> Forum > ๑۩۞۩๑ Bilim Dunyası ๑۩۞۩๑ > Psikoloji Dünyası > Duygusal Rehberlik
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Duygusal Rehberlik  (Okunma Sayısı 906 defa)
22 Kasım 2010, 11:43:50
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 22 Kasım 2010, 11:43:50 »



DUYGUSAL REHBERLİK

Psikolojik Danışman Feyza Bağlan ve Psikiyatri Uzmanı Prof. Dr. Kemal Sayar


 

Günümüzde duygusal rehberlik kavramı çocuk yetiştirmekte giderek öne çıkıyor. Çocuklarının duygularını anlayamayan anne ve babalar, onların duygusal gelişimine de katkıda bulunamıyor, dahası çocukların kendi duygularını tanımaları ve onlarla yüzleşmeleri konusunda da yetersiz kalmalarına yol açıyor.

 

EMPATİNİN GÜCÜ


Zeki Bey, kızı Meryem ve eşi Emine Hanım ile şehirlerarası yolculuktadır. Dört yaşındaki kızı Meryem, otobüsün bagajındaki oyuncak bebeğini ister. Zeki Bey ve Emine Hanım yol ve küçük oğulları Ali’nin telâşından, Meryem’in bebeğini bavulla bagaja vermişlerdir. Zeki Bey, ‘Kızım, maalesef bebeğini şu anda veremeyeceğim çünkü bavulun içinde. Ulaşamayacağımız bir yerde,’ diyerek açıklama yapar. Meryem ise ‘Bebeğimi istiyorum,’ der tekrar. Zeki Bey, ‘Anladım Meryemciğim, bebeğini istiyorsun ama otobüsten inene kadar bebeğini bavuldan alamayız.’ Cevap gecikmez: ‘Bebeğimi istiyorum, bebeğimi..’ diye mızmızlanır Meryem. Ayağa kalkmak ister. Bu arada su şişesini yere düşürür. Zeki Bey, beynine doğru kan damarlarının kanı artık daha hızlı pompaladığının ve yavaş yavaş yüzünün kızarmaya başladığının farkına varır. ‘Bebeğini istiyorsun, ama şu an burada değil ve elim kolum bağlı kızım. Neden dışarıdaki ağaçları seyretmiyorsun biraz da?’ diye sorar. ‘Ağaçları değil, bebeğimi istiyorum,’ diye bağırır Meryem kızgınca.. ‘Şimdi istiyorum!’ Diğer yolcuların da rahatsız olduklarını homurdanmalardan anlayan Zeki Bey kendini iyice kötü hisseder. Diğer tarafta kucağında küçük oğulları Ali’nin uyuduğu hayat ve yol arkadaşı Emine Hanım ile çaresizce göz göze gelirler. Zeki Bey, istediğine ulaşamamış yüzü kızgınlıktan kızarmış Meryem’e bakar ve aslında kendini ne kadar da sıkılmış ve sıkışmış hissedebileceğini; bu uzun yolculukta, Meryem’in normalde oynamayı çok sevdiği bebeği isteyeceğini nasıl akıl edemediğini düşünür. Kendini kötü hisseder. Ne yapabileceğini düşünür ve en çok sevdiği bebeği ile oynayıp rahatlayamıyorsa da Meryem’in kendini iyi hissedeceği başka bir seçeneği, baba şefkati ve anlayışını, ona vermeyi kararlaştırır. ‘Bebeğini istiyorsun değil mi Meryemciğim?’ , ‘Hı hı..’ der üzgün bir şekilde küçük kız. ‘Ve onu sana veremediğimiz için oldukça kızgın olmalısın.’, ‘Hı hı..’ ‘Hemen şimdi bebeğinin senin yanında olmasını isterdin değil mi kızım?’ ‘Eveet’ diye mırıldanır kız, ‘Şimdi istiyorum.’ ‘Meryemciğim, yolculuk seni bayağı yordu, canın sıkıldı. Sen de bebeğinle oynamak, saçını örmek istiyorsun. Ben de bebeğinin şimdi burada yanımızda olmasını istiyorum. Hatta şu küçük koltuklardansa, senin odanda, tüm oyuncaklarınla, annen kardeşin sen ve ben hep beraber oyun oynayıp rahatlamak, iyi vakit geçirmek isterdim.’ ‘Ben de’ deyip aynı fikirde olduğunu gösterir kız. Babası kızının başını okşar, sırtını sıvazlar; Meryem’in kendini anlaşılmış hissetmesinin verdiği rahatlığın yavaş yavaş küçük kızın yüzüne oturduğunu fark eder. Kısa bir süre sonra Meryem uyuklamaya başlar.

Meryem dört yaşında olmasına rağmen ne istediğini gayet net bir şekilde biliyordu: o bebeğini hemen şimdi istiyordu. Bebeği elde edemeyeceğini fark ettikçe, Zeki Bey’in açıklamalarını dinlememeye başladı; öte yandan Zeki Bey’in onu anladığını, isteklerinin farkında olduğunu, fark edince giderek rahatladı. Zeki Bey de empatinin gücünü yaşayarak görmüş oldu.

 

DUYGULARI GÖRMEZDEN GELMEK


Bir an için, içinde empatinin yaşanmadığı, anne-babanızın sizden hep mutlu ve sâkin olmanızı beklediği, üzüntü ya da öfkenin başarısızlık sayıldığı veya ayıplandığı bir evde büyüdüğünüzü hayal edin. Sizin her zaman olaylara pozitif tarafından bakmanızı öneren, şikâyet etmenize izin vermeyen, dertlerinizi, sıkıntılarınızı dinlemek istemeyen büyükler tarafından yetiştirildiğinizi ve çocuk gözüyle anne-babanızın kesinlikle haklı olduğunu düşünerek büyüdüğünüzü.

Asıl problem ise hayatın hep de olumlu şeyler getirmediği.. Meselâ: küçük kardeşinizin odanıza girip yeni bitirdiğiniz ödevinize zarar vermesi, çok sevdiğiniz oyuncağınızı kırması, okulda yapmadığınız bir şeyle suçlanmanız, en yakın arkadaşınızın size küsmesi, anne-babanızın sizsiz tatile çıktıklarında sizi de kendi anne-babalarına bırakmaları, annenizin sürekli evin temizliği, kendi ailesi, babanızın ise fanatik olduğu takım ve maçları ya da memleket meseleleri hakkında konuşması gibi.

Tüm bunlar olurken sizden beklenen ise hiç sıkılmamanız, üzülmemeniz, öfkelenmemeniz olur. Okuldaki sorununuzu anlatmaya başladığınızda babanızın, sadece ‘Allah bilir ne yaptın da öğretmenin sana herkesin içinde öyle bağırdı’ veya katıldığınız basketbol turnuvasında kaybedince annenizin de sadece ‘Aman canım, önemli değil; seneye kazanırsın,’ demeleri ile siz de çenenizi kapamayı ve yaşadıklarınızı paylaşmamayı öğrenirsiniz. Okulda bir sorun yaşamış iseniz eve geldiğinizde doğrudan odanıza gider, dertsizlik maskenizi takar, akşam yemeğine oturursunuz. Aileniz, ‘Okul bugün nasıldı?’ der siz de ‘İyiydi’ dersiniz. Babanız ‘İyi, aferin’ deyip sizden tuzu uzatmanızı ister.

Böyle bir evde büyüdüğünüzde ne öğrenmiş olursunuz? Öncelikle anne-babanıza pek de benzemediğinizi düşünürsünüz; çünkü onların sizinkiler gibi kötü ve tehlikeli duyguları yoktur; ayrıca bu tehlikeli ve kötü duygularınızdan dolayı siz pek de iyi biri sayılmazsınız. Sizin üzüntüleriniz, öfkelenmeleriniz ve korkularınız aslında onların ‘mükemmel’ dünyalarını bozmaktadır.

Siz anne-baba olduğunuzda, siz de kendi çocuklarınızla ne hissettiğinizle ilgili konuşmazsınız. Bu da sizi ve onları yalnızlığa iter. Aslında siz mutluluk rolü yaptığınızda herkes iyi olacağından, bu sizi kendinize, eşinize ve çocuklarınıza ‘mesafeli’ kılacak olan rolü oynamaya iter.

Yaşınız büyüdü diye çocuklukta hissettiğiniz duyguları tatmayacak mısınız? Doğum gününüzde istediğiniz hediyeyi alamazsınız, işyerindeki arkadaşınız sizin arkanızdan dolap çevirir, çok sevdiğiniz anneannenizi kaybedersiniz, kuzeniniz kaza geçirir.

Ama siz hâlâ o ‘kötü’ hisleri hiç yaşamamalısınız. Dolayısıyla bu hisleri ustaca saklayabilecek, bırakın çevrenizle, kendinizle bile paylaşamayacak kadar saklayacak hâle gelirsiniz. Fakat saklayabilmiş olmanız, onların yok olduğu anlamına gelmez. Onlar ordadırlar ve yaşanmayı, paylaşılmayı bekliyorlardır. Televizyon seyretmek, yemek yemek, internete girmek, oyun oynamak bunları görmezden gelme stratejilerinden en etkili olanlarıdır.

 

EMPATİ SAKİNLEŞTİRİR


Peki ya her şey daha farklı olsaydı? Beraberce yaşarken anne-babanız empati yapmayı tercih etmiş olsalardı? Size gerçekten kendinizi nasıl hissettiğinizi öğrenmek için ‘Nasılsın?’ diye sormuş olsalardı. Siz de rahatlıkla ‘Zor bir gündü’ diyebilmiş olsaydınız ve derdinizi çözememiş olsalar bile dinlemiş ve anlamış olsalardı.

Okulda arkadaşınızla sorun yaşamışsanız, anneniz aranızın nasıl bozulduğunu, sizin kendinizi nasıl hissettiğinizi ve mümkün çözüm önerilerini konuşmuş olsa; okulda bir yanlış anlaşılma yaşandıysa, babanız hemen öğretmenin ‘taraf’ına geçmeyip, sizi dinlemiş olsa; katıldığınız basketbol turnuvasında yenildiğinizde, kendi çocukluğunda onun da benzer tecrübeler yaşadığını ve tüm arkadaşlarının önünde sahadan yenik ayrılmanın zor ve huzursuz edici yönlerini kendinden de örnekler vererek anlatsa; küçük kardeşiniz oyuncağınızı kırdığında, anneniz size sarılsa ‘Ne kadar kızgın olduğunu tahmin edebiliyorum. Oyuncağını çok sevdiğini biliyorum. Üzülmen gayet doğal, senelerdir onunla oynuyordun,’ dese büyük ihtimâlle kendinizi pek de ‘yalnız’ ve ‘anlaşılmamış’ hissetmezdiniz herhalde. Anne-babanızın size her zaman destek için orda olduklarını bilir ve kendinizi iyi hissederdiniz.

İşte empati kısaca insanın karşısındakinin yerine kendini koyabilmesidir. Empatik anne-babalar olarak bizler çocuklarımızı gözleri yaşlı gördüğümüzde kendimizi onun yerine koyabilirsek, canının aslında ne kadar yandığını; öfkeden ayağını yere vurduğunda, ne kadar kızgın olduğunu anlayabiliriz.

Onlarla böyle yakın ilişki kurabilirsek, onlar da hislerinin anlaşıldığını fark edip, daha kolay sâkinleşebilirler.

Anne-babalar kendi duygularının farkında olacak ki çocuklarının duygularının da farkında olabilsinler. Konu duygular olunca babaların bir kısmı havlu atmaya hazırlanır. Havlu atmadan önce şu yapılan araştırmayı okumak iyi olabilir. Bir grup evli çifti tartışırken kameraya çekmişler. Sonra her bir eşe film seyrettirilip, her bir anda ne hissettiklerini ve ne kadar şiddetli hissettiklerini belirtmeleri istenmiş. Sonra her bir eş diğer eş için aynı şekilde tahminde bulunmuş. Ve sonuç! Hem kadınlar hem de erkekler, eşlerinin duygusal tecrübelerini doğru tahmin edebilmişler. Genel kanının aksine erkekler de kadınlar kadar kimin ne hissettiğini fark edebiliyorlar. Yâni erkekler de kadınlar kadar empatik olabiliyorlar; erkekler de kadınlar gibi aynı insanî duyguları iç dünyalarında benzer şekilde yaşıyorlar; ama ifade ediş şekilleri farklı oluyor. Bu farklılık biraz da sosyal olarak onlardan beklenen ‘maskülen’ rolün zedelenmesi çekincesinden geliyor denebilir.

Değerli Babalar, sizler de çocuklarınız için birer duygusal rehbersiniz ve olmalısınız da. Aslında duygularınızın farkında olmak belki bir kısmınız için yeni bir şey olmayacak ama önemli olan zaten orada var olan duyguları uygun şekilde yaşayabilmek.

 

KONTROLÜNÜ KAYBETME KORKUSU


Üzüntü, öfke, korku hislerinin y...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Duygusal Rehberlik
« Posted on: 26 Nisan 2024, 10:21:50 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Duygusal Rehberlik rüya tabiri,Duygusal Rehberlik mekke canlı, Duygusal Rehberlik kabe canlı yayın, Duygusal Rehberlik Üç boyutlu kuran oku Duygusal Rehberlik kuran ı kerim, Duygusal Rehberlik peygamber kıssaları,Duygusal Rehberlik ilitam ders soruları, Duygusal Rehberlikönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes