๑۩۞۩๑ Fotoğraf & Resim Paylaşım Dunyası ๑۩۞۩๑ => Resimli Konular => Konuyu başlatan: Eflaki üzerinde 01 Kasım 2010, 07:41:24



Konu Başlığı: Adı Sümeyye
Gönderen: Eflaki üzerinde 01 Kasım 2010, 07:41:24
(http://www.siirci.net/images/ekart/rosebloem.jpg)

Adı Sümeyye... Pekin’den Darkhan’a geldiğinde “Nasılsınız? Ben iyi. Merhaba!” demeyi biliyordu sadece. Asıl adını hiçbir zaman öğrenemedim. Artık Sümeyye idi ve hep öyle olsun istiyordu. Öncesini ise çoktan unutmuştu zaten. Onu örttüğü bembeyaz örtüsüyle hatırlıyorum. Ne zaman beraber olsak ondan gözlerimi alamıyordum. Her haliyle “ben Müslüman’ım” diyordu.

Sümeyye bir Çinli. Moğolistan’da alıştığı sebzelerin, meyvelerin hiçbiri olmadığından çok zor günler geçiriyordu. Ama vazgeçmedi, pes etmedi. Biz ondaki imanı gördükçe adının ona ne kadar yakıştığını düşünmeden edemiyorduk. Gerçek bir Sümeyye idi karşımızda duran. Olmamız gereken noktayı bize duruşuyla, bakışıyla anlatıyor ve hiçbir tavizi kabul edemeyecek sertlikte hareket ediyordu.

Sonraları öğrendik onun nasıl hidayete erdiğini. Elimizde değildi, gözyaşlarımıza hakim olamadık. Nemli gözlerimizi birbirimizden kaçırdık, rahat rahat ağlamayı evlerimize çekildiğimiz zamana erteledik. Sümeyye olmak kolay değildi sonuçta ve herkes bir Sümeyye olamazdı.

Bir gün Pekin’de bir camiye gider Sümeyye. İçindeki hiç de tanıdık olmadığı bir ses onu camiye kadar götürür. Ne aradığını, ne bulmak istediğini bilmediğinden ürkektir biraz. Cami imamını bulur ve “Ben Müslüman olmak istiyorum.” der. Nedendir hiçbir zaman anlayamaz, ama imam onu geri çevirir. “Siz, kendi tapınağınıza gidin lütfen.” der ve kapıyı yüzüne kapatır. Sümeyye hayâl kırıklığına uğrar ve bu olay içindeki boşluğu daha da büyütür. Yeniden bir camiye gitmekten aynı sözleri işitmek korkusundan dolayı vazgeçer.

Yine de bu boşluğu doldurmanın bir yolunu bulabileceğine inancını kaybetmez hiçbir zaman. Bu sefer Müslüman bir ülkenin elçiliğine gitmeye karar verir ve gider. Aynı şekilde “Ben Müslüman olmak istiyorum.” der oradakilere de. Şaşırırlar. Hatta gülerler. Sümeyye bu girişiminden yine bir sonuç alamaz.

Günler geçer. Zordur beklemek. Zahmetlidir. Sümeyye bir an önce içindeki karanlığı aydınlığa çevirmek ister. Yapmalıdır. Bunun bir yolu olmalıdır. Bir şekilde aradığını bulmalıdır. Zaman sınırlı, heder etmeye gelmez. Lâkin bu iş de bir sabır işidir.

Bir gün bir dergide bir mektup adresi gözüne çarpar. Selim adında bir Türk, İngilizce bilen mektup arkadaşı aramaktadır. Sümeyye Türklerin Müslüman olduklarını bildiği için hemen bir mektup yazıp adrese postalar.

Mektubun cevabı çok geçmeden gelir ve bundan sonra mektuplar boncuk taneleri gibi art arda dizilirler. Artık bu mektupların sayısını Sümeyye de unutmuştur. İçindeki ses “bu sefer doğru yoldasın” der hiç durmadan. “Sümeyye, bu sefer doğru yoldasın.”

Aradan bir yıl geçer. Selim Bey Pekin’e gelmek istediğini yazar Sümeyye’ye. Ve ağustos ayında Pekin’e doğru uçar Selim Bey. Sümeyye bu bir yıl içinde İslamiyet ile ilgili hiçbir şey yazmaz. Hiçbir soru sormaz. “Ben Müslüman olmak istiyorum.” demez. Beklemeyi tercih etmiştir neyi beklediğini bilmeden.

Selim Bey ve Sümeyye buluşup konuşma fırsatı bulduklarında her şey hızla gelişir ve Selim Bey Sümeyye’ye evlenme teklifinde bulunur. Sümeyye için inanılmaz bir gelişmedir bu. Selim Bey Sümeyye’ye bu özel teklifi yaparken Moğolistan’da öğretmenliğe başlaması istenir Selim Bey’den. Evlenirler ve Darkhan’a gelirler.

Sümeyye “Ben Müslüman olmak istiyorum.” dediğinde karşısında onu gerçekten dinleyecek birisi vardır artık.

Adı Sümeyye...

Öte aleme açan bir çiçek...