๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberler Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 16 Ocak 2010, 23:05:58



Konu Başlığı: Sihrin Mucize İle Karşılaşması
Gönderen: Sümeyye üzerinde 16 Ocak 2010, 23:05:58
Sihrin Mucize İle Karşılaşması Ve Ağır Bir Yenilgiye Uğraması



Firavun; çevresindeki ileri gelenlere:

"Hiç şüphesiz, bu, mutlaka çok bilgili bir sihirbazdır ki, sizi, sihri ile yerinizden

(yurdunuzdan sürüp) çıkarmak istiyordur. Şimdi (buna) ne buyurursunuz?" dedi. [257] (İleri gelenler): "Onunla kardeşini, alıkoy!

Şehirlere, toplayıcılar sal da, ne kadar bilgili sihirbaz varsa, hepsini sana, getirsinler" dediler. [258]

(Musa´ya da):

"Sen, Atalarımızı, üzerinde bulduğumuz (yoldan) bizi döndüresin de, bu yerde devlet, ikinizin (elinde) olsun diye mi bize geldiniz?

Biz, ikinize de, inanıcılar değiliz!" dediler.

Firavun:

"Usta ne kadar Sihirbaz varsa, hepsini, bana getiriniz!" dedi. [259]

Sihirbazlar, Firavuna geldiler ve:

"Galebeyi, kazananlar, biz olursak, elbet bize bir mükâfat var değil mi?" dediler.

Firavun:

"Var ya! Hem siz, muhakkak (benim) en yakınlar(ım)dan da, olacaksınız!" dedi. [260]

(Sihirbazlar) aralarında işlerini, çekişe çekişe konuştular. (Sonra) gizlice müşa vere ettiler:

"Bunlar, (başka değil), her halde, iki sihirbazdır ki, sizi, sihirleri ile yerinizden çıkarmak, en şerefli ve üstün olan dininizi gidermek istiyorlardır.

Onun için, bütün tuzaklarınızı bir araya toplayınız. Sonra, saf halinde birden ge liniz (hücum ediniz)

Bu gün, galip olan, muhakkak, umduğuna ermiştir!" dediler. [261]

(Firavun):

"Ey Mûsâ! Sen, sihrinle, bizi, yerimizden çıkarman için mi geldin bize?

Şimdi, biz de, sana, onun gibi bir sihir yapacağız!

Şimdi, sen, kendinle bizim aramızda bir buluşma yeri ve vakti tâyin et ki, ne se nin, ne bizim caymayacağımız düz (geniş) bir yer olsun!" dedi.

O (Mûsâ) da:

"Sizinle karşılaşma zamanımız, zînet günü ve insanların toplanacağı kuşluk vak tidir!" dedi.

"Bunun üzerine, Firavun,arkasını dönüp gitti.

Bütün hilesini toplayıp geldi. "[262]

İnsanlara da:

"Siz de, toplamalar mısınız?" denildi.

(Onlar):

"Umarız ki: (bizimkiler) galip olurlarsa, biz de, (kendi) Sihirbazlarımıza uyarız! (dediler)" [263]

Toplanan sihirbazların sayısı:

70´şi, İsrail oğullarından, 2 si de, Kıbtî Başkanlarından (İbn.Habîbe göre: Fars-hlardan) olmak üzre, 72 idi. [264]

veya 12.000 idi. [265] veya 15.000 idi. [266] veya 19.000 idi. [267]

Toplanan sihirbazların sayılarının daha çok olduğu da rivayet edilir. [268]

Sihirbazdan, ancak, 7000´i Usta Sihirbaz ve bunların içinde de, ancak 700´ü seçkindi. [269]

Bunların arasında da:

Sâbur,

Âdur,

Hatvat,

Musfâ adlarında dört başkan bulunuyordu. [270]

Toplanan sihirbazlardan 15.000 sihirbaz, toplantı yerinde saf oldular.

Her biri, iplerini ve asalarını getirmişlerdi, [271]

Sihirbazların asaları ve ipleri, 60 deve ile taşınmıştı. [272]

Firavun, toplantı yerinde kendisine ayrılan yere, Mısırın Eşrafı ile birlikte kuruldu.

Halk ta, onun karşısında halkalandılar.

Mûsâ Aleyhisselâm, yanında kardeşi Hârûn Aleyhisselâm olduğu[273] ve üzer lerinde yünden iki gömlek bulunduğu halde halkın alay etmelerine aldırış etmeden[274] Asasına dayanarak oraya geldi. [275]

Sihir ve sihirbazlık, ötedenberi, birçok milletlerde: Araplarda, Rumlarda, Hind-lilerde, Acemlerde[276] , Mısırlılarda görülegelen tarihî bir vâkıadır. [277]

Dahhâk b. Ulvan, b.lmlîk, b.Âd, Babil taraflarına varıp Babil´i kurmuş, çevrede ne kadar sihirbaz varsa, hepsini Babil´e toplamış, onlardan, sihri öğrenmiş ve hattâ sihirbazların başı olmuştu. [278]

Firavun Musa Aleyhisselamın karşısına çıkardığı sihirbazlara: "Bu gün, karşısındakine üstün gelen, umduğuna, ermiştir!" dedi. [279] "Mûsâ, Onlara (Sihirbazlara): Yazıklar olsun size! Allah´a karşı, yalan düzmeyiniz! Sonra, O, azab ile kökünüzü kurutur!

Allah´a karşı yalan uyduran (herkes) muhakkak, hüsrana uğramıştır!" dedi. [280] Sihirbazlar, birbirlerine: "Bu söz, Sihirbaz sözü değildir!" dediler. [281]

Sihirbazlar:

"Ey Mûsâ! (Asa´nı) ya sen (önce) at, ya da, önce atan kişiler biz olalım! [282]

"Ey Mûsâ! Sen mi (önce) atacaksın, yoksa, (önce) atanlar, biz mi olalım?" dediler. [283]

Mûsâ, onlara:

"Ne atacaksanız (önce) siz, atınız!" dedi. Onlar, iplerini ve sopalarını atıp:

"Firavunun izzeti hakkı için, galip olanlar, biziz biz!" dediler. [284] ...Vaktaki, attılar. Halkın, gözlerini sinirlediler. Onlara, korku, saldılar, büyük bir sihir (meydana) getirmiş oldular. [285]

Firavun´un zevcesi Âsiye hatun; Firavuna karşı, Mûsâ Aleyhisselâma yardım etmesi için, Yüce Allah´a yalvardı, durdu.

Firavun Hanedanından, onun, bu halini görenler, kendisinin, Firavun ve taraf-darlarına, şefkatından dolayı, Firavun lehinde dua ediyor sandılar. [286]

Sihirbazların her biri, ellerindeki asalarını ve iplerini yere bıraktıkları zaman, onlar, koşar yılanlar gibi, vadiyi dolduran ve birbiri üzerine binen dağlar gibi gös terilerek seyircilerin gözlerini kamaştırdılar. [287]

Sihirbazlardan

Kimisi: Renk, renk,

Kimisi: Simsiyah yüzlü,

Kimisi: Upuzun boylu,

Kimisi: Kısa ve enli,

Kimisi: Boynuzlu,

Kimisi: Kalkan kadar kulaklı,

Kimisi: Maymun yüzlü,

Kimisinin alnı, aşağıda, sakalı, yukarıda idi!

Havada uçan,

Ağızlarını açan,

Ağızlarından ateşler saçan...

İri ve kanadlı yılanlar... meydanı doldurmuştu. [288]

"Mûsâ, onlara (Sihirbazlara):

Bu, sizin (meydana) getirdiğiniz (yaptığınız) şey sihirdir.

Allah, hiç şüphesiz, onun boşluğunu, asılsızlığını meydana çıkaracaktır.

Allah, elbette, fesadcıların işini düzenlemez.

Allah; günahkârların hoşuna gitmese de, hakkın, hak olduğunu Kelimeleriyle isbatlardır." dedi. [289]

Biz, (Musa´ya):

Korkma! dedik, çünkü, üstün (gelecek) muhakkak, sensin sen!

Elindekini (yere) bırakıver!

Bu, onların yaptıklarını, yutar!

Çünkü, onların sanat diye ortaya attıkları, ancak, bir sihirbaz tuzağıdır.

Sihirbaz ise, nerede olsa, umduğuna, ermez. [290]

"Bunun üzerine, Mûsâ, (elindeki) Asasını (yere) bırakıverdi.[291]

...Bir de, ne görsünler! Bu, onların uydurup düzdüklerini hep yakalayıp yu-

tuyor! [292]

Evet! Mûsâ Aleyhisselâmın, yere bıraktığı Ejderhâ kesilen Asası, Firavunun ve halkın gözlerine, koşar yılanlar gibi görünen ipleri ve asaları birer birer toplayıp yutmağa başlamıştı.

O derecede ki, vadide, Sihirbazların yere bıraktıkları asa ve iplerden az veya çok, hiç bir şey görünmez oldu, yok olup gitti.

Mûsâ Aleyhisselâm, Ejderha Asasını, eline alınca, eskiden olduğu gibi, Asa haline geldi.

Sihirbazlar, bu Mucize karşısında:

"Eğer, bu, bir Sihir olsaydı, asla, bize galebe çalamaz[293], onun işi, bize gizli kalamazdı.

Eğer, bu, bir Sihir olsaydı, İplerimiz, Asalarımız, nereye gider, böyle yok olabi-lirmiydi? [294]

Eğer, bu, bir sihir olsaydı, sihrimizi, böyle yutmazdı.

Bu, muhakkak, Yüce Allah tarafından olan bir işdir!" dediler. [295]

Sihirbazların Başkanlarından âmâ olana, arkadaşları:

"Musa´nın asası, iri ve korkunç, erkek bir yılan oldu. İplerimizi ve asalarımızı, yuttu!" dedikleri zaman:

"Onlardan, bir eser kalmadı mı? Veya onlar, eski hallerine dönmedi mi?" diye sordu.

"Hayır!" dediler.

Bunun üzerine, âmâ Başkan:

"Bu, Sihir değildir!" dedi. [296]

"Sihirbazlar, derhal secde ederek yere kapandılar:

"Âlemlerin Rabb´ine, Müsâ ile Harun´un Rabb´ine iman ettik!" dediler. [297]

Firavun:

"Ben, size izin vermeden, siz, ona, iman ettiniz hâ!

Hiç kuşkusuz, size sihri öğreten büyüğünüz imiş o! [298]

"...Hiç şüphesiz, şehirde -onun halkını, içinden çıkarmanız için, kurduğunuz bir hilekârlıktır bu... [299]

"...Ben de, elbette, sizin ellerinizi, ayaklarınızı çaprazlama keseceğim! Sizi, muhakkak, hurma dallarına asacağım!

Siz de, hangimizin azabı daha çetin ve sürekli olduğunu, elbette öğreneceksiniz!´ dedi. [300]

(Secdeye kapanan Sihirbazlar):

"Bunda, dediler, bize hiç bir zarar yok..." [301]

"Biz, şüphesiz ki, Rabbimize dönücüyüz." [302]

"Biz, seni, bize gelen şu apaçık Mucizelere, bizi Yaratan´a, katiyyen tercih edemeyiz!

Artık, sen, neye hâkim isen, hükmünü ver!

Sen, hükmünü, ancak, bu dünya hayatında geçirebilirsin.

Biz, günahlarımızı ve bizi zorladığın sihr´i affetmesi için, Rabb´imize gerçek ten iman ettik.

Allâh(ın sevabı, seninkinden) daha hayırlı (azabı da, seninkinden) daha sürek lidir. [303]

"Her halde, biz, iman edenlerin ilki olduğumuz için, Rabbımızın, bizim günah larımızı yarlıgayacağını da, umarız!" dediler. [304]

"Sen, bizden -başka bir sebeple değil- ancak, Rabbimizin âyetlerinde -onlar, bize geldiği zaman- iman ettik diye intikam alacaksın.

Ey Rabbimiz! Üstümüze sabır yağdır!

Bizi, Müslümanlıkta sabit kimseler olarak öldür!" [305]

Firavun, dediğini, yaptı. Onların ellerini, ayaklarını kestirdi ve kendilerini, hur ma dallarına astırdı.

Onlar, öldürülürlerken:

"Ey Rabbimiz! Üstümüze sabır yağdır!

Bizi, müslümanlıkta sabit kimseler olarak öldür!" demekte idiler.

Günün başında kâfir olan bu sihirbazlar, günün sonunda şehidler kafilesine dahil oldular. [306]

Firavunun kavmi, yenilgi ve korku içinde, toplantı yerinden, birbirlerini çiğne yerek döndüler.

Allah düşmanı Firavun da, yenilgiye ve lanete uğramış olarak oradan sarayına dönüp küfründe ısrar, kötülük işlemekte devam etti. [307]

Firavunun kavminden ileri gelenler:

"Musa´yı ve kavmini fesadcılık etmeleri, Seni de, Tanrılarını da, terk etmesi için mi? bu toprakta tutacaksın?!" dediler.

Oda:

(Eskiden olduğu gibi, yine) oğullarını öldürürüz, yalnız kadınlarını sağ bırakırız!

Şüphesiz ki, biz, onların tepesinde kahredicileriz!" dedi. [308]



[257] Şuarâ: 34-35.

[258] Ârâf: 111-112.

[259] Yûnus: 78-79.

[260] Ârâf: 113-114.

[261] Tâhâ: 62-64.

[262] Tâhâ: 57-60.

[263] Şuarâ: 39-40.

[264] İbn.Habîb-Kitabulmuhabber s.388, Sâlebî-Arais s.185.

[265] Sâlebî-Arais s.185, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.254

[266] Taberî-Tarih c.1,s.21O, ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.182

[267] Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.254

[268] Taberî-Tarih c.1, s.213, Sâlebî-Arais s.185, ibn.Esîr-Kâmil c.1, s.182. Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1, s.254.

[269] Sâlebî-Arais s.185.

[270] Taberî-Tarih c.1,s.21O, Ebülferec İbn.Cevzi-Tahsıra c.1, s.223.

[271] Taberî-Tarih c.1,s.211, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.254.

[272] Sâlebî-Arais s 186.

[273] Taberi-Tarih c. 1,8.211, Sâlebî-Arais s.186, İbn.Esîr-Kamil c.1,s.182.

[274] Mes´ûdî-Ahbaruzzaman s.246

[275] Taberi-Tarih c.1,s.211, Sâlebî-Arais s.186, İbn.Esîr c.1,s.182.

[276] Bedrüddin Aynî-Umdetülkârî c.21,s.277.

[277] ibn.Habîb-Kitabulmuhabber s.338.

[278] Dîneveri-Kibulahbar s.3-4.

[279] Taberî-Tarih c. 1 ,s.211.

[280] Tâhâ: 61.

[281] Sâlebî-Arais s.186.

[282] Tâhâ: 65.

[283] Ârâf: 115.

[284] Şuarâ: 43-44.

[285] Ârâf: 116.

[286] Heysemî-Mecmauzzevaid c.7,s.62.

[287] Taberî-Tarih c.1,s.211, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.225.

[288] Mes´ûdî-Ahbaruzzaman s.245-246.

[289] Mes´üdî-Ahbaruzzaman s.245-246.

[290] Tâhâ: 68-69.

[291] Şuarâ: 45.

[292] Ârâf: 117, Şuarâ: 45.

[293] Taberî-Tarih c.1,s.211, Sâlebî-Arais s. 186.

[294] Sâlebî-Arais s. 186.

[295] Heysemî-Mecmauzzevaid c.7,s.62.

[296] İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.183.

[297] Şuarâ: 46-48.

[298] Şuarâ: 49, Tâhâ: 71.

[299] Araf: 123.

[300] Tâhâ: 71.

[301] Şuarâ: 50.

[302] Ârâf: 125, Şuarâ: 50.

[303] Tâhâ: 72-73.

[304] Şuarâ: 51.

[305] Araf: 126.

[306] Taberî-Tarih c.1,s.213, Sâlebî-Arais s.187, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.184, Ebülfida-Elbidaye vennihaye C.1.S.258.

[307] Taberî-Tarih c.1,s.211, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.1,s.265.

[308] Ârâf: 127.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/46-53.