๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Rabbani Yol ve Sunnetullah => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 25 Ocak 2012, 17:10:57



Konu Başlığı: Çarpık Yollar
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 25 Ocak 2012, 17:10:57
ÇARPIK YOLLAR

İslam’a gönül veren ve teslim olan müslümanlar, bu dinin kendilerine yüklediği bazı sorumlulukları idrak etmektedirler, İslam’a teslim olan bir müslümanın nefsi­ne karşı, ailesine karşı, çevresindeki insanlara karşı ve içinde bulunduğu topluma karşı sorumlulukları vardır. Nefsine ve ailesine karşı olan sorumluluklarını güçleri nispetince yerine getirmeye çalışan müslümanlar, içinde bulundukları topluma karşı sorumlulukları yerine getire­bilmek için bir cemaate veya bir gruba gerek duymak­tadırlar. Çünkü söz konusu sorumluluk, müslümanların ortak çalışmaları ile yerine getirilmesi gereken bir sorum­luluktur. Nitekim bu sorumluluğun idrakinde olan Müslümanlar, sahip olduklar) ölçülere göre İslam dairesinde gördükleri çeşitli gruplardan herhangi birisine dahi! ol­maktalar ve bu gruptaki çalışmaları ile İslami sorumlu­luklarını yerine getirdiklerine inanmaktadırlar.

Bu grup seçimi, çoğu zaman kişinin istek ve kont­rolü dışında vuku bulmaktadır. Çünkü bu kişi herhangi bir gruba talip olmadan önce, o grubun davetçileri bu kişiye talip olmakta ve Rabbani bir ölçüye sahip olma­yan bu insanı, fazla zorlamadan kendi gruplarına dahil edebilmektedir. Yeni girdiği grupta bir takım değer ölçüleriyle karşılaşan bu insan, karşılaştığı değer ölçülerini tetkik ve tahkik etme durumunda olmadığı için bu ölçülere sahip çıkmaktadır. İçinde bulundukları grubu, bu grubun değer ölçülerine göre değerlendiren insan­lar, elbetteki bu grubu hak bir grup olarak göreceklerdir. Dahil oldukları gruptaki değer ölçüsüyle bu grubu hak bir grup olarak kabul eden insanlar, aynı değer ölçüsüyle diğer grupları değerlendirdiklerinde ise; diğer grupları sapıklıkla, yanlışa düşmekle veya eksiklikle it­ham edebilmektedirler. Oysa ki sapıklıkla veya yanlışa düşmekle itham ettikleri bu gruplar da, sahip oldukları değer ölçüsüne göre kendilerini hakta sanmaktalar ve kendilerini sapıklıkla itham edenleri, aynı şekilde sapıklıkla itham etmektedirler.

Aynı dine talip olduklarını iddia etmelerine rağmen değişik yollarda ve farklı tavırlarda bulunan bu insanlar­dan ortak bir ses yükselmektedir.

"Birlik olmamız ve Allah'ın ipine topluca sarılmamız gerekmektedir."

Samimi olduğuna hüsnü zan ettiğimiz bu dileklerin geçekleşmesi için, şu iki esasın gün yüzüne çıkarılma­sı ve net bir şekilde ortaya konulması zorunludur. Birinci esas, birlik ve bütünlüğü bozan parçalayıcı unsurların tespit ve izale edilmesi; ikinci esas ise vahdetin sağlanabileceği yegane zemin olan tevhidi yolun, Kur'an ve Sünnet bütünlüğünde tesbit ve tasdik edilmesidir.

Öncelikle birlik ve bütünlüğü bozan unsurlar üzerinde durmamız gerekmektedir. Bu konuda belirte­ceğimiz marazları herkesin kabul etmeyeceği, kabul et­seler dahi bu marazlardan ictinap etmeyecekleri aşikardır. Ne var ki bu durum, vahdeti arzulayan müslü­manları umutsuzluğa sevketmemelidir. Hak yolda vahdet, hiçbir zaman ve hiçbir konumda kitlesel olarak gerçekleşmemiştir. Vahdeti samimi bir şekilde arzulayan müslümanların üzerine düşen sorumluluk, vahdeti en­gelleyen marazlardan öncelikle kendilerinin ictinap et­meleridir. Bu esaslara dikkat edildiği zaman, vahdeti ar­zulayan samimi müslümanlar arasında Rabbimizin lutfu ile vahdet gerçekleşebilecek ve hak yolda vahdeti gerçekleştirebilen bu cemaat halka halka genişleyerek, diğer müslümanları da kuşatabilecektir.

Çarpık yollar ve bu yolların ortaya çıkış nedenleri, vahdeti engelleyen marazlarla ilgili bir hadisedir. Bazı İslami motifler taşımalarına rağmen İslam'ın özünden uzak birçok grup, İslam’a değil, kendilerine özgü bir yol takip etmektedirler. Bu gruplardan bir çoğu Rabbani ten­kid ve eleştiriye kendilerini kapatmış durumdadırlar. Bu tavrın hüsnü zanla değerlendirilmesi ise ne yazık ki mümkün değildir. Madem hak üzere olduklarını iddia ediyorlar içinde bulundukları hakkı rahatça savunmaları ve her Rabbani eleştiriye açık olmaları gerekmez mi?. Oysa iddia ettikleri gibi Resulullah (s.a.v.)'i gerçekten tanıyıp örnek alıyorlarsa, hak sözlere karşı açık dav­ranmaları gerektiğini de anlayacaklardır.

Vahdetin gündeme geldiği konuşmalarda sık sık sorulan; "Hangi esasta birleşilmesi gerekir?" sorusuna, her grup aynı cevabı vermektedir.

"Kur'an ve Sünnet."

Bu yüzeysel cevabı veren gruplar, bu cevaba mu­halif yaşamadıklarını ispat edebilmek için Kur'an'ı Ke­rim'e yönelmekteler ve 6666 ayet olan Kur'an'ı Ke­rim'den kendi durumlarını destekleyen ayet-i kerimeleri büyük bir maharetle çıkararak, delil olarak öne sür­mektedirler.         

Bu nasıl Kuran anlayışıdır ki, aynı konumda bulunan ve aynı soruyla kendisine yönelen insanlara ayrı ayrı yollar bildirmektedir? Bu yaklaşım,

Kur'an'a nasıl bir yaklaşımdır ki, bir vücut gibi bütünleşmeleri gereken müslüman­ları, birbirinden ayrı ve birbirine düşman etmektedir? Oysa bu yüce Kitap,

Mekke gibi bir cahiliyede Allah'a kul olmak isteyen müslümanları birbirinden ayrılmaz bir bütün haline ge­tirmiştir.

Kur'an'ı Kerim, aynı Kur'an'ı Kerim'dir. Bu yüce Kitap'ta muhatap olduğumuz İlahi vahyin sahibi, alemlerin Rabbi olan Allah (c.c)'dır.

Fakat ne yazıktır ki zamanımızdaki birçok müslümanın Kur'an ve Sünnete yaklaşmaları değişmiş, bu çarpık yaklaşımların neticesinde birbirinden farklı ve birbirine muhalif gruplar ortaya çıkmıştır. Nitekim Kur'a­n'ı Kerim'de zikredilen geçmiş ümmetlerin sapıklığa ve helaka düşme nedenleri de aynı marazlardan kaynak­lanmaktadır.

Bu marazların en belirgini, İlahi Kitab'ın tahrif edil­mesidir. Bir toplumu sapıklığa ve helaka götüren bu ca­hili yaklaşımlar, Kur'an'ı Kerim'de şöyle zikretmektedir.

Ki onlar Kur'an'ı parçalara ayırırlar (Bir kısmına inanıp, diğer kısmına inanmazlar). Hicr 91

Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi gözardı edip saklayanlar ve onunla az bir değeri satın alanlar on­ların yedikleri, karınlarında ateşten başkası değildir.

Allah da kıyamet günü onlarla konuşmaz ve onları arındırmaz. Ve onlar için acıklı bir azapta vardır. Bakara 174

Onlardan zulme sapanlar, kendilerine söylenen sözü değiştirip başka şekle koydular. A'raf 162

Ve peygamber dedi ki: "Rabbim, gerçekten benim kavmim bu Kur'an'ı terkedilmiş (bir kitap) olarak bıraktılar."  Furkan 30

Bir toplumu parçalanmaya götüren bu cahili tavır­ların hepsini, yaşadığımız çağda görmekteyiz. Kur'an'ı Kerim'i sayfa ve satırlarda tahrif edemeyen şeytan ve dostları, bu tahrifatları zihin ve yaklaşımlarda yapmışlar ve dolaylı yollarla insanları istedikleri vadiye sürükle­mişlerdir. Nitekim farklı yol ve tavırlarla ortaya çıkan birçok gruplaşmanın kökeninde bu tahrifat bulunmak­tadır.

Bir grup vardır, bu grubun Allah'ın kitabı ile hiçbir ilişkisi yoktur. Karşılaştıkları meselelerde kendi akılları ve zanları ile bir yol tuttururlar ve kendilerini doğru yolda zannederler.

Bir grup vardır, bu gruptaki insanlar, kendi çıkar ve menfaatleri için Allah'ın hükmünü tevil ve tahrif ederek değiştirirler. İnsanlara; "Allah böyle yapmanızı istemektedir" diyerek, bu insanları sapık ve karanlık yollara davet ederler.

Bir grup vardır, bu gruba, cahili otoriteler tarafından Allah'ın dini adına konuşma yetkisi verilmiştir. Aynı cahiliye, bu din adamlarına; "Şu esaslar anlatılacak, bunlar ise anlatılmayacak." diyerek, bir konuşma hududu belirlemiştir. Cahiliyenin bu yaklaşımı, kendi mantığına göre doğal ve makul bir yaklaşımdır. Çünkü cahiliye mensupları bilmektedir ki, anlatılmasını ve açıklanmasını yasak­ladıkları hususlar, kendi bütünlüklerini parçalayıcı bir nitelik arz etmektedir. İşte Allah'ın dini adına konuşan ancak Allah'a karşı değil, bağlı bulundukları cahiliyyeye karşı sorumlu olan din adamları, belli bir ücret karşılığı cahiliyeye itaat etmekte ve Allah'ın hükmünü gizlemek­tedirler.

Diğer birçok grup ise, Kitab'ı, Allah'ın Kitab'ı bilmekteler fakat bu Kitab'ı bir bütün olarak ele almamaktadırlar. Daha açık bir ifa­deyle, Allah'ın Kitab'ında gördükleri hüküm ve tavırlardan; nefs, heva ve sosyal konumlarına uygun olanları almaktalar ve bu hükümlere ihlasla sarılmak­tadırlar. Tabi ki her grubun ihya etmek istedikleri hükümler aynı olmamakta ve dolayısıyla değişik grup­laşmalar ortaya çıkmaktadır.

Kur'an'ı Kerim'i peyderpey indiren Allah(c.c.), bu­lundukları konum ve seviyeye göre müslümanlara değişik yükümlülükler getirmiştir. İslami hareketle ilgili bu toplumsal tavırların hepsi, Kur'an'ı Kerimin bütün­lüğü içerisinde zikredilmektedir. Cahiliyede yaşayan bir müslüman, konum ve durumunu göz önünde bulun­durmadan bu toplumsal tavırlara yaklaşır ve amel etme­ye çalışırsa; Kur’an’ı sınırlar içerisinde ancak Kur'an'da beyan edilen hareket metodundan uzak bir vadiye düşmüş olur.

Kur'an'ı Kerim'in bütününe muhatabız ve Kur'an'ı Kerim'de zikredilen ferdi ibadetlerin hepsiyle mükellefiz. Ancak, İlayı Kelimetullah uğrunda bir çalışma yapılması is­teniyorsa, Kur'an'ı Kerim'de beyan edilen hareket meto­dunun mahiyeti net ve açık bir şekilde kavranılmalıdır. Bu yapılmadığı sürece birbirinden farklı ve değişik grup­laşmalar devam edecektir.

Çarpık yolların ortaya çıkışındaki diğer önemli etken ise cahili değer ölçüsünün, müslümanlar tarafın­dan benimsenmesidir. Cahili sistemdeki eğitim ve kültür faaliyetlerinden etkilenen müslümanlar, bilerek veya bil­meyerek bazı cahili değer ölçülerine sahip olabilmekte­dirler. Cahili değer ölçüsüne sahip olan müslümanlar, karşılaştıkları Rabbani hükümleri cahili değer ölçüsü­ne göre değerlendireceklerinden, Rabbani gerçeği kavrayamayacaklar ve neticede Rabbani bir tavır göstere­meyeceklerdir. Müslümanların birçok Rabbani gerçek karşısındaki şaşkın ve muğlak davranışları, bu cahili yaklaşımlardan kaynaklanmaktadır.

Mesela cahiliyenin, kuvvet ve güç konusunda bir değer ölçüsü vardır. Cahili mantığa göre tespit edilen bu değer ölçüsünü benimseyen müslümanlar, bu değer ölçüsüne göre cahiliyeyi güçlü, kendilerini ise güçsüz kabul edeceklerdir. Çünkü bu değer ölçüsün­de Allah'ın kudreti ve yardımı hiç dikkate alınmamakta, sadece para, silah, mal, makam ve asker gibi yaratılmış nesnelere itibar edilmektedir.

Cahili sistemler tarafından empoze edilen bu değer ölçüsünü benimseyen kimselerin sapmamaları ve ken­dilerine tabi olan insanları da saptırmamaları mümkün değildir. Kendilerine hoca, alim, lider denilen birçok kim­senin içinde bulunduğu sapıklık, Rabbani bir dava için cahili değer ölçülerine göre güçlenmeye çalışmaların­dan kaynaklanmaktadır.

Cahili değer ölçüsüne göre belirlenen güç ve kuvvet anlayışını bilerek veya bilmeyerek kabullenen birçok grup, bu kabullenme ile tevhidi yoldan sapmışlardır. Çünkü İslam'ı hakim kılmak için güçlen­meyi kaçınılmaz gören bu kimseler, benimsedikleri ca­hili değer ölçüsüne göre güçlenmeye çalışmaktalar ve bu nedenle tağuti kurum ve makamlara, kapitalist ekono­miye ve keyfiyetsiz insan kalabalıklarına talip olmak­tadırlar. Tabi ki bu cahili hedeflere varabilmek için kaçınılmaz olarak cahili yol ve yöntemlere başvurul­makta ve niyetleri İslam olan birçok müslümanın mal ve mesaisi bu gibi gayri İslami yollarda kullanılmaktadır.

Peki, gayri İslami yollarda bulunmalarına rağmen İslami niyet taşıyan bu insanların durumu nedir?

Sahip oldukları niyet, bu insanları kurtaracak mı?

Bu soruyu cevaplayabilmemiz için İslam’da niyetin yerini ve hangi durumlarda müessir olduğunu, "Niyet" başlığında açmamız ve açıklamamız gerekecektir.



Konu Başlığı: Ynt: Çarpık Yollar
Gönderen: Ruhane üzerinde 05 Ağustos 2016, 14:22:14
Dinimizin özünden Allah korusun uzaklaştıkça yolumuzu sapitip  şeytan ve nefsin yönlendirmesi ile.Tum manevi değerlerden uzaklaşmış olunur..Rabbim sen bizleri bu tehlikeli durumlardan muhafaza eyle..


Konu Başlığı: Ynt: Çarpık Yollar
Gönderen: Sevgi. üzerinde 15 Ağustos 2019, 07:28:15
Rabbim bizleri razı olmıcağı her türlü kötü işlerden uzak durmayı nasip etsin inşaAllah


Konu Başlığı: Ynt: Çarpık Yollar
Gönderen: Züleyha üzerinde 15 Ağustos 2019, 10:40:03
Esselamu aleykum. Rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim. ..


Konu Başlığı: Ynt: Çarpık Yollar
Gönderen: Ceren üzerinde 15 Ağustos 2019, 15:05:03
Esselamu alayküm.Rabbim bizleri onun emrin de kur anın rehberliğinde yaşayan ve rahmete kurtuluşa erişen kullardan eylesin inşallah....


Konu Başlığı: Ynt: Çarpık Yollar
Gönderen: Mehmed. üzerinde 16 Ağustos 2019, 16:09:32
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun