> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Eserleri > Rabıta ve Nakşibendilik > Râbıtayı Bir Ayrıntı Olarak İşlemiş Bulunan Kitaplar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Râbıtayı Bir Ayrıntı Olarak İşlemiş Bulunan Kitaplar  (Okunma Sayısı 861 defa)
25 Haziran 2010, 17:09:37
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 25 Haziran 2010, 17:09:37 »



  B) Râbıtayı Bir Ayrıntı Olarak İşlemiş Bulunan Kitaplar, ya da Kitapçıklar;                     

 

 1. Avârif'ul-Maarif:

Bu kitabı, yukarıda genel niteliklerinden söz edilen kitaplardan şu iki ne­denle hariç tutmak doğru olur:

•Avârif'ul-Maarif, diğerleriyle karşılaştırılamayacak kadar düzeyli bir eserdir.

•Kitabın yalnızca bir yerinde (ve ne ilginçtir ki bir tesâdüf eseri olarak şeyh-mürîd ilişkisine ayrı­lan bölümde) kullanılmış olan râbıta sözcüğün­den amaç, asla Nakşilik'deki râbıta değildir.

Eserin metni Arapça yazılmıştır ve elimizdeki nüsha, Abdulqâdir el-İyderûs'a ait Ta'rif'ul-İhya ile Gazalî'nin, karşıtlarına cevap verdiği, el-İmla adlarındaki iki kitapla birlikte bir cilt içinde Mısır'da basılmıştır. Üzerinde herhangi bir tarih yoktur.

Kitabın yazarı, Omar b. Muhammed b. Abdillah b. Muhammed - Şihâbuddîn Ebulhafs es-Suhrewerdî- dir. H. 539-632, M. 1145-1234 tarihleri ara­sında yaşamıştır. Abdulqâdir Geylânî'nin çağdaşı ve öğrencisi­dir. O'nu, adaşı olan (Gnostik tasavvufun temsilcisi) Şihâbuddîn Suhrewerdî (Yahya b. Habeş el-Maktûl)  ile karıştırmamak gerekir.

Aşağıdaki ifadesinde görüleceği gibi bir rastlantı da olsa râbıtadan ilk kez söz eden bu zattır. Ancak bu, bir bakıma doğru bir tesbit sayılmaz. Çünkü bu gerçeği, yazarın aşağıdaki sözlerinden anlamak mümkündür.

Yazar, kitabının: «Âdâb'ul-Mürîd'i Maa'sh-Sheyh» (Yani: Mürîdin, şeyhe karşı uymak durumunda olduğu kurallar) adı altındaki 51'inci Bölümde şun­ları kaydetmektedir:

«Duydum ki -Allah rahmet eylesin- Şeyh Abdulqâdir'e fakir bir ziyaretçi geldiğinde kendisine haber verilir, O da çıkar, kapıyı açar ve fakirle tokala­şır, fakat onunla oturmaz; Ondan sonra da hemen özel odasına dönermiş. Halbuki fakirlerden olmayan biri gelince çıkıp karşılar ve onunla oturur­muş. Durum böyle olunca fukarâdan biri O'nun, fakir kimselere yüz ver­memesini, tersine başkalarıyla daha çok ilgilenmesini içinden yadırgamış. Şeyh, adamın bu düşündüklerini haber alınca şöyle demiş: »

«– Doğrusu bizim zavallı kimselerle olan râbıtamız (ilişkimiz) daha can­dandır. Çünkü o, bizden sayılır ve onda yabancı bir düşünce yoktur. Bu yüz­den ona karşı gönüllerin sevgi alışverişiyle yetiniriz; Sadece dış görü­nüşle bir arada bulunmak yerine böylesini daha yeğleriz. Fukarâ toplulu­ğundan olma­yan birine gelince böyle bir kimse, hep geleneklere ve dış görü­nüşe bağlıdır. Dolayısıyla ona dış görünüş bakımından uygun bir muame­lede bulunulma­dığı zaman yabancılaşır. Öyle ise mürîdin şeyhe karşı gö­revi, gizli olsun aşikar olsun her zaman dört başı mamur olmaktır.»[1]

 Bu sözlerin, Nakşî râbıtasıyla ne kadar alakalı olduğu ortadadır. Çünkü yukarıdaki anlatımlar içinde «bizim zavallı kimselerle olan râbıtamız » cüm­lesinde kullanılan râbıta sözcüğü, tamamen tesadüfidir. Üstelik sırf herhangi bir olasılıkla bu ifade, râbıtayı kanıtlamak üzere Nakşibendîler ta­rafından gü­nün birinde ileri sürülebilir düşüncesiyle buraya tarafımızdan aktarılmıştır. Ne ilginçtir ki Nakşibendîlerin bundan hiç haberleri yoktur. Eğer haberleri ol­saydı bu fırsatı hiç kaçırırlar mıydı?! Tevbe Sûresi'nin 119'uncu ve Mâide Sûresi'nin 35'inci âyet-i kerîmelerini râbıtaya kanıt gös­termeye kadar işi var­dıranlar, acaba Suhrewerdî'nin, Nakşi Tarîkatı'nın ku­rucusu Şah-ı Nakşibend'den 155 yıl önce; Râbıtayı ilk kez tanımlamış bu­lunan Halid Bağdâdî'den ise 592 yıl önce ölmüş olmasına hiç aldırış eder de O'nun, -yukarıdaki sözleri arasında- tesadüfen kullandığı râbıta kelimesine hemence­cik sahiplenmezler miydi?

Haşa! «Allah-u Teâlâ'da eriyip gitmek tabir edilen devlet»'e[2] nail ol­duklarına inanan ve tabiatıyla gizli aşikar ne varsa her şeyi bilmeleri gere­ken (!) Nakşibendîlerin, Suhrewerdi'ye ait bu sözlere rastlamamış olmaları elbette ki şaşılacak bir şey değil, fakat onların içinde yüzdükleri çelişkilerden mutlaka biridir.

 

2. Raşahât Ayn'ul-Hayât

Râbıta konusu ile ilgili en önemli kaynak budur. Çünkü (büyük ihti­malle) Raşahât'dan önce, içinde Nakşibendî râbıtasının söz konusu edildiği başka bir kaynak yoktur.

Farsça yazılan bu kitaba ilişkin bilgilere gelince,

Yazarı, Ali b. Hüseyn el-Vâiz el-Kâşifî el-Beyhaqıy (H. 867/M. 1462-H. 939/M. 1533) dir.

Ünlü bilgin, Molla Câmî'nin bacanağı olan bu zat, Afganistan'ın, Hindikuş Dağları eteğindeki tarihi Herat Kenti'nde doğdu ve orada öldü. 

Rûhânile­rden, Nâsıruddîn Ubeydullah el-Ahrâr'ı, biri, H. 889 da, diğeri ise, H. 893 de olmak üzere iki kez, ziyaret ettiğini ve sohbetlerinde «Daima silsile-i Nakşibendîyye ulularının hasâis, şemâil, menâkıb ve fazâ­ili» nin anlatıldığını yazmakta ve H. 909/M. 1500 yı­lında da Raşahât'ı ta­mamladı­ğını söylemektedir.

Yazar, Khuwâce Ubeydullah'ın sohbetlerinde duyduklarını ve izlenimle­rini bu kitapta toplamıştır. (Farsça’dan Türkçe’ye tercüme edilmiş olan) ifade­siyle bunu şöyle anlatmaktadır:

«...Ve hâtır, ol cem' ve tertibe müsta'cel ve âzim oldi; Ve bu silsile-i şerîfe ulula­rı­nın, hulefâ ve ashâbının, tabaka ba'de tabaka ahvâlinden her nesne ki yine bu tâife-i aliyye'nin kütüb-i mu'teberelerinden müteferrik görmüş idi, veyahud Khuwâce Hazretlerinden vesâir bu silsile azizlerinden bilâ vasıta istimâ' it­mişti; ter­tib-i layık ve terkib-i muvafık ile bu mecmuada derc eyledi; Ve ânı Khuwâce Hazretleri'nin, şemâil ve menâkıb-ı zikri ile (ki bu te'lifden maksûd-i aslî ve bu tasnifden illet-i gaiyy-i evvel idi) itmame eriştirdi.»[3]

 Meşhur bibliyografya ansiklopedisi Keşf'uz-Zunûn, bu kitabın te'lif dü­ze­nini şöyle açıklamaktadır:

«Tertibi: Bir giriş, üç bölüm ve bir sonuç şeklinde yapılmıştır.»

«Giriş, rûhânîlerin kronolojik sıra ile hayatı ve Nakşî zinciri hakkında­dır.»

«Birinci Bölüm, Ubeydullah-ı Ahrâr'ın menkıbelerine ;

 

«İkinci Bölüm, O'nun sohbetlerinde dinlenilen bazı gerçeklere ve bilgi­lere;»

«Üçüncü Bölüm, O'nun kerâmetlerine ilişkindir.»

«Sonuç ise O'nun ölümünü konu almaktadır.»

İzmir Kadısı, Trabzonlu Muhammed Ma'ruf b. Muhammed eş-Şerif el-Abbasî tarafından III. Sultan  Murad zamanında (H. 993/M. 1585 yılında) Türkçe’ye çevrilmiş olan Raşahât'da, iki yerde râbıtaya ilişkin çok kısa anla­tımlar vardır.

Birincisi şöyledir:

«...Ve yine Khuwâce Hazretleri buyurdular ki: Çün Mevlânâ Ya'kûb (Aleyhirrehme) Hazretleri'nden icâzet istedim, Huwâcegân (Kaddesellah'u ervâhahum)[4] tariklerini bittemâm beyân eylediler. Çün râbıta tarikini be­yana başladılar, buyurdular ki: “Bu tarikayı ta'limde dehşet etmeyesün ve tâ­lib ve müstaidlere eriştiresün.“»[5]

  İkincisi ise Hz. Peygamber (s)'in, Hz. Ebubekr hakkında buyurduğu bir ha­dis ilgisiyle yazarın kullandığı şu ifadedir:

«...Ol Rasulullah (s) bu hadis-i şerifte ol ma'nâya işaret buyurmuşlar­dır ki: Cümle tarikler ve nisbetler muhabbet nisbeti yanında mesduddur ve mak­sûda mûsıl olan, nisbet-i hubbiyedir, gayrı değildir. Hak Sübhânehu ve Teâlâ ile bende mâbeyninde vâsıta olmağa layık olan bir sâhib-i devlete râ­bıta, bu nisbet-i hubbiyeden ibârettir.»[6]

 İşte Raşahât'ın râbıta hakkında kaydettiği bilgiler bunlardır. Bundan da anlaşılmaktadır ki, râbıta, Nakşibendîlerin en eski ve en önemli kaynaklarından olan bu kitabın yazıldığı yıllarda ilk kez konuşulmaya başlanmış­tır. Özellikle XIX. yüzyılın başlarında Halid Bağdâdî tarafından kurumlaştı­rılan râbıtanın, o günlerde çok sade bir düşünceden öteye gitme­diği tahmin edil­mektedir. Nitekim -daha önce de ifade edildiği gibi- bu se­bepledir ki râ­bıtayı epeyce araştırmış olan bir ilahiyatçı, bu konuda hazırla­dığı bir çalış­masında:

«Râbıta hakkında bilgi veren kaynaklar, oldukça muahhar devrin mah­sulleridir.» ifadesini kullanmıştır.»

Öyle ise Halid Bağdâdî'ye mal edilen râbıta konulu kitapçıklar ve mek­tup­lar eğer gerçekten O'na aitse, râbıtayı ilk kez bir tarîkat kuralı olarak belli bir formüle oturtan kişinin, bu zat olması gerekir ki O da M. 1778-1826 yıl­ları ara­sında yaşamış olan Irak Kürtlerinden bir şeyhtir.

Dolayısıyla özet olarak diyebiliriz ki: Râbıta, ancak Halid Bağdâdî'nin ya­şadığı XIX. yüzyılın başlarından beri günümüzdeki tanımıyla, ya da bu ta­nıma en yakın bir yorumla benimsenmeye başlamıştır.

 

3. Risâl-i Tâciyye

Bu kitapçığın metni Arapça’dır. Nakşibendîler arasında kısaca Tâciyye ola­rak da bilinen bu risâle, gerek Halid Bağdâdî'ye mal edilen “Risâle'tun Fi Tahqıyq'ır-Râbıta“ adlı mektupta, gerekse son zamanlarda İstanbul'daki Nakşî ruhanîlerinden birinin öncülüğünde hazırlanan «Ruh'ul-Furkan» adlı ki­tapta, râbıtayı kanıtlamak için referans olarak gösterilmiştir.[7]

Risâlenin yazarı, Tâcuddîn b. Zekeriyya b. Sultan el-Osmânî el-Hanefi, Hindli Nakşibendî rûhânîlerindendir ve O da Rabbânî gibi Muhammed Bâqıy-Billâh'ın halîfesidir. Nakşiliği Hicaz'da ya­yan O'dur. Mekkeli Ahmed b. Allân'ı Nakşiliğe bağlayan da yine O'dur. Raşahât adlı tasavvuf konulu ki­tabı, Farsça’dan Arap­ça'ya çevirdiği söylen­mektedir. Fakat öğrenciliğe kabul et­tiği Bin Allân'ın yar­dımıyla bu kitabı tercüme ettiği ihti­mali büyüktür. Çünkü Tâcuddîn'in Arapça’yı iyi kullanamadığı tahmin edilmektedir.

Aynı zamanda Raşahât adlı kitapla çok meşgul olduğu anlaşılan bu şa­hıs, belki bu yüzden şartlanarak emsallerinden daha fazla râbıta üzerinde durmuş­tur. Nitekim Nakşibendî râbıtasından ilk kez söz eden kitap, Raşahât ise de, konuya ilişkin hemen hiç bir açıklama içermemektedir. Halbuki Tâcuddîn'in yazdığı kitapçıklarda râbıtanın, belli ölçülerde boyut­ları çizil­miştir.

Tâcuddîn, bu risâlesinde râbıtaya ilişkin olarak ilginç bir açıklama yap­mak­tadır. Bunun en yaklaşık çevirisini ve (anlaşılabilmesi için) genişletil­miş iza­hını şöyle sunmak mümkündür:

«İkinci yol, (yani Allah'a ulaşmak içi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Râbıtayı Bir Ayrıntı Olarak İşlemiş Bulunan Kitaplar
« Posted on: 20 Nisan 2024, 10:09:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Râbıtayı Bir Ayrıntı Olarak İşlemiş Bulunan Kitaplar rüya tabiri,Râbıtayı Bir Ayrıntı Olarak İşlemiş Bulunan Kitaplar mekke canlı, Râbıtayı Bir Ayrıntı Olarak İşlemiş Bulunan Kitaplar kabe canlı yayın, Râbıtayı Bir Ayrıntı Olarak İşlemiş Bulunan Kitaplar Üç boyutlu kuran oku Râbıtayı Bir Ayrıntı Olarak İşlemiş Bulunan Kitaplar kuran ı kerim, Râbıtayı Bir Ayrıntı Olarak İşlemiş Bulunan Kitaplar peygamber kıssaları,Râbıtayı Bir Ayrıntı Olarak İşlemiş Bulunan Kitaplar ilitam ders soruları, Râbıtayı Bir Ayrıntı Olarak İşlemiş Bulunan Kitaplarönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes