> Forum > ๑۩۞۩๑ Bilim Dunyası ๑۩۞۩๑ > Psikoloji Dünyası > Ruh Beden Münasebeti
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Ruh Beden Münasebeti  (Okunma Sayısı 717 defa)
12 Mart 2010, 09:55:19
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 12 Mart 2010, 09:55:19 »



Mükafat-Zevk Sisteminde Ruh Beden Münasebeti




İnsanların bedenini teşkil eden doku ve organlar benzer olduğu halde, başlarına gelen hâdiselere tepkileri farklı olur; kimisi âni bir felaket karşısında kalb krizi geçirirken, kimisinin de aynı hadiseyi daha sakin ve tedbirli karşıladığı görülür. Buradan hareketle bazı insanlar, yaptığı işlerde lezzet almadan çalışırken; bazıları da ruhundaki güzellikleri yaptığı işe aksettirerek lezzet alır. İnsanın ruhundaki ve mânevî kalbindeki her türlü birikim, faaliyet ve lâtife, bedeni üzerinde de çeşitli emarelerle kendini gösterir. Bedenin bütün sistemlerinin yaratılışta bağlandığı zahiri kontrol merkezi beyindir. Bütün faaliyetlerimizin başlama, bitiş ve işleyişinde, organlarımız beyinden gönderilen emirlere göre hareket eder. En kompleks ve sırlı organ olan beynimizin çeşitli bölgelerindeki vazifeli hücreler, mânâ âlemi ile içinde yaşadığımız şehâdet âlemi arasında bir nevi perde ve adaptör gibi vazife yapacak şekilde yaratılmışlardır. Mânevî kaynaklı hislerimizi yaşayacak olan, maddî bedenimizdir. Ancak burada çok önemli bir hususu vurgulamakta fayda vardır:

Materyalist düşünceye sahip birisi, hayatı boyunca yaşadığı elem ve lezzetlerin kaynağını, beynin biyo-kimyevî faaliyetlerinin ve elektrik akımlarının neticesi olarak değerlendirerek, neticeleri asıl sebep olarak görür. Bu düşünceye sahip kişilere göre; beyinde bazı kimyevî değişikliklerin hasıl ettiği elektriği biz, bir his olarak algılamışızdır. Yani bu kişilere göre beynin fiziko-kimyevî yapısı, sebep; duygu ve düşünceler ise, neticedir.

Birçok insanı aldatan bu hüküm, meseleye tam tersinden bakmanın bir neticesidir. Halbuki asıl olan, ruh ve düşünce dünyamızın tesirlerinin, beyindeki çeşitli fakülteler vasıtasıyla bedenimizde görünür hale getirilmesidir. Biraz açarsak, üzüntü, keder; sevinç, huzur gibi ruh hallerimiz, bedenimiz üzerinde bazı değişikliklere tesir edecektir. Fakat bu tesirleri yaratan, beyindeki uygun bölgeleri ve hücre gruplarını mükemmel şekilde hazırlayarak bize sunan Rabb'imizdir. Elemi de lezzeti de yaratan O'dur. Beynin fiziko-kimyevî yapısı ve hususî hazırlanmış hücrelerin teşkil ettiği sinir ağı, Allah'ın (cc) icraatına perdedir. İmtihan sırrı gereğince beden ve ruh arasındaki bu münasebet, birbirine bağımlı kılınmıştır. Bu yüzden mânevî kalbimizdeki rahatsızlıklar, maddî kalbimize tesir ettiği gibi; maddî kalbimizdeki rahatsızlıklar da mânevî kalbimize müspet veya menfî tesir etmektedir.

Dünya hayatında uymamız gereken fıtrî ve kevnî emirleri kolaylaştırmak için, Rabb'imiz, yapmamız gereken bazı mecburi faaliyetlerin içine, peşin ücret olarak bazı lezzetler koymuştur. Canlılığımızın devamı için gerekli olan gıdaları almamız için, onlara çeşitli tatlar, dilimize de tat alma duygusu vermiştir. Şayet yemek yemedeki lezzet olmasaydı, hayatta kalmamız için gerekli gıdaları almamız müşkil bir iş olurdu. Neslimizin devamı için evlenme arzusunu doğuran fizyolojik ihtiyaçları tetikleyen hormonlar olmasaydı, kimse evlenip de birbirinin sıkıntısına katlanmak zorunda kalmazdı. Fakat evlilikle meşru dairede tatmin edilen fizyolojik ihtiyaç, tek başına öne çıkarılırsa, hayvanlardan farkımız kalmaz. Bunun için fizyolojik ihtiyacı doğuran ruhî ihtiyacın da tatmin edilmesi gerekir. Bu durumda evli çiftlerin ruhlarının uyumunun önemi daha iyi anlaşılır. "Niçin elemsiz lezzet, yalnız, imanda ve iman eksenli yaşanan meşru hayattadır?" sorusunun cevabına da bu zaviyeden bakabiliriz.

Son yıllarda biyo-psikoloji alanında yapılan araştırmalarla, insan bedenindeki mükafat-zevk mekanizmaları hakkında ilginç tespitler yapılmıştır. Bilhassa zevk ve haz oluşturan uyaranlar ve bu uyaranlara cevap üreten sistemler, detaylı şekilde incelenmiş; bu olgunun kompleks bir işlemler bütünü olduğunun farkına varılmıştır. Güzel yemek ve güzel mesken gibi maddî unsurlar insana zevk verdiği gibi, sevmek, sevilmek ve değerli olduğunu hissetmek gibi mânevî hisler de insana zevk vermektedir. İnsan, Allah'ı bilmekten, O'na bağlanıp teslim olmaktan zevk aldığı gibi, insanlık için çalışmaktan ve kazandıklarını insanlarla paylaşmaktan da zevk almaktadır. Acaba bu kadar çok farklı mahiyetteki zevklerin bedende hissedilmesinin ve beden tarafından bu farklı zevklere cevap üretilmesinin ortak bir mekanizması var mıdır? Yeni bilgilerimize göre, beden bütün bu maddî ve mânevî kaynaklı zevklere, aynı ortak mekanizmalar üzerinden cevap vermektedir. Biyolojik yapıda ödül ve zevkin, biyo-fizikî ve kimyevî bir temeli vardır. Endorfinler ve enkefalinler olarak bilinen opioidler ve dopamin, bu mekanizmada önemli rol oynamaktadır. Beynimizin mezolimbik sisteminde yer alan mükafat merkezi, hem fizikî, hem de mânevî uyarılarla aktive edilebilen bir sistemdir. İnsandaki mükafat merkezi, insan nefsindeki şehevî ve gadabî kuvveleri harekete geçiren bir merkez olarak iş görmektedir.

İnsan, çok boyutlu dinamik bir sistem olarak, hem maddî, hem de mânevî âlemleri algılayabilecek ve gözlemleyebilecek cihazlarla donatılmıştır. İnsanın; algılayan, gören, duyan ve hisseden varlığı, ruhudur.

İnsan ruhu üç boyutlu (ruh-i cüzi, biyolojik ruh ve nefha-i ruh) bir cevherdir. İnsanın aşkın boyutunu oluşturan bu cevher, insan bedeninde misafirdir. İnsan ruhu, biyolojik ruh ve ruh-i cüz-i isimli fakülteleriyle bedenin canlılığını devam ettirmede rol alır. İnsan bedeninde ve beyninde, ruhî fakültelerin santral ve irtibat ofisleri bulunur. Beyindeki mezolimbik sistemde bulunan mükafat ve zevk merkezi de; bunlardan biridir. Bu merkezi teşkil eden sinir hücresi topluluğunda (ventral tegmental bölge, accumbens çekirdeği, prefrontal korteks gibi), ruh, nefis, vicdan gibi uyarıcılardan veya hayvanlardaki gibi sadece bedene ait uyarılara karşı (üç maksada göre; yakınlaşma, geri çekilme ve üzerine gitme) cevap üretilir. Bunlardan biri, yakınlaşmayı sağlayan harekete geçme arzusudur. Bu isteğe eşlik eden ve tetikleyen duygu da, sevgi-ilgi olarak tanımlanan çekim kuvvetidir. Ruhta meydana gelen bu arzunun beyindeki irtibat noktası, mezolimbik sistemdeki mükafat merkezidir. Bu merkezden salınan kimyevî maddelerden en önemlisi dopamindir. Dopamin molekülü; insanda zahiri bir sebep olarak hareketi, düşünceyi ve zevk oluşumunu aktive eden istek molekülüdür. Dopamin molekülünün sentezi ve tesirleri ile bağlantılı olarak iş gören opioidler (endorfin, enkefalin vb) ise, insanda zevk ve haz duygusunu, hoşlanmayı, bedende üreten ve bu zevki algılamamıza sebep olan kimyevî maddelerdir. Dolayısıyla insanın mükâfat ve zevk sisteminde ağırlıklı rol alan kimyevî maddeler, dopamin, endorfin ve enkefalindir. İnsan beyninde önemli bir ağ oluşturan dopamin sistemi veya dopaminerjik nöronlar, insanda motivasyon, heyecan ve macera arama isteklerinde rol alırlar. Hâdiseye iman ile nazar ettiğimizde, bu arzular önce ruhumuzdan kaynaklanmakta, daha sonra beyinde buna uygun kimyevî maddeler adi birer sebep olarak sentezlenmektedir. Materyalist bakışa göre ise, bu maddeler salgılandığı için insanda bu duygular ortaya çıkmaktadır. Halbuki burada bir iktiran vardır, yani sebeple müsebbep birlikte yaratılmaktadır. Zevk ve haz üreten kimyevî moleküller(opioidler), beynin her tarafına dağılmış nöronlar tarafından mükafat merkezinin aktivasyonuna bağlı olarak üretilir.

Hadise iki yönlüdür: Bunlardan birincisi; rûhî tesirle, kimyevî madde sentezlenmesi ve lezzetin ortaya çıkarılmasıdır. Bu yol normal bir yoldur. İkincisi ise, birinci yolun tam tersidir. Bu yolda kimyevî madde dışardan hazır sentezlenmiş olarak verilir ve bazı duygulara tesir ettirilir. Böylece bu mekanizmanın suiistimal edilmesiyle, dışarıdan alınan kimyevî maddeler ile insan zihninde bazı düşünce ve hayallerin yaşanması gerçekleştirilir. Bu sistem, aynı zamanda insandaki alışkanlıkların, ülfetin ve madde bağımlılığının biyo-psikolojik temellerini meydana getirir. Bu açıdan günümüzün önemli problemleri arasında yer alan şişmanlık, madde ve alkol bağımlılığı, alışkanlıklara esir olma gibi problemlerin çözümü için, beyindeki bu istek ve zevk üreten mekanizmaları doğru anlamak oldukça önemlidir.

İnsanlar bu dünyada zevk ve haz içinde yaşamak isteseler de, yaratılış özellikleri buna uygun değildir. Yüce Yaratıcı, zahmetli olan ama yaşamak için yapılması mecburi davranışlara, insanlar kolay yapabilsin diye mükafatlar koymuştur. Mükafat veya zevk merkezinde rol alan moleküllerin temel görevi, hareketleri yaptırtacak seviyede tabiî bir sınır aralığı oluşturarak davranışları yönlendirmektir. Çünkü mükafat mekanizmasının işleyişi, kısa süreli olacak şekilde plânlanmıştır. Zira bir şeye karşı istek ve haz, kısa süreli olmalı ki, insan bir başka aktiviteyi yapabilmeye hazırlanabilsin. Kişi, ihtiyacı karşılandıktan sonra da bu zevki ve hazzı duymak isterse, sistemde buna izin verilmez; ya zevk almada rol alan moleküllerin üretimini azaltılır veya haz duyma eşik değeri sürekli yükseltilir. Sonunda kişi daha fazla zevk ve haz veren maddeyi almaya çalışırsa veya daha fazla aktivite yapmaya devam ederse, zevk ve mükafat sistemini tahrip eder. Beyindeki mükafat merkezi, finans kurumu veya banka gibi çalışır. Nasıl bankadan birikimden fazla para çekilirse, borca girilir. Bu şekilde borçlanmaya devam edilirse, faiziyle birlikte yüksek bir geri ödeme faturası çıkarılır. İnsanda bağımlılığa yol açan hâdiseler de bu duruma çok benzer. Kişi sürekli zevk içinde yaşamak için, zevk veren aktivitelerde bulunsa bile, sistem sürekli haz konumunda kalamaz.

Kişi bir şeye ihtiyaç duyduğunda zevk ve haz sisteminin devreye girdiğini şu örnekle anlayabiliriz: Hava çok soğuksa, sıcak bir çay; hava çok sıcaksa, soğuk bir içecek insana zevk verir. Sıcaklık dengeye geldiğinde veya ihtiyacınız karşılandığında her iki içecekten aldığınız zevk ya azalır veya kaybolur. Cep telefonuna ihtiyacınız varsa veya beyn...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Ruh Beden Münasebeti
« Posted on: 29 Mart 2024, 09:12:30 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Ruh Beden Münasebeti rüya tabiri,Ruh Beden Münasebeti mekke canlı, Ruh Beden Münasebeti kabe canlı yayın, Ruh Beden Münasebeti Üç boyutlu kuran oku Ruh Beden Münasebeti kuran ı kerim, Ruh Beden Münasebeti peygamber kıssaları,Ruh Beden Münasebeti ilitam ders soruları, Ruh Beden Münasebetiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes