> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Reşahat > Hoca Alaeddin Attar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hoca Alaeddin Attar  (Okunma Sayısı 818 defa)
07 Ocak 2010, 12:34:45
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 07 Ocak 2010, 12:34:45 »



HOCA ALAEDDİN ATTAR

Adı, Muhammed biri Muhammedül - Buharî.Aslında Harizahiden.Babası Muhammed-ül Buhara´nm üç oğlu ve Hoca Alâeddin

Babasının vefatından sonra Hoca Alâeddin mirastan hiç bir şey kabul etmiyor ve Buhara medreselerinden birinde ilim tah­siline koyuluyor.

Hoca Bahaeddin Nakşibend Hazretlerinin küçük bir kızı var­mış . Bir gün haremlerine demişler ki:

- Kız bulûğa erişince bana haber ver!

Hoca Bahaeddin Hazretleri, kızının bulûğa erdiği haberini alınca «Kasr-ı Arif an» dan doğru Buhara´ya gidip Hoca Alâeddin´in bulunduğu medreseye ayak atmışlar.. Alâeddin´i medre­sedeki hücresinde bulmuşlar. . Hücrede eski bir hasır, yastık ye­rinde iki kerpiç ve bir kırık ibrik. .

Hoca Alâeddin Şahı Nakşibend Hazretlerini görünce ayaklarına kapanmış, ayaklarına yüz sürmüş ve son derece saygılı bir yalvarıcılık tavrı takınmış..

Hoca Hazretlerinin ilk sözleri şu :

- Benim henüz bulûğa ermiş bir kızım var. Onu sana ni­kâh etmeye memurum.

- Bu lûtfunuz benim için saadetlerin en büyüğüdür. Lâkin benim dünya ve geçim vasıtalarından malik bulunduğum hiçbir şey yok.Hâlimi görüyorsunuz.

Şâh-ı Nakşibend Hazretleri buyurmuşlar :

- Senin ve onun Allah indinde bir rızkınız vardır ki, onun gelmesinde hiçbir dahiliniz ve nasıl geleceğinde hiçbir şuurunuz yoktur.İzdivaç oluyor ve bir müddet sonra Hasan Attâr dünyaya geliyor.

Hoca Bahaeddin Nakşibend Hazretleri, Hoca Alâeddin´i oğulluğa kabul edip medreseden çıkardıkları zaman, kendisinde mevcut olması hatıra gelebilecek ilim gururunu ve efendilik eda­sını kırmak için tahtadan bir tabla içine elma doldurup şöyle di­yorlar :

- Bu tablayı başına koy ve içindeki elmaları, yalın ayak do­laşacağın Buhara pazar ve mahallelerinde bağıra bağıra sat!

Alâeddin Attâr Hazretleri bu emri can ve başla telâkki edi­yor ve en küçük sebeb arayıcılığına düşmeksizin, gönül rahatlığı içinde yerine getiriyor. Fakat kardeşleri Şehabeddin ve Hoca Mübarek bu halden inciniyorlar, bir nevi kibir acısı duyuyorlar ve teessür gösteriyorlar. Şâh-ı Nakşibend Hazretleri vaziyeti öğrenince Alâeddin´e şu emri veriyorlar :

- Git, meyve tablasını kardeşlerinin dükkânı önüne koy ve orada yüksek sesle sat!

Alâeddin Attâr, Hoca Hazretlerinden kendisine bâtını ter­biye yolu açılıncaya kadar, aldığı emri yerine getirmeye devam ediyor.

Büyük Mürşid, meclislerinde, Alâeddin Attâr Hazretlerini yanı başlarında otururlar ve sık sık kendisine yönelirmiş. .

Bu halin sebebini soranlara demişler ki :

- Onu, kurt kapmasın diye yanıbaşımda oturtuyorum! Zira nefs daima pusuda ve fırsat kollama tavrındadır. Benim için dem dem onun haline yönelişim, kendisini mazhar kılmak içindir. Ben onu hatıra getirdikçe Kabe´yi hatırlamış oluyorum. Keremimin evinde olan Kereme mazhar olur. Allah dostlarına hizmetin ve hizmet yolu ile gönüle girmenin faydası budur.

Kendileri anlatıyor :

- Hoca Bahaeddin Hazretlerine yeni kapılandığım demlerde bana biri sordu : «Gönül sence ne keyfiyettedir?» Ona dedim ki: «Gönül keyfiyeti bana malûm değildir.» suali soran kendince gönlün tarifini yaptı : «Gönül bence üç günlü ay gibidir.» Bu ta­rifi Bahaeddin Hazretlerine arzettim. Buyurdular: «O derviş kendi halini anlatmış. .» Bu sözü söylerken Şâh-ı Nakşibend bir bağ kenarında oturuyordu. Mübarek ayaklarını benim ayağıma değdirdiler. Bana öyle bir şey oldu ki, bütün varlıkları, kâinatı kendimde görür gibi oldum. O halden kendime gelince dediler : «Nisbetin merkezi olan gönül budur, dervişin hayal ettiği değil.» Ve ilâve ettiler : «Gönlün halini sen nasıl belirtebilirsin ki, onun ululuğu ifade kalıplarına sığmaz.» Kutsî hadîs bildiriyor : «Yere ve göğe sığmadım, mümin kulumun kalbine sığdım.» Bu incelik gösteriyor ki, gönlü anlayan muradı anlamıştır »

Hoca Bahaeddin Nakşibendi Hazretleri birçok müritlerinin terbiyesini Hoca Alâeddin´e havale etmişler ve buyurmuşlar :

- Alâeddin bizim yükümüzü hayli hafifletti.

Buharada, âlimlerden bir heyet, Allah´ın görülebilip görü­lemeyeceği üzerinde bir münakaşaya zemin açıyor. Bir kısmı gö­rülebileceği, bir kısmı da görülemeyeceği üzerinde ısrar ediyor. Hepsinin birden Hoca Alâeddin Hazretlerine büyük güvenleri ol­duğu için kapısını çalıyorlar ve :

- Aramızda hakem ol, diyorlar. Allah görülebilir mi, görü­lemez mi ?

Hoca Alâeddin Attâr, Mutezile mezhebinden olup «Rûyeti -görmeyi» inkâr edenlere diyor ki:

- Üç gün müddetle tertemiz olmak ve hiç lâf etmemek şar-tiyle meclisimizde oturun; ondan sonra hükmedelim!

Hoca Hazretlerinin emirlerini ayniyle yerine getirip gusül ve namaz abdestleri yerinde ve ağızları dikili, oturuyorlar. Üçün­cü gün üzerlerine öyle bir hal çöküyor ki, yere düşüp kıvranma­ya başlıyorlar ve kendilerine gelince Hoca Hazretlerinin ayakla­rına kapanıp :

- «Rûyet - görme» hakmış, diyorlar; iman getirdik!

Hoca Muhammed Pârisâ Hazretlerinin el yazılariyle kayıtlı olduğuna göre, Hoca Alâeddin Attâr Hazretleri ölüm hastalıkla­rında buyurmuşlar :

- Allah´ın inayeti ve Hoca Bahaeddin Nakşibend Hazretle­rinin nazar ve hürmetiyle, eğer murad edebilseydi, bütün insan­lık hakikate ererdi.

Hoca Ubeydullah Taşkendî rivayetine göre Hoca Muham­med Pârisâ Hazretlerinde kendinden gaip olma hali çok vâki iken, Alâeddin Attâr Hazretlerinde şuur ve kendilerine malikiyet hali galip imiş.. Yüksek hakikat ehli de, şuur ve kendinde olma hâlini, manevî sarhoşluk ve kendim kaybetme hâlinden üs­tün tutmuşlardır.

Hoca Bahaeddin Hazretlerinin vefatlarından sonra bütün yakınları hattâ Muhammed Pârisâ Hazretleri bile Hoca Alâeddin Attâr´a biy´at etmişlerdir.

Şâh-ı Nakşibend Hazretlerinin Hicaz yolunda kendilerine halife olarak Muhammed Pârisâ´yı tayin etmeleri ve ölüm döşe­ğinde aynı meseleye dair sorulan suale :

- Hicaz yolunda söylemiştim!

Diye cevap vermelerine rağmen Alâeddin Attâr´a nasıl olup da biy´at edildiği şöyle izah olunabilir :

Bazı dervişler «Sahib-i zuhur» dedikleri anî belişip hassası­na maliktir. Hoca Alâeddin Hazretleri de onlardandır. Nitekim Mevlânâ Celâleddin Rumî Hazretleri, intikâlleri zamanında yer­lerine kimin geçeceği sualine :

- Hüsameddin Çelebi Buyurdular.

Ve bu sualin iki kere daha tekrarını aynı şekilde cevaplan­dırdılar :

- Hüsameddin Çelebi..

Üç kere alınan bu cevaptan sonra yakınları Mevlânâ´ya sor­dular :

- Ya Sultan Veled hakkında ne buyurursunuz? Mevlânâ Hazretleri, gülümseyerek cevap verdiler.

- O pehlivandır, vasiyete ihtiyacı yoktur!

Böylece, bir ta´yin, başka bir liyakati nefyetmek olmaz.

Hoca Bahaeddin bahsinde kaydedildiği gibi, ilâhî risale er­mek üzere bulundukları demlerde, yakınları, Hoca Hazretlerinin irşad makamım kime bırakacakları üzerinde kaygılı bir sükûte varmışlardı. Hoca Hazretleri bu sükûtun dilini çözmüşler ve :

- Böyle bir anda bana niçin sıkıntı veriyorsunuz, demişlerdi; irşâd makamına halife ta´yini benim elimde değildir. Hükmedici, Allah´tır. Sizi böyle bir nimete şereflendirmek dileyince ge­reğini bildirir .

Bu kelâm da şahittir ki, hilâfet ve niyabet, vasiyetle sınırlı değildir. Hilâfet dâvasının bu şartlara sığdırılması imkânsız, da­ha birçok incelikleri vardır.

Hoca Alâeddin Hazretlerinin sohbetinde kutsî nefeslerinden çıkan bazı kelimeleri Hoca Muhammed Pârisâ Hazretleri topla­mış ve Şah-ı Nakşibend Hazretlerinin «Makamat»ına eklemek is­temişlerdir. Fakat müyesser olamamıştı. O kelâmlardan, Hoca Muhammed Pârisâ´nın kalemiyle tespit edilmiş 27 parçayı tak­dim ediyoruz :

« Riyazetten gaye, cismanî alâkalardan sıyrılıp ruh ve ha­kikat âlemine yönelmektir. Suluktan murad ise, müridin kendi irade ve cehdiyle hak yoluna mâni olan alâkalardan kurtulmasıdır. Bu dâvanın muayene ve çaresi odur ki, alâka şekillerinden müride ne gösterilse, hangisine gönlünü bağlı görmezse o alâka engel olmaktan çıkmış, hangisine de içinde bir istek hissederse o alâka onun ayağına dolanmış ve yolunu kesmiş demektir. Bizim hocamız Bahaeddin Nakşibend Hazretlerine yeni bir gömlek giy­direcek olsalar (Bu gömlek filânındır) deyip onu iğreti bir eşya gibi sırtlarına geçirirlerdi.»

Buyurdular :

- Mürşide alâka ve rabıta, hakikatte gayrı ve neticede lü­zumsuz olmasına rağmen başlangıçta vusul (Erişme) sebebidir. Bu yolun isteklisi, başlangıçta, mürşidinden gayrı bütün alâkala­rı nefyetmek ve kalbinde yalnız mürşidini tutmak borcundadır.

Tefsir :

- Sâliklere, başlangıçta mürşid alâkasını muhafaza etme­leri en ehemmiyetli borçtur. Zira mürşid, ilâhî hakikatin aynası­dır ve ona yönelmek, fena makamına ermeyi ve cezbeye nail ol­mayı neticelendirir. Cezbesiz ise bu yol aşılamaz. Bu yüzden, sâlik, mürşid alâkasını gönlünde tutmalıdır ki, cezbeye erişebilsin. Eğer sâlik, yola girişinin başında, «Mürşid de gayrıdır ve onu nefyetmek lâzımdır» diye düşünecek olursa yoldan kalır ve tek adım terakki edemez. Her şeyi yerinde kabullenmek ve yerinde nefyetmek lâzımdır. Meselâ yolun sonuna varanlar için nefy ge­rekir. Zira sona gelen hakikate varmış demektir. Ve her şey ona, mürşidi gibi, mutlak güzellikten bir ayna hâline gelmiştir. Böy­lece vücudun hakikatına mazhar olmak yönünden, derya ile dam­la, güneş ile zerre birdir. Bu makamda hakikati mürşidin ayna­sından görmekte devam etmek noksanlık olur.

Buyurdular :

- Bu yolun yüksek şahsiyetleri, tevfik çalışmayladır ve muvaffak olan ancak çalışandır, dediler,. Sâlikin de mürşidinden feyz isteği, mürşidin emri yolunda çalışması miktarınca elde edi­lir. Çalışmadan elde edilen mânaların bekası olmaz. Mürşidin müride yönelişindeki tesir, mürid tarafından ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hoca Alaeddin Attar
« Posted on: 19 Nisan 2024, 07:28:34 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hoca Alaeddin Attar rüya tabiri,Hoca Alaeddin Attar mekke canlı, Hoca Alaeddin Attar kabe canlı yayın, Hoca Alaeddin Attar Üç boyutlu kuran oku Hoca Alaeddin Attar kuran ı kerim, Hoca Alaeddin Attar peygamber kıssaları,Hoca Alaeddin Attar ilitam ders soruları, Hoca Alaeddin Attar önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes