> Forum > ๑۩۞۩๑ Bilim Dunyası ๑۩۞۩๑ > Psikoloji Dünyası > Sağlıkta Mizaç ve İnancın Rolü
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sağlıkta Mizaç ve İnancın Rolü  (Okunma Sayısı 525 defa)
10 Mart 2010, 13:14:58
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 10 Mart 2010, 13:14:58 »



Sağlıkta Mizaç ve İnancın Rolü

Bir çoğumuz çevremizdeki insanlardan ve arkadaşlarımızdan biliriz ki, kimi insanlar daha kolay hasta olurlar veya hastalıkları çok çabuk atlatamazlar. Bazılarımız ise; aynı çevre şartlarında hasta olmaz veya hastalıktan çabuk kurtulur. Hastalık da, şifa da muhakkak ki Allah'tandır. Ancak irademizin hakkını vererek hasta olmamak ve hastalıktan kurtulmak üzere sebeplere müracaat eder, şifayı Allah'tan bekleriz.

Sağlık ve hastalık konusunda; mizaç ve karakter modelinin, vesveseli veya tevekkül sahibi olmanın, huzurlu ve stresli yaşamanın, telkine ve inanmaya yatkın bir kişilik tipinin çok büyük tesirleri olduğu anlaşılmıştır.

İmmün (bağışıklık) sistemini güçlendiren hususiyetler, sadece fiziko-kimyevî ilâçlardan değil, aynı zamanda kişilik, mizaç, karakter vasıflarımızdan, inançlarımızdan ve hayata bakış istikametimizden de gelmektedir.

İmmün sistemini güçlendiren ve zayıflatan özellikler, dinamik bir yapıda olduğundan, belli aralıklarda güçlendirilmeye veya zayıflatılmaya açıktırlar. İnsanın hayat tarzı, dünya görüşü ve inancı, doğuştan kendisine verilmiş immün sistem kapasitesini güçlendirebilir veya zayıflatabilir. İmmün sistemi güçlü kılan hususiyetler, neticede insanın sağlıklı kalmasına ve sağlığını sürdürmesine önemli ölçüde yardım eder. Araştırmacılar immün sistemini güçlendiren yedi temel kişilik özelliği belirlemişlerdir. Kişilik özelliklerimiz ve duygularımız, sağlık ve hastalık durumuna katkıda bulunan önemli vasıflardır. Bunun dışında genetik yapımız, beslenme tarzımız da ciddi seviyelerde katkıda bulunur. İmmün sistemini güçlendiren özellikler, öncelikle biyolojik bedene tesir eden fiziko-kimyevî moleküllerdir. İkinci plânda duygular, sonra düşünceler, hayatın mânâsının zenginliği, insanlararası münasebetler, ruhî-mânevî dünyanın derinliği ve hepsinin birlikte ortaya çıkardığı beden, duygular, zihin-ruh bütünlüğünün ağ yapısı gelir. İmmün sistemi güçlü kılan bu özelliklerin kendini hakkıyla göstermesi için her birinin şuurunda olunmalıdır.

Zihin-ruh-beden etkileşimli ağ yapısı

Aşırı yoğun veya yeterince dinlenmeden çalıştığımızda, ailemizde derin üzüntülü hâdiseler olduğunda, genellikle vücut direncimiz düşer ve hastalanırız. Bu gözlemler; bize, düşüncelerimizin, ruh ve duygularımızın sağlığımız üzerine güçlü tesirleri olduğunu gösterir.

Meselâ hayatımız sağlıklı; zihnen, bedenen ve ruhen iyi durumda isek, soğuk algınlığına nadiren yakalanırız. Öte yandan çözemediğimiz problemlerle karşılaştığımızda ve stresli bir hayat sürdüğümüzde, kolayca gribe yakalanırız. İşyerindeki patronumuzdan, ailemizden ve işimizden baskılar arttığında tansiyonumuz yükselir. Kendimizi bitkin, yorgun ve depresyonda hissettiğimizde hasta oluruz veya enfeksiyonlara yatkın hâle geliriz. Kapasitemizin üstünde iş veya performans beklentileri olduğunda başımız ağrımaya başlar. Ailemizden birini kaybettiğimizde veya yakınlarımızdan birisi ciddi bir hastalığa yakalandığında sorumluluklarımız artar; dünyayı sırtımızda taşıdığımızı hissederiz. Bu durum bizde bel, sırt ve boyun ağrılarını tetikler. Uzun süreli bir münasebetimiz veya dostluğumuz sona erdiğinde, gözyaşlarımızı tutamayız; direncimiz kırılır, solunum yolu enfeksiyonlarına maruz kalırız. Bu ve benzeri tecrübeler, zihin durumumuzun ve ruh haletimizin, fizikî ve genel sağlığımızı devam ettirmede kritik bir faktör olduğunu anlamamıza yardım eder. Bugün bu gerçekler, modern tıp tarafından tamamıyla kabul edilmese bile, önümüzdeki yıllarda tıp eğitiminin önemli bir parçası haline gelecektir. Ayrıca zihin-beden münasebetlerinden doğan hastalıklarda, psikolojik faktörlerin önemi giderek artmaktadır. Zihin durumunun, hastalıklara karşı bizi koruyucu ve hastalıkları iyileştirici immün sistemine tesir ettiği, bugün açık bir şekilde ortaya konmuştur. İmmün sistem, insan vücudunun emniyet sistemini oluşturur ve bu sistem hem genel yönetim merkezi, hem polis kuvveti, hem de ağır harp sanayii olarak iş görür. Bu mükemmel ordu kendinden olanı ve olmayanı ayırt edebilecek bir tanıma sistemi ile donatılmıştır. Biyolojik işlemlerin ince ayarının yapılabilmesi için Rabbimiz; bu sistemi vazifelendirerek, iç ve dış çevre arasındaki dengeyi korumuştur. Mikroplarla harpten sonra, kalan artıkların temizlenme işi de bu sisteme aittir.

Bağışıklık sistemi, kendi içinde bağımsız çalışan bir sistem midir?

Nasıl bir zamanlar Atlantik ile Pasifik okyanuslarının birbirinden bağımsız olduğu söyleniyordu. Ancak sıcak ve soğuk su akıntılarının bulunmasıyla, bu okyanusların birbiriyle bağlantılı olduğu ortaya çıkarıldı. Benzer şekilde son yıllarda zihin veya düşünce gücünün, hastalığa yakalanmada veya iyileştirmede önemli rol oynadığına dair reddi imkânsız veriler elde edilmiştir. Bu tespitler, bize bağışıklık sisteminin beyindeki sinir sistemi ile bağlantılı olduğunu ve birbirlerini karşılıklı olarak etkilediklerini göstermektedir. İnsandaki diğer biyolojik sistemlerle bağlantılı olan, onlarla çapraz konuşmalar yapabilen ve kontrol edilebilen bir ağ sistemi yapısında yaratıldığı anlaşılan bağışıklık sistemi ile beyin ve hormonal sistem arasındaki bağlantıyı araştırmak üzere interdisipliner bilim dalları olan psikonöro-immünoloji ve psikonöro-endokronoloji dalları kurulmuştur. Bu bilim dalları, zihin ve bedeni yöneten veya koordine eder gibi görünen sebepler olan bütün biyolojik sistemlerin, birbirinden ayrılamaz bir bütün oluşturduğunu ortaya çıkarmıştır. Biyolojik sistemler ve organlar, vücudumuzda birbirinden bağımsız olarak iş görmemektedirler. Bir başka ifadeyle; hücrelerdeki faaliyetler, sinir sistemi, endokrin sistem, immün sistem; sürekli birbirleriyle konuşan ve diyalog halinde olan alt birimlerdir. Bu birimleri birbirinden bağımsız olarak ele alıp çalışmak, organizmayı anlayamamak demektir. Birbirleriyle sürekli iletişim halinde olan bu sistemler, vücudun bütünlüğünü sağlarlar; vücudu zararlı tesirlerden ve düşmanlardan korurlar. Günümüzde bağışıklık konusunda uzman pek çok kişiyi şaşırtan nokta, düşüncelerimizin ve duygularımızın ortaya çıkışında rol alan nöro-kimyasalların, vücudumuzun bağışıklık sisteminin de çalışmasında rolü olan moleküller olduğunun ortaya çıkmasıdır. Bu açıdan beyindeki nöronlar tarafından salgılanan nöro-transmitterler, sadece beyinde iş görmez; vücuda yayılarak mesajlarını bağışıklık sistemi dahil, pek çok sisteme iletirler. Meseleye bu zaviyeden yaklaşıldığında, insanların duygularının bedene yansımada rol alan kimyevî moleküller, beden sağlığımıza da doğrudan tesir etmektedirler. İnsanlar; davranışlarını, düşünce ve hislerini değiştirdiklerinde, immün sistem dahil fizyolojik cevaplarını da değiştirirler. Bizler iman ve irade ile biyolojik yapımızı etkileyebiliriz ama onu bütünüyle değiştirip yeniden inşa edemeyiz. Bu açıdan insanlar, hissî cevaplarını, bütün bedenlerini kullanarak üretirler. Dolayısıyla insanın beden dili, onun duygularını belli ölçüde yansıtır. Duyguların penceresinden baktığımızda, beden ve zihin ayrımının olmadığını görürüz. Duygular, zihin ve beden arasındaki bütünlüğü ve münasebeti gösteren güzel birer örnektir. Günümüzde ileri görüşlü doktorlar, hastalıkları iyileştirmede, yardımcı teknik olarak zihin-beden tekniklerini (zihindeki olumsuz düşünceleri arındırma, olumlu düşünme, iyi ve güzel şeyleri hayal etme veya zihinde canlandırma, belâ ve musibetlerin arkasındaki güzellikleri ve hikmetleri görmeye çalışma, sağlıklı bir tevekkül ve kader anlayışının hasta kişiye anlatımı, hastalıklardaki hikmet ve faydaları anlatan sohbetler vb) kullanmaktadırlar. Zihin-beden bütünlüğüne dayalı tıp anlayışı olan bu yaklaşım, kişinin zihin ve düşünce dünyasını sakinleştirme, bedeni stresten uzaklaştırma, duyguların ifade edilmesini sağlama, negatif düşünceleri pozitif düşüncelerle ve bakış açılarıyla değiştirme, vücudun fonksiyonlarını kontrol edebilme, istekleri yönetebilme, iradeyi kontrol edebilme gibi teknikleri ve egzersizleri ihtiva etmektedir. Kronik ağrı ve hastalıkları olan pek çok kişi, bu yardımcı iyileştirici metotlardan oldukça fayda görmektedirler. Zihin-beden bütünlüğüne dayalı tıp anlayışının kullandığı metotlar içinde, kontrollü hayal kurma veya zihinde canlandırma, hipnoz, sinir dili programlaması (NLP), grup halinde sohbetle tedavi, davranış terapisi, algılamanın yeniden yapılandırılması, ferdî psikoterapi, stres yönetimi, aromaterapi, olumlu düşünce telkinleri, halka formunda gerçekleştirilen beden hareketleri, müzik ve sohbet meclisleri yer almaktadır. Bediüzzaman'ın Hastalar Risalesi; zihin-beden bütünlüğüne dayalı yardımcı iyileştirici teknikleri ihtiva eden, hem yan etkisi olmayan, hem de faydası kesin olan önemli bir eserdir. Hastalar, bu kitapçığı veya benzer kitapları okuduklarında veya diğer insanlarla hastalıkların nimet olan yönlerini keşfedici sohbetler yaptıklarında, immün sistemleri müspet yönde aktive edilmekte ve kullanılan ilâçların ve tedavi yöntemlerinin tesirleri artmakta, kısa sürede ciddi neticeler alınmaktadır. Zihin ve beden bütünlüğünün nasıl sağlandığı ve devam ettirildiği tam olarak bilinmemektedir. Bilinen şey şu ki, yukarıda sayılan teknikler, stresi azaltmakta, insanları gevşetmekte, onlara yapıcı, olumlu güzel düşünceler ve duygular yaşatmaya vesile olmaktadır. Bu teknikler, yardımcı yöntemler olarak AIDS, kanser, kalb hastalıkları, alerjiler, sırt-bel ağrıları ve başağrılarının tedavisinde sıklıkla kullanılmaktadır.

Kişilik özelliklerimiz zihin-beden bütünlüğünün sağlanmasında, değişen şartlara uyum sağlamada ve stresle mücadelede son derece önemli rol oynamaktadır. Çünkü mizaç tipleri, zihin-beden sisteminin bütününde gözlenen motifleri içine almaktadır. Bazı kişilik özellikleri; bazı hastalıklara davetiye çıkarırken, bazı hastalıklara karşı da koruyucu tesiri göstermektedir. Sağlığı koruyucu ve devam ettirici kişilik ve karakter öze...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sağlıkta Mizaç ve İnancın Rolü
« Posted on: 29 Mart 2024, 12:30:17 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sağlıkta Mizaç ve İnancın Rolü rüya tabiri,Sağlıkta Mizaç ve İnancın Rolü mekke canlı, Sağlıkta Mizaç ve İnancın Rolü kabe canlı yayın, Sağlıkta Mizaç ve İnancın Rolü Üç boyutlu kuran oku Sağlıkta Mizaç ve İnancın Rolü kuran ı kerim, Sağlıkta Mizaç ve İnancın Rolü peygamber kıssaları,Sağlıkta Mizaç ve İnancın Rolü ilitam ders soruları, Sağlıkta Mizaç ve İnancın Rolü önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes