๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Peygamberler Tarihi => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 16 Ocak 2010, 20:43:40



Konu Başlığı: Mûsâ Aleyhisselâmın İlâhî Tecellîye, Vahy´e Mazhar Ve Peygamber Oluşu
Gönderen: Sümeyye üzerinde 16 Ocak 2010, 20:43:40
Mûsâ Aleyhisselâmın İlâhî Tecellîye, Vahy´e Mazhar Ve Peygamber Oluşu:



Kur´ân-ı kerimde açıklandığı gibi; Mûsâ Aleyhisselâm:

"Bir Ateş görmüştü de, ailesine:

Siz (burada) durunuz! Hakikat, ben, bir ateş gördüm.

Belki, ondan, size bir kor getirir, yahud ateşin yanında bir yol (gösterici) bulu-rum." dedi. [118]

Mûsâ Aleyhisselâmın üzerinde yünden cübbe, yünden kilim, yünden don ve yünden gömlek bulunuyordu.

Papucu da, dabaklanmamış merkep derisindendi. [119]

Mûsâ Aleyhisselâm; yerle gök arasında yükselen güneş şuâı gibi göz kamaştı ran Nûr direğiyle karşılaşınca, onu, önce, bir ateş yalını sanmıştı.

Halbuki, o, ateş değildi. Yüce Allanın Nûrundandı. [120]

Mûsâ Aleyhisselâm, gördüğü Nur´a doğru ilerleyip te, onun, Ullayktan, (Bö ğürtlen, Mûsâ ağacından) veya Avsece ağacından yalınlandığını[121], tâ semâdan oradaki büyük bir Avsece ağacına kadar uzandığını, dumansız, büyük bir Ateş olduğunu ve yeşil bir ağacın ortasından yalınlandığı halde, ağacın yeşilliğini artır maktan başka bir şey yapmadığını, görünce, şaşırdı. [122]

Mûsâ Aleyhisselâm, ona, yaklaşınca, ağaç ve Nûr, geriye çekildi!

Onun gerilediğini görünce, korkup geri dönmek istedi.

Fakat, Ateş yalını, yine, kendisine yaklaştı. [123]

Mûsâ Aleyhisselâmın korkusu, arttı.

Gözlerini, eliyle kapadı, yere yattı, yapıştı.

Kulağına; kulakların, bir benzerini daha işitmedikleri sesler, geliyordu!

Korkunun şiddetinden, az kalsın aklı, başından gidecek dereceye geldi! [124]

Kendisine; feyizli, mümtaz yerdeki Vadinin sağ kıyısındaki[125] ağaçtan:

"Ey Mûsâ!" diye seslenildiği zaman[126], Mûsâ Aleyhisselâm:

"Lebbeyk! Lebbeyk! = Buyur! Buyur! Emrine amadeyim!" diyor, kendisini, ça ğıranın, kim olduğunu, bilmiyordu.

"Ben, senin sesini işitiyorum.

Fakat, yerini, göremiyorum. Sen, nerdesin?" diyordu.

"Ben, üzerinde, yanında, önündeyim! Sana, senden daha yakınım!" buyuru-lunca, Mûsâ Aleyhisselâm, Yüce Allah´a yarasanın da, bu olduğunu anlamıstı.[127]*

Diğer rivayete göre:

Mûsâ Aleyhisselâm: "Yâ Rab: Sen, yakın mısın? (Yakınsan) Sana, yavaş söy leyeyim.

Sen, uzak mısın? (Uzaksan) Sana, sesleneyim.[128]

Ben, Senin sesini çok iyi işitiyorum, fakat, seni, göremiyorum.

Sen, neredesin?" dedi.[129]

Yüce Allah:

"Ben, senin arkandayım, önündeyim, sağındayım, solundayım!

Ey Mûsâ! Kulum, beni, andığında, ben, onun yanında oturanıyım.[130]

Dua ettiği zaman da, onun yanındayım." buyurdu.[131] Mûsâ Aleyhisselâm :

Elhamdü lillâhi Rabb´il´âlemîn! = Âlemlerin Rabb´ı olan Allah´a hamd olsun!" dedi. "Ey Mûsâ! Âlemlerin Rabbi olan Allah, ben´im!" buyuruldu.[132]

Rabb´inin, yüce huzurunda bulunmanın heybetinden, Mûsâ Aleyhisselâmı kalbi, şiddetle çarpmağa başlamış, bacakları, titremiş, dili, tutulmuş, vücudunun gücü, azalmış, kendisi, ölü gibi hareketsiz hale gelmişti.[133]

Yüce Allah, bir Melek gönderip Mûsâ Aleyhisselâmın kalbini, güçlendirdi. Ak lı, başına geldi.[134]

Artık, o, İlâhî Ses´e ve Söz´e, bir dereceye kadar alışmış bulunuyordu.[135] "Ey Allah´ım Dinlediğim kelâm, Senin mi idi? yoksa, Elçinin mi idi?" diye sordu.

Yüce Allah:

"Evet! Seninle konuşan, ben idim.

Yaklaş bana!" buyurdu.[136]

"Ey Mûsâ! O sağ elindeki nedir?" diye sordu.

Mûsâ Aleyhisselâm

"O, benim Âsamdır." dedi.[137]

Yüce Allah:

"Onunla, ne yaparsın?" diye sordu.

Musa Aleyhisselâm:

"Ona, dayanırım.

Onunla, vurup ağaçtan, koyunlarıma yaprak dökerim.

Onu, bana âid azık dağarcığımı, su tulumumu, üzerinde taşımak gibi hacetler de de, kullanırım." dedi.

Yüce Allah:

"Ey Mûsâ! Onu, (elinden) bırak!" buyurdu.

Mûsâ Aleyhisselâm, (elinden, yere) bırakınca, Asa, koşar bir yılan oluverdi! [138]

Asanın iki çatalı, yılanın ağzı, sivri ucu da, arkasında kuyruk şeklini aldı.

Yılanın azı dişleri ise, titriyordu!

Yüce Allah, onun, ne şekle girmesini, istemişse, o, o şekli almış bulu nuyordu. [139]

Mûsâ Aleyhisselâm, onu, böyle korkunç bir halde görünce, tâkıb edemeyip geri döndü. [140]

Rabb´i, ona:

"Ey Mûsâ! Beri gel, korkma!

Biz, onu, eskiden olduğu gibi, Asa haline çevireceğiz!" buyurdu.´[141]

Mûsâ Aleyhisselâm, son derece korkmuş bir halde, geri dönüp[142] gelince de, Yüce Allah:

"Tut onu ve korkma!

Elini, onun ağzına sok!" buyurdu.´[143]

Mûsâ Aleyhisselâm, elini; yılanın ağzına sokmak için, sırtındaki yün cübbesi-nin yeniyle sardı.

"Elini, cübbenin yeniyle sarmayı bırak!" diye seslenildi.

Mûsâ Aleyhisselâm, elini, yeninden çıkardıktan sonra, yılanın çene kemikleri arasına sokunca, yılan, elinde Asa haline geldi, ve elini, Asanın iki çengeli ara sında buldu.

Asanın sivri tarafı da, ucu oldu.

Bunda sonra, Mûsâ Aleyhisselâma:

"Elini, koynuna sok da, o, hiç bir kusursuz olarak, bembeyaz çıkıversin!" denildi.

Mûsâ Aleyhisselâm, esmer tenli idi.

Elini, koynuna soktu. Sonra, onu, kar gibi, beyaz olarak çıkardı.

Sonra, elini, tekrar koynuna sokup çıkardı, eskiden olduğu gibi, esmer tenli oldu.

Sonra, Mûsâ Aleyhisselâma:

"İşte, bu iki (Mucize), Firavun ile cemaatına, Rabb´indan iki bürhan´dır.

Çünkü, onlar, fâsıklar güruhudur!" buyuruldu.

Mûsâ Aleyhisselâm:

"Ey Rabb´im! Ben, onlardan, bir adam öldürmüştüm.

Bunun için, onların, beni, öldüreceklerinden korkarım!

Kardeşim Harun -ki, o, dil bakımından, benden daha fasâhatlıdır- onu da, be nimle birlikte yardımcı olarak gönder ki, benim sözlerimi, doğrulasın.

Ben, konuşurken, sözlerimden, onların, anlamadıklarını, o, anlar ve açıklar. Çünkü, ben, onların, beni yalanlayacaklarından korkarım!" dedi.

"Senin pazunu, kardeşinle güçlendireceğiz ve size öyle bir satvet vereceğiz ki, onlar, size erişemeyecekler!

Gidiniz âyetlerimizle!

Siz de, size tâbi olanlar da, üstün geleceksiniz!" buyruldu. [144]

Yüce Allah, Mûsâ Aleyhisselâmı, geceli gündüzlü[145] yedi gün, kendi haline bıraktı.

Yedi geceden sonra, ona:

"Ey Mûsâ! Sana söylediği şey hakkında Rabb´ine icabet et!" buyruldu. [146]


[118] Tâhâ: 10.

[119] Hâkim-Müstedrek c.2,s.379

[120] Taberî-Tarih c.1,s.2O6, ibn.Esîr-Kâmil C.1.S.178

[121] Taberî-Tarih c.1,s.2O7

[122] Sâlebî-Arais ..178. ibn.Esîr-Kâmil c.1,s.178, Ebülferec ibn.Cevzî-Tabs.ra c.1,s 219-220.

[123] Taberî-Tarih c.1,s.207, Sâlebî-Arais s.178, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.178, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.22O.

[124] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.80-81.

[125] Taberî-Tarih c.!,s.2O6, Sâlebî-Arais s.178, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.178.

[126] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.80, Taberî-Tarih c.1,s.2O6, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.178.

[127] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.81, Ebülferec ibn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.22O.

* Mûsâ Aleyhisselâma: "Seninle konuştuğu zaman, konuşanın, Yüce Allah olduğunu, nasıl anlayabildin?" diye sorulmuştu.

Mûsâ Aleyhisselâm: Mahluk kelamı, ancak bir tek cihetten gelir ve bir tek uzuvdan işitilir. Ben ise, Yüce Allah´ın kelâmını, her cihetten ve bütün azalarımla işittim ve anladım ki: işittiklerim, Yüce Allah´ ın kelâmıdır." demiştir. (Sâlebî-Arais s. 181).


[128] Ahmed b. Hanbei Ezzühd s.86, Deylemî-Elfirdevs c.3, s.192.

[129] Deyiemî-Eifirdevs c.3, s.192.

[130] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.86, Deylemî-Elfirdevs c.3, s.192.

[131] Deylemî-Elfirdevs c.3, s.192.

[132] Taberî-Tarih c.1,s.206-207, Sâlebî-Arais s.178, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.178

[133] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.81, Sâlebî-Arais s.178-179, Ebülferec İbn.Cevzî-Tabsıra c.1,s.22O, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.178.

[134] Sâlebî-Arais s.179, Ebülferec-Tabsıra c.1,s.22O, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.178.

[135] Taberî-Tarih c.1,s.2O8.

[136] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.80, Ebülferec-Tabsıra c.1,s.22O.

[137] A.b.Hanbel-Ezzühd s.81, Taberî-Tarih c.1,s.2O8, Ebülferec-Tabsıra c.1,s.22O, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.178.

[138] Tâhâ: 17-20 A.b.Hanbel-Ezzühd s.81, Taberî c.1,s.2O8, Ebülferec c.1,s.22O, İbn Esîr-Kâmil c 1 s 178-179.

[139] Taberî-Tarih c.1,s.2O8.

[140] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.81, Taberî-Tarih c.1,s.2O8.

[141] Taberî-Tarih c.1,s.2O8

[142] Ahmed b.Hanbel-Ezzühd s.81-82.

[143] Tâhâ: 21, A.b.Hanbel-Ezzühd s.82, Taberî c.1,s.2O8, Ebülferec Tabsıra c.1,s.221.

[144] Taberî-Tarih c.1,s.2O8, Sâlebî-Arais s.179, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.179-180.

[145] Sâlebî-Arais s. 180.

[146] Sâlebî-Arais s.180, İbn.Esîr-Kâmil c.1,s.18O.

M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/25-28.