Sen, Kur’an’ın konuşanı, yürüyeni, hareket edeniydin Tıpkı bir an*nede spermin insana, bir ağaçta suyun meyvaya, bir arıda tozun bala, bir tavukta darının yumurtaya, bir koyunda samanın süte dönüşmesi gibi, ayetler sende hayata dönüşüyordu

 ısrarla seni örnek gösterirken, birileri ısrarla ‘kitab’ı, kitapları örnek göstermekte direndiler Öylesi işlerine geliyordu, cansız bir nesneyi örnek edinmekle, canlı bir insanı örnek edinmek aynı olur muydu?

Efendim ,

Kitapsızlıktan değil, ‘peygambersizlikten’ kırıldık Yokluğumuz pey*gamber yokluğu Seni hatırlatan, seni andıran insanların hasretim çekiyoruz Çocuklarımız peygamberi sorunca ‘evladım onun ahlakı tıpkı fa*lancanın ahlakı gibiydi’ diyeceğimiz insanlar yok denecek kadar az

İnsanlık destanıyla yaşıt olan vahiy sürecinde birçok kitapsız peygamber gelmişti de, bir tek ‘peygambersiz kitap’ gelmemişti Sayemizde yaşlı dünya ona da şahid oldu efendim Peygambersiz Kitab’a, Muhammed aleyhisselamsız Kur’an’a da şahid oldu Şimdi Kur’an mahzun efendim , Kur’an öksüz Seninle Kur’an’ın arasını ayırdık, etle tırnağın, toprakla to*humun, anayla evladın arasını ayırır gibi

Gel de bir bak Efendim, bu mazlum ümmetin hali pür melaline Bıraktığın din tanınmaz hale geldi Bıraktığın sitenin harabelerinde baykuşlar tünedi

Gün geçmez ki ümmetin coğrafyasından feryat yükselmesin, oluk oluk kan akmasın

Bir olarak bıraktığın ümmetin kaç parçaya ayrıldığının sayısını onu parçalayanlar dahi unuttu

Bıraktığın kutlu mirası hovarda mirasyediler gibi parçalayarak paylaştık Efendim Nebevi mirasın irfani ve ahlaki boyutuna bir hizip, ilmi ve fikrî Boyutuna bir başka hizip, siyasî ve hareketi boyutuna ise daha başka bir hizip sahip çıktı Yüzyıllardır tüm bu hizipler ellerindeki parçanın ‘bütünün kendisi’ olduğunu iddia etmekle ömür tükettiler ‘Her hizip ellerindeki parçayla övünüp durdu’ Hepimiz hakikatin merkezine kendimizi oturtup ‘hak benim’ dedik

Oysa ki Efendim, bazen parçalanan hakikat hakikat olmaktan çıkar Ait olduğu bütün içerisinde anlamlı olan bir parça o bütünden ayrılınca anlamsızlaşabilir Bunu farkedemedik Efendim

Efendim ,

İsrailoğulları, peygamberlerini katlediyorlardı Biz de senin güzel hatıratını, emanetini, adını ve sünnetini katlettik Seni katlettik Efendim

Kimilerimiz için sen hiç ölmedin, o ender bahtiyarlar seni hep içlerinde, işlerinde, hayatlarında, düşüncelerinde, duygularında, eylemlerinde, evlerinde yaşattılar

Kimilerimiz içinde sen hiç doğmadın Onlar hep senden mahrum yaşadılar Şol mahiler ki derya içreydiler, deryayı bilmediler

Varlığının kaç bahara bedel olduğunu bilmeyenler yokluğunun ıstırabını nasıl duysunlar Efendim ?


Seni çok seviyoruz, seni çok özlüyoruz

Bize kırgın mısın Efendim ?




Mustafa İslamoğlu


Yokluğunda seni özledik

Sana değen rüzgarı, seni örten bulutu özledik Özlemeyi, özlenilmeyi, sevmeyi, sevilmeyi, sevindirmeyi, sevindirilmeyi özledik Efendim

Aşkı, gözyaşını, müsamahayı, ahlakı, adabı, ihsanı, irfanı, iz’anı, feraseti, basireti, şecaati, celadeti, adaleti, meveddeti, muhabbeti özledik

İzzeti, hikmeti, fıtratı, şefkati, hürmeti, devleti özledik

Kimilerimiz için sen hiç ölmedin, o ender bahtiyarlar seni hep içlerinde, işlerinde, hayatlarında, düşüncelerinde, duygularında, eylemlerinde, evlerinde yaşattılar

Kimilerimiz içinde sen hiç doğmadın Onlar hep senden mahrum yaşadılar Şol mahiler ki derya içreydiler, deryayı bilmediler

Varlığının kaç bahara bedel olduğunu bilmeyenler yokluğunun ıstırabını nasıl duysunlar Efendim ?


Seni çok seviyoruz, seni çok özlüyoruz

Bize kırgın mısın Efendim ?



ALINTI