๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberler Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 19 Ocak 2010, 23:58:37



Konu Başlığı: Süleyman a.s ın Vefatı
Gönderen: Sümeyye üzerinde 19 Ocak 2010, 23:58:37
Süleyman Aleyhisselâmın Vefatı:



Süleyman Aleyhisselâm; ibâdet için [93], bazan bir yıl, iki yıl,

Bazan bir ay, iki ay,

Bazan da, bundan daha az veya çok müddet, Beytülmakdis´te tek başına kalırdı.

Kendisinin yeyeceği, içeceği de, oraya götürülürdü.

Vefatıyle neticelenen son defaki kalışında da, yiyeceği, içeceği götürülüp ya nına konulmuştu. [94]

Süleyman Aleyhisselâm, böyle yalnız başına kalmayı âdet edindiği Beytülmak dis´te namaz kılarken [95], hiç bir gün olmazdı ki, sabaha çıksın da, orada, bir ağaç bitmemiş olsun! [96]

Başka bir deyişle: hiç bir namaz kılmazdı ki, önünde, bitmiş bir ağaç bu lunmasın. [97]

Süleyman Aleyhisselâm, namazgahında, namaza durduğu zaman[98], önünde bitmiş olan ağacı görünc[99], yanına varır[100], ona:

"Senin ismin nedir?" diye sorar, ağaç ta:

"İsmim şöyle! şöyle!" derdi.

Süleyman Aleyhisselâm, ona:

"Sen, ne şey içinsin?" diye sorar,

Oda:

"Şunun, şunun için!" derdi. [101]

Kesilecek bir ağaçsa, Süleyman Aleyhisselâm, emreder, o ağaç, kesilirdi. [102]

Eğer, o ağaç, dikilmek için, bitmişse[103], onun üzerine:

"Filan yere, şöyle şöyle dikilecektir!" diye yazılı[104] dikilirdi. [105]

Eğer, biten ağaç, deva için, bitmiş olur[106]:

"Şu derde, şu derde deva için, bittim!" derse[107], onun üzerine:

"Şu derde, şu derde devadır!" diye[108] yazılır[109] ve onun için gereği, ya-pılırdı. [110]

İşte, Tıb fennindeki nebatla tedavî, bunun üzerine kurulmuştur[111]

Süleyman Aleyhisselâm, bir gün, namaz kıldığı sırada, önünde bir ağacın bit miş olduğunu, gördü. [112] Ona:

"Senin ismin nedir?" diye sordu.[113] Ağaç:

"Harrub![114] Harnub! [115] Harnûbe! [116] Ben, Harrûbe´yim!" dedi. [117]

Süleyman Aleyhisselâm, ona:

"Sen, ne şey içinsin?" diye sordu.

Ağaç:

Ben, şu Mescidi harabetmek için´im! dedi. [118]

Süleyman Aleyhisselâm:

"Ben, sağ iken, Allah, bu Mescidi, harap etmeyecektir!

Demek, benim ölümüm ve Beytülmakdis´in harap oluşu, senin yüzündendir hâ!" dedi ve hemen, onu söktü. 119] [120] Kendisine aid bahçeye dikti.

Süleyman Aleyhisselâm; dayanmak için, Harrûbe ağacından, kendisine bir Asa yontturdu. [121]

Süleyman Aleyhisselâm, bir gün, Ölüm Meleğine:

"Benim ruhumu, almak istediğin zaman, bana, bildir!" demişti.

Ölüm Meleği:

"Ben, bunu, senden daha iyi biliyor değilim!

Bu bilgi; ancak, bana bırakılacak ve içinde, ölecek kimsenin ismi anılacak ya zıda bulunur. [122]

İçinde isimler bulunan kitab ise, bana, ancak, Arş´ın altında olduğum zaman bırakılırdır." dedi. [123]

Süleyman Aleyhisselâm, Ölüm Meleğine:

"Öyle ise, sana, benim hakkımda emir verildiği zaman, bana, bildir!" dedi. [124]

Nihayet, bir gün, Ölüm Meleği gelip:

"Ey Süleyman! Senin hakkında, bana emir verilmiş bulunuyor!

Senin, azıcık bir vaktin kaldı!" dedi.

Süleyman Aleyhisselâm, sabahleyin, köşküne girdi. Kapıları, kilitlemelerini emr ve halkı, yanına girmekten men etti.

Sonra, eline Asasını alıp koltuğunun altına yerleştirdi, ve ayakta ona dayana rak ülkesine doğru bakınca, güzel yüzlü, üzerinde beyaz elbise bulunan bir genç adam gördü.

Genç adam, köşkün bir tarafından, kendisinin yanına giriverdi.

"Esselâmü aleyke yâ Süleyman!" diyerek selâm verdi.

Süleyman Aleyhisselâm:

"Ve aleykesselâm!

Sen, benim iznim olmadan, bu köşke nasıl girdin?!

Ben, herkesi, buraya girmekten men etmiştim.

Kapıcılar, Perdedarlar, seni, men etmedi mi?

Sen, benim iznim olmadan, köşküme girdiğin zaman, benden, korkmadın mı?" dedi.

Genç adam:

"Ben, o kimseyim ki: bana, ne Perdedarlar, ne Kapıcılar mâni olabilirdir, ne de, ben, krallardan korkarım!

Hem ben, bu köşke, izinsiz girmiş de, değilim!" dedi.

Süleyman Aleyhisselâm:

"Senin buraya girmene kim izin verdi?" diye sordu.

Genç adam:

"Rabb´ım!" dedi.

Süleyman Aleyhisselâm, onun Ölüm Meleği olduğunu, anlayınca, ürperdi.

"Demek, sen, Ölüm Meleğisin!" dedi.

Ölüm Meleği:

"Evet!" dedi.

Süleyman Aleyhisselâm:

"Ne için geldin?" diye sordu.

Ölüm Meleği:

"Senin ruhunu kabz edeceğim!" dedi.

Süleyman Aleyhisselâm:

Ey Ölüm meleği! Ben, bu gün, adamlarımı, yanıma toplayıp onlardan, beni, neşelendirmelerini ve bana, tasa verecek bir şey işittirmemelerini istemiştim!" dedi.

Ölüm Meleği:

"Ey Süleyman! Sen, ancak, seni neşelendirecek, içinde sana tasa verici bir şey bulunmayan bir günü yaşamak istiyorsun!

Halbuki, böyle bir gün, dünyada yaratılmamıştır.

Rabbının hükmüne razı ol!

Çünki, bu, reddine asla çâre olmayacak bir hükümdür!" dedi.

Süleyman Aleyhisselâm:

"Öyle ise, emrolunduğun gibi, vazifeni, yerine getir!" dedi.

Bunun üzerine, Ölüm Meleği; Süleyman Aleyhisselâmın ruhunu, kendisi ayakta, Asasına dayanmış olduğu halde, kabz etti. [125]

O zaman, Süleyman Aleyhisselâm, elli küsur yaşında [126], elli iki yaşında [127] veya elli üç yaşında idi. [128]

Ona ve gönderilen bütün Peygamberlere selâm olsun!

Süleyman Aleyhisselâmın vefat ettiğini, cinler, şeytanlar, bir yıl anlayamadılar.

Süleyman Aleyhisselâmın dayandığı Asayı, ağaç kurdunun, içinden yeyip za yıflattığı ve Süleyman Aleyhisselâm, yere yıkıldığı zaman, cinler ve şeytanlar, onun vefat ettiğini anladılar. [129]

Bu husus Kur´ân-ı kerimde şöyle açıklanır:

"Sonra, biz, ona ölüm hükmünü infaz edince (dayandığı) Asasını, yemekte olan ağaç kurdundan başka bir şey, bunun ölümünü, onlara göstermedi.

Bu suretle yere kapanıp yıkıldığı zaman, besbelli oldu ki, eğer, cinler, gaybı bil miş olsalardı, öyle horlayıcı bir azab (meşakkatli işler) içinde kalıp durmazlardı. [130]





[93] ibn.Esîr-Kâmil C.1.S.243.

[94] Taberî-Tarih c.1,s.261, Sâlebî-Arais s.326, ibn.Esîr-Kâmil C.1.S.243, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.31.

[95] ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.242.

[96] Taberî-Tarih c.1,s.261, Sâlebî-Arais s.326, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.31.

[97] İbn.Asâkir-Tarih C.6.S.272.

[98] Heysemî-Mecmauzzevaid c.8,s.2O7.

[99] Sâlebî-Arais s.327, Deylemî-Elfirdevs c.3,s.271, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.242, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.31, Heysemî-Mecmauzzevaid c.8,s.2O7.

[100] Taberî-Tarih c.1,s.261, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.31.

[101] Taberî-Tarih c.1,s.261, Sâlebî-Arais s.326, İbn.Asakir-Tarih c.6,s.272, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.242, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.31, Heysemî-Mecmauzzevaid c.8,s.207.

[102] Taberî-Tarih c.1,s.261, Sâlebî-Arais s.326.

[103] Taberî-Tarih c.1,s.261, Sâlebî-Arais s.326, Deylemî-Elfirdevs c.3,s.271, ibn.Asâkir-Tarih c.6,s.273, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.242 Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.31, Heysemî-Mecmauzzevaid c.8,s.2O7

[104] Sâlebî-Arais s.326.

[105] Taberî-Tarih c.1,s.261, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.242, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.31, Heysemî-Mecmauzzevaid C.8.S.207.

[106] Taberî-Tarih c.1,s.261, Sâlebî-Arais s.326, İbn.Asâkir-Tarih c.6,s.272, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.242, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.31, Heysemî-Mecmauzzevaid c-8,s.2O7.

[107] Taberî-Tarih c.1,s.261, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s,31.

[108] Sâlebî-Arais s.326.

[109] Salebi s.326, ibn.Asakir c.6,5.273, ibn.Esîr s.242, Heysemî C.8.S.207.

[110] Taberî-Tarih c.1,s.261, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.31.

[111] İbn.Asakir-Tarih c.6,s.273

[112] Sâlebî-Arais s.326-327, İbn.Asakir-Tarih c.6,s.272, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.242, Muhyiddin b.Arabî-Muhâdaratülebrar c.1,s.13S, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.3O, Heysemî-Mecmauzzevaid c.8,s.2O7.

[113] Taberî-Tarih c.1,s.261, Sâlebî-Arais s.327, ibn.Asâkir-Tarih c.6,s.272, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.242, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.3O, Heysemî-Mecmauzzevaid c.8,s.2O7.

[114] İbn.Asâkir-Tarih c.6,s.272, Muhyiddin b.Arabî-Muhâdara c.1,s.135, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.3O.

[115] Heysemî-Mecmauzzevaid c.8,s.2O7.

[116] Sâlebî-Arais s.327.

[117] Taberî-Tarih c.1,s.26l, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.31.

[118] Taberî-Tarih c.1,s.261, Sâlebî-Arais s.327, ibn.Asakir-Tarih c.6,s.272, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.242, Muhyiddin b.Arabî-Muhâdara c.1,s.135, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.3O, Heysemî-Mecmauzzevaid c.8,s.2O7

[119] Taberî-Tarih c.1,s.261, Sâlebî-Arais s.327, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.242, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.3l

[120] Taberî-Tarih c.1,s.261, Sâlebî-Arais s.327, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.31

[121] İbn.Asâkir-Tarih c.6,s.272, Muhyiddin b.Arabî-Muhâdaratülebrarc.1,s.135, Heysemî-Mecmauzzevaid c.8,s.2O8.

[122] Sâlebî-Arais s.327, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.31.

[123] İbn.Ebî Şeybe-Musannef c.13,s.2O3, Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.53, Ebû Nuaym-Hilyetülevliya c.4,s.118,

İbn.Asâkir-Tarih c.6,s.271.

[124] Sâlebî-Arais s.327, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.32..

[125] Sâlebî-Arais s.327.

[126] Taberî-Tarih c.1,s.262, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.32.

[127] Mes´ûdî-Murucuzzehebc.1,s.58, Muhyiddin b.Arabî-muhâdaratülebrar c.1,s.135, Ebülfida-Elbidaye venniha ye c.2,s.32.

[128] Sâlebi-Arais s.328, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.244.

[129] Taberî-Tarih c.1,s.262, Sâlebî-Arais s.328, ibn.Asâkir-Tarih c.6,s.272, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.243, Muhyiddin

b.Arabî-Muhâdara c.1,s.135, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.32, Heysemî-Mecmauzzevaid c.8,s.2O8

[130] Sebe´: 14.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/221-225.