๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Rabıta ve Nakşibendilik => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 08 Haziran 2010, 16:39:28



Konu Başlığı: 22 Muhammed Baqıy Billah
Gönderen: Zehibe üzerinde 08 Haziran 2010, 16:39:28
22-Muhammed Bâqıy-Billâh':

H. 971/m. 1563 tarihinde Bugünkü Afga­nistan'ın başkenti olan Kabil'de doğdu. Türk kökenli olma ihtimali bü­yük­tür.

İlme fazla önem vermediği, bu yüzden, erken yaşlarda tasavvufa mey­let­tiği ve bu merakla Sind'de, Keşmir'de ve Mâverâunnehr Bölgelerinde ge­ziye çıktığı anlaşılmaktadır; Hatta sonunda bağlandığı Khuwaje Emkenegî'nin temsil et­tiği Nakşibendî Tarîkatı'nı Hindistan'da yaymayı hocasına belki de O teklif etti. Nitekim Ahrâriyye  Nakşibendîliği'ni Hindistan'da yayan Bâqıy-Billâh''dır.

Rabbâni'yi yetiştiren ve h. 1012/m. 1603 'de ölen bu şahıs, Nakşîler tara­fın­dan silsilenin 22'inci halkası olarak kabul edilir.

O'nun da râbıtaya ilişkin olarak ayrıntılı bir şey söylediğine pek rastlan­mamakla birlikte, hakkında şöyle bir söylenti vardır: 

 «Muhammed Bâqıy-Billâh''ın adetleri şöyle idi: Her kimi kabul etseler, önce tövbe ettirirdi. Eğer o talebede kendisine karşı büyük bir aşk ve mu­habbet görürse hakikat-ı câmia olan kalbde kendi sûretini muhâfaza etme­sini, hatır­lamasını emrederdi.[1]

Bilindiği üzere, Halid Bağdâdî’nin karakterize ettiği Nakşibendîlikte şeyh, mürîdine kendini değil, şeyhini râbıta ettirir. Kendini râbıta ettiren halîfelerden kiminin nasıl tarikattan kovulduğu, kiminin de nasıl azarlandığı ve bu yüzden ne kavgaların, ne büyük olayların cereyan ettiği hakkında ilerleyen sayfalarda belgeleriyle birlikte malûmat sunulacaktır. Yukarıdaki ifadede, Nakşîlikteki bu kuralın çiğnendiğini görüyoruz. Bu da tarikattaki tutarsızlıkların nasıl sürüp gittiğini, daha doğrusu râbıtanın o tarihlerde uygulanış biçiminin ve şartlarının bile henüz belirlenmemiş bulunduğunu açıkça göstermektedir.

  Bâqıy-Billâh dönemine kadar pek netleşmemiş bulunan ve belirsizliğini koruyan râbıta meselesini, Olabilir ki, ilk kez O’nun öğrencilerinden Tâcuddîn-i Nakşibendî ele almış ve bu düşünceyi belli bir forma yerleştirmeye çalışmıştır. Şeyhinin yukarıdaki anlatım içinde sergilenen alışkanlı­ğın­dan etkilenerek Tâciyye adı altındaki risâlesinde râbıtayı, ilk defa açık bir ifadeyle: «şeyhin şeklini zihinde canlandırma» olarak açıklamıştır ki bu da râbıtanın, Nakşibendîlikte kurumlaşma sürecinin önemli bir halkasını oluşturmaktadır. Çünkü yukarıda belgesel olarak kanıtlandığı üzere râbıta ilk kez Ya’qûb-i Çarkhî  tara­fından hemen hemen yalın bir sözcük olarak kullanılmış, bu olay ise O'nun öğrencisi olan Ubeydullah-ı Âhrâr tarafından aktarılmıştır. 

 



--------------------------------------------------------------------------------

 

[1]. Modernist Nakşibendîlere ait bir ansiklopediden.