๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Rabbani Yol ve Sunnetullah => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 25 Ocak 2012, 12:16:20



Konu Başlığı: Sünnetullaha İman
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 25 Ocak 2012, 12:16:20
Sünnetullah'a İman

Sünnetullah gerçeği ile karşılaşan müslümanların bu gerçek ile doğrulabilmeleri için, Sünnetullah gerçeği­ne yakinen iman etmeleri gerekmektedir, bir hükmü bil­mek, bu hükümle doğrulabilmek için yeterli değildir. Birçok yazımızda değindiğimiz gibi bir hükmü bilmek ile bu hükme iman etmeyi birbirinden ayrı değerlendirme­miz gerekir.

Bilmek ve bilinene iman etmek!

Ne fark var aralarında?

Kendimizi ve bizi kardeş bilen kardeşlerimizi aldatmadan açıksözlülük ile şu cevabı verebiliriz; "Bilmek ve bilinene yakinen iman etmek arasında ne fark varsa, bizler ile ashab-ı kiram arasında da o kadar fark vardır." Bizim bildiğimiz birçok hükmü o kutlu insanlar da biliyor ancak bizden farklı olarak bu hükümlere yakinen iman ediyorlardı.

Bilen bir insan oturabilir.

Salt bilgiyi putlaştırarak, bildiklerini yaşamadan, bil­diklerini yaşatmadan bilmediklerini öğrenmeye çalışa­bilir. Bildiklerine yakinen iman eden insanlarda ise böylesi tavırlar yoktur. "Kalk" hükmüne iman eden bir müslümanın oturması veya oturmaya rıza göstermesi mümkün değildir. Nitekim Kur'an'ı Kerim'de zikredilen birçok Rabbani eylem "Ey bilenler" ifadesiyle bilenleri değil, "Ey iman edenler!" ifadesiyle, iman edenleri mu­hatap almaktadır. Kur'an'ı Kerim'in muhatap aldığı bu müslümanlar, yine Kur'an- Kerim'de tarif ve tafsil edilen müslümanlardır.

Günümüzde yaşayan ve Kur'an'ı Kerim'e muhatap olduklarını söyleyen müslümanlar, acaba Kur'an'ı Ke­rim'in muhatap aldığı müslümanlar mıdır?

Bu soruya düşünmeden olumlu cevap verenler, Kur'an'ı Kerim'i ve günümüz müslümanlarını tanıma­yan kimselerdir. Mesela Kur'an'ı Kerim'de müslüman­ları, cahiliyyeyi ve bütün insanları muhatap alan ayet-i kerimeler vardır. Günümüz müslümanlarını, (müs­lümanları muhatap alan değil) cahiliye mensuplarını muhatap alan ayet-i kerimeler ile ikaz etmek durumunda kaldığımız zaman, işte o zaman, müslüman olduklarına hüsnüzan ettiğimiz bu kim­selerin ne durumda olduklarını açıkça müşahade ediyoruz.

Yaşadığımız çağdaki insanları olumsuz yönde et­kileyen diğer bir durum, Kur'an'ı Kerim'in bindörtyüz yıl önce nazil olmasıdır. Meseleye yüzeysel bakan insan­lar, bindörtyüz yıl önce nazil olan ve güncelliğini yitir­miş eski bir kitaba yaklaşım psikolojisi içindedirler. Bu psikoloji değişik dozlarda birçok müslümanda da bulun­maktadır.

Bindörtyüz yıllık bir Kitab'a yaklaşım psikolojisi!

Bu psikoloji nedeniyledir ki,

Allah (c.c.)'ın hükümlerine ve Kur'an'ı Kerim'e iman ettiğini söyleyen birçok kimse, Kur'an'ı Kerim'i oku­ma arzusunu ve merakını duymamaktadır. Bu kimselere Kur'an'ı Kerim'den bazı ayetler okuduğunuz zaman boş ve anlamsız gözlerle size bakmaktalar ve kupkuru bir ifade ile "Evet, doğru" demektedirler. Kur'an'ı Kerim'i bindörtyüz yıl önce nazil olan ve' güncelliğini yitirmiş bir kitap olarak kabul ettikleri için, karşılaştıkları ayet-i kerimeleri düşünmeye, anlamaya ve hatta dinlemeye gerek duymadan, kabul ve tasdik ettiklerini söyleyebil­mektedirler. Kitabı reddedenlerin birçoğunda da aynı psikoloji bulunmaktadır. Onlar da bindörtyüz yıllık, eski ve güncelliğini yitirmiş bir Kitab'ı reddettiklerini zannet­mektedirler.

Oysa ki bindörtyüz yıl önce nazil olan bu yüce Ki­tap dünümüzden, bugünümüzden, yarınımızdan ve geleceğimizden kesin haberler vermekte ve bu özelliği ile zamanlar üstü evrensel bir Kitab olduğunu açıkça ilan etmektedir.

 Kur'an'ı Kerim'in bugünümüze, yaşadığımız olaylara ve içinde bulunduğumuz duruma hitap ettiğini idrak edemeyen müslümanlarda, Kur'an'ı Kerim'e karşı müsbet olmasına rağmen cansız bir tavır vardır. Hz. Isa (a.s.) yeryüzüne inse ve insanlara Kur'an'ı Kerim'den bazı ayet-i kerimeler okusa, hiç şüpheniz olmasın ki bu ayet-i kerimelere karşı dehşetli bir yaklaşım olacaktır. Bu ayet-i kerimeler yeni nazil olmuş gibi insanların gündemine girebilecektir. Halbuki aynı ayet-i kerimeler, aynı güzellikteki veciz ve heybetli uslubu ile Kur'an'ı Ke­rim'de yazılı bulunmaktadır.

Ortak sorunumuz, hükümleri bilmenin ötesinde, hükümlere yakinen iman etme sorunudur. Bilmek ve iman etmek arasındaki tarkı belirginleştirebilmemiz için insanı ve insan fıtratını tanımamız gerekmektedir. Elbetteki insan fıtratının fiziki özellikleri üzerinde değil, psikolojik yapısı üzerinde dur­mamız ve bu yapıya açıklık getirmemiz gerekecektir.

İnsanlar, yaşadıkları dünyaya yabancı kalmama­ları ve İlahi imtihan olan olaylar karşısında müsbet veya menfi tavır gösterebilmeleri için bazı özelliklere sahip olarak yaratılmışlardır. Bu özellikler; dili, ırkı, rengi ne olursa olsun tüm insanların ortak özellikleridir. Bütün insanlarda bulunan bu ortak özelliklere, ortak temayül­ler de diyebiliriz. Mesela her insan sevmeye, sevilmeye, korkmaya, bilmeye, itaat etmeye, yaşamaya . vs. mey­yal olarak yaratılmıştır. İnsanların yaratılışında olan bu ortak temayüller, insanların fıtratını meydana getirmek­tedir. Yaratılmış olan bütün insanların fıtratlarında bu ortak temayüller bulunmakta ve dolayısiyle benzerlik göstermektedir.

Yeni doğan bir çocuğun fıtratını oluşturan bu te­mayülleri, kendilerine has özellikleri olan içi boş/kutular olarak tasavvur edebiliriz. Sevmeye ve korkmaya mey­yal olmalarına rağmen; nelerin sevilip, nelerden korkulacağını bilmemektedirler. Daha sonra anne, baba ve yakın çevreden müdahaleler başlar. Fıtraten korkmaya meyyal olan çocuğa; "Şunlardan korkacaksın" denilerek, temayüllerden meydana gelen fıtri boşluklar doldurulma­ya başlanır. Çocuklara ister İslami kültür, ister cahili kültür verilsin, bu çocuklarda değişen şey fıtrat değil, fıtri boşluğun içine konan malzemelerdir. Daha açık bir ifade ile; yetişkin müslümanla, yetişkin kafirin fıtratların­da önemli bir değişiklik yoktur. Bu insanların fıtratlarını oluşturan ortak temayüller, gelişmiş veya az gelişmiş olarak her iki insanda da varlığını sürdürmektedir.

Mü'mîn ve kafir olan gençlerin her ikisi de sevmeye meyyaldir, korkmaya meyyaldir, sevilmeye meyyaldir, yaşamaya meyyaldir. Bu iki genç arasındaki değişiklik, fıtri temayüllerde degil, bu temayüller ile sahiplenilen şeylerdedir.

Her ikiside fıtraten korkmaya meyyaldir; müslüman genç Allah'dan korkarken, kafir genç tağuttan ve güç sa­hibi gördüğü müstekbirlerden korkmaktadır.

Her ikiside fıtraten sevmeye meyyaldir; müslüman genç Rabbani ölçüye göre sevilmesi gerekenleri sever­ken, kafir olan cahili ölçüye göre sevilmesi gerekenleri sevmektedir.

Her ikiside fıtraten sevilmeye meyyaldir; müslüman genç Allah (cc.) ve Rasulü (s.a.v.) tarafından sevilmeyi isterken, kafir olan, toplum ve çevresindeki değer verdiği insanlar tarafından sevilmek istemektedir.

Her ikiside fıtraten varolmaya ve bu varlığı yaşa­maya meyyaldir; müslüman genç gerçek ve ebedi olan cennet hayatına talip olurken, kafir olan gördüğü geçici dünya hayatına talip olmaktadır.

Fazlalaştırabileceğimiz bu örneklerden de anlaşılacağı üzere; insanlarda değişen fıtri temayüller değil, bu temayüller ile kabullendikleri şeylerdir.

Tebliğe ve davete ilişkin kitap yazan birçok kar­deşimizin yeterince anlayamadığı ve açıklık getireme­diği önemli bir husus vardır; Fıtratın tanınması ve tebligde fıtratın muhatab alınması.         .

Müslümanların gafil olduğu bu meseleden, şeytan aleyhillane gafil değildir. Şeytan, insan fıtratını tanımakta, fıtratı muhatab almakta ve fıtratla uyuşabile­cek vesveseler vererek, o insanı sapık ve karanlık vadi­lere sürükleyebilmektedir. Fıtraten korkmaya meyyal olan insanlara; müstekbir korkusu, açlık korkusu, hapis korkusu ve işkence korkusu. vs. gibi vesveseler verir­ken, bu insanların fıtratını muhatap almaktadır.

Kur'an ve Sünnet'in bütünlüğünde beyan edilen Rabbani mesajın; insan fıtratına ve toplum psikolojisine muhteşem bir yaklaşımı vardır. Bu yaklaşımlardan ince­liği ve hikmeti idrak edebilecek olan kardeşlerimiz, insan fıtratını ve toplum psikolojisini de idrak edeceklerdir, İslam, insan fıtratını muhatap almakta ve temayüllerden meydana gelen fıtri boşlukları, Rabbani değerler ile dol­durmaktadır. Çünkü İslam, insan fıtratının boşluk kabul etmediğini, boşluğa karşı tahammülsüz olduğunu bil­mektedir.

İslam bilir; müdahale etmediği, kontrol altına almadığı, biçimlendirmediği, doldurmadığı fıtri boşlukların, şeytan ve dostlarının müdahalesine maruz kalacağını, onlar ta­rafından şeytani malzemelerle doldurulacağını.

Evlatlarımızı, yavrularımızı ve kardeşlerimizi yetiş­tiren mü'mine bacılarımız ve genç annelerimiz bu ciddi meseleye önemle dikkat etmeleri gerekmektedir.

Ey mü'mine bacılarımız.

Sizler İslam toplumunun mürebbiyelerisiniz, bu top­lumun en aziz öğretmenlerisiniz. Sizlerin terbiyesi ve kutlu öğretisi altında yetişebilecek olan kardeşlerimiz, dava yolunda bizlerin gururu olacaktır. Bu çok önemli ve büyük görevi yerine getirirken, çocuklarımızın fıtratı­nı lütfen gözönünde bulundurunuz. Temayüllerden meydana gelen fıtratın boşluk kabul etmediğini, sizin doldurmadığınız fıtri boşlukları şeytan ve dostlarının dolduracağını bilerek; tertemiz olan fıtratlara, tertemiz olan Rabbani değerleri sununuz.

Biliniz, çok iyi biliniz ki, farkına varamayıp yok kabul ettiğiniz, önemsemediğiniz, ihmal ettiğiniz bazı fıtri temayüller şeytan ve dostlarının müdahalesine maruz kalacaktır. Yetişmekte olan yavrumuz, evde ve yakın çevresinde dolduramadığı fıtri boşluğunu, başka çevrelerde doldurmaya çalışacak­tır.

Dünyayı tanımayan, iyi ve kötü, doğru ve yalan nedir bilmeyen çocuklarımız, belli bir yaşa kadar duy­dukları ve gördükleri her şeyi alırlar. Mesela siz onlara bir masal anlatırsınız. Bu size göre masaldır. Masalın ve yalanın ne olduğunu bilmeyen çocuklara göre gerçek bir olaydır. Siz masalı anlatırken, onlar hayal dünyalarında bu masalı canlandırarak yaşarlar. Masalda verilmek istenen mesaj ne ise, o mesajı büyük bir sada­katle alırlar. Şeytan ve dostları bu nedenle değişik ma­sallar hazırlatmakta ve özellikle televizyonlarda gösteri­me koyarak, çocuklarımızın temiz dünyasına girmektedirler.

Çocuklarımıza yiyecek olarak ne verdiğimize, ne yedirdiğimize dikkat ettiğimiz gibi; onlara ne an­lattığımıza, ne duyurduğumuza ve ne gösterdiğimize de dikkat etmeliyiz.

Evet, bunlara, bütün bunlara dikkat edebilmeliyiz ki; çocuklarımızın, özlediğimiz müslümanlar olabilmele­ri için, umud ve dua etmeye hakkımız olabilsin.

İslam insan fıtratını muhatap aldığı gibi; şeytan aleyhillanenin de insan fıtratını muhatap aldığını belirt­miştik. İslam, fıtratı muhatap alarak bir insana yak­laştığında; vereceği mesele ile ilgili o insanın fıtri boşluğunda şeytani malzeme varsa bunları inkar etmek­te ve temizlediği fıtri boşluğa hayat dolu gerçeği sun­maktadır. Rabbani tebliğin özü olan "La ilahe illa Allah" gerçeğinde; tebliğe muhatap olan insan nasıl ki sahte ilahları inkara ve Allah (c.c.)'i yegane Rab olarak tasdik etmeye davet ediliyorsa; davetle ilgili diğer meselelerde de Rabbani yaklaşım aynıdır. Bu meselelerde de cahili değerleri inkara, Rabbani değerleri tasdik etmeye davet vardır.

Hükümle karşılaşmak ve hükmü bilmek ile hükme iman etmek arasında fark olduğunu zikretmiştik. Duyu­lan veya okunan ayetleri bilmek ile, bu ayetlere iman et­mek arasındaki farkı aynı düzlemde değerlendirebiliriz.

Herhangi bir konuda, birbiriyle çelişen veya birbiriy­le uyuşmayan birçok görüşler olabilir. Her görüş, konu­ya yaklaşım mantığına ve kullandığı değer ölçüsüne göre sıhhatli ve doğru bir görünüm arz edebilir. Beşer kaynaklı birçok görüşte doğruluk ve yanlışlık ihtimali bulunduğu için; bu görüşlerle karşılaşan insanlar, bu görüşleri bilmek ile yetinebilirler. Bu bilgilerde kesinlik olmadığından, birbirlerini tekzip ve inkar ettiremezler. Herhangi bir konuda, birbiriyle uyuşmayan değişik görüşlerin aynı anda, aynı insanda bulunabilmesi bu nedenledir. Bu insan, herhangi bir konudaki değişik görüşleri bilmesine râğmen, bu görüşlerden hiçbirisine iman etmemiştir. Çünkü bir hükme, bir görüşe iman et­mek; görüşün ve hükmün doğruluğuna inanmak, bun­dan emin olmak demektir. Herhangi bir görüşün doğruluğuna inanıp, bundan emin olan kimse, o görüşe iman etmiş olur ki; bu görüşe iman, bu görüşle çelişen diğer görüşleri inkar etmeyi gerektirir. Bu nedenle, bir hükme iman etmek; bu hükümle çelişen, bu hükümle uyuşmayan diğer hükümleri inkar etmek anlamına gelir.

Hak bir hükümle karşılaşan müslümanın bu hükmü düşünmesi, kendi iç dünyasına ve fıtratına yö­nelerek bu hükümle çatışan, bu hükümle uyuşmayan cahili görüşleri, cahili değerleri inkar ederek ayaklar altına alması ve karşılaştığı hak hükümle ilgili olan fıtri yönünü bu şekilde arıtarak, hükmü tasdik etmesi ge­reklidir.

Bu yapılıyor mu?

Bütün Rabbani hükümlere bu şekilde yaklaşılıp, bu şekilde iman ediliyor mu?

Boynumuzu bükerek hafif bir fısıltı ile "Hayır" diye­ceğiz. Bu fısıltılarımız birleşerek, yaşadığımız coğrafya­da bizleri utandıracak ve bizlere, bizleri tanıtacak bir haykırış olacaktır.

HAYIR!

Karşılaştıkları Rabbani hükümleri tasdik etmeleri­ne rağmen, bu tasdiğin gereği olarak cahili görüşleri inkar etmeyen kimselerin iç dünyası, büyük şehirlerde ku­rulan "bitpazarı" görünümündedir. Birbirine zıt, birbiriy­le uyuşmayan birçok unsur, bitpazarı görünümündeki bu iç dünyalarda bir arada yaşayabilmektedir!

Hakkı kabul ve tasdik etmelerine râğmen, iç dün­yalarına yönelerek bu hak ile çatışan batıl görüşleri tesbit ve inkar etmedikleri için, hak ve batıl, görüşler aynı dünyada yaşayabilmektedir.

İman hakkında bu kısa bilgiyi verdikten sonra “Sünnetullah'a iman" ifadesi ile ne kastettiğimiz daha açık anlaşılacaktır. Sünnetullah , gerçeğine iman eden müslümanlar, bu gerçeğe ilişkin herhangi bir süphe ve  korku taşımayan müslümanlardır. Bu kutlu müslümanlar, ellerinde tuttukları taşı, bıraktıkları , zaman bu taşın yere düşeceğine nasıl inanıyorlarsa zikredilen Sünnetullah gerçeğine de aynı kesinlikle ile inanan, iman eden müslümanlardır.

İman ettikleri Sünnetullah gerçeği ile doğrulan ve sünnetullah'ın gerektirdiği tebliği İslami bir kişilikle gündeme  getiren bu  müslümanlar, aynı zamanda Sünnetullaha ilişkin vaadlere mazhar olan müslümanlardır.



Konu Başlığı: Ynt: Sünnetullaha İman
Gönderen: Ceren üzerinde 07 Temmuz 2016, 21:52:20
Esselamu aleykum.Allaha inanan ve onun yolunda giden onun emir ve yasaklarina uyan ve imani tam olan ve allahin rahmetine kavusan kullardan olalim inşallah...


Konu Başlığı: Ynt: Sünnetullaha İman
Gönderen: Sevgi. üzerinde 15 Ağustos 2019, 07:24:26
Herdâim Rabbimizin emir ve yasaklarına uymaya gayret eden ve rızasına erişenlerden oluruz inşaAllah


Konu Başlığı: Ynt: Sünnetullaha İman
Gönderen: Züleyha üzerinde 15 Ağustos 2019, 10:40:27
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ..


Konu Başlığı: Ynt: Sünnetullaha İman
Gönderen: Ceren üzerinde 15 Ağustos 2019, 15:03:17
Esselamu aleyküm.Allahın emir ve yasaklarına uygun yaşayan onun rahmetine sünnetullahın tecellisine kavuşan kullardan olalım inşallah....


Konu Başlığı: Ynt: Sünnetullaha İman
Gönderen: Melek Nur Çelik koü üzerinde 15 Ağustos 2019, 22:39:59
Paylaşım için Allah razı olsun..


Konu Başlığı: Ynt: Sünnetullaha İman
Gönderen: Mehmed. üzerinde 16 Ağustos 2019, 16:09:58
Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri imanı tam kullarından eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun