> Forum > ๑۩۞۩๑ Ramazan Ayı Özel Dünyası ๑۩۞۩๑ > İlim Dünyası İle Ramazan Ayı > Ramazan Ayı Makaleleri > Oruç mevsimi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Oruç mevsimi  (Okunma Sayısı 614 defa)
27 Ağustos 2010, 15:33:19
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 27 Ağustos 2010, 15:33:19 »



Ramazân-ı şerif ibadetlerle zengin bir ay. Bütün ibadetlerin en yoğun mevsimi. Çünkü o, ecrini bizzat Cenâb-ı Hakk’ın vereceği bir;

ORUÇ MEVSİMİ…

Âyet-i kerîmede buyurulur:

“Ey îman edenler! Sizden evvelkilere oruç farz olduğu gibi, oruç tutmak size de farz kılındı.” (Bakara, 128)

Oruç demek ki, bütün ehl-i îman için mecburî bir ibadettir. İnsan açlığı tadacak, şehvet vesâir nefsânî arzular köreltilecek ve ruh mesafe alacak.

Cenâb-ı Hak, «sizden öncekilere olduğu gibi» diyor. Oruç Benî İsrail dininde de vardı. Fakat İsrailoğulları, sonradan orucu yalnız aşûre gününe tahsis ettiler. Hıristiyanlıkta da vardı, Hıristiyanlar da zaman içinde perhize döndürdüler. Elhamdülillâh ki bizlerde, biz ümmet-i Muhammed’de bu ibadet büyük bir heyecanla îfâ ediliyor. Hâsılı daha evvelkilerden beri var olagelen;

ORUÇ; PEYGAMBERLERİN USÛLÜ…

Peygamberler, nübüvvetin rûhâniyetine oruçla hazırlanmışlardır.
Kemalin zirvesine ulaştıklarında bir süre insanlık âleminden uzaklaşmış ve kendilerinde melekî vasıflar tecellî edince kalpleri ve dimağları ilâhî vahyin menbaından feyizlenmiştir.

Tûr-i Sîna Dağı’nın pek kıymetli peygamberi Hazret-i Musa -aleyhisselâm- Tevrat nâzil oluncaya kadar kırk gün kırk gece oruç, yani «savm-ı visal» tutmuştur.

Sair Dağı’nın mukaddes peygamberi Hazret-i İsa -aleyhisselâm- da, İncil’den ilk kelâmı duyuncaya kadar, kırk gün oruç tutmuştur.

Yûsuf -aleyhisselâm- Mısır’da hazine vezirliğini îfâ ederken, fakirlerin, gariplerin, açların hâlinden gafil kalmayayım diye midesini tam olarak doyurmamıştır.

Âişe validemiz buyurur:

“Rasûlullâh’ın aile efrâdı, Medine’ye geldiği günden vefat ettiği âna kadar, üç gün arka arkaya buğday ekmeğiyle karnını doyurmadı.” (Müslim, Zühd 20)

Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- zaman zaman da «Savm-ı Visal» tutardı. İftar etmeden birkaç gün peş peşe tutulan bu oruç, sadece Allah Rasûlü’ne mahsustu.

Efendimiz; “Oruç kalkandır.” (Nesâî; Sıyâm, 43) buyuruyor. Kalkan olması, nefsânî arzuları çökertmesi demektir. Çünkü;

ORUÇ RÛHÎ DİSİPLİNDİR…

Oruç, içimizdeki nefis canavarını zabt u rabt altına alan ve böylelikle insanın derûnundaki merhamet ve şefkat duygularının inkişâfını sağlayan rûhî bir disiplindir.

Oruç, aynı zamanda nefsimize karşı bir cihaddır. Çünkü nefse karşı verilen cihad en büyük cihaddır. Efendimiz Tebük Seferi’nden dönerken Medîne-i Münevvere’ye yaklaştılar. Meşakkatten, zorluktan sahâbenin derileri kemiklerine yapışmıştı. Bin kilometre gitmişler, bin kilometre dönmüşlerdi. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-;

“Küçük cihaddan büyük cihada dönüyoruz.” buyurdu. Sahâbî dedi ki:

“Yâ Rasûlâllah! Bundan daha büyük bir cihad mı var?” Efendimiz:

“Evet, şimdi nefis cihadı var.” buyurdu. (Suyûtî, Câmiu’s-Sağîr, II, 73; Keşfü’l-Hafâ, 1/511).

Nefse karşı yürütülen cihadda en mühim ibadet de hiç şüphesiz oruçtur. Bu şekilde oruç, kul için cehenneme karşı, cehenneme götürücü şehvet ateşlerine karşı bir kalkan vazifesi görmektedir. Yani oruç, bir bakıma bizi ateşten koruyan;

TAKVÂ KALKANI…

Cenâb-ı Hak orucu emrettiği âyet-i celîlenin nihayetinde; “Umulur ki, takvâ sahibi olursunuz.” (Bakara, 128) buyuruyor. Yani nefisleriniz oruç sayesinde aşırı duygulardan uzaklaşır, körelir. Rûhânî istidatlar inkişaf eder. Böylelikle; “Umulur ki, takvâya erersiniz.”

Oruç, demek ki, takvâya ermek ve nefsin şerrinden korunmak için emredilmiştir. Bu bakımdan Ramazân-ı şerif, helâlleri dahî riyâzat hâlinde kullandırarak bize şüphelilerden ve haramlardan uzaklaşmayı talim eden mânevî bir eğitim ayıdır.

O hâlde bu Ramazân-ı şerifte kendimizi muhasebe edelim:

Helâlleri ne kadar riyâzat hâlinde kullanıyoruz? Şüphelilerden, dahası haramlardan ne kadar kaçıyoruz? Ticarî hayat, içtimaî hayat, kul hakkı vesâireye ne şekilde dikkat ediyoruz?

Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anhumâ- pek mânidar bir şekilde der ki:

“Namaz kılmaktan yay gibi olsanız, oruç tutmaktan da çivi gibi kalsanız, haramları terk etmedikçe Allah ibadetlerinizi kabul etmez.” Yani ibadetin fazileti gider, diyor. Dolayısıyla yiyeceğimizin helâl olmasına, yani kazancımıza dikkat etmek, çok mühim.

Buna dikkat edilerek tutulan Ramazan orucu, o kadar büyük bir ihsan ki, -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

“Ramazan orucunun ecrini bilseniz, bütün senenin Ramazan olmasını arzu edersiniz.” (Taberânî, el-Kebîr, 22/389) buyuruyor.

Bunun için âyette seferde olanlar, meşakkatte olanlar, hastalar ve mazeretliler oruçtan muaf tutulurken, her şeye rağmen eğer güç yetecekse; “…oruç tutmanız sizin için elbette daha hayırlıdır.” (Bakara, 129) buyuruluyor. Yani seferde de olsanız, oruç bir nimet, bir ikram. Çünkü;

ORUÇ, İLÂHÎ BİR TALİM…

Oruç, hayat mücadelesinde zarurî olan «sabır, hâle rızâ, irade, azim, sebat ve nefsânî arzulardan uzaklaşma» gibi hâllerin talimi ile ahlâkî durumumuzu kemale erdirir.

Oruç, nimetlerin kadrini bildiren, şükran hisleri uyandıran, yoksulların ve çaresizlerin hâlinden anlama şuuru kazandıran, nefsânî arzu ve temâyülleri bertaraf eden, maddenin esaretinden kurtarıp «sabır» denilen en yüksek ahlâkî meziyete eriştiren bir ibadettir.

Bu itibarla orucun Hak katında makbul olması için midenin açlığına ilâveten dil, göz, kulak gibi diğer uzuvlara da oruç tutturulmalıdır.

Oruçlu iken ağza bir şey girmemesine dikkat edildiği gibi, ağızdan çıkan her kelimeye de dikkat edilmelidir. Lisanımız kalplere saplanan bir diken değil rahmet dili olmalıdır. Gıybet sebebiyle de mânen insan eti yiyerek haramla iftar edilmemelidir. (bkz. el-Hucurât, 12)

Oruç, mazlumların ve muhtaçların; «Acıyın bize!» diye yükselen sessiz feryatlarının en güzel tercümanıdır. Eğer merhamet ve şefkatimizi bütün fânî sevdaların üzerine yükseltemez isek kendimize yazık etmiş oluruz. Nitekim hadîs-i şerifte buyurulur:

“Sizler yeryüzündekilere merhamet ediniz ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin.” (Tirmizî, Birr, 16)

Bilhassa Ramazan, bambaşka bir merhamet mevsimidir. O, bize acıyabilmeyi telkin ediyor. Bu açıdan diyebiliriz ki Ramazan;

BİR ACIYABİLME AŞISI…

Acıyabilmek. Bu da Allah’ın büyük bir lütfu.

Zira acımak merhametin mahsûlü. Acıyan cömerttir. Acıyan mütevazıdır. Acıyan hizmet ehlidir, acıyan vicdan sahibidir.

İnfak; nafak kökünden gelir. Nafak tünel demektir. İnfak; kulu, Cenâb-ı Hakk’a ulaştıran bir tünel…

BİR RAHMET TÜNELİ…

İnfak, Allah için vermek. Kişinin mesleği neyse, hangi mala, hangi imkânlara sahipse, onlardan Allah için infak etmesi.

Merhamet ise, îmanın lezzeti. Sende olanı, mahruma, yani kendisinde olmayana ikram etmen. İşte merhamet budur. Allâh’ın sana verdiğini, sana ikram ettiğini, kendisinde olmayan ile paylaşmandır.

Diğer bir ifadeyle merhamet, başkalarının mahrumiyetini telâfî için onların yardımına koşmandır. Merhamet, mü’minin vasfıdır. Merhamet, her hâlükârda mü’minin tabiat-ı asliyesi olmalıdır. Çünkü;

Merhamet, dünyada vicdan huzuru, âhirette ise ebedî saadet müjdesidir.

Bu merhamet, gönlümüzde bütün varlıkları içine almalıdır. Hayvanâtı da. Çünkü Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, buna o derecede ehemmiyet veriyor ki, Mekke fethinde ordusunu, yavrusunu emziren bir köpeğin karşı tarafından geçiriyor, onu rahatsız ettirmiyor. Yine yanık bir karınca yuvasından dehşete geliyor ve; «Bu karınca yuvasını kim yaktı, kim Allâh’ın verdiği cana kıyabilir?» buyuruyor.

Bütün bunlar Kur’ân ahlâkı. Ramazân-ı şerif de, bu ahlâka, yani Kur’ân ahlâkına bürünebilmenin mevsimi. Çünkü Kur’ân-ı Kerim, Ramazan’da inmiştir. Dolayısıyla Ramazan, hem mâh-ı gufran, hem de;

ŞEHR-İ KUR’ÂN…

Ramazan, Kur’ân’la şereflendirilmiş. Cenâb-ı Hak; “Ramazan ayı, Kur’ân-ı Kerîm’in insanlara bir hidayet rehberi olarak, Hakk’ı bâtıldan ayıran apaçık deliller hâlinde indirildiği aydır.” (Bakara, 185) buyuruyor.

Onun için bu ayda Kur’ân’ı yaşayabilmek, Kur’ân’la hemhâl olmak, Kur’ân’ı anlamak, Kur’ân’la istikâmetlenmek, Kur’ân’ın mesajlarına gönül verebilmek elzem.

Bir Hak dostu buyuruyor:

“Dünya hayatından üç şey bâkî kalır:

1. Allah için sevilen sâdık arkadaş…

2. Kur’ân’dan alınan feyz…

3. Tenhalarda Allah ile beraber olmak…”

O hâlde Ramazan, Kur’ân’la yaşanan bir ay olmalıdır. Bu ay boyunca her an Kur’ân’ın lezzeti tadılmalıdır. Ramazan ve Kur’ân; kalbî bir lezzet, mânevî bir zevk hâline gelmelidir.

Herkes aynı rahle başında oturur ve aynı Kur’ân’ı okur; fakat ondan kendi kalbî seviyesine göre bir netice alır. Yani Kur’ân’dan alınacak nasip, kalbî alâkaya göredir.

Hazret-i Ömer’in hidayetine vesile olan malûm hâdisede, kız kardeşi Fatıma’nın Kur’ân-ı Kerim ile olan kalbî alâkası, Hazret-i Ömer’in kalbinin ısınmasına vesile olmuş, hidayet kapısını açmıştı.

İfade etmeli ki mü’min, ancak Kur’ân’la dolduğu zaman kemal bulur. Bu itibarla Cenâb-ı Hak: “Allâh’ın âyetleri okunduğu zaman sağır ve kör davranmazlar.” (Furkan, 73) buyurmaktadır.

Kalp öyle bir hâle gelecek ki, Kur’ân’la îman artacak. Kur’ân mesajı tatbikata geçecek. Kur’ân ve sünnet modeli, hayatın her tarafına aksedecek. Aile hayatı, ticarî hayat, iktisadî hayat, içtimâî hayat…

Bunun için; tefekkür, murakabe ve muhasebe ile gönüllerimizi diri tutmalıyız. Düşünmeliyiz:

Dünyadaki fânî günler nasıl geçiyor? Cenâb-ı Hak’tan ne gibi mesajlar var? Hâlimiz nasıl? Bu kısa ömrü ne şekilde yaşıyoruz? Acaba bize kıyâmet gününde; “Kitabını oku, bugün sana nefsin kâfîdir.” (İsrâ, 14) dendiğinde amel defterimizden Kur’ân sayfaları mı çıkacak, hüsran sayfaları mı? Cenâb-ı Hakk’ın şu ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Oruç mevsimi
« Posted on: 30 Nisan 2024, 00:06:08 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Oruç mevsimi rüya tabiri,Oruç mevsimi mekke canlı, Oruç mevsimi kabe canlı yayın, Oruç mevsimi Üç boyutlu kuran oku Oruç mevsimi kuran ı kerim, Oruç mevsimi peygamber kıssaları,Oruç mevsimi ilitam ders soruları, Oruç mevsimiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes