> Forum > ๑۩۞۩๑ Ramazan Ayı Özel Dünyası ๑۩۞۩๑ > İlim Dünyası İle Ramazan Ayı > Ramazan Ayı Makaleleri > Eski zamanlarda ramazan hazırlığı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Eski zamanlarda ramazan hazırlığı  (Okunma Sayısı 768 defa)
17 Ağustos 2010, 18:05:10
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 17 Ağustos 2010, 18:05:10 »



Eski Zamanlarda Ramazan Hazırlığı


Eski Zamanlarda Ramazan Hazırlığı Benim çocukluğumun ramazanları karakışa rastlamıştı
Onun içindir ki, kulağımda kalan ilk davul sesi oldukça kof ve hayli neşesizdir Zira deri, rutubetten porsumuş bulunurdu; ayrıca kapalı camlar ve kafesler ardından ses, içeriye boğuklaşarak girerdi

Fakat annemin kış ramazanını yazınkilere tercih ettiğini iyice hatırlıyorum Kışın günler kısadır; insan, bir de bakar, top vakti yaklaşıvermiş Halbuki yazın, hararetten bunalmanızı, dudaklarmızın susuzluktan böcek kabuğu gibi kaskatı kesilmesini bir tarafa bırakınız, bir türlü akşam olmak bilmez ki Allah iş, güç sahibi olanların yardımcısı olsun!

Yaz ramazanını sevenler de şöyle derlerdi: Gündüzün zahmet çekilir amma kırda, bahçelerde kurulan sofralarda oruç açmak pek hoştur İftar masası da çeşit çeşit salatalarla, cacık ve domatesle, şeftaliler, karpuzlar, kavunlarla daha renkli, daha iştah çekici ve keyifli olur!

Kısmetimde iki mevsim ramazanı da görmek varmış; hatta, iştetekrar kışınkine de giriyorum Lakin ikimiz de -ramazan ve ben- ne kadar değiştik O ramazanlar beni tanıyamazlar; kendileri ise benden daha tanılmaz halde!

Berat kandili geçince evde ramazan hazırlığına başlanırdı; iki hafta süren bu hazırlık esnasında evler, baştan başa yıkanır, günlerce tahta gıcırtıları İstanbul şehrine, sokaklarından kağnılar geçen bir Anadolu kasabası ahengi verirdi

Asıl ehemmiyet verilen yer, mutfak ve kilerdi "On iki ayın sultanı" unvanıyla anılan ramazan, her şeyden evvel, boğaz ve mide ile alakadardı; bu ayda, israf denilebilecek bir bolluk hüküm sürer, İstanbul, en nefîs yemeklerin her "merhaba" diyene sunulduğu muazzam bir imarethaneye dönerdi

Büyük konakların iftar sofrasında yer almak için tanıdık olmaya lüzum yoktu ki Gözüne kestirdiğine girerdin Kimse kim olduğunuzu, nerede, ne münasebetle tanışıldığını, isminizi ve işinizi sormazdı Sadece, kapıda duran ağa, kılığınıza, kıyafetinize bakarak, size yer gösterirdi: Ya büyük sofrada, ya orta sofrada, yahut da alt katta, kahve ocağı sofrasında

Otur masanın bir kenarına; istersen ne konuş, ne dinle; yaranmaya çalışma; sekiz on türlü yemekten, tıka basa karnını doyur; kahveni iç; usulcacık sıvış, git Kimse farkında olmaz, onlar dahi işi acayip bulmazdı Otuz gün ramazanı böylece, yabancı konaklarda iftar etmek suretiyle lord gibi yiyip içerek geçiren binlerce adam vardı!
Şurasını da unutmamalı: Bugün, şayet iyi bir lokantada aynı yemeği, aynı bollukla yemek icap etse -hususiyle o yemeklerin bulunması kabil olsa- her öğünde altı lira ile on lira arasında bir masrafihtiyar etmeniz lazım gelir!


Bizim iftarımız da herkese açıktı

Ramazandan bir, iki hafta evvel, babam, bir sabah "evradını okuduktan ve namazını kılıp zikrini bitirdikten, "Sabah şerifler hayrola, hayırlar fethola, şerler defola!" diye duasını da tamamladıkta sonra -başında keten takke, sırtında nafe kürk, burnunda altın gözlük- köşesine hususî bir ehemmiyetle oturur, evin erkanını nezdine çağırırdı Önünde hokka, kalem ve elinde bir defter hazır İçtimadan maksat, ramazan erzakını tespit etmek, yani listesini yapıp asmaaltı tüccarlarından Yağcı İbrahim Beye göndermek Sorardı:



- Rugan-i sade, kaç teneke?

Bu, malum olduğu üzere, sadeyağ, yemeklik yağ manasınadır Altı teneke mi, sekiz teneke mi, ne kadarsa söylerler, babam bunu yazar, yeni bir suale geçerdi:

- Un ne kadar olmalı?

Ölçü ve miktar taayyün edince kamış kalem yeniden cızırdardı; lakin kağıda "un" yazmak usulden değildi; "dakîk" demek icap ederdi O devirde böreklik un Odesa'dan, kuvvetli yemeklik yağ da Sibirya'dan gelirdi, adına Petrovki derlerdi, Sibir yağının alası!

Ben de söze karışırdım: Mutfak erzakı arasında, "elmasiye" yapılmasına yarayan elvan "jelatin" yapraklar unutulmaması için! Usta aşçılar bunu bir masal köşkü gibi renk renk kurarlardı; sütlüsünü, çikolatalısını, portakal ve mandalinlisini kata kat dondurarak ve üst kubbelerini yakut kırmızısına boyayarak Tabakta tir tir titrerdi ve kaşık sokulunca her tarafından şahrem şahrem ayrılır, yumuşacık çökerdi Herkes "Aman, yenilir şey midir o? İnsanın dudakları birbirine yapışıyor?" derdi; evet amma, ben tadına değil, manzarasına, hayalimi okşayıp peri saraylarını, Hint, Çin ve Japon mabetlerini düşündürmesine bayılırdım; minimini bir şövalye kıyafetinde, belimde meç, başımda tüylü şapka, kadife elbisemle burç ve barularında dolaşamadığıma üzülür bu şekerden, şuruptan yapılmış şatonun sarışın sahibesiyle muaşakalar tasavvur ederdim!

İyi evler mahalle bakkallarından alış veriş etmeyi haysiyete muvafık bulmazlardı Zaten eski zamanda her semtte bakkaliye mağa-zaları yoktu; mahalle bakkalları ise her şeyin adisini, ucuzunu, bayat, bozuk, mahlut, böcekli ve sineklisini satarlardı

Halleri, vakitleri yerinde olanlar erzakı, karabiberinden pirinç ununa, havyarından maltız sardalyasına, pastırmasından kuru cevizine kadar, mevsimlere göre, hep birinden, üçer aylık, Asmaaltı'ndan alırlar, yük arabalarıyla getirtip kilerlerine doldururlardı Kaşar peyniri kelleleri, bozulmasın diye, pirinç ambarlarında hıfzolunurdu; sabunlar evde kesilir, kurutulurdu O zamanlarda şekerler kelle, daha doğrusu mahrutî şekilde satıldığından yine boy boy, evlerde kırılır, öyle saklanırdı

Evlerde tel ile sabun kesilişi ve çekiçle şeker kırılışı eğlenceli olduğundan bugünleri kaçırmaz, genç hizmetçilerin saçlarına biriken sabun zerrelerini ve yüzlerine toplanan şeker tozlarını seyretmekten, bilhassa Giridîzade sabununun kokusundan çok hoşlanırdım

Kahveyi tane halinde selamlığa verirlerdi; onu uşaklar, alevli ateşte ve kalın saçtan yapılmış döner tavada kavururlar ve sapının üzerine tespit edilen kocaman değirmende okkalarcasını çekerlerdi

Mahlut olmasından korkulduğu cihetle toz kahve alan yok gibiydi; kahveler, benim çocukluğumda, her tarafından dikili, ufacık kazevilerde satılırdı; Mısır pirinçleri de büyüklerinde Tuz da evlerde dövülür, ince ve beyaz sofra tuzları yalnız Beyoğlu bakkallarında bulunurdu Bunun içindir ki, bazı konaklarda çifte taşlı ve ortası oluklu tuz değirmenlerine de rast gelmek mümkündü

İşte, büyük konaklarda şaban ayının son haftaları, bütün bu hazırlıkların ikmali için telaşla, alış verişle geçerdi

Üç tarafı ambarlı büyük kilerin tavanına kancalı büyük çiviler kakılmıştı; bu çivilerden de uçları kancalı demirler sarkardı: Hem hava alması, hem de fare dokunmaması icap eden öteberiyi asmak için Bu kilere pek girmezdim; benim zevkimi okşayan orta kattaki ince kilerdi Raflarına reçel kavanozlarının dizildiği, çömleklerin boy boy sıralandığı bu ferah, havadar yerde henüz teneke dediğimiz ve bugün en fazla kullandığımız madenî kaba yer verilmemişti


Nevale, ya toprak, ya cam, yahut fıçı ve kutu gibi tahta kaplarda saklanırdı Meraklıları, taze yaprak örtülü teneke kutuda satın aldıkları havyarı da hemen çömleğe naklederlerdi Haklı idiler; zira teneke her şeye, hatta kuru olanlara bile o acayip, çeşnisini, kokusunu sindiren bir madendir Tenekecilerin kızgın havyarı nişadıra sürtüştürdükleri zaman duyduğumuz hem buruşturucu, hem tuzlu kokunun bir derece hafiflemişi, fakat daha yavanlaşmışı

Ramazandan evvel listesi yapılan bir de reçel ve şurup çeşidi vardı Yazın, ev hanımlarının itina ile kaynattıkları reçellerle şurupların kıymet bilip bilmedikleri malum olmayan kimselere -harran gürra- yedirilip içirilmesine kıyılamadığından, yine en meşhur dükkandan alınmak şartıyla, bunlar hariçten tedarik olunurdu

Ben, yeşilimtrak kabuğu içinden yine yeşilce eti ve beyazımsı çekirdeği sezilen hünnap reçelini tercih ederdim; frenk üzümü ile çilek de hoşuma giderdi Ayrıca Bursa'dan salep reçeli de getirttirirdik Evet salebin de, dörder köşe kesilmiş tanelerden reçeli yapılırdı amma nasıl? Ve şimdi, hala var mıdır, bilmiyorum Tuhafıma giden reçellerden biri de zencefil reçeliydi Galiba, artık onu da bulmak zor Hoş, pek özge bir şey değildi

Bizim evde şurup sevilmezdi; kuvveti, güç olmakla beraber, şerbete, yani kaynamamış meyva suyuna ve şekerine nane sürtüştürülmüş limonataya verirdik Turşulardan da makbul tutulanı dolmalık kırmızı biberdi; amma içi rendelenmiş lahana ve kerevizle doldurulmuş olanı Kızıl derisine bıçağı vurdunuz mu tabağınızda bir bahçe açılırdıO, daima hazır duran nefîs bir salata hazinesiydi!

Görüyorsunuz ki, bahis gittikçe yemeğe dökülüyor Şayet ramazan yemeklerini saymaya, hatırlatmaya ve bilmeyenlere tarife kalkışsam dört sayfalık harp devri gazetesinin yarısını bu işe hasretmekliğim lazım gelir Hatta, mübalağa olmasın amma, yalnız pastırmalı yumurtanın nasıl hazırlandığına ve piştikten sonra tepsisinin mükellef tasvirine koca bir sütun ayırabilirim Ah, bizdeki yemek kitapları! Her muharririn, roman gibi, içtimaî tetkik veya felsefi etüt gibi bir gayesi vardır; can atıp da bir türlü başaramadığı sevgili gayesi Benimki de -söylemesi belki ayıp- bir yemek kitabıdır

Bir yemek kitabı ki, asırlarca sofralarımızda saltanat sürmüş ve izi hayatın dört tadından en mühimine kandırmış olan haşmetli yemeklerimizin bir "Şehname"sini teşkil etsin!

(Üç Nesil Üç Hayat, s 129-131)



Refik Halit KARAY
 


[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Eski zamanlarda ramazan hazırlığı
« Posted on: 26 Nisan 2024, 02:44:08 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Eski zamanlarda ramazan hazırlığı rüya tabiri,Eski zamanlarda ramazan hazırlığı mekke canlı, Eski zamanlarda ramazan hazırlığı kabe canlı yayın, Eski zamanlarda ramazan hazırlığı Üç boyutlu kuran oku Eski zamanlarda ramazan hazırlığı kuran ı kerim, Eski zamanlarda ramazan hazırlığı peygamber kıssaları,Eski zamanlarda ramazan hazırlığı ilitam ders soruları, Eski zamanlarda ramazan hazırlığıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes